Mehmet KARA
Tüm dünyada enerji sektörünün ana gündem maddelerinin başında şarj ve depolama sistemleri yer alıyor. Peki şarj ve batarya teknolojileri nereye gidiyor ve insanlığı nereye götürecek? Enerji verimliliği ve yönetimi hizmetleri sağlayıcısı PEM Enerji’nin CEO’su Şahin Bayram’la konuştuk.
Enerji depolama ve şarj sistemleri alanında Türkiye’de neler bekliyorsunuz?
Dünyanın belki önümüzdeki 50 sene boyunca konuşacağı ve ciddi hamlelerin atılacağı bir konu başlığı bu. Geçmişte teknolojide dünyanın gerisinde kalsak da bugünkü altyapımız ve dünya ile entegrasyonumuz nedeniyle diğer yatırımcılar ya da oyuncularla eşit seviyede bir ülke konumundayız. Yakında enerji depolamasız hiçbir endüstri kalmayacak. Sağlık, savunma, eğitim ve tabii ki konut. Yani en basit uygulamalar bile enerji depolamalı hale dönecek. Otonom teknolojisi şarj ve batarya teknolojisini ister istemez geliştirmek zorunda.
Enerjiyi depolamadan da pekala kullanabiliyoruz, niye bu kadar kritik ki?
Enerji tüketimimizle mevcut kaynaklarımız örtüşmüyor. Tüm enerji kaynaklarımızı üst üste çalıştırsak bile anlık olarak tüketimlerimizi ya da tüketimsizliğimizi karşılayamıyoruz, dengeleyemiyoruz. Dolayısıyla tüketim kaynaklarımızla tüketimimizin örtüşmediği noktalarda zafiyetler yaşıyoruz. Bunlar bazı hassas elektronik sistemlerin ya da ekipmanların kısa süreli dahi kesintiye tahammülü olmamasından kaynaklanıyor. Yani, hastaneler, savunma sitemleri, otomasyon ve haberleşme hizmetleri gibi.
Sözünü ettiğiniz zafiyeti depolama nasıl önleyecek?
Depolama sistemlerinde enerjiyi ister şebekeden, ister jeneratörden, ister hidrodan, istersek güneşten alabiliriz. Ve bütün bunları, maliyetin en düşük olduğu saatlerde yapabiliriz. Yani enerjinin ucuz olduğu saate bataryamızı doldurabiliriz. Rüzgârımızın fazla olduğu zaman dilimlerinde ihtiyaç fazlamızı oraya basabiliriz. Dolayısıyla kesintisiz enerji ihtiyacını kaynak bakımından daha zengin, daha verimli ve akıllı akıllı bir sistemle karşılıyoruz. Yani kaynak verimliliğini arttırıyoruz aslında.
Şarj sistemleri bu işin neresinde?
Günümüzde karbon salımını azaltmak için enerji dönüşümüne ihtiyacımız var. En büyük enerji dönüşümü, otomobil endüstrisinde meydana geldi. İçten yanmalı motorların çevreye verdiği zararlar ve doğadaki rezervlerin sınırlı olmasından ötürü insanlık alternatif enerji kaynaklarına yöneldi ve bataryalar kullanılmaya başlandı. 2025 yılından sonra kademeli olarak ama çok da uzak olmayan bir süre içerisinde bütün otomobiller elektrikli hale gelecek. İş makinaları da öyle. Kepçeler, dozerler, kamyonlar hepsi elektrikli olmaya başlayacak ve hepsi otonom yani insansız çalışacak. Şu an Avrupa’da birebir simülasyonları var, yani otonom çalışan santrallar var.
Şarj kısmına dönsek?
Elektrikli araçlara dönüşümle birlikte çok ciddi bir tüketimle karşılaşacağız. Basit bir örnek vereyim, oturanların 50 arabaya sahip olduğu bir site düşünün. Bunun yarısı elektrikli arabaya dönüşse ve 25 aracın eve döndüğünde şarj talep ettiğini hayal edin. Ortalama bir araba gün içerisinde bataryasını boşaltmışsa yaklaşık olarak 40-50 kWh bir enerjiye ihtiyacı var. 40- 50 kilovatlık bir enerjiyi de 25’le çarparsanız akşam şebekeden çekilecek enerjinin büyüklüğünü görebiliyorsunuz.
Nasıl bir büyüklük?
Sitenin anlık trafo güç kapasitesi yetersiz kalacaktır. Bu da mevcut altyapı için ciddi bir tehdit demek. Şarj ünitelerimiz, şebekeyle ve arabalarla konuşup sağlanabilecek maksimum gücü site sakinlerinin taleplerine göre adil şekilde dağıtabilmeli. Depolama teknolojisi ile gündüz hiç tüketimin olmadığı bir saatte depolanan enerjiyi talep edilmesi durumunda gece anlık ve hızlı olarak müşterilere aktarma gibi fonksiyonu yerine getirme şansı da olacak.
Peki bu konularda niye gözle görünür ölçüde yol alamadık?
Mevzuatın biraz oturması gerekiyor. Biliyorsunuz deprem öncesinde kentsel dönüşüm çok hızlı yürümüyordu. Ama depremden sonra kimse kimsenin sözünü beklemez hale geldi. Devlet de ortada bir risk görüyorsa inisiyatif kullanmaya başladı. Saklama ve şarj altyapısı için de su an yaşanan süreç ona benziyor. Şu an bazı izinler ve adımlar biraz isteğe bağlı ama bir müddet sonra bunlar artık inisiyatif dışına çıkmaya başlayacak.
Ben istemiyorum demek de yanı başıma şarj sistemini kuracaklar mı?
Tabii, kurulmak zorunda kalacak ve burada fikir sorulmayacak. Mesela bu konuda hükümet bir adım attı zaten, “100 araçlık bir otoparkınız varsa en az beş tanesi için elektrikli araba şarj cihazı koymak zorundasınız” dedi.
Ben istemiyorum diyemiyorsunuz, özel bir işletme bile olsanız öyle mi?
Yani site de olsanız, ticari işletme de olsanız bunu yapmak zorundasınız. Otopark ruhsatını alabilmek için ya da bir site yaptıysanız ev ruhsatını alabilmeniz için toplam araç sayınızın yüzde 5’i kadar şarj noktası kurma zorunluluğunuz var.
Düşük değil mi bu oran?
Henüz çok başlangıç düzeyinde tabii. Başlamak için bir kriter koymak lazım. Bunun çok hızlı değişeceğine inanıyoruz. Mesela biz birebir şahit olduğumuz için görüyoruz, eskiden TOKİ ya da kamu kurumu ihalelerinde çıkan bu teknik şartname, bu talep, şu an özel sektörün yapmış olduğu inşaatların tamamında var.
Yani zorlamadan değil öngörüden kaynaklı öyle mi?
Evet, çünkü artık talep artık geliyor potansiyel müşteriden. Şimdi ev alan insan ya da siteye gelen insan şarjınız var mı, hatta hızlı şarj istasyonunuz var mı diye soruyor. Ya da kaç tane var, bana özel soket var mı soruları da geliyor. Dolayısıyla bu seviye ister istemez kendini yukarıya çekecek. Bu hizmetin sunulduğu yerler tercih edilebilir hale gelecek. Dolayısıyla bir tercih sebebi olan bu konu herkes için bir ilgi noktası haline gelecek. Şunu söyleyeyim bir elektrikli araba sahibi olursanız en az üç tane AC şarj cihazına ihtiyacınız olacak.
Neden?
Bir tanesini evinize koyacaksınız, bir tanesini işyerinize koyacaksınız, bir tanesini de yazlığınıza koyacaksınız. Çünkü arabanızla dolaştığınız her yerde şarj yapabilmeniz lazım.
Otomobil alırken hangisini seçmeli?
PEM Enerji CEO’su Şahin Bayram, yeni araç alırken elektrikli mi yoksa fosil yakıtlı mı tercih edilmeli sorusuna şu karşılığı verdi: “Halen bir arabaları varsa ikinci arabalarını yüzde 100 elektrikli almaları lazım diyebilirim. Ama 1-2 sene sonra elektrikli araba almak zorunda kalacaklar. Yani şimdilik bir tercih meselesi gibi kabul edilebilir ama iki arabası olan bir hanede bunlardan birinin yüzde 100 elektrikli olması şart.”
Şebekeyi büyütmek imkansızsa çözüm depo
Yeni trafo koymanın, kablo çekmenin mümkün olamayacağı noktalarda anlık yüksek elektrik talebini karşılamak için konteyner tipi enerji depolama sistemlerinin kullanılabileceğini kaydeden Haşin Bayram “Dolayısıyla hem şebekenin kullanılmadığı zamanda düşük enerji ile bataryayı uzun süre şarj edebilir, hem şebekeye yük getirmezsiniz hem de talebin yüksek olduğu saatlerde çok fazla kişiye çok kısa sürede hizmet verebilirsiniz” dedi.