Yapay zekâ teknolojileri, göz açıp kapayıncaya kadar hayatımızın vazgeçilmez bir parçası hâline geldi. Ancak bu hız, yapay zekâ hukukuna ilişkin bu yazı dizimizde daha önce de ele aldığımız gibi, çoğu zaman kanun koyucuların gerisinde kaldığı, hatta teknolojiyi tam olarak kavrayamadığı bir tablo ortaya çıkarıyor. Bu durum, kaçınılmaz olarak hukuki boşlukları da beraberinde getiriyor. Avrupa Birliği (AB) ise bu soruna dikkat çekici bir çözüm sunuyor: Düzenleyici kum havuzları (sandbox). Önceki yazılarımızda değindiğimiz AB Yapay Zekâ Yasası, Avrupa genelinde hayata geçirilecek bu mekanizmayla, şirketlere yapay zekâ tabanlı ürün ve hizmetlerini denetimli bir ortamda test etme imkânı tanıyor. Böylece hem inovasyon destekleniyor hem de kanun koyucular teknolojiyi daha yakından tanıma fırsatı buluyor.
Peki, Türk yapay zekâ şirketleri bu fırsatı nasıl değerlendirebilir? Bu yazıda, düzenleyici kum havuzu uygulamalarının Türkiye’deki yapay zekâ şirketleri açısından olası etkilerini ve şirketlerin bu mekanizmadan yararlanma yollarını inceleyeceğiz.
AB Yapay Zekâ Yasası uyarınca, düzenleyici kum havuzu, yetkili bir kurumun gözetiminde yenilikçi yapay zekâ sistemlerinin geliştirildiği, eğitildiği, doğrulandığı ve gerekirse gerçek dünya koşullarında test edildiği, sınırlı süreli ve kontrollü bir ortam. AB üyesi her devlet, 2 Ağustos 2026’ya kadar ulusal düzeyde en az bir kum havuzu kurmakla yükümlü kılınıyor. Avrupa Komisyonu ise bu süreçte teknik destek, danışmanlık ve araçlar sunacak. Ayrıca, Avrupa Veri Koruma Denetçisi (EDPS) de AB kurumları ve ajansları için benzer kum havuzları kurabilecek ve ulusal kurumların görevlerini üstlenebilecek.
Düzenleyici kum havuzları, yapay zekâ sistemlerinin piyasaya sürülmeden önce güvenli şekilde geliştirilmesini ve test edilmesini sağlayarak inovasyonu teşvik ediyor. Gözetim altında yapılan gerçek dünya testleri şirketler için riskleri azaltırken kanun koyuculara kanıta dayalı öğrenme imkânı sunuyor. AB’nin bu yaklaşımıyla hedeflenenler şöyle özetlenebilir: Hukuki belirliliği artırmak ve AB mevzuatı ile ulusal mevzuata uyumu kolaylaştırmak; en iyi uygulamaları paylaşmak ve düzenleyiciler arası iş birliğini güçlendirmek; inovasyonu ve rekabetçiliği teşvik ederek güçlü bir yapay zekâ ekosistemi oluşturmak; kanıta dayalı hukuki düzenleme süreçlerine katkı sağlamak; özellikle KOBİ’ler ve start-up’ların AB pazarına erişimini hızlandırmak.
Düzenleyici kum havuzları gerekli kriterleri karşılayan tüm ürün ve hizmet sağlayıcılara açık olacak. Başvuru, katılım ve çıkış süreçleri basit ve şeffaf biçimde yürütülecek; hatta start-up’lar ve küçük işletmeler için ücretsiz olabilecek. Bu kum havuzları yalnızca birer test alanı değil, aynı zamanda düzenleyici uyumu kolaylaştıran ve ekosistem içi iş birliğini teşvik eden birer inovasyon merkezi. Projenin karmaşıklığına bağlı olarak belirlenen katılım süresi boyunca şirketler, ürünlerini geliştirirken hukuki düzenlemelere uygunluğu garanti altına alabilecek ve yeni test araçlarının geliştirilmesine de katkı sağlayacak.
AB Yapay Zekâ Yasası, ayrıca gerçek dünya koşullarında yüksek riskli yapay zekâ sistemlerinin test edilmesine ilişkin ayrıntılı kurallar getiriyor. Böylece, yalnızca laboratuvar değil, sokak ve şehir ölçeğinde güvenli testlerin önü açılıyor. Bu testleri yapmak isteyen şirketlerin, öncelikle ilgili AB ülkesinin yetkili makamına ayrıntılı bir test planı sunması gerekiyor.
Türk yapay zekâ şirketlerinin AB düzenleyici kum havuzlarına katılmalarının önünde herhangi bir hukuki bir engel bulunmuyor. AB Yapay Zekâ Yasası’nın kapsam maddesi, yalnızca AB’de kurulmuş şirketleri değil, AB pazarına yapay zekâ sistemi sunmayı hedefleyen tüm şirketleri kapsıyor. Dolayısıyla, Türkiye’de faaliyet gösteren bir şirket ürününü Avrupa’ya ihraç etmeyi veya orada pilot olarak denemeyi planlıyorsa, doğrudan bu düzenleme kapsamına giriyor. Yasanın 58. maddesinde, kum havuzlarına girişin uygunluk ve seçim kriterlerini karşılayan her sağlayıcıya açık olduğu ve başvuruların genellikle üç ay içinde karara bağlandığı açıkça belirtiliyor.
Bu çerçevede, Türk şirketleri için düzenleyici kum havuzları yalnızca güvenli ve hukuki açıdan korunaklı bir test ortamı sunmakla kalmıyor, aynı zamanda AB pazarına hızlı ve özgüvenli bir geçişin anahtarı hâline geliyor. Kısacası, bu mekanizmalar ürünlerini geliştirmek ve denemek isteyen Türk yapay zekâ girişimleri için teknolojilerini risksiz biçimde mükemmelleştirme ve Avrupa’ya açılma fırsatını bir arada sunan stratejik bir araç niteliği taşıyor.
Stj. Av. Zeynep Meryem Ünal’ın katkılarıyla