Adil Nalbant Tekstil Makine ve Aksesuarları Sanayicileri Derneği (TEMSAD) Başkanı. Sektörle ilgili birikim ve deneyimi olan, bir sivil inisiyatifi temsil eden bir iş insanımız. Financial Times’ın ünlü başyazarı Martin Wolf’den bir alıntıyı hatırlatıyorum: “Nelerin yanlış gittiğini anlamadan neyin yanlış gittiğini nasıl düzelteceğimizi tartışamayız.” Tekstil sektörümüzde çok önemli bir kırılma yaşandığını herkes söylüyor. Siz, durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Neleri yanlış yaptık? Yanlış giden ne? Ve biz sektörde işleri nasıl düzeltebiliriz? Tekstil sektörünün yaşadığı süreçlerin içinde gözlemler yapmış, deneyim ve birikim sağlamış olan Başkan Adil Nalbant değerlendirmelerini şöyle sıralıyor:
“1-Dünyayı iyi okuyamadığımızı değerlendiriyorum: Bizim tekstil üretiminde dünya genelinde yaşanan deneyim ve birikimleri iyi gözlememiz, izlememiz ve değerlendirmemiz gerekiyordu. Eğer ülkenin gelişmesinde sorumluluk taşıyan bütün aktörler tekstilde “basic ürünler” konusunda ücret düzeyleri, finansman olanakları, açık ve gizli korumalar gibi ekosistemin bileşenleri arasındaki dengeleri etkileyen değişkenler hakkında bir ortak görüş oluşturabilseydik, bugün sektörümüzdeki kırılmayı daha ehven atlatabilirdik. Ülkemiz tekstilin hızlı tüketilen alanlarında rekabet üstünlüğünü yitirdiği alanlarda bir çekilme planımız olsaydı; hepimiz daha doğru pozisyonlar alabilir; geçiş sürecinin maliyetini azaltabilirdik. Bugün sektörde plansız çekilme sürecinin istihdamdan gelirlere olumsuz etkilerinin hangi alanları geliştirerek dengelenebileceğine ilişkin elimizde net bir strateji yok. Gecikmenin, tam zamanında gereken adımları atamamış olmanın gereksiz bedellerini ödeme tehlikesiyle yüzleşiyoruz.
2-İnsanlığın kontrol etmekte güçlük çektiği COVID-19’dan sonra dünyamız daha küçüldü; insanlar birbirine yaklaştı, ama yarışa da girdi. Birçok ülke gelirlerini artırmak için tekstil alanına girerek bizim gibi ülkelerle rekabete başladı. İnsanların daha rahat giyimlere eğilimleri güçlendi. Gelişmeler tekstil sektöründe basic ürünlerde dünya genelinde ‘mekan değişmesini’ hareketlendirdi. Biz bu gelişmeler karşısında gerekli refleksi göstermekte hızlı hareket edemedik.
3-Hepimiz biliyoruz ki tekstil sektöründe özellikle basic ürünlere girişte ucuz emek odaklı gelişme önemli. Biz de bu eğilimden yararlandık. Yararlandık ama tekstilin İngiltere’den İtalya’ya, İtalya’dan Türkiye’ye, Türkiye’den özellikle Uzakdoğu’daki ülkelere geçişindeki hızı ve zamanı iyi öngöremedik. Almanya ve İtalya’ da tekstilin uzun soluklu alanlarının nasıl bir gelişme gösterdiğini analiz etmiş, anlamış olsaydık; bizim rekabet avantajını yitirdiğimiz alanlarla ilgili bir çekilme planımız olur; teşvik sistemleriyle daha az maliyetler ödeyerek süreci tamamlayabilirdik. Katma değeri yüksek ürünleri, teknik tekstil ürünlerini üretme hususunda daha fazla yol almaya gayret etmemiz gerekmektedir. Bu alanlarda ortak bir akıl ve strateji ile üretim süreçlerinin ihtiyaçlara uygun yeni teknolojilerinin de birlikte geliştirilebileceği bir etkileşim ile hareket edilmelidir.
4-Türkiye, Bakırköy Bez Fabrikası’ndan Defterdar Yünlü Fabrikası’na, oradan Hereke fabrikasına giden, Cumhuriyet döneminin birikimlerini dinamik bir hafızayla değerlendirmiş olsaydı, daha net anlatırsak 100 yıllık birikimimizi iyi değerlendirseydik, geçiş süreçlerini daha etkin yönetir; iş insanlarımızın sıkıntısı azaltır; toplumun yararlarını daha iyi değerlendirmiş olurduk..
5-Bursa, Denizli, Adana, Gaziantep, Malatya, Uşak ve İzmir gibi tekstilin geliştiği yerde “Sümerbank çarpanından” söz etmeliyiz. Sümerbank tesisleri tekstil üretimi kadar sosyal yaşamı geliştiren, tarımla sanayi gelişmesini entegre eden, çalışanların deneyim ve birikimlerini özel girişimlere dönüştüren etkilerini daha iyi değerlendirebilirdik.”
TEKSTİL MAKİNELERİNDE NELER YAPILABİLİR?
Adil Nalbant’ın tekstil sektörüne ilişkin genel değerlendirmesini aldıktan sonra, kendi özel işi ve örgütsel sorumluluk alanıyla ilgili merak ettiklerimizi öğrenmek istiyoruz: Tekstil makineleri konusunda durum nedir? Tekstil makineleri üretimi konusunda ülkemiz nasıl konumlanırsa uzun dönemli geleceği sağlam bir zeminde geliştirebiliriz? Başkan Nalbant, can alıcı bir soruyla yanıt veriyor: “Ülkemizde tekstilin gelişmesi, yatırımların yaygınlaşması ve derinleşmesi makine üretimini de özendirdi. Bugün makine sektörümüz belli bir düzeye geldi. Makine üretiminde deneyim kazandık, bilgi düzeyimizi yükselttik. Bu değerlendirmenin somut belgesi COVID-19 yayılınca ‘maske üretiminde’ görüldü. Ülkemizde 5 ayda 30 maske üretme makinesi üretildi; 25 bin - 100 bin dolar arasında makineler satıldı. Bir hesaplamaya göre 300 maske üreticisi devreye girdi. Aynı dönemde Çin de 26 milyar dolarlık maske satışı yaptı. Maske üretiminde belli bir stratejinin yönlendirdiği planlı bir gelişme disiplini olmadığı için gerekli olan yapılamadı.”
Makine üretiminde bir başka yapı sorununa değiniyor. Çok küçük ölçekten küresel rekabette ayakta durabilecek ölçeklere geçilememesinin bugün yaşanan sıkıntıları beslediğini söylüyor. Diyor ki, “Bizim kültürümüzde ortak çalışma ve işbirliği çok yaygın ve derin değil. Biz, ‘ortak atın beli kırık olur’ kültürünü aşamadık. Bırakınız başkalarıyla ortak iş yapmayı, aile içinde bile kardeşler, kuzenler arasında anlaşmazlıklar kaynak kaybına yol açıyor. Bir de toplumu düzenleyen yasal çerçeveler boşluk yaratırsa, komşunun başarılı olduğu işe girme, hem kendini hem de komşuyu batırma olgusuyla yaygın biçimde yüzleşiyoruz.” Başkanın sözünü kesiyorum, diyorum ki üst düzeyde kamunun yapacağı düzenlemelerle bu ‘küçük olsun benim olsun’ tuzağını aşabilir miyiz?
Sorumu şöyle yanıtlıyor: “Sektörlere gelişigüzel girişlerin önlenmesi, çok küçük ölçekli ve verimsiz çalışan işyerlerinin konsolide olması için Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) gibi yol gösterici kurumların olması gerekiyor. Plan ve gözetim- denetim olmayınca kısa vadeli bakışla yatırım yapılıyor; uluslararası piyasalarda rekabet edemeyecek ölçekte, teknolojide ve yönetimde verimsiz işyerleri yaygınlaşıyor.
Şu anda bütün dünyanın gözlediği ve izlediği Çin’e bakalım: Trump iktidarında olası gelişmeleri öngören merkezi idare ve eyalet yönetimleri pazar çeşitlendirmek için dünyanın her yerinde doğrudan yatırımlar yapıyor, ortaklıklar ve işbirlikleri oluşturuyor. Ayrıca geçiş döneminde işlerin aksamaması için 5 yıllık ihtiyacı karşılayacak stoklarına kamu destekleri sağlanıyor. Bizim de rakiplerimizin stratejilerini kavrayarak alternatif stratejiler geliştirmemiz gerek. Aksi takdirde, bugüne kadar bedel ödeyerek ulaştığımız kazanımları gereksiz yere yitirebiliriz.”
Sektörde gözlediğimiz uzun süredir de yazılarımızda yer verdiğimiz “tedarik zinciri boşlukları” konusunda Adil Nalbant’ın ne düşündüğünü de öğrenmek istiyoruz: “Daha başından sektöre girişlerde ilke ve kural eksiklerimiz, yönlendirici düzenlemeler yapamadığımız için rekabet edebilir ölçek, teknoloji ve yönetim konusunda küresel rekabetin gerektirdiği düzeylerin gerisinde kaldık. Bir de buna kültürümüzün ortak çalışmaya yatkın olmamasını ekleyince, işyerleri ihtisaslaşarak birbirini besleme yerine, her işyeri bütün işleri kendi bünyesinde yapma zorunda kalınca, fiyat-maliyet dengelerini olumsuz etkileyen bir yapı oluştu. Bir kampanya açarak, teşvik sistemlerini ona göre düzenleyerek tedarik zincirinde ihtisaslaşmayı hızlandıran önemlerin alınması gerekiyor” yanıtını alıyoruz.
BUGÜNÜN DEĞERLENDİRMESİ
Ülkemizde tekstil makinelerine bugünün odağından bakınca hangi değişkenleri dikkate alarak kararlar almak gerektiğini de anlatmasını istiyoruz Adil Nalbat’tan. Çok kısa ve net yanıtlar veriyor:
- Birincisi, bugün ulaşılan düzeyde ‘basic tekstilde’ ya mekân değiştirmek ya da sektörden çekilmek firmaların gündeminde ilk sıralarda yer alıyor. Ücret düzeylerinde dengelerin sadece tekstilin değil diğer üretim alanlarında. Yeniden dengelemesi gerekiyor.
- İkincisi, enerji maliyetleri açısından da rakip ülkelerin koşulları dikkate alınmalı. Enerji girdisi maliyetlerinde üretim alanında zorlandığımız bir aşamada olduğumuzu söylersek abartılı bir değerlendirme yapmış olmayız.
- Üçüncüsü, genel giderleri artıran iki etken var: Kendimize iğne batıracaksak, yönetim giderlerinde tasarrufu işletmelerin temel sorunlarından biri olarak değerlendirebiliriz. Öte yanda makroekonomik dengelerin bozulması işletme dışı etkenlerle genel giderleri artıyor; burada iş insanının eksiği ya da yanlış yok genel yönetim sorunu var.
- Dördüncüsü, vergi ve sigorta primleri gibi ödemelerde de serbest ve adil piyasada rakiplerimizle eş düzey uygulamalar gerekiyor. Aksi durumda rekabette şans eşitliğini yitiririz, haksız rekabet karşısında dayanmamız mümkün olmaz.
- Beşincisi, salgın sonrasında ihtiyaçları gerektiği gibi öngöremedik. Dünya ticaretinde ciddi yapı, işlev ve kültür değişmesi oldu; bu değişmelerin fırsatını değerlendirenler bir adım öne geçti.
- Altıncısı, ticaret merkezlerinde kayma oldu; ticaretin odağına Uzakdoğu ülkeleri yerleşti. Başkan Adil Nalbant, bütün bu gelişmeleri bir ülke sorunu olarak görmek, hep birlikte toplumumuzun refahı için çözümler aramak gibi bir sorumluluğumuz olduğunu değerlendiriyor.
Tekstil makine ve yedek parçalarında ithalat ve ihracat
Tekstil Makine ve Aksesuarları Sanayicileri Derneği (TEMSAD) verilerine göre dünyada ve Türkiye’de tekstil makinelerine ilişkin sayısal verileri:
- Dünya tekstil makineleri ihracatı ortalama 27 milyar dolar. Türkiye tekstil makine üreticilerinin bu pastadan aldıkları pay yüzde 3 dolaylarında.
- Türkiye tekstil makineleri ihracatında ilk 10 ülke arasında 7. sırada yerini alıyor. Çin, Almanya, Japonya, İtalya, ABD, Güney Kore, Türkiye...
- Türkiye tekstil makinecileri 2024 yılı ilk 10 ayında 785 milyon dolarlık makine ihraç etmiştir. Bir önceki yıla göre yüzde 20 artış olmuştur; hedef pazarlar olan Mısır, Rusya ve Güney Amerika’daki gelişmeler etkili olmuştur.
- Türkiye’de tekstil sektöründe belirsizliklerin artması, basic ürünlerde rekabet gücünü yitirmesi tekstil makineleri ithalatını azaltıyor. 2024 yılının 10 ayında ithalat yüzde 21 azalarak 1 milyar 250 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu ithalatın 462 milyon doları iplik makineleri, 150 milyon doları yedek parça, 121 milyon doları dokuma ve örme makinelerini kapsamaktadır.
- Yaklaşık 28 milyar dolar düzeyinde gerçekleşen tekstil makineleri ithalatında Türkiye’nin payı yüzde 7 dolayındadır. Türkiye ABD, Çin ve Hindistan’dan sonra tekstil makineleri ithalatında 4’üncü ülkedir.
- Türkiye’de tekstil makineleri ihracatının yüzde 70’ini boyama, yıkama, apreleme, finisaj makineleri oluşturuyor. Ülkemizde tekstil makineleri ve yedek parçaları ihracatı toplam cironun yüzde 60’ını oluşturmaktadır.
TEMSAD Başkanı'na göre geleceği nasıl inşa ederiz?
Tekstil Makine ve Aksesuarlar Sanayicileri Derneği (TEMSAD) Başkanı Adil Nalbant’a göre tekstil makineleri odağından bakarak geleceği nasıl inşa etmeliyiz?
- Bugün Almanya, İtalya, Japonya gibi ülkeler makine üretiminde söz sahibi ise, bizim de sektörü geliştirerek gelecekte söz sahibi olmamız. Haklı bir gerekçe olamaz mı? Makine üretimi yüksek katma değerli bir iştir; doğru yönetilir ve yaratıcı yeniliklerle beslenirse gelecekte de ülkemizin ihracatında ciddi katkılar yapabilir.
- Makine üretiminde ihracatımızı geliştirmek için dijital dönüşüm, yeşil dönüşüm ve karbon ayak izi gibi düzenlemelerin tehlikelerini ve fırsatlarını çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Ülkemizdeki 1330 Ar-Ge merkezinden 168’i makine sektörüne ait, onun da 22’si tekstil makineleriyle ilgili. Su tüketimi, enerji tüketimi, hız ve zaman kazancı, baca gazlarının değerlendirilmesi gibi alanlara odaklanma sektörün öncelikleri.
- Tekstil makineleri, üretim tesislerinin kapasite ve teknik olanaklarını çok ciddi saha çalışmalarıyla sağlıklı ve dinamik bir envanterle değerlendirmek gerekiyor. İmkânlarımız ve engellerimizi değerlendirerek, tekstil makineleri üretiminde dünya değer yaratma zincirinde nasıl konumlanacağımızı net bir stratejiye göre yapmalıyız.
- Tekstille ilgili bakış açımızı değiştirmeliyiz. Tekstil ‘çaput’ değildir. Teknik tekstil ve makine gibi sektörün ileri teknoloji içeren alanlarına yoğunlaşıp yerimizi güçlendirerek geliştirebiliriz.
- Sektöre düzenli, kararlı ve dünya gelişmelerini okuyarak vereceğimiz destekler, ihracatımızı artırır; marka yaratma ya da satın almaları hızlandırır; hızlı gelişme yaratabiliriz. Bunun için ülkemizin birimi ve gelişme potansiyelleri vardır.
- Yapılacak iş çok nettir. Bir merkez oluşturarak, yapılacak dinamik bir envanter sonrasında fırsat ve tehlikeleri değerlendirerek nereye gitmek ve nasıl gitmek gerektiğini netleştirebiliriz. Hem ülke genelinde, hem de işyeri özelinde tekstil makineleri konusunda bir ana plan yaparak uyulmasını gözetleyen bir merkez oluşturulabilir; o merkez, gidişatı sürekli izleyerek ve kamuoyuna açık hesap vererek kaynaklarımızın etkin kullanımına destek olabilir. Akıl çare üretmek için vardır; biz de planlı ve disiplinli yaklaşırsak tekstil makineleri üretimi ve ihracatını geliştirerek ülke kalkınmasına katkımızı artırarak sürdürebiliriz.