AYSEL YÜCEL
Türkiye’nin demiryolu taşımacılığında yıllardır dillendirdiği büyüme hedefleri bir türlü gerçekleşemiyor. Küresel iklim kriziyle mücadele kapsamında tüm dünyada taşımacılıkta demiryolunun payı artmaya devam ederken, Türkiye ise bu alanda her yıl daha da geriye gidiyor. Altyapı sorunları ve mevzuat eksikliği nedeniyle raylarda verimsizlik artarken, depremden hasar gören kritik hatlarda onarım çalışmalarının henüz tamamlanamaması da kayıpları artıyor. Şimdi de yük taşımacılığı açısından kritik önemdeki hat, Gaziantep-Mersin hızlı tren projesi nedeniyle uzun süreli olarak kapatılacak. Önümüzdeki dönemde de İzmir hattında benzer bir uygulamanın devreye girmesi bekleniyor. EKONOMİ’ye konuşan DTD yöneticileri, demiryolunda artan talebin karşılanmasının ve hedeflere ulaşılmasının ancak özel sektörün yatırıma teşvik edilmesiyle mümkün olduğunu savunuyor. Diğer yandan hızlı tren hatlarının yük taşımacılığı için de kullanılacak şekilde gerekli düzenlemelerin yapılarak buralardaki atıl kapasitenin kullanılması talep ediliyor.
Demiryolu Taşımacılığı Derneği (DTD) Başkanı Onur Küçükakdere, DTD Başkan Yardımcısı Ercan Güleç ve DTD Genel Müdürü Nükhet Işıkoğlu, demiryolu taşımacılık sektöründe yaşanan sıkıntıları ve buna yönelik çözüm önerilerini EKONOMİ’ye anlattı.
Ulaştırma Bakanlığı, yaklaşık dört yıl önce toplam yük taşımalarında demiryolunun payını 2029’a kadar yüzde 10’a, 2035’e kadar ise AB ülkelerinde olduğu gibi yüzde 20’ye çıkarmayı hedeflemişti. Ancak geçen bu sürede demiryolunun toplam taşımalardaki payı henüz yüzde 1’i bile geçemedi.
“Serbestleşmenin tam sağlanamadığı tek alan”
Hatta son iki yıldaki verilere bakıldığında bu hedeflerden giderek uzaklaşıldığı görülüyor. Yılın ilk yarısında taşınan yük miktar yıllık bazda yüzde 8’in üzerinde azalırken, son iki yıldaki kayıp yüzde 20’yi aştı. Ton/km olarak bakıldığında ise daralma oranının çok daha fazla olduğu ifade ediliyor. Çünkü yaklaşık 12 yıl önce çıkan “demiryolunda serbestleşme kanunu”na rağmen özel sektör, eşit rekabet ortamı bulamadığı için hedeflediği yatırımları yapamıyor. TCDD’nin lokomotifleri ise çok yaşlı olduğu için verimsizliğe neden oluyor. Sıklıkla arza yapıyor ve onarım çalışmaları uzun sürüyor.
Sektör temsilcilerine göre, hükümet yetkilileri özellikle son birkaç yıldır sıklıkla ulaştırma yatırımlarında demiryolu yük taşımacılığına öncelik verileceğini ifade etse de bu noktada söylemler ve eylemler paralellik göstermiyor. Yine devletin bir kurumu olan TCDD, işletmeci olarak sübvanse ediliyor. Bu da özel sektörün rekabet gücünü zayıflatıyor ve dolayısıyla sektöre yönelik yatırım iştahını kesiyor. Aynı desteklerin kamu işletmecisiyle birlikte özel sektör işletmecilerine sağlaması talep ediliyor.
“Dev yatırımlar karşılık bulamıyor”
Altyapıya dev yatırımlar yapılıyor ancak bu yatırımlar verimli bir şekilde kullanılamıyor. Özel sektör, TCDD ile eşit rekabet ortamı bulamadığı için yatırım yapmıyor. Bu da mevcut yük hatlarının kapasite kullanımının yüzde 50’lerde kalmasına neden oluyor. Sektör temsilcileri, devletin elindeki yaşlı lokomotif ve vagon filosunun da hat kapasitesini verimli kullanamamasına neden olduğunu vurguladı. Örneğin özel sektör, bir lokomotif ile 9 vagon ve 20 ton yük taşırken, TCDD aynı yükü iki lokomotifle taşıyor.
Yolcu taşımacılığına yönelik hızlı tren projeleri ise yüzde 50’nin de çok daha altında kapasiteyle hizmet veriyor. DTD yöneticileri, bu hatların yük taşımacılığı için de kullanılması gerektiğini savunuyor.
Yeni ticaret koridorları için raylara yatırım şart
Türkiye’nin coğrafi konumu gereği yeni ticaret koridorlarından daha fazla pay alabileceğine dikkat çeken sektör temsilcileri, ancak bunun için güçlü bir demiryolu altyapısına sahip olunması gerektiğini belirtiyor. “Bu ülke lojistik merkezi olacaksa demiryolu olmadan bu mümkün değil” diyen DTD yetkilileri, boğaz geçişlerinden liman bağlantılarına, intermodal taşımacılıktan teşvik sistemine kadar birçok başlıkta ciddi eksiklikler bulunduğuna işaret ediyor. Özellikle İstanbul’daki üçüncü köprünün demiryolu geçişine hâlâ kapalı olması, Gemlik Limanı’nın demiryolu bağlantısının bulunmaması ve intermodal taşımacılığın desteklenmemesi büyük handikaplar olarak görülüyor. Sektör temsilcilerine göre demiryolu taşımacılığı sadece ekonomik değil, aynı zamanda çevresel ve stratejik bir mesele. “Demiryolu bir ülke meselesidir, milli meseledir” vurgusu yapan DTD yönetimi, özellikle AB’nin iklim hedefleri doğrultusunda bu alana büyük yatırımlar yaptığına dikkat çekiyor. Türkiye’nin de uluslararası taahhütlerine rağmen hâlâ AB ile uyumlu olmayan mevzuatlarla çalıştığı belirtiliyor.
Demiryolu, “stratejik yatırım” kapsamına alınmalı
Yetkililer ayrıca demiryolu taşımacılığının “stratejik yatırım” kapsamına alınması gerektiğini savunuyor. Tıpkı savunma sanayi, havacılık veya turizmde olduğu gibi bu alana da pozitif ayrımcılık tanınması gerektiği belirtiliyor. Aksi halde Türkiye’nin uluslararası lojistikte iddialı hedeflerinin hayata geçirilmesinin mümkün olmayacağı ifade ediliyor. Yatırım teşvikleri ve operasyonel destekler bu taleplerin başında geliyor.
Sektörün dört acil beklentisi var
1- Altyapı sorunlarının çözülmesi
2- Teşvik ve finansman desteği sağlanması
3- Mevzuat eksikliklerinin giderilmesi
4- DTİ sayısının ve yatırımlarının artırılması