AYSEL YÜCEL/KOCAELİ
Artan maliyetler ve küresel rekabetteki sertleşme, Türkiye’de tekstil ve mobilyanın ardından otomotiv tedarik sanayisini de fabrikaları yurt dışına taşımaya zorluyor. Sektörde Fas, Romanya ve ABD yatırım planlarında ilk sıralara yerleşirken, yerli üretime eklenecek yeni modellerin “can suyu” olmayacağı ifade ediliyor. Tedarikçiler, Türkiye’de üretilecek yeni modellerde bile yerlilik oranlarının çok düşük kaldığını ve bunun iç pazarda üreticiyi korumadığını dile getirdi. Diğer yandan tedarik sanayi, yaşanan daralma nedeniyle otomotiv dışındaki sektörlere yönelmeye de başladı.
Kocaeli’nde TAYSAD merkezinde yapılan toplantıda, Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Başkanı Yakup Birinci, TOBB Otomotiv Tedarik Sanayi Meclis Başkanı Alper Kanca, Eurotec Yönetim Kurulu Başkan Vekili Reha Gür, Çelikel Yönetim Kurulu Başkanı Oğuzhan Deniz ve Şahince Otomotiv Genel Müdürü Özgür Şahin, EKONOMİ Gazetesi'nin sorularını yanıtladı. Toplantıya; EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz ve Kocaeli Temsilcisi Sabiha Toprak katıldı.
TAYSAD Başkanı Yakup Birinci, toplantıya küresel otomotiv üretimine ilişkin kapsamlı bir sunumla başladı. 2017’nin hem Türkiye’de hem dünyada rekorların kırıldığı yıl olduğunu hatırlatan Birinci, “Dünya 100 milyon adet üretim bandına dayanmıştı ama beklenen gerçekleşmedi. Pandemi sonrası üretim 92-93 milyon adede kadar geriledi. Bu yıl 94-95 milyon adetle kapanacak. Ancak bu yükselişin kaynağına bakınca resmin ana fikri değişiyor” dedi.
Birinci, AB pazarının Türkiye ihracatındaki payının kritik önemini vurgulayarak, “AB’de üretim sürekli düşüyor. 2017’lerdeki 23 milyon adetlerden bugün 17,5 milyon adede geriledi. Buna karşın satış pazarı sabit. Yani AB, aynı sayıda satılan aracın gittikçe daha fazlasını ithal eden bir pazar hâline geldi. Tam bu noktada Çin’in yükselişi devreye giriyor. Çin’de üretim 31,2 milyon adetten 33 milyona çıktı, ihracat ise müthiş bir artışla 7 milyon adede yaklaştı” şeklinde konuştu.
Yıllık 40 milyar dolara yakın otomotiv sanayii toplam ihracatının yarısına yakınını, kimi yıllarda ise yarısından fazlasını tedarik çiler gerçekleştiriyor. Birinci, toplam otomotiv ihracatındaki yüzde 50’lere yakın tedarikçi payının, Türkiye’de üretilip ihraç edilen araçların içindeki parçalar dâhil edildiğinde yüzde 75’e çıktığını vurgulayarak şunları söyledi: “Bu yıl ihracatta artış var ama bu, eski taahhütlerden, geçmiş yılların sözleşmelerinden, siparişlerinden kaynaklanıyor. TAYSAD olarak dünyada ilk 10’a girme hedefimiz vardı. Bunu da yakalamış gibiyiz. Bu yıl için problem yok gözükse de otomotiv projeleri 2-3 yıl önceden belirleniyor. 2026’da sorun çok büyümüş olmasa da 2027 ve sonrası için risk büyüyor.”
Birinci, TAYSAD üyelerinin yarısına yakınında kapasite kullanım oranının yüzde 70’in altına düştüğünü, bunun tedarik sanayi açısından “çok düşük ve alarm verici” bir seviye olduğunu söyledi. Maliyet baskısının rekabet gücünü aşındırdığını belirten Birinci, özellikle Çin’in nitelikli ürünlerde etkisinin arttığına dikkat çekti. Bu durumla mücadelede otomasyon ve yapay zekâ yatırımlarının zorunlu hâle geldiğini, teşviklerin de verimlilik odaklı olması gerektiğini vurguladı.
İŞÇİLİK MALİYETLERİ İHALELERDE DEZAVANTAJ
Tedarik sanayisinde artan işçilik maliyetleri firmaların rekabet gücünü hızla aşındırıyor. İşçilik maliyetlerinin toplam içindeki payının son dönemde iki katına çıktığını belirten Yakup Birinci, “Sektörde tüm firmaların ciro içindeki personel maliyet payı iki katına çıktı. Mesela yüzde 15 olan işçilik payı yüzde 30’a çıktı. Daha emek yoğun çalışan bazı şirketlerde bu pay yüzde 35 seviyesini aştı. Bu da birçok şirket için ciddi bir baskı unsuru hâline geldi” dedi.
TAYSAD’ın üyeleri arasında yaptığı ankete göre, firmaların yüzde 70’i bu maliyet artışlarını kısmen fiyatlara yansıtabildiğini belirtirken, yüzde 30’u hiçbir şekilde yansıtamadığını ifade ediyor. Daha da çarpıcı olan sonuç ise üyelerin yüzde 32’sinin son 12 ayda artan işçilik maliyetleri nedeniyle gelen sipariş tekliflerinden çekilmek zorunda kalması.
Birinci, “Yüzde 32 çok kritik bir eşik, bu eğilimi yakından izlemeye başlayacağız” değerlendirmesini yaptı.
Sektör temsilcileri, artan iş gücü maliyetlerinin Türkiye’deki tedarikçilerin yatırım kararlarını etkilediğini hatırlatarak, bazı firmaların yatırımı yurt dışına kaydırdığını söyledi. 15 yıl önce Gebze TOSB’da yatırım yapan bir firma, kısa süre önce fabrikayı kapatıp Makedonya’ya taşınırken, Toyota’nın Çek Cumhuriyeti’nde fabrika kurmasının ardından bazı Japon tedarikçilerin de yatırımlarının bir bölümünü o ülkeye kaydırmayı düşündüğü ifade edildi.
TAYSAD Başkanı Yakup Birinci, tedarikçiler arasında yurt dışı yatırım eğiliminin belirgin şekilde arttığını söyledi.
TAYSAD anketine göre, “Yurt dışında yatırım planınız var mı?” sorusuna “Evet” diyen firmaların yüzde 24’ü Fas’a, yüzde 24’ü Romanya’ya derken, dikkat çeken asıl ülke ABD oldu. Firmaların yüzde 17’si ABD’ye yatırım yapmayı planlıyor. Birinci bu eğilimi şöyle açıkladı: “ABD’li firmalar artık üretimi yerinde istiyor. Trump döneminden bu yana bu trend daha da hızlandı. Bazı büyük şirketler işi verebilmek için ABD’de yatırım şartı koşuyor. Türkiye’den sac veya alüminyum gönderdiğinizde eskiden sadece yüzde 2,5 vergi vardı, şimdi otomotiv parçalarında yüzde 2,5 + yüzde 25 uygulanıyor. Yani toplam yüzde 27,5. Üstelik bu oran sürekli değişiyor ve ciddi bir belirsizlik yaratıyor. Bu nedenle ABD, yatırımcıyı kendine çekiyor.”
OTOMOTİV DIŞINA ÜRETİMİN PAYI YÜZDE 27’YE ÇIKTI
Daralan pazar ve artan maliyetler nedeniyle tedarikçiler otomotiv dışındaki alanlara yönelmeye başladı. Birinci, “Savunma, beyaz eşya, forklift, tarım makineleri gibi sektörlere iş verenler hızla artıyor. Tedarik sanayinin yeni aldığı projelerdeki otomotiv dışı sektörlerin payı yüzde 27’ye ulaştı. Firmalar artık hayatta kalmak için farklı sektörlere üretim yapıyor. Bu orana ilk kez şahit oluyoruz” diye konuştu.
ÇİNLİLERLE REKABET GİDEREK ZORLAŞIYOR
Özellikle Çin’in nitelikli ürünlerde etkisi hızla artığına çeken tedarikçiler, konuyla ilgili şu önemli açıklamayı yaptı: “Aynı malzeme Çin’den, bizim parça olarak teslim fiyatımıza alınabiliyor. Sadece sac değil; motor aksamı, döküm parça, nitelikli plastik gibi alanlarda da Çin, ölçek ve devlet desteğiyle inanılmaz bir rekabetçilik oluşturdu. Döküm parça kullanan firmalar bile artık Çin’den tedarik etmeye başladı. Diğer yandan Çinli firmalar Avrupa’da dev üretim tesisleri kuruyor. Bir Çinli üretici, Polonya’da bizim nitelikli plastik sektörümüzün toplam kapasitesinin yaklaşık sekiz katı büyüklüğünde bir fabrika kurdu. Bu tesisten hem Almanya gibi mevcut müşterilerimize ürün satacak hem de Türkiye pazarını hedefliyor. Yani iki farklı pazarda doğrudan üzerimize gelecekler. Çinlilerle rekabet giderek zorlaşıyor.”
■ Yeni modeller için ithal parçalar kullanılıyor!
Toplantıda sıkça vurgulanan bir diğer konu, üretilecek yeni modellere rağmen Türkiye’deki yerlilik oranlarının düşüklüğü oldu. TOBB Otomotiv Tedarik Sanayi Meclis Başkanı Alper Kanca, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Son birkaç yıldır bazı yeni araçların Türkiye’de üretilmeye başlanmış olması hepimizi sevindirdi ama bu araçlarda kullanılan birçok parçanın ithal getirilmesi sevincimizi kursağımızda bıraktı . Türk tedarikçilerin uzun yıllardan beri güçlü, rekabetçi olduğu ürün gruplarında sadece son 1-2 yıllık maliyet artışları sebebi ile bu yanlışlık yapılıyor. Pandemi ve sonrasında gördüğümüz çok ciddi lojistik sorunlarından, tedarik krizlerinden ders almamış gözüken ana sanayi şirketlerinin global merkezi satınalma birimleri binlerce kilometre öteden kritik otomotiv parçaları alınmasına karar veriyor . Eskiden Türkiye’deki OEM yönetimleri bu konularda söz sahibi olurdu. Şimdilerde ise geçmişte en fazla yerlilik oranına sahip ana sanayi şirketleri bile kur baskısı ve artan işçilik maliyetleri sebebi ile geçici bir dönem rekabetçiliği zayıflayan Türk tedarikçilerini bırakıp, Çin’den ve Hindistan gibi ülkelerden alım yapmaya başladı. Türk otomotiv sanayinin asıl gücü yetkin tedarik sanayi kümesidir. Buna zarar vermek, yerli tedarik sanayini güçsüzleştirmek orta vadede ana sanayinin de rekabetçiliğini azaltır. Belirli oranda bir yerlilik zorunluluğu olmazsa ithalat patlar yerli tedarik sanayi ülkemizde küçülür ve başka ülkelere kaçar. Bu da yerli otomotiv sanayisi için büyük risklerden biri.”
Türkiye "Made in Europe" koruması içinde olmalı
TOBB Otomotiv Tedarik Sanayi Meclis Başkanı Alper Kanca, AB’nin Çin bağımlılığını azaltma stratejisinin Türkiye için fırsat ve riskleri beraberinde getirdiğini belirterek, şu açıklamayı yaptı: “AB’de ciddi bir dalga yükseliyor. Sanayiciler, siyasetçiler, kamuoyu önderleri kendi sanayilerini korumak amaçlı olarak ‘Made in Europe’ kampanyası yapıyorlar. Avrupa’da üretilen araçlar için yüzde 70, hatta yüzde 80 yerlilik şartı konulmasını talep ediyorlar ve bu konu AB Komisyonu’nda tartışılıyor. Avrupa Birliği, ‘Made in Europe’ şemsiyesine Türkiye’yi dâhil ettiğinde bu, Türkiye için büyük bir fırsat olabilir. Lojistik avantajımız, esnek üretim kabiliyetimiz ve kültürel yakınlığımız var. Şu anda bozulmuş olan Rekabetçiliğimizi biraz iyileştirebilirsek , AB’deki firmalar Türk tedarikçilerle iş birliğine sıcak bakar. Çin’den bağımsız hâle gelmek için o kadar ucuz olmasa da alternatif bir kaynak olarak Türkiye ilk akla gelen ülke olmalı. Bu, Avrupa’nın da kısa ve orta vadeli çıkarına. Şayet Türkiye bu kapsama alınmazsa sektörü çok zor günler bekliyor.”
“İthalat patlayacak, önlem şart”
ABD Başkanı Donald Trump ile başlayan korumacılık akımlarının her ülkeyi etkilediğini ifade eden Kanca, "En fazla liberal kalmak için gayret eden AB bile önemli bazı ürün gruplarında ithalatı azaltmak için ilave vergiler koyuyor, kotaları daraltıyor. Mesela çelik sektörü bunun için güzel bir örnek. AB, kendi çelik sektörünü korumak için on yıllardır savunduğu ilkeleri bir yana koyuyor, keskin korumacılık önlemleri alıyor Çünkü ihtiyaçlar prensipleri aşıyor" diye konuştu. Türkiye'nin de bu konuda adımlar atması gerektiğini vurgulayan Alper Kanca, şöyle konuştu: "Türkiye acilen bu konuda adımlar atmalı. Önemli sektörlerimizi korumalıyız. Bugün ülkemizde çelik hammaddesi üretenler ithalata karşı korunuyor ama Çin ve Hindistanlı şirketler, damping fiyatlı çeliklerden imal ettikleri döküm, dövme, saç parçalarını Türkiye’ye rahatlıkla maliyetsiz sokuyorlar. Bu ürünlerde ithalat hacmi de son bir yıldır artıyor. Önümüzdeki aylarda ise ithalat patlayacak. Mutlaka tedbir alınmalı.”
■ Daralmayı verimlilikle önlediler
Şirketler, verimlilik artışı ile rekabet gücünü korumaya çalışıyor. Bunu başarabilen firmalar, sektörde pozitif ayrışarak bu yıl daralmanın önüne geçmiş durumda.
Şahince Otomotiv Genel Müdürü Özgür Şahin: Sac sektöründe faaliyet gösteren bir firma olarak 2025’i çok da kötü kapatmıyoruz. Ciro ve iş hacmimiz geçen yıla göre bir miktar daha yüksek. 2026’da da bu yıla benzer bir performans bekliyoruz. OEM müşterilerimiz dışında da yeni projelerle portföyümüzü çeşitlendirerek sektördeki dalgalanmalara karşı daha dirençli olmaya çalıştık. Otomotiv sektöründeki yıkıcı rekabet hemen hemen bütün müşterilerimizde maliyet azaltma baskılarının artmasına neden oluyor. Deneyimli olduğumuz ürün gruplarında dahi rekabetçi olmakta zorlanıyor, hatta iş kaybediyoruz. Rekabetçiliğimizi geri kazanabilirsek bu potansiyelin hala kapıda olduğunu düşünüyorum.
Çelikel Yönetim Kurulu Başkanı Oğuzhan Deniz: "Sektörümüz, 2022-2023 yıllarında gördüğü hacimsel zirvelerden uzaklaşmış durumda. Raporlarımız, özellikle demir ve çelik dökümde satışların tonaj bazında gerilediğini, demir dışı döküm ise pozisyonunu koruduğunu gösteriyor. Ancak buradaki asıl kritik veri, üretim miktarındaki düşüşten ziyade kapasite kullanım oranları. Şu an sektör ortalaması yüzde 50 ile yüzde 70 bandına sıkışmış durumda. İşçilik maliyetleri, sektörün en çok dert yandığı sorun.
Eurotec Başkan Vekili Reha Gür:
2025 yılına ilişkin memnuniyetsizlik dile getiren firma sayısı fazla olsa da 2026’ya yönelik genel hava karamsar değil. Özellikle 2025’in ikinci yarısından itibaren beklentilerde belirgin bir iyimserlik var. Eurotec özelinde bakıldığında ise 2025’in, 2024’e kıyasla daha iyi geçtiğini söyleyebilirim. Parite hareketleri de şirket performansımıza olumlu yansıdı. Plastik sektöründe Ocak-Ekim döneminde üretim ve ihracat artışı sürerken, hammadde ithalatındaki yükseliş sektörün dışa bağımlılığını bir kez daha gösteriyor. Buna karşın plastik işleme makinesi ithalatı ve ihracatındaki gerileme, yeni yatırım ve kapasite artışının zayıfladığına işaret ediyor. Bu durum, otomotivde nominasyon süreçlerinde görülen gecikmeli etkiye benzer şekilde, önümüzdeki dönem için dikkatle izlenmesi gereken bir risk oluşturuyor.