MÜBERRA GÜREŞ
Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper, “Geçen sene 15-34 yaş arasında 329 bin genç bu ülkeden (Türkiye’den) ihraç edilmiş. Gençleri burada tutmazsak onların ürettiği hizmetleri, teknolojileri ihraç etmezsek olduğumuz yerde saymaya devam ederiz” diyordu, EKONOMİ gazetesi tarafından bu yıl 3.'sü düzenlenen ‘Dönüşen Liderlik Zirvesi’nde bir araya geldiği 150 CEO’dan oluşan topluluğa. Aynı etkinliğin konuşmacılarından TÜSEDAD Başkanı ve çiftçi Sencer Solakoğlu, Cenk Alper’in sözlerine ilişkin, “Ben tam Cenk Bey gibi düşünmüyorum. Bu gençlerimiz dünyaya açılsınlar, bilgi birikimini artırsınlar, deneyimleriyle ülkesine dönsünler” görüşünü paylaştı dinleyicisine.
Genç nesle ilişkin her iki bakış açısının da doğrular içerdiğini kabul etmek gerekiyor. Özellikle pandemi döneminde hepimiz aylarca süren uzaktan eğitimin, ilkokuldan, üniversiteye milyonlarca öğrenciyi olumsuz etkilediğini düşünmedik mi? Zaten övünülesi düzeyde olmayan eğitim ve öğretimin, pandemi etkisi altında geçen yıllarda gençlerimize 'vasat hizmet' olarak döndüğüne inanmadık mı?
Pandemi ile birlikte girilen türbülans ortamında iş yapış şekilleriyle birlikte istihdam uygulamalarında da radikal değişimler meydana geldi. Ülke ekonomisinin ve sosyal yaşamının yarattığı baskının da neticesinde doktorundan, yazılım mühendisine, en klasik metottan, en yenilikçi sahaya uzanan geniş alanlarda eğitim alan yüzbinlerce yetişmiş gencin gündemine yurt dışı girdi.
Pandemiyle birlikte soluğu yurt dışında alma talebinin artmasına, Türkiye’de kalarak da global bir şirkette mesai yürütme uygulamalarının eklenmesi, pek çok genci ülkemizdeki iş yaşamından kopardı. Bu halin sonuçlarını her geçen gün daha fazla hissediyor Türk iş yaşamı.
Nitelikli çalışan ihtiyacı büyüyor
Etrafımızda hepimizin fark ettiği bir gerçek var ki, hemen her şirket nitelikli çalışan sorunu yaşıyor. Kimisi az, kimisi çok ancak alanının en büyük şirketlerini bünyesinde barındıran holdinglerden, KOBİ’lere kadar adeta her işletmede görüyoruz bu ihtiyacı. Belki hakikaten nitelikli çalışanın nicel olarak azlığından da kaynaklanıyor olabilir ancak bir araştırma hadisenin farklı açılardan bakışa da ihtiyaç duyduğunu ortaya koyuyor. Yürütülen bir araştırma, işe başlayanların yüzde 41’inin tekrar iş başvurusunda bulunduğuna dikkat çekiyor. Yani, yüzde 41 gibi bir büyük kesim, işe başladığından itibaren yeni iş arayışına giriyor.
Sosyal sorumluluk projeleri ve kurum içi girişimcilik öne çıkıyor
KariyerNet CEO’su Fatih Uysal, bu durumu makro sebeplere ve ücret seviyelerinin enflasyonun altında kalmasına bağlıyor. Görüyoruz ki sadakat, istihdam uygulamalarında günümüzün en büyük gündem maddelerinden biri haline geldi. İşe henüz yeni başlayan 100 çalışandan 41’inin tekrar iş arayışında olması gerçeği, şirket yönetimlerinde ücretler kadar farklı hizmet arzlarının da oluşturulmasının önünü açtı. Sadakat konusunun da iyi anlaşılması gerektiğinin altını çiziyor uzmanlar. Öncelikle bir sorun olmaktan öte bir ihtiyaç olduğu üzerinde durulması gerektiğine inanılıyor. Enflasyonist ortamda aidiyet hissetmenin yalnızca ücretler üzerinden olamayacağı gerçeğine işaret ediyor bu durum. Yüksek enflasyon yaşandığı sürece ‘iyi ücret’ tarifinin de kolay kolay yapılamayacağından da olsa gerek, yan haklar bu dönemde öne çıktı. Yine hibrit mesai kavramı, daha yerleşik şekilde üstelik daha yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Yani haftanın belli günü evden, diğer günler iş yerinden mesai yürütme uygulamalarına başvuran şirket sayısı hızla artıyor.
İş-yaşam dengesi öne çıkıyor
Kariyer platformu Youthall’un gerçekleştirdiği “Gençlerin Beklenti ve Yönelimleri Araştırması 2024”’ün sonuçları, Türkiye’deki genç yeteneklerin her gün ofise gelmek yerine hibrit çalışmayı tercih ettiklerini ortaya koydu. Araştırmaya katılan gençlerin yüzde 63.2'si hibrit çalışmayı tercih ettiğini belirtirken, yüzde 26.7'si ofisi, yüzde 10.1'i ise uzaktan çalışmayı tercih ettiğini ifade etti. Buna göre geçen yıl gençlerin ilk öncelikleri arasında maaş seviyeleri ve anlamlı bir işin parçası olma arzusu öne çıkarken, 2024 yılında iş-yaşam dengesi daha önemli bir faktör haline geldi. Katılımcıların yüzde 53.7’si iş-yaşam dengesinin iş seçiminde en önemli faktör olduğunu belirtirken, yüzde 48’i esnek çalışma koşullarına sahip işlerde çalışmayı tercih ettiğini ifade etti. Gençlerin tercihlerinde yüzde 44.6 ile maaş en etkili belirleyiciyken, yüzde 60’ı çalışmak için kurumsal ve global şirketleri önceliklendirdiğini ifade etti.
Uluslararası İşgücü Anketi’ne göre, dünya genelinde büyük şirketlerin yüzde 75’i hibrit çalışma modelini benimsemiş durumda. Türkiye’de ise, Deloitte’un raporuna göre, şirketlerin yüzde 60’ı hibrit çalışma modelini destekliyor. Bu oranlar, özellikle teknoloji ve finans sektörlerinde daha da yüksek. Bir araştırmaya göre hibrit çalışma modelini benimseyen CEO’ların yüzde 70’i, bu düzenle verimliliğin arttığını belirtirken, diğer bir araştırma ise CEO’ların yüzde 60’ı çalışan memnuniyetinin iyileştiğini ifade ediyor.
Kariyer.net CEO’su Fatih Uysal, The Network ve Boston Consulting Group (BCG) ile yürüttükleri Global Yeteneklerin Şifresi araştırmasının gösterdiği gibi işverenlerin, yetenekleri elinde tutmak için sadece rekabetçi maaş, esnek yan haklar ve kariyer fırsatları sunmalarının yeterli olmadığını belirtti. Global Yeteneklerin Şifresi Araştırması her jenerasyonda ilk önceliğin iş güvencesi olduğunu gösteriyor. Bunu takip eden kriterler ise; finansal getiri, kariyer fırsatları ve iyi iş-yaşam dengesi şeklinde sıralanıyor.
Türkiye'de yeteneklerini elde tutmak isteyen şirketlerin de şeffaflığı stratejilerinin merkezine alarak, çalışanlarıyla iletişimlerini kuvvetlendirecek stratejiler geliştirmesi gerektiğinin altını çizen Uysal, düzenli bilgilendirme toplantıları, geri bildirim mekanizmaları ve çalışanların görüşlerinin dikkate alındığı platformların oluşturulmasının değerlendirilebileceğini söylüyor.
İş görüşmeleri projelerle destekleniyor
İnsan kaynakları yönetimi şirketi Kronos tarafından yürütülen bir araştırmaya göre İK liderlerinin yüzde 87’si çalışanı elde tutma konusuna öncelik veriyor. İşe alım noktasında çalışan adayını özel testlere tabi tutan, kendisinden iş görüşmesi sürecinde özel proje isteyen şirketlerin sayısı artarken, yaratılan bu tempolu dönemin ardından çalışanda aidiyet hissi uyandıracak bireysel, özel uygulamalar ortaya konuyor. Yeni dönemde yetenekler; kendi özel alanlarının olmasına, şirketin kendisine değer verdiğini hissetmeye ve sunulan diğer yan haklara önem vermeye başladı. Genç yeteneklerin yüzde 77’si daha iyi maaş ve iyi koşullar nedeniyle işten ayrılabiliyor. Yanı sıra kurumsal sosyal sorumluluk ve kurum içi girişimcilik konuları da çalışana sunulan ve hızını artıran yeni uygulamalar arasında yer alıyor. Bugün çevresel düzenlemelere ve sürdürülebilir yaşama hizmet eden uygulamalara katkı her zamankinden daha fazla katılımcı topluyor. Yanı sıra sosyal bir konu üzerine odaklanan şirket yönetimleri çalışanları ile birlikte fark yaratan projelere imza atabiliyor. Kurum içi girişimcilik konusunda çalışma yürüten şirket sayıları da hızla artıyor. Üretime ve karar mekanizmalarına katkı sunan çalışanın aidiyet hissi artarken, kurum içi girişimcilik aslında şirketlerde ticari yaşamın riski az, getirisi yüksek ve sürprize açık yapıları olarak da hizmet sağlıyor.
İş dünyasında ‘yeşil yaka’ arayışı başladı
Yeşil dönüşümün 2030 yılına kadar 30 milyon yeni iş yaratması bekleniyor. Dönüşüme uyum sağlamak isteyen şirketler, sürdürülebilirlik stratejilerini hayata geçirecek çalışanlar arıyor. Şirketler, yeşil yakalı roller için eğitim programları ve kariyer planları geliştiriyor. ManpowerGroup tarafından hazırlanan “Yeşilleşen Çalışma Dünyası” raporuna göre günümüzde, küresel çapta işverenlerin yüzde 70’i yeşil dönüşüm için yetenekleri aktif olarak işe aldıklarını veya almayı planladıklarını söylüyor. Aynı rapora göre katılımcılar iş dünyasında yaşanan yeşil dönüşümün ve ÇSY’nin (Çevresel, Sosyal ve Yönetişim) önümüzdeki beş yıl içerisinde en çok istihdam yaratacak alanlar olacağına inanıyor. ManpowerGroup ESG Yeteneklerini Arayış araştırmasına göre, her 10 kuruluştan yaklaşık sekizi ESG stratejisini geliştirmiş durumda. Ancak organizasyonların yüzde 94’ü bu hedeflere ulaşma konusunda yeteneklerden yoksunluğunu ifade ediyor. Enerji ve altyapı hizmetleri ve bilgi teknolojileri ile finans ve gayrımenkul sahası en çok ‘yeşil yetenek’ duyan alanların başında geliyor.