İran'da İsrail saldırılarından sadece saatler sonra, ülkedeki PKK uzantısı PJAK'ın halka "Molla rejimine karşı isyan etme çağrısı" tesadüf değil elbette.
İran, Amerikan yönetiminin yüzünü Çin'e dönmeden önce Orta Doğu'yu "zapt-ı rapt" altına alma isteğinin yeni oyun alanı.
İsrail eliyle, Amerikan-İngiliz desteğiyle gerçekleştirilen operasyonlarla önce İran'ın oluşturduğu "Şii kuşağı" yok edildi. Sıra doğrudan İran'daki molla rejimine geldi.
Nitekim İsrail Başbakanı Netanyahu da operasyonların asıl amacını saklamıyor. Asıl hedef rejim değişikliği.
Savunma ve ekonomiyi çökert, gerisini halka bırak
Daha önce Irak ve Suriye'de aynı yöntem izlendi. Her iki ülkenin de tıpkı İran'ın "nükleer programı" gibi çeşitli bahanelerle önce savunma hatları, ardından ekonomileri çökertildi. Petrol zengini Irak, "kimyasal silah üretimi" bahane edilerek petrol satamaz hale getirildi. Ekonomi çöktü, Saddam'ın diktatörlük yönetimi altında ezilen halk, "yeni bir başlangıca" hazırlandı. Ardından Amerikan işgaliyle de son darbe vuruldu.
Suriye'de ise uluslararası aktörlerin teşvik ve desteği ile çıkan iç savaş ve ardından Esad rejimine yönelik koyulan uluslararası ambargolarla ülke içten içe çürütüldü. Ta ki, daha önce resmen "terörist" sayılan, Esad'ı devirdiğinde ise sıfatı bir günde "özgürlük savaşçısı" haline getirilen HTŞ ve lideri Colani -yeni adıyla Ahmel El Şara- Şam'da Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtulana kadar.
İsrail'in operasyon için Suriye hava sahasını kullanması anlamlı
İsrail'in İran'a saldırıları Suriye'nin hava sahasını kullanarak gerçekleştirilmesi manidar; Esad'ın iktidarda olduğu dönemde Netanyahu rejiminin böylesi bir hamlesi önce Suriye üzerinde karşılanırdı. Şimdilerde ise Suriye, İsrail için "açık alan" konumunda.
İsrail uçaklarının Suriye hava sahasında yakıt ikmali yapma görüntüleri, hem Arap ülkelerine, hem de Türkiye'ye "mesaj".
İran sonrasında sırada ne var?
İran'da da yöntem Irak ve Suriye'ye benzer; İsrail-ABD-İngiltere, İran'ı güçsüz bırakıp, gerisini "halka bırakacak" oyun planı izliyorlar.
Türkiye'nin dikkat etmesi gereken şu;
İran'ın Orta Doğu'daki "son hedef" olacağının garantisi yok. Irak ve Suriye'deki rejim değişiklikleri ile birlikte bu ülkelerin kuzeyinde birer "Kürt entitesi" oluşmuş durumda;
Irak'ta Anayasal güvenceye sahip federal bölge olan Kürdistan'ın ardından şimdi Suriye'de de benzer senaryo işliyor.
Ankara ise, PKK elebaşı Öcalan üzerinden yürüyen "terörsüz Türkiye" süreci adı altında PKK terör örgütünün Suriye uzantısı olan PYD-YPG'yi resmen tanımaya doğru hızla ilerliyor. Türk hükümet yetkililerinin, Suriye'nin kuzeydoğusundan bahsederken PYD-YPG yerine, Amerikalıların koyduğu "temiz isim" olan "Suriye Demokratik Güçleri'ni" kullanmaya başlamaları kritik bir işaret. Öcalan'ın Kuzey Iraklı Kürt liderler Barzani ve Talabani'nin yanısıra, Suriye'de PYD-YPG'nin elebaşı Mazlum Abdi ile de görüşme isteği ise ikinci işaret.
Nitekim, İran'da İsrail saldırılarından sadece saatler sonra, ülkedeki PKK uzantısı PJAK'ın da halka "Molla rejimine karşı isyan etme çağrısı" da tesadüf değil elbette.
İran "halledildikten" sonra "sıranın" kime geleceğini tahmin etmek mümkün.