RÜŞTÜ BOZKURT
Ali Avcı ve ekibi, “Memleket meselesi olan teknik eğitimi, her düzeydeki işgücü yetiştirilmesini bir seferberlik anlayışı ile ele alır; gelişen teknolojilerin hız ve esnekliğini dikkate alarak eğitimi sabit programlara bağlama yerine ihtiyaca göre yapılandırmayı kolaylaştırırdık” diyor.
EKONOMİ gazetesinde 29 Aralık 2022’deki yazıda, “Ufku geniş girişimci Ali Avcı’nın ‘yeşil dünya’ yolculuğu” başlığını anımsayanlar olacaktır.
Ali Avcı’ya sormuştuk: “Yaptığın işin kendine, ülkemize ve insanlığa ne gibi değerler kattığını düşünüyorsun?”
Sorumuza verdiği kapsamlı yanıtında değişik hususlara değinmişti:
1- Ar-Ge çalışmalarıyla dünyanın ilk ultrasonik kaynaklı nonwoven kumaştan taşıma çantalarını, konuyla ilgili makinalar üretiyor; polipropilen hammadde ile nonwoven ve woven kumaştan ambalaj üretimini geliştiriyoruz.
2- Kullanışlı, alternatifl erine göre doğayla daha barışık bir malzeme (PP) kullanıyoruz.
3- Üretim süreçlerinde dijital olgunluğu yakalayan otomasyon ve otonom uygulamalara yönelen verimlilik temelli gelişmelerin izini sürüyoruz.
4- Ürünlerimizin 104 kez tekrar kullanılabildiğini uluslararası akredite merkezlerden rapor edilmiş durumda; tek kullanımlı ambalajlara alternatif yaratıyoruz.
5- Makine-donanım ihtiyacını kendimiz tasarlıyor ve üretiyoruz; uluslararası pazara açıyoruz.
6- Ürünlerde ve makinelerde “ithal ikamesi” yaratarak kıt kaynağımız döviz gelirlerine katkı yapıyoruz.
7- Ürünlerimizi uluslararası piyasalarda değerlendirerek döviz geliri yaratıyoruz.
8- Başta İsveç, ABD ve Almanya gibi bizden ileride olan gelişmiş ülkelere yaptığımız ihracatın öğretici etkilerinden yararlanıyoruz.”
Ali Avcı’nın işyerinde bu kez 26 Ekim 2023 günü “fikr-i takip ilkesi” adına bir kez daha buluşuyoruz. Masanın çevresinde oğlu Özgür Avcı, pazarlamadan sorumlu kızı Özge Avcı Paşaoğlu ve Ar-Ge’den Sorumlu Sema Çalışkan da var.
Çok hızlı jeo-politik, jeo-ekonomik, jeo-stratejik olayların yaşandığı bir dünyada, bu olayların merkezi konumuna yakın bir yerde yaşıyoruz. Zamanı ruhundaki hızlı değişmeleri kavramak için Ali Avcı ve ekibine soruyoruz: Son bir yılda işyerinizi olumlu ve olumsuz yönde ayrıştıran neler yaptınız, neler yaşadınız?
Özetle aktaracağımız aşağıdaki temel sorunları işaret ediyor Avcı ve ekibi:
*Makine üretiminde bizim tasarımımız ve ürünlerimiz olması nedeniyle tek olan Ar-Ge çalışmalarımızı hızlandırdık.
*Seri üretime geçişi planlıyoruz; yan saniyedeki mevcut yapıdan en üst düzeyde yararlanmak için araştırmalar yapıyoruz.
*Son ürünümüzden istenen verimi sağlamak için üretici ve kullanıcı işbirliğinin gerekleri olan eğitimlerin hazırlıklarını tamamlıyoruz.
*Henüz laboratuvarlarımızı tamamlayamadığımızdan uygulama- odaklı deneyim kazanmanın maliyetli olduğunun farkındayız, makinelerimizi ticarileştirme sürecinde eksiklerimizi tamamladık.
*Ekonominin aktörlerinin önümüzü açmaları, işlerimizi kolaylaştırmaları gerekiyor: İç rekabet kaygısıyla desteklerin yeniden yapılandırılması gerekiyor. Yasalar ve yönetmeliklerle yapılan düzenlemelerde üreticilerin görüşlerinin alınmasının çok yararlı olacağını düşünüyoruz. Sağlanan teşviklerin iyi takip edilmesi gerekiyor; o zaman mevcut oyuncular uluslararası rekabet edilebilir ölçeklere erişir; yeni oyuncular bu alana girerek iş ve aş yaratırlar diye düşünüyoruz”
MÜŞTERİ ETKİSİ
Bir yıl önce birlikte yaptığımız değerlendirmeden farklı olarak Avcı ve ekibine özellikle “müşteri etkileşiminin deneyimlerini soruyoruz. Bu söyleşiler aracılığıyla sektör ilgileri ve üretimi yönlendiren aktörlerin “müşteri- odaklı gelişimin önemini” paylaşmak istiyoruz. Çok sayıda girişimci ve iş insanımızın deneyim ve birikimlerini paylaşarak, ortak sorunlarımızı açığa çıkarmak, ortak çözümler konusunda net bir fikre ulaşmayı hedefliyoruz.
Ali Avcı ve ekibinin “müşteri etkileşimi” konusunda da deneyimleri birikmiş ve olgunlaşmış. Diyorlar ki:
*Yerel ve küresel ölçekte müşteri iş yerlerinin gelişmesinin en önemli dinamiğidir.
*Müşteri ne denli örgütlü, birikimli ve deneyimli ise ürünü o denli ayrıntıda betimleyebiliyor; belirliyor ve sözleşmelere istediğini yansıtabiliyor. Gelişmiş, kurumsallaşmış müşteri bizi kaliteli üretime zorlarken; kayıt dışı ve kurumsallaşmamış yapıların hakim olduğu ülkelerden gelen müşteri üreticiyi o kadar kolaycılığa alıştırıyor. Gelişmiş ülkelerin müşterileri hukuk temelli ve eşdeğerlilik ilkesine uygun alış-verişi karşılıklı güven için değerlendiriyor.
*Gelişmiş ülke müşterisi daha başından “ayrıntıya hakim olduğu” için tanımları iyi yapıyor; isteklerini ölçüme dayalı netlikte ortaya koyuyor; siz de ne yapacağınızı bilerek sipariş almış oluyorsunuz. *Son 11 yılda Coca-Cola, Watsons, Migros, Carrefour ve Ali Baba gibi örgütlü müşterilerin ödünsüz gözetim ve denetimi, İsveç’teki ileri standartlara uyumun öğreticiliği, ilişkilerde yanlış anlama ve anlatmayı minimize eden net iletişim, sipariş dönüşleri, karşılıklı ziyaretlerde gözlemler düzenli, kararlı ve güvenli müşteri ilişkileri yarattığını gözlemliyoruz.
*Müşteri ilişkilerimizden çıkardığımız ders şudur: “Müşteri üreticinin düz aynasıdır; onu olduğu gibi yansıtır; güvenli ise ilişki sürer, güven yoksa ilişki kesilir.”
*Çin’le de ilişkilerimiz var… Fuarlarda ilişki kurduk, samimiyet geliştirdik, rakibimizin kim olduğunu ve ne yaptığını biliyoruz. Bundan sonrasında aklımızı kullanarak bizi bir adım önde tutacak alternatif stratejileri geliştirmenin bizim sorumluluğumuz olduğu kanısını taşıyoruz.
Hepimizin, iş dünyasının müşteri ilişkileri ve etkileşiminin ne denli önemli olduğunu kanıtlayan deneyimlerin sözel anlatıma yansımaları bunlar.
Ne yapmalı? Ali Avcı ve ekibi yetkili olsa neler yapardı?
Yetki ve yeterli kaynakları olsa Ali Avcı ve ekibi hangi konulara öncelik verirdi?
Bu soruyu nasılı aradığımız bütün iş insanlarımıza soruyoruz. Avcı ve ekibinin yanıtlarını birlikte izleyelim:
*Ülkemizin hangi alanlarda avantajlı olduğunu belirler, her alanı her şeyi teşvik etme yerine, proje-odaklı etkin olabileceğimiz alanları; önceliklere göre teşvikler verirdik.
*Teşvik sistemini uzun vadeli oluşturur; kararlı ve düzenliliğini korur; sisteme olan güveni en üst düzeye çıkaracak tutum ve davranışlardan ödün vermezdik. XMemleket meselesi olan teknik eğitimi, her düzeydeki işgücü yetiştirilmesini bir seferberlik anlayışı ile ele alır; gelişen teknolojilerin hız ve esnekliğini dikkate alarak eğitimi sabit programlara bağlama yerine ihtiyaca göre yapılandırmayı kolaylaştırırdık.
*İhracatçı Birlikleri’nin yapması gereken işleri net belirler; etkin ve verimli iş yapmasını gözetler, denetler ve alınan sonuçları ölçerdik. *STK’ların fonksiyonel olmalarını hedef belirlemelerini, projegeliştirmelerini, eğitim katkılarını ve diğer sorumluluklarını yeniden düzenler; gerçek işlevlerini sıkı bir biçimde gözetler ve denetlerdik.
*Teşvikler ve diğer destekleri, iyi belirlenmiş ihtiyaç önceliklerine göre yönlendirirdik.
EDİTÖR’den
Kendi yankı odaklarımıza hapsolmak
İletişim-etkileşim yaşamın özüdür. İletişim-etkileşimin niteliği, insan yaşamını kolaylaştırıcı etkiler yarattığı gibi, olumsuzluklar da üretir. Yüzleştiğimiz sorunlarımızı çözerek küçültmek de, büyüterek sırtımıza yük etmek de iletişim etkileşimi nasıl yönettiğimize bağlıdır.
Teknolojideki olağanüstü gelişmeler iletişim imkan ve kapasitelerini artırıyor, ama insanların onu değerlendirme biçimi üretilmesi gereken olumlu sonuçların çok uzaklarında kalabiliyor. Günümüz dünyasında İletişimetkileşim süreci iki eksende ilerliyor: Birisi, birikimleri “paylaşarak büyüten”; güç oluşturan ve sorunları çözmeye katkı yapanıdır. Diğer yol ise kendi kuyruğunun peşinde koşan kedi misali, “kendi yankı odalarının tutsağı olan” yolun izlenmesi.
“NASIL?” sayfası, zihinlerimizi “sorunları ağlama duvarı” haline getirmeden, “çözüme odaklamak” için bir “alan açma” umudunu koruyor.
Üçüncü yanılgıdan kaçınmak
Bugün dünya genelinde insanlığın da, ülkemiz insanının da olağanüstü dönüşümlerin yaşandığı sancılı bir dönemden geçtiğini hepimiz yaşam deneyimlerimizden biliyoruz. Gelişmelerin karmaşayı ve belirsizlikleri artırdığının hepimiz farkındayız. Geçmişte az çok tanığımız ve tekrarlanan sorunlarımıza, giderek hızlanan değişim ve dönüşümlerin yarattığı yeni yapıları ve işlevleri çok iyi tanımlayamadığımız sorunlar ekleniyor. Giderek çoğalan sorunlarımız karşısında elleri kolları bağlı, “bekle-gör” diyenlerin büyük kayıplarla yüzleştiği de çok açık. Sorunlar baskın hale gelmeden harekete geçmemiz gerekiyor. Sözünü ettiğimiz gereklilik çok yinelediğimiz bir anlatımı bir kez daha anımsatmayı gerektiriyor: “ Birisi sizi ilk kez kandırıyorsa, suçun yüzde yüzü onundun. İkinci kez kandırılıyorsanız, suçun yarası sizin, yarısı da kandıranındır. Eğer üçüncü kez kandırılmışsanız, suçun yüzde yüzü sizindir.”
İçinde bulunduğumuz yüzyılı gelişmenin, ilerlemenin, maddi ve kültürel zenginliklerimizi artırarak yurttaşlarımızın yaşamını kolaylaştırmanın ve refahını yaygınlaştırmanın yüzyılı yapacaksak; kendi yankı odalarımıza sıkışmış, malumat mahkumu olmuş, çözüm üretmeyen gevezelikler yerine; deniyim ve birikimlerimizin ışığında “çözüm önerilerimizi” paylaşma yolunda ilerlemeliyiz. Yaratmak istediğimiz sonuçlara ulaşmanın yolunu aydınlatacak olan ,birikimlerimizi olabildiğince paylaşmaktır. Çoklu aklın bizi yaşamın öz gerçeğine yaklaştıran gücünden yararlanmalıyız. Başkalarının bizi kandırdığını abartarak, suçu başkasına yükleyerek kendimizi rahatlatmanın kör aldatıcılığının tuzaklarına düşmemeliyiz. Sorumluluklarımızı görmezden gelmek gibi üretken olmayan bir yolun yolcusu olmamalıyız.
Yazılarınızı bekliyoruz
Daha önce de belirttik, yüzleştiğimiz sorunların nasıl çözüleceğine ilişkin bilgisi ve fikri olan herkese açık bir sayfa hazırlıyoruz. Dileyenin ayağına giderek düşüncelerini aldığımız gibi, toplamda 12 bin vuruşu geçmeyen bağımsız yazılar da” NASIL?” sayfasında değerlendiriyoruz.
Bildiğini “tek doğru” kabul eden insandan daha tehlikeli bir silah olmadığını biliyoruz.
“Tek tip düşünce” ve “tek doğru” saplantısının özümüzü azaltıcı tuzaklarına düşmeden düşündüklerimizi tartışmalıyız. Tartışmalarımızı bir merkez düşünce çevresinde yoğunlaştırır yaygınlaştırır ve derinleştirirsek; içimize yaptığımız yolculuğu artırırsak, eli boş dönmeyen yolculuk yapmış oluruz.
Çağrımız Mevlana’nın şu sözlerinden ilham alıyor: “İki yol var her insanın önünde/ Kolayını arar gelenekte dininde/ İçine yolculuk yaparsa eğer/ Farklı yollar bulacaktır derinde.” Unutmayalım, akıl çare üretmek için vardır.