Yaşanan hengâme içinde geçen haftanın önemli bir gelişmesi sanki biraz gözlerden kaçtı. Türkiye’nin iki büyük bankasının, İş Bankası ile Ziraat Bankası’nın genel müdürlerinden peş peşe açıklamalar geldi. İki genel müdür de Merkez Bankası’nın 24 Temmuz’daki PPK toplantısında yüklü faiz indirimi beklediklerini söyledi.
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran beklentisini oran olarak dile getirdi ve 3,5 puan indirim beklediğini belirtti. Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar ise “Anlamlı bir indirim” beklediğini ifade etti.
Türkiye’nin en büyükleri olan iki bankanın genel müdürü aynı yönde açıklama yapıyor, aynı tarihe işaret ediyor ve yüklü bir faiz indirimi beklediklerini söylüyor.
Bu açıklamaların öncesinde ne olup bittiğini bilmiyor olsanız söyleyeceğiniz şudur:
“İş ve Ziraat’in genel müdürleri oturdu, konuştu ve anlaştı; ‘Birkaç gün arayla Merkez Bankası’nın temmuzda şu kadar faiz indirmesini bekliyoruz’ diye açıklama yapma kararı aldı. Öyle olmasa faiz indiriminin iyi olacağı gibi bir açıklama yapabilirlerdi ama baksanıza indirimin kaç puan olması gerektiğinde bile neredeyse görüş birliği içindeler. Demek ki bu danışıklı bir açıklama...”
Ama bu açıklamalardan önce neler olduğunu biliyoruz. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan bankacılarla bir araya geldi. Toplantıdan sonra iki genel müdür yüklü bir faiz indiriminden dem vuruyorsa, belli ki o toplantıda temmuzda nasıl bir karar alınabileceği, daha da ötesi bu karar kapsamındaki faiz indiriminin ne kadar olabileceği konuşulmuş.
Küçük de olsa şöyle bir olasılık da var tabii ki...
Merkez Bankası o toplantıda temmuzdaki PPK’da nasıl bir tutum takınılacağı ya da bir faiz indirimi düşünülüyorsa bile bunun sembolik düzeyde olacağı yönünde bir işaret verdi ama iki büyük banka yüklü bir indirime işaret ederek Merkez Bankası’nın etrafındaki çemberi daraltmaya başladı.
Dedim ya bu olasılık çok küçük. İki banka da herhalde Merkez Bankası ile ters düşen bir konumda bulunmayı tercih etmez.
FAİZ İNDİRİMİNİ EN ÇOK KİM İSTER?
Bu sorunun yanıtını “reel sektör” diye vermek tabii ki doğrudur ama bu yanıt biraz eksik kalır.
Reel sektör tabii ki kredi faizinin düşmesini, krediye erişimin kolaylaşmasını tercih eder. Bunda kuşku yok.
Ama faizin düşmesi en kısa sürede sonuç vermesi açısından en çok bankaların işine gelir; özellikle de elinde yüklü miktarda kamu kağıdı bulunan bankaların, yani büyüklerin.
Faiz düşecek ki eldeki kağıtların fiyatı artsın!
Eldeki kağıtların fiyatı artsın ki banka kâr yazabilsin!
3,5 puan indirimle 19 Mart'a dönülecek
Politika faizi 24 Temmuz’da indirilecek mi, bu yönde bir karar verilirse indirim 3,5 puan mı olacak, hep birlikte göreceğiz.
Ama iki büyük banka bu yönde bir “tahmin” dile getirdiğine göre Merkez Bankası’ndan bir işaret alındığını söylemek pek yanlış olmasa gerek.
Merkez Bankası 19 Mart’taki gözaltıların hemen ardından 20 Mart’ta faizi yüzde 42,5’ten yüzde 46’ya çıkardı. Bu adı konmamış bir politika faizi artışıydı. 17 Nisan’da yüzde 46 resmileşti ama bu kez de piyasa ağırlıklı olarak yüzde 49’luk gecelik faizle fonlandı. Faiz 13 Haziran’dan bu yana ise yüzde 46 olarak uygulanıyor.
Yani 19 Mart sürecinde yüzde 42,5’ten yüzde 49’a kadar çıkan faiz şimdilerde yüzde 46 düzeyinde, öyle görünüyor ki verilen işaretler doğru çıkarsa 24 Temmuz’da 3,5 puanlık düşüş sonrası yeniden yüzde 42,5’e inilecek.
Şimdi birileri "İşte faizde aynı düzeye gelindi, ne var ki bunda" der mi, inanın der!
Haziranda yıllık enflasyon artarsa ne olacak?
Merkez Bankası ile bankacılar bir faiz indirimi konusunda görüş birliği sağlamış gibi görünüyor. Genel olarak söylenen şu:
“Enflasyon düşüyor, güneyimizdeki savaş da bitti ve emtia fiyatlarındaki o hızlı artış artık söz konusu değil, üstelik yurt içinde reel sektörün de sıkıntıları var, dolayısıyla faizi indirmenin zamanı geldi.”
Peki enflasyon gerçekten düşüyor mu?
En azından “görünür” enflasyonda haziranda yıllık bazda bir artış yaşanmayacak mı?
Bu yılın haziranındaki artış yüzde 1,64’ten fazla geldiği takdirde yıllık oran mayıstaki yüzde 35,41’in üstüne çıkacak. Böyle bir eğilim, yıllık enflasyonun bir yıl aradan sonra yeniden artış göstermesi demek. Bu durum psikolojik bir etki doğurmayacak mı? Zaten mevcut oranlara ve eğilime bile inanılmıyorken “TÜİK’e göre bile enflasyon artmaya başladı” denilmeyecek mi?
AĞUSTOSTA TOPLANTI OLSAYDI...
Bugünlerde kesin olacakmış gibi görülen temmuzdaki faiz indiriminden, belki de haziran enflasyonunun nasıl gerçekleştiğine ve temmuzdaki gidişata göre vazgeçilecek.
İşte o zaman bu yılki PPK toplantı takviminin bir dezavantajı ortaya çıkacak. Faiz, temmuzda değiştirilmediği takdirde ağustosta toplantı olmadığı için değişiklik için 11 Eylül’ü beklemek gerekecek. O da çok uzak bir tarih.
Başlangıçta Merkez Bankası’nın elini rahatlatacak gibi görünen yılda sekiz toplantı yapma kararı, sanki şimdi bir dezavantaja dönüşmüş gibi. Dolayısıyla Merkez Bankası 24 Temmuz’da artık ileri sürüldüğü gibi 3,5 puan mı olur, daha az mı, ama anlaşılan bir faiz indirimine gidecek.