Trump ekibiyle girilen “Suriye iş birliği yolu” da çıkmazda; Ankara’da TBMM “iç barış” gerekçesiyle kurulan komisyon “havanda su döverken”, Dışişleri Bakanı Fidan’ın Suriye’deki PKK terör uzantısı PYD-YPG’ye tehditler savurması ilginç.
ABD Başkanı Trump’ın ilk döneminden en büyük “mirası”, İsrail’in Arap ülkeleri ile imzaladığı “İbrahim barış anlaşmaları” idi. Şimdilerde ise, Ortadoğu’ya barış getirmeyi vaadeden bu “Trump mirası” çökmek üzere.
İsrail’in soykırıma varan operasyonuna Gazze Şeridi’nin tüm Batı’da ve Müslüman dünyada -Türkiye hariç- ses çıkarılmamasının nedeni, pek de hazmedilmeyen Hamas tarafından kontrol edilmesiydi.
Ancak İsrail Gazze’de durmayıp, “sınırlarını genişletme” çabasını Batı Şeria’ya da kaydırmaya kalkınca, Batı’da kaşlar kalkmaya başladı, Arap dünyası da hareketlendi. Çünkü Batı Şeria, Filistin’i devlet olarak tanıyan ülkelerin “meşru hükümet” olarak gördüğü El Fetih tarafından yönetiliyor.
ABD Dışişleri Bakanı Rubio bu kritik dönemde İsrail’e gitti. Ancak ABD’nin Batılı ve Müslüman müttefiklerinin beklentilerinin aksine, Rubio’nun gezisi “İsrail’i durdurmak” için olmayacak gibi. Daha İsrail’e yola çıkmadan yaptığı açıklamalarda uyarıyı İsrail’e değil, Avrupalı müttefiklerine yapmayı tercih eden Rubio, “Avrupalılara Filistin Devleti’ni tanımak konusundaki kararlarının sonuçları olacağını söyledik” dedi.
Rubio’nun ziyaretindeki ilginç ayrıntı ise, Amerikalı Bakan’ın Doğu Kudüs’teki, Müslüman-Yahudi gerilimi açısından en hassas mahallelerden Silwan’da Yahudi yerleşimciler tarafından düzenlenecek bir etkinliğe katılacak olması. Sadece bu katılım bile, Kudüs’ün “kimin başkenti olduğuna” ilişkin yürüyen kilit tartışmada Trump yönetiminin ne tarafta durduğunu somut şekilde ortaya koyar nitelikte.
Trump ve ekibiyle yola çıkmak; Ateşten gömlek…
Trump ve ekibinin Ortadoğu’da izlediği, “İsrail bir yana, dünya bir yana” diye özetlenebilecek politika Ankara’da da tedirginlik yaratmış olmalı ki, AK Parti cenahından Cumhurbaşkanı Erdoğan için Beyaz Saray’da bir görüşme ayarlama yolunda hiç ses çıkmaz oldu. Belli ki hem Cumhurbaşkanlığı, hem de Dışişleri’ni olası bir Erdoğan-Trump görüşmesinde “diplomatik skandal” endişesi sarmış. Çok meşru bir endişe bu…
Yine AK Parti hükümet kanadında, bir dönem pek övünülen ABD’den yeni F-16 alımı, hatta Türkiye’ye yönelik F-35 satış ambargosunun kalkması konusunda da hiç ses çıkmaz oldu.
30 bin Amerikan askerine ev sahipliği yapan Katar’ın bile, “Hamas’la mücadele” adı altında İsrail tarafından vurulmasına ABD’nin göz yumması, Ankara’yı alarma geçirmiş gibi.
Yine Trump ekibiyle girilen “Suriye iş birliği yolu” da çıkmazda; Ankara’da TBMM “iç barış” gerekçesiyle kurulan komisyon “havanda su döverken”, Dışişleri Bakanı Fidan'ın Suriye’deki PKK terör uzantısı PYD-YPG’ye tehditler savurması ilginç.
Fidan’ın son açıklaması, Öcalan üzerinden yürütülen sürecin işlemediğinin de kanıtı gibi; “Türkiye, Irak ve İran’dan gelen PKK mensupları, YPG/SDG ile Türkiye’ye karşı işbirliği yapıyor…”
PKK’lıların silah yakma törenlerinin “hikmeti” ancak bu kadar sürebildi. AK Parti hükümeti de, iç politika uğruna yürütülen politikanın Türkiye’yi getirdiği tehlikeli noktayı sonunda görmüş olmalı ki, Fidan bu açıklamayı yapma gereği duydu.
Çok geç kalınmamış olsa bari…