Belli ki ABD tarafından “uyarılan” Şam’daki HTŞ yönetimi geri adım attı. Dışişleri Bakanı Şeybani, Rusya ile Esad dönemindeki anlaşmaların yürürlükte olmadığını açıkladı.
Gazze meselesinde, pek kalıcı görünmese de barışın hakim olması Orta Doğu'yu rahatlattı. Ancak Gazze tek mesele değil ki.
Suriye'nin kuzeydoğusunu kontrol eden PKK terör örgütü bağlantılı PYD-YPG ile Şam'daki HTŞ yönetimi arasındaki görüşmeler yine tıkandı. Üstelik Amerikalıların her iki tarafa da yaptığı "anlaşın" baskısına, Ankara'dan AK Parti hükümetinin de "anlaşmazsanız, sınır ötesi operasyon gelebilir" uyarılarına rağmen.
Sorun, PYD-YPG silahlı güçlerinin -bunların içinde HTŞ'nin dünya görüşüyle hiç bağdaşmayan kadın birlikleri de var- Suriye'de kurulmakta olan milli orduya nasıl entegre edileceğinde düğümleniyor. Hakan Fidan Türkiye'nin taleplerini sürekli yinelemekte;
- PYD-YPG içindeki Suriye vatandaşı olmayan PKK'lılar devreden çıkarılsın;
- Türkiye sınırı boyunca kazılmış tüneller, füze sistemleri ortadan kalksın;
- PYD-YPG (ya da şimdilerde kullanılan adıyla SDG) militanları, bir bütün olarak değil, bireysel olarak Suriye ordu saflarına katılsın, ülkenin her yerinde görev yapsın.
Uluslararası basın, Türkiye'nin talepleri arasına Esad döneminde sınırdan 5 km'lik müdahale hakkını içeren Adana mutabakatının 30 km'ye çıkarılacak şekilde yenilenmesini de dahil ettiğini yazıp çizmeye başladı bile.
Yunanistan'ın Doğu Akdeniz atağı
Gazze'de ve Suriye'deki belirsizlik sürerken, Yunanistan'dan "5'li forum" atağının gelmesi manidar; Yunan Başbakanı Miçotakis, Mısır, Türkiye, Yunanistan, Libya ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin bir araya gelerek, Doğu Akdeniz'deki egemenlik meselesini masaya yatırmasını önerdi.
Doğu Akdeniz forumu fikrinin arkasında aslında, son dönemde bölgede iyice hareketlenen ABD var. ABD Başkanı Trump'ın "Orta Doğu danışmanı" olarak atadığı dünürü Massad Boulos, Kıbrıs'ı henüz pek katmadan, Türkiye, Yunanistan, Libya ve Mısır'ı biraraya getirmek için mekik diplomasisine başlamıştı. Yunan Başbakanı, sürece Kıbrıslı Rumlar'ı da dahil ederek, Türkiye'yi Güney Kıbrıs'ı tanımaya yöneltecek bir hamle yaptı. Pek tutacak gibi değil. Ancak KKTC'deki Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarına göre, Kıbrıs meselesinde yaşanabilecek hareketlenme, forum meselesini de "diriltebilir".
Rusya da hareketlendi
Rusya da hareketli son dönemde. Putin'in Suriye'deki müttefiki Esad'ı deviren HTŞ'nin liderini, üstelik kırmızı halılar sererek ağırlaması kritik bir gelişmeydi. Rusya, Esad dönemindeki ikili anlaşmaları diriltmeye çalışırken, belli ki Amerikalılar tarafından "uyarılan" Şam'daki HTŞ yönetimi geri adım attı. Dışişleri Bakanı Şeybani, Rusya ile Esad dönemindeki anlaşmaların hiçbirisinin yürürlükte olmadığını açıkladı.
Rusya, "arka bahçesi" gibi gördüğü Kafkaslar'da da atağa geçti; Putin'in Duşanbe'de Aliyev'le görüştüğü saatlerde, Bakü'de kritik tutuklamalar yapıldı. Tutuklanan isimlerin başında, Rusya yanlısı olarak bilinen Ramiz Mekhtiyev var. Ancak ilginçtir, Aliyev'e "darbe olacağını" bizzat Putin'in haber verdiği haberleriyle dolup taşıyor Rus gazeteleri. Belli ki Putin yönetimi "hâlâ buralardayım" işaretini bu yolla veriyor.
Türkiye'nin etrafı hiç olmadığı kadar karışık...