Her perşembe günü saat 16.00-17.00 arası CNBC-e’deki 4’te Ekonomi programına katılıyorum. Gündemden hiç düşmeyen enflasyon konusuna da her programda değinmek kaçınılmaz oluyor. Geçen haftaki programda vatandaşın enflasyon oranlarına niye inanmadığını konuşurken sunucu arkadaşım sevgili Melis Hazal Karagöz bunun nedenlerini sorunca şöyle bir örnek verdim:
TÜFE, diyelim iki kalem üründen oluşuyor; ekmek ve otomobil. Toplumda bir milyon kişi var ve bu bir milyon kişi her gün bir ekmek tüketiyor, ekmeğin tanesi de bir lira. Dolayısıyla bir milyon kişi ekmeğe her gün (1 milyonx1) bir milyon lira ödüyor.
Her gün bir kişi de fiyatı bir milyon lira olan bir otomobil alıyor, o da otomobile (1x1 milyon) bir milyon lira ödüyor.
Hesabı basite indirgemek için bir gün üstünden gidiyorum; ekmek ve otomobil sayısını 30 ile çarpmak da aynı sonucu verir.
Şu durumda her gün ekmeğe bir milyon, otomobile de bir milyon olmak üzere iki milyon lira harcanıyor. Harcama tutarları aynı olduğuna göre TÜFE’de ekmek ve otomobilin ağırlığı yüzde 50’şer.
Bir sonraki ay ekmeğe yüzde 10 zam geliyor. Artık bir milyon kişi ekmeğe 1,1 milyon lira ödemektedir.
O ay yüzde 10 ucuzlayan otomobilin fiyatı ise 900 bin liraya geriliyor. Ekmeğe 1,1 milyon lira, otomobile 900 bin lira, toplam harcama yine iki milyon.
Harcamada bir değişiklik yok; ekmek ve otomobil için iki milyon lira harcanıyordu, yine iki milyon lira harcanıyor.
Sonuç mu; enflasyon sıfır; çünkü zam ve indirim birbirini götürdü, harcama toplamı aynı.
Her gün ekmek yiyen vatandaş isyanda, ne var ki sonuç değişmiyor.
Hesaplama elbette bu kadar basit değil ama kabaca böyle.
AĞIRLIK HER ŞEYDİR
Bu köşede daha önce de defalarca yazdım; TÜİK’in enflasyon hesaplamasında dikkate aldığı ürünlerde bir sorun yok. Önemli olan hangi ürünün hangi ağırlıkla dikkate alındığı. Fiyatlar eksiksiz toplansa bile ağırlıklarda bir sorun varsa hesaplanacak oran gerçeği yansıtmaktan uzak kalacaktır.
TÜFE'de vatandaşın tükettiği her ürün kapsanıyor, o tamam; fiyatların doğru alındığı ve hesaplamanın da doğru yapıldığı ileri sürülüyor, hadi buna da tamam diyelim, öyleyse vatandaş açıklanan oranları niye inandırıcı bulmuyor, yaşadığıyla ilan edilen oran arasında niye çok büyük fark olduğunu düşünüyor?
Bu sorunun yanıtı belli; vatandaşın, özellikle de dar gelirlinin harcama kalıbıyla TÜFE’deki ağırlıklar arasında uyumsuzluk var. Hem de bu uyumsuzluk öyle böyle değil!
YOKSUL GIDAYA VE KONUTA HARCIYOR
TÜİK dün 2024 yılının hanehalkı bütçe anketi sonuçlarını açıkladı. Küçük tabloda harcamalarda en büyük payı alan üç ana grubun; gıda, konut ve ulaştırmanın payı ile bu üç grubun TÜFE’de hangi ağırlıkla kapsandığı yer alıyor.
Neler mi dikkat çekiyor, sıralayalım...
■ En düşük gelirli yüzde 20’lik kesim harcamasının yüzde 30’unu gıdaya yapıyor. TÜFE’de gıdanın ağırlığı ise son iki yıldır yüzde 25. Yüzde 20’lik kesim gıdaya 2023 yılında yüzde 36 pay ayırıyordu, bu oran 2024’te gerilemiş görünüyor.
■ Geçen yıl gıdanın payı düşmüş ama bunun yerini konut harcamaları almış. Konut ve kiranın hanehalkı harcamalarında 2023’te yüzde 29 olan payı geçen yıl yüzde 33’ü aşmış.
■ Konut ve kiranın harcamada tuttuğu yer yalnızca en düşük gelirli yüzde 20 için değil, tüm toplum için artış göstermiş. Toplam harcamanın yüzde 26’sı konut ve kiraya yapılıyor.
■ Bu köşede daha önce birkaç kez kiranın TÜFE’deki ağırlığının en az yüzde 15 olması gerektiğini yazmıştım. TÜFE’de bu yıl kira yüzde 7 ağırlıkla yer alıyor. Kira ve diğer konut harcamalarıyla birlikte bu grubun TÜFE’deki toplam ağırlığı da zaten yüzde 15,2 düzeyinde. Düşünün, kiranın ağırlığı yüzde 15’lerde, konut ve kiranın ağırlığı yüzde 30’lara yakın olsaydı acaba enflasyon hangi düzeylerde gelirdi.
■ Bir kez daha altını çizmek istiyorum; istenildiği kadar sağlıklı fiyat toplansın, fiyatlara gerçekten hiç müdahale edilmesin ve hesaplama eksiksiz yapılıyor olsun, ağırlıklar gerçeği yansıtmaktan uzaksa doğru enflasyon verisi elde edilemez.
■ Ayrıca, en yoksul yüzde 20’lik kesim için böylesine vahim olan tablo, acaba yüzde 10’luk, yüzde 5’lik gelir diliminde yer alan haneler için kim bilir ne kadar dramatik bir hal alıyordur...