İREM CEYLİN DEMİRCAN/İZMİR
İzmir Ticaret Odası (İZTO) Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, eylül ayı meclis toplantısında Orta Vadeli Program (OVP) ve son makroekonomik gelişmeleri değerlendirdi.
Enflasyon tahminlerindeki yukarı yönlü revizyonlara rağmen büyüme beklentilerinin aşağı çekildiğine dikkat çeken Özgener, şirketlerin bütçe planlarını tek bir senaryoya bağlı kalmadan alternatif senaryolarla hazırlamalarının önemine işaret etti. Özgener, “Maliyet projeksiyonlarının daha temkinli, yani yukarı yönlü riskleri de içerecek şekilde oluşturulması mali disiplin ve öngörülebilirlik açısından kritik.” dedi.
“Öngörerek plan yapmak daha önemli hale geldi”
Aybaşında açıklanan 2026-2028 OVP’nin 2025 yılı 2.çeyrek büyüme oranları, enflasyon tahminleri ve Merkez Bankası politika faiz oranlarındaki indirim ışığında 2026 yılına dair gözlemlerini paylaşan Özgener şunları kaydetti: “2026 yılına 3 ay kala, şirketlerimizin bütçelerini hazırlamaya başladıkları dönemde; enflasyon, büyüme, kur, finansman ve üretimle ilgili öngörüleri netleştirmek önemli. Ayrıca, hem ülkemizde, hem de Amerika Birleşik Devletleri’nde FED tarafında uzun süreden sonra faiz indirim döngüsünün başlamasından sonra, varlık ve emtia fiyatlarında sert hareketlerin olduğu bir döneme giriş yaptık. Bu yüzden şirket bilançoları açısından, hata paylarının nereden kaynaklanabileceğini öngörerek plan yapmak daha da önemli hale geldi.”
“Enflasyon, hata payı en yüksek makro değişken”
Bu yıl açıklanan OVP’de Merkez Bankası’nın son enflasyon raporuna paralel şekilde, 2025 enflasyon tahminin yüzde 17,5’ten yüzde 28,5’e çıkarıldığını ifade eden Özgener, “2026 yılı için de yüzde 9,7 yerine yüzde 16 olarak revize edildi. Enflasyonun tahminlerin üzerinde seyredeceği beklentisine rağmen, büyüme tahminleri aşağı yönlü güncellendi. 2025 için yüzde 4’ten yüzde 3,3’e, 2026 için ise yüzde 4,5’ten yüzde 3,8’e düşürüldü. Enflasyonun, hata payı en yüksek makro değişken olmaya devam ettiğini söyleyebiliriz. Parasal gevşeme sürecinin başladığı dönemde, 2025’teki gibi iç ve dış belirsizliklerin maliyet yönetiminde yukarı yönlü risklere işaret ettiğini de gözlemliyoruz.” diye konuştu.
İkinci çeyrek büyümesinin, stok değişimleri ve yatırımlar sayesinde beklentileri aştığını dile getiren Özgener, “Üçüncü çeyrek verilerine baktığımızda, hem sanayi üretimi hem de talep göstergelerinde yavaşlamanın derinleştiğini analiz ediyoruz. Sonuç olarak; özel tüketim iki çeyrektir daralıyor, perakende satış hacmi ve kart harcamaları yavaşlamaya devam ediyor. Bu durum, talep koşullarının üçüncü çeyrekte de dezenflasyon sürecini desteklediğine işaret ediyor. Kapasite kulanım oranlarının son dönemde de en düşük seviyelerde seyrettiğini gözlemliyoruz. Sanayi ve üretimden gelen sinyallerin iyi durumda olmadığını görüyoruz. Sanayinin, büyüme ve istihdamın öncüsü olarak, mutlaka ekonomiye katkı yapması gerekiyor. Sanayi üretimi ve ihracatın enflasyonla mücadele politikalarına en güçlü desteği veren iki önemli parametre olduğunu da unutmamalıyız.” ifadelerini kullandı.
“Çeşme Turizm Projesi’ni ortak akılla yapalım”
İzmir’in yalnızca kum, güneş, deniz turizmiyle değil, sağlık, gastronomi, kültür ve sanat turizmi gibi pek çok konu ile anılmasının önemli olduğunun altını çizen Özgener, “Buradan hareketle; kentimizi ve çevresini kalkındırmak amacıyla oluşturulan Çeşme Turizm Projesi için de İnciraltı projesine benzer bir süreç yürütülmesi gerektiği kanaatindeyim. Pek çok uzmanın görüşü alınarak hazırlanan ilk projenin, eksik olduğu düşünülen hususlarının ortak akılla yeniden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Tıpkı İnciraltı’nda olduğu gibi, bir araya gelip görüş alışverişinde bulunalım. Ortak akılla bu işi çözelim.” dedi.