AHMET USMAN/İZMİR
Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) 4. Yatırım Zirvesi, Savunma Sanayi ve Havacılık ana teması ile İzmir’de gerçekleştirildi. Türkiye’nin savunma sanayisinde son 20 yıl içinde çok hızlı yol aldığının anlatıldığı zirvede, bu başarının sürdürülebilir olması için alt sistem bileşenlerinden oluşan ekosistemin de güçlü olması gerektiğine dikkat çekildi.
Swissôtel Büyük Efes İzmir’de gerçekleştirilen zirvenin açılışında konuşan ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu, savunma ve havacılık sanayisinin öneminin tüm dünyada giderek arttığını belirterek, “Bu konu, sadece bir güvenlik meselesi değil, ülkelerin siyasi ve ekonomik gücü bakımından stratejik. Özünde, yüksek teknolojiye, ileri mühendisliğe ve yoğun Ar-Ge’ye dayanıyor. Malzeme biliminden yapay zekaya, yazılımdan siber güvenliğe kadar pek çok alanı içinde barındırıyor. Pek çok sektöre yayılma ve dokunma etkisine sahip. Savunma ve havacılığı konuşmak, geleceğin teknolojilerini konuşmak anlamına geliyor.” dedi.
Küresel gelişmeler, sıcak savaşlar, bölgesel gerilimler ve yeni güvenlik tehditlerinin ülkeleri savunma yatırımlarını artırmaya zorladığını vurgulayan Zorlu, “2024’te dünya savunma harcamaları 2.72 trilyon dolar ile rekor kırdı. Trump’ın baskısıyla NATO liderlerinin, 2035’e kadar savunma harcamalarını artırma konusunda anlaşmaları, uluslararası gündeme damgasını vurdu. AB 150 milyar euroluk savunma planını resmen başlattı. Türkiye ise, dünyanın en çok savunma harcaması yapan 17.ülkesi. Geçtiğimiz yıl savunma ve güvenlik harcamaları 25 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. 2028’e kadar 49 milyar dolara çıkması planlanıyor. Türkiye’nin yatırım hikâyesi geleceğin stratejik sektörleri üzerinden yazılmalı. Savunma sanayiinden yapay zekâya, yeşil dönüşümden ileri imalat teknolojilerine kadar uzanan bu vizyon, ülkemizin hem bölgesel hem de küresel ölçekte gücünü belirleyecektir.” diye konuştu.
Murat Çizgel: Henüz yerlileştiremediğimiz sistemlerin 1-5 yılı var
Türkiye savunma sanayisinin tarihinin 50 yıllık bir süreç olduğunu belirten Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığı Sanayileşme Daire Başkanı Murat Çizgel, “Ama sektör son 20 yılda şaha kalktı. Bugün yapmak istediğimiz her platformu yerli olarak yapabiliyoruz. Yerlilik oranı bizim olmazsa olmazımız. Sadece uçak, helikopter yapmakla olmuyor. Bunların alt sistem bileşenlerinin de yerli olması lazım. Bunu da biz savunma sanayinde tam bağımsızlık olarak ifade ediyoruz. Şu an yerlilik oranı yüzde 80’i buldu. Yerlileştiremediklerimizin de programlarını başladık. 1-5 yıl içinde kritik teknolojileri de yerli olarak üreteceğiz.” dedi.
Savunma sanayinin beka sorunu olduğunu, burada da sürdürülebilirlik kavramının öne çıktığını anlatan Çizgel, “Ana yüklenicilerin binlerce konfigürasyonları kendilerinin üretmesi mümkün değil. O yüzden bir ekosistem oluşturduk. Civatadan servo valfe kadar alt sistem bileşenlerinin de yerli olmasını sağlamaya çalışıyoruz. Ne kadar geniş bir ekosisteme sahipseniz o kadar sürdürülebilirsiniz. Bunun bir unsuru da ihracat. Dünyadan pay almamız sürdürülebilirliğin en önemli anahtarı. Alt sistem bileşenlerin dünyadaki ana firmalara satış yapması, onların da bize bağımlı olması anlamına gelecek. Bunun yolu tanınırlık ve güvenilirlikten geçiyor. Yürüttüğümüz EYDEP (Endüstriyel Yetkinlik Değerlendirme ve Destekleme Programı) ile firmalara bunu sağlıyoruz. Savunma ve havacılık Türkiye’nin kendi sanayisiyle birlikte kuvvetlidir.” diye konuştu.
Osman Okyay: Sektöre girmek isteyenler uzun vadeli düşünsün
Kale Grubu Başkan Vekili Osman Okyay ise savunma sanayisinin bugün geldiği noktanın gurur verici olduğuna dikkat çekerek, “Savunma sanayisinde dünyanın en büyük 11. ihracatçısıyız. Geçen sene 7.2 milyar dolar olan ihracatımızı bu yıl 10 milyar dolara yükseltmeyi hedefliyoruz. Son ürünü üretmek çok önemli ama iş onunla bitmiyor. Alt bileşenleri de üretmek gerekiyor. AB tek kutuplu dünya sürecinde geriye giden savunma sanayisinin önemini Ukrayna-Rusya Savaşı’yla yeniden anladı ve toparlanma paniğine girdi. Ama bu bir günde yol alınacak bir sektör değil. Avrupa’da katıldığım toplantılarda Türkiye’nin çok önemli bir pozisyonda olduğunu ve bunu kendi savunma sanayilerine nasıl entegre edebileceklerini düşündüklerini gördüm.” diye konuştu.
Savunma sanayisine adım atacak şirketlere uzun vadeli düşünmelerini öneren Okyay, “Savunma sanayinde başarı yıllara yayılır ve kamu taahhüdüyle desteklenir. Performans gösterilmesi halinde nakit akışı sağlanabilir. Uyum ve sertifikasyon olmazsa olmaz iki konu. Bu sektörde bariyerler yüksek. Dolayısıyla girmek kolay değil. Ama bu bariyerler aynı zamanda zincirin içindekiler için koruma kalkanı sağlıyor.” dedi.
Bülent Akgerman: Savunma sektörü güvenlik kadar rekabet için de önemli
ESİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Bülent Akgerman ise savunma ve havacılık sektörlerini yalnızca güvenlik meselesi olarak değil; teknoloji, mühendislik ve inovasyon alanı olarak görmek gerektiğini dile getirerek, “İnternetten, küresel konumlama sistemi GPS’e kadar pek çok yenilik savunma araştırmalarından doğdu. Dolayısıyla bu alan güvenliğimizin yanı sıra ekonomik rekabet gücümüz ve yüksek katma değerli üretimimiz için de önemli bir zemin oluşturuyor. Havacılık ise insanlığın gökyüzüne uzanma tutkusunun sembolü. Uzay teknolojileri, uydu sistemleri, insansız hava araçları bugün dünyanın hem siyaset hem de ticaret dengelerini yeniden şekillendiriyor. Eğer biz yüksek teknolojiye yatırım yapar, gençlerimizin hayallerini destekler ve hukukun üstünlüğünü güçlendirirsek, Türkiye dünyada hak ettiği yere gelir.” görüşünü ifade etti.