Yılın son günlerine yaklaşırken hepimizde tanıdık bir his başlıyor. Sanki görünmez bir el, omzumuzdan hafifçe dürtüp “Hadi toparlan” diyor. Bu his bazen bir yılı uğurlamanın hüznü oluyor. Bazen de yeni bir başlangıcın heyecanı. Ben her yıl aynı noktada buluyorum kendimi. Takvim değişiyor ama hayat durduğu yerden akmaya devam ediyor. Yine de içimde bir tazelik duygusu beliriyor. İnsan olmanın belki de en güzel yanı bu: Yeniden başlayabilme ihtimaline duyduğumuz inanç.
Bu yıl bana şunu gösterdi. Büyük hedefler elbette önemli. Hepimizin zihninde dönüp duran planlar var. “Bu yıl daha çok spor yapacağım” ya da “İşleri biraz daha yoluna koyacağım” gibi cümleler. Fakat günün sonunda bizi taşıyan şey çoğu zaman karşımıza tam zamanında çıkan küçük kolaylıklarla oluyor. Bir arkadaşın zamanında hatırlattığı bir söz ya da bir meslektaşın yoğun bir günde gönderdiği ufak bir mesaj… İş yerinde biri “Sen halledene kadar beklerim” dediğinde içimizde birden beliren o rahatlama. Bunlar aslında hayatımızın görünmez taşları. Üzerlerine basarak ilerliyoruz.
İnsan Kaynakları dünyasında da bu tablo böyle. Çalışanlar artık kurumlarından sadece büyük vaatler duymak istemiyor. Daha yalın beklentileri var. “Hayatımı biraz kolaylaştırın” diyorlar. Çalışan deneyimi dediğimiz şey bazen eğitimler, yan hak paketleri ya da kocaman stratejiler gibi görünse de işin özü basit bir yerden geçiyor. İnsan kendini anlaşılmış hissettiğinde rahatlıyor. Yani iş yerinde atılan küçük bir adım, evde yaşanan büyük bir huzuru tetikleyebiliyor.
Bu yüzden son yıllarda pek çok kurum çalışan deneyimini sadeleştirme yoluna gidiyor. Büyük projeler yerine önce günlük akışı iyileştiren adımlar atılıyor. Çünkü çalışanların gerçek hayatı raporlardaki gibi düz bir çizgi değil. Hepimizin inişleri çıkışları oluyor. Bazen ay ortasında beklenmedik bir harcama çıkıyor. Bazen planladığımız düzen bozuluyor. Çalışanlar bu anlarda kurumlarının yanında olduğunu hissetmek istiyor. Destek görmenin yarattığı güven duygusu sadece çalışanın değil kurumun da uzun vadeli gücünü artırıyor.
Kolay avans
Tam da bu noktada Datassist olarak bu yıl tanıttığımız Kolay Avans bana çok anlamlı geliyor. Kolay Avans çalışanların ihtiyaç duyduğu anda hızlıca nefes almasını sağlayan bir sistem. Ne evrak telaşı var ne birilerine bir şey açıklama zorunluluğu ne de karmaşık süreçlerden geçen yorucu bir yolculuk... Çalışan ihtiyaç duyduğu anda avansını kolayca talep ediyor ve akış kaldığı yerden devam ediyor. Bazı ürünler sadece bir hizmet değildir. Bir cümle kurar. O cümle de şunu söyler. “Biz seni gördük ve hayatını kolaylaştırmak istiyoruz.”
Ben Kolay Avans’ın bu yıl bizim için böyle bir cümle kurduğunu düşünüyorum. Kurumların çalışanlarına sunduğu her kolaylık aslında kültürlerinin de bir yansıması. Bu yansıma çalışan üzerinde güven hissi yaratıyor. Güvenin olduğu yerde bağlılık artıyor. Bağlılığın olduğu yerde de o herkesin aradığı “birlikte başarma” duygusu doğuyor. Bence yeni yılın en büyük hediyesi de bu olabilir: Birlikte başarma hissi.
Mütevazı dilekler
Yeni yıla girerken öyle büyük bir dileğimin olduğu söylenemez. Okuyucumun affını sığınarak, yeni yıl dilek tutma işinin “bazı konularda” biraz boş olduğuna inanıyorum. Nedir bu “bazı konular”? Mesela kilo vermek istiyorsam neden haftanın, ayın ya da yılın ilk gününü milat olarak seçiyorum ki? Bu akşam yemeği öncesinde de yapabiliyor olmalıyım…
Aslına bakacak olursak, insan bazen ulaştığı hedeflerden çok ona eşlik eden insanlara ihtiyaç duyuyor. O yüzden benim dileğim daha mütevazı. Çalıştığımız kurumlar çalışanların hayatına küçük kolaylıklar katsın... Çalışanlar birbirinin yükünü biraz daha hafifletsin. Herkes kendine biraz daha iyi davransın. Büyük değişimlerin kapısını küçük iyilikler aralar. Yeter ki o kapının önünde birbirimize omuz verebilelim.
Ve belki de yeni yılın asıl büyüsü tam burada saklıdır. Hayatın yükünü tek başımıza taşımaya çalışmaktan vazgeçip birbirimize yaslanabildiğimiz her an, yeni bir başlangıç zaten olur. Takvim değişsin ya da değişmesin, küçük bir kolaylık bir insanın bütün gününü, bir insanın huzuru da koca bir kurumun geleceğini değiştirebilir. O yüzden dileğim şu: Yeni yılda büyük sözlerin değil, küçük iyiliklerin izi kalsın. Ve biz o izleri takip ede ede hem kendimize hem birbirimize daha iyi bir yol açalım.
