Yeni bir istikrar programı uyguladığımıza göre demek ki istikrar programı uygulama mecburiyetine düşmemek için ders almamışız.
Latin Amerika’nın ve Türkiye’nin yakın geçmişlerinde yarım kalan çok sayıda istikrar programı var. Türkiye’den üç örnek vereceğim bugün. Örneklerin tümü 1994-2001 döneminden. O dönemde enflasyonun izlediği seyir grafikte gösteriliyor. Dikey çizgiler istikrar programlarının yürürlüğe girdikleri ayları gösteriyor.
İlki 5 Nisan 1994 kararları ile uygulanmaya başlanan ve IMF’den destek gören program. Malum 1993 sonbaharında başlayan iktisat politikası saçmalıkları -yüksek faizi yaratan nedenleri ortadan kaldırmadan suni faiz düşürme çabaları- sonucunda ekonomimiz krize girmişti. Yüzde 80-90 düzeyinde faiz kabul edilemez bulunurken, beş ay sonra yüzde 400 faiz ile borçlanılmak zorunda kalınmıştı. Zira arada dolar kuru 14 bin liradan 40 bin liraya sıçrayıvermiş ve Merkez Bankası yüklü miktarda rezerv kaybetmişti. İzleyen dönemde elbette ekonomimiz küçülmüş ve işsizlik sıçramıştı. Mart 1994’te yıllık enflasyon yüzde 74 düzeyinde. Kurdaki büyük artış nedeniyle birkaç ay sonra üç haneye ulaşıyor. Sonra düşüyor. Ama yaklaşık üç yıl sonraki değeri hâlâ programın başındaki düzeyin üzerinde (Mart 1997’de yüzde 77). Zaten istikrar programı çok önceden yarım kalan istikrar programları müzesindeki yerini alıyor.
İkinci program 1998 başında yürürlüğe konuluyor. Ana hedef, 1997 sonunda (1994 programından 3,5 yıl sonra) yüzde 91 olan enflasyonu 1998 sonunda yüzde 50, 1999 sonunda yüzde 20, 2000’de ise tek haneye düşürmek. Bu programa da IMF desteği var. Evet, enflasyon düşüyor ama 1999 sonundaki değeri hâlâ çok yüksek: Yüzde 69, hedefin 49 puan üzerinde. Zaten arada Rusya krizi çıkıyor; onun bizim gibi ülkelere önemli yansıması var, dolayısıyla enflasyonla mücadele arka plana itiliyor. İstikrar programı daha 1999 bitmeden yarım kalan istikrar programları müzesinde Türkiye’ye ayrılan rafa kaldırılıyor.
Öyle ya, yeni bir istikrar programına yer açmalı. Üstelik sorun sadece enflasyon değil ki. Bütçe açığı almış başını gitmiş, kamunun borcunu sonradan sıçratacak ama o dönemde halı altına süpürülmüş yükümlülükler birikmiş, bankacılık sektörü biz faniler bilmesek de sonradan anlaşılacağı üzere alarm veriyor(muş) falan. 2000 başında yeni bir program yürürlüğe giriyor. Bu üçüncü örnek program daha da iddialı. Özetlediğim sorunları çözmek istiyor. Önemli bir IMF desteği var. Önceden denenmemiş artış hızı sabit bir kur sistemi uygulanıyor. Yıl boyunca döviz kurunun alacağı günlük değerler programın başında açıklanıyor. Bankacılık sektörüne ilişkin önlemler planlanıyor. Mali ve parasal disiplin sözü veriliyor falan. Aralık 1999 sonunda yüzde 69 olan enflasyon Şubat 2001’de yüze 33’e kadar düşüyor. Ama şubatın sonuna doğru kriz patlak veriyor. Enflasyon Nisan 2001’de yüzde 48’e yükseliyor. Sonrası malum; Mayıs 2001’de yeni bir program uygulanmaya başlanıyor. Eski program yine malum müzeye kaldırılıyor.
Ders almak için geçmişe dönmek yararlı
“Nereden çıktı şimdi yakın geçmişe dönmek ve yarım kalan istikrar programlarından örnekler vermek?” diye sorabilirsiniz elbette. Belki bazılarınız “Ne o, erken seçim mi var; o nedenle mi bu örnekler?” diye de sorabilir. Yok, seçimin zamanlaması üzerine ahkâm kesmek benim işim değil. Sadece o dönemleri hatırlatmak istiyorum; ders almak için geçmişe dönmek yararlı çünkü. Ha, ders alınır mı? Yeni bir istikrar programı uyguladığımıza göre demek ki istikrar programı uygulama mecburiyetine düşmemek için ders almamışız. Peki, uygulamaya başladığımız programı yarım bırakmamak için ders aldık mı? Nasıl bilebilirim ki? Kaldı ki yarım bırakmamak da yeterli değil; programın eksiklikleri çok; öncelikle o eksikliklerin giderilmesi gerekiyor.