“OMODA’nın Siber-Meka Crossover Modeli C3” ifadesi mobilitede yeni döneme işaret ediyor. LLM ve otomobili aynı cümlede kullanmaya hazır olun.
Microsoft’un kurucusu Bill Gates ile otomotiv üreticileri arasında geçen fıkra artık gülmekten çok felsefi bir açıdan değerlendirilmesi gereken bir olgu olarak değerlendirilmek durumunda. Fıkrayı hatırlatmam gerekirse, Gates otomotivcileri yeterince inovatif olmamakla suçlarken otomotivciler PC’ciler gibi hareket etmeleri durumunda araçtakilerin her arızada araçtan inip tekrar binerek sorun çözmeleri gerekeceğini ifade ediyordu. Mavi ekran ve yeniden başlat/restart hikâyesi…
OMODA’nın Ekim 2025’te global lansmanını yapmayı ve 2026 başında da Güney Afrika’da pazara sunmayı planladığı OMODA’nın Siber-Meka Crossover Modeli C3 ile birlikte büyük ölçekli yapay zekâ dil modelleriyle (bizim kullandığımız şekliyle geniş dil modeli-large language model-LLM) entegre olma potansiyeli olan tamamen yeni bir teknik mimariyi de tanıtacak. Bu konuyu yazıp yazmama konusunda kararsızdım ama bültenle ilgili daha fazla ayrıntıya ulaşırken Google beni Matriks linkiyle buluşturunca yazma niyetim oluştu. Matriks, yatırımcılara ve finans çevrelerine yönelik içeriğin yer aldığı güvenilir bir kanal. Bu çevreler, geleceğe yönelik değer oluşma alanlarına batıkları için yazma duygum tetiklendi.
OMODA’nın 26 Mayıs’ta Çin’de yapılacağı açıklanan tanıtımının ya da lansmanının yapıldığından Matriks sayesinde haberdar olurken bazı ayrıntıları da kavrama fırsatı buldum.
Bendeki bültende dikkatimi çeken konular şunlardı:
- OMODA’nın yeni crossover modeli sadece görsel ve teknolojik açıdan yenilikçi bir çözüm olmakla kalmayacak, aynı zamanda otomotiv sektörünü fethedecek yeni bir tarz ve teknolojik uyum da sunacaktı.
- “Hareket Halindeki Sanat” tasarım felsefesinin mirasından yola çıkan OMODA C3, görkemli bir lansmanla otomotiv endüstrisine gözlerini açacaktı. Marka sadece kişiselleştirilmiş genleri en uç noktaya taşıyan tamamen yeni bir araç modelini tanıtmakla kalmayacak, aynı zamanda akıllı evrimin yeni bir dönemini de resmen başlatarak endüstriye teknoloji ve ürün konusunda referans olacaktı.
- OMODA C3, büyük ölçekli yapay zekâ dil modelleriyle entegre olma potansiyeli olan tamamen yeni bir teknik mimariyi de tanıtacak ve bu mimariye sahip ilk araç modeli olacaktı.
- OMODA C3, Siber şehirdeki Sanal Gerçeklik laboratuvarından gerçek sokaklarda akıllı ulaşımın öncüsü olarak, sadece teknolojinin bir ürünü olmakla kalmayacak, aynı zamanda geleceğe dair bir soru-cevap niteliğini de taşıyacaktı.
Matriks’in içeriği ile üzerine şunlar eklendi:
- Yeni OMODA C3, Çin'in Wuhu kentinde gerçekleştirilen "OMODA Günü" etkinliğinde tanıtılıyor.
- Genç nüfus kesimini en iyi anlayan crossover marka olma hedefiyle yola çıkan OMODA, ürün tanıtımını; trendleri, kişiliği ve geleceğin yaşam tarzlarını yorumlayan bir etkinliğe dönüştürüyor.
- "Hareket Halindeki Sanat" tasarım felsefesinin mirasından yola çıkan OMODA, 44 ulusal pazara başarıyla girerek toplam 500 bin adedin üzerinde satış rakamına ulaşıyor. (Bu crossover’dan önceki dönem için geçerli.)
- OMODA; gelecek, moda, teknoloji ve çevre dostu olmak üzere dört temel marka genini şekillendirerek, kaliteli bir yaşam için çabalayan yeni nesil yaşam tarzı tutkunlarına ulaşıyor.
- OMODA C3 modelinin dünya tanıtımı, bilim kurgu filmi tadında bir O-UNIVERSE filmiyle başladı. Filmde, OMODA C3'ün geometrik şekilli ön tasarımından güçlü yan çizgilerine ve yanıp sönen arka aydınlatmalarına kadar, filmde yer alan siber-fütüristik uzay gemisinin silüeti yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Perde aniden aralandığında ise OMODA C3 tüm ihtişamıyla ortaya çıkarak gövde gösterisi yapıyor. (Böylece ürünün hikâyesi oluşturuluyor.
- Kokpit sürücüyü, uzay gemisi köprüsünden esinlenerek tasarlanan bir komuta merkezi düzeniyle karşılıyor. Bu düzen, dokunsal mekanik düğmeler ve savaş alanına sürüklenen fütüristik bir savaş uçağı tarzında bir gösterge paneli tamamlıyor.
TOGG, Blockchain’de benzer hikâye yazmıştı
Bu ayrıntıları not aldıktan sonra benzer bir hikâyeye daha önce tanık olduğum izlenimine kapıldım. Araştırınca buldum. TOGG’un Blockchain işbirliği anlaşması imzaladığı CES 2022’de TOGG CEO’su Gürcan Karakaş “Tüm mobilite ekosistemine dahil olan iş ortakları, Togg kullanıcıları ve hatta TOGG sahibi olmayan kullanıcılar da bu platformdan yararlanabilecek” diyordu.
Otomobilin ötesine geçen bir platform ve uygulama konsepti daha önce Alman otomotiv ve teknoloji firmaları tarafından dile getiriliyordu. Bu trendin daha üst düzeyde Türkiye’ye gelmesinin büyük bir fırsat olduğunu düşünmüştüm. O zamanlar kendisinin küresel teknoloji markası olarak lanse eden TOGG ile Avalanche Blockchain altyapısını geliştiren Ava Labs arasındaki anlaşmanın Las Vegas’taki CES’te gerçekleşmesi, önemli bir uluslararası imajdı.
TOGG, Usecase Mobility yaklaşımı ile şekillendirdiği mobilite için Avalanche Blockchain platformu ile mobilite ekosistemine dahil olan iş ortaklarının tümü, TOGG kullanıcıları ve hatta TOGG sahibi olmayanları hedefliyordu.
“Avalanche, tamamlanma süresi bakımından blok zinciri üzerinde en hızlı akıllı kontratlara sahip ve küresel çapta ölçeklenebilir uygulamalarda kullanılabiliyor”Ava Labs CEO'su Prof. Dr. Emin Gün Sirer’in anlattıklarından, TOGG’un eşyanın interneti (IoT) ve makineler arası iletişim (M2M) ile blok zinciri altyapısını birleştirerek 15 yıllık dijital dönüşümün mobilite dünyasına yansımasına liderlik etmeye hazırlandıkların anlaşılıyordu. Bunun fiziksel dünyadaki yansıması, akıllı cihazın kullandığı blockchain teknolojisi ve akıllı kontratlar ile hızlı ve güvenli bir şekilde işlem yapabilen TOGG’un araçta yapılan bakım ve değişen parçaların kaydının Blockchain üzerinde tutulması ile güvenilir bir ikinci el piyasası oluşmasına kadar uzanıyordu. Bu gerçekleşti mi?
Bu soruyu bir kenara bırakıp OMODA’ya ve Chery’ye dönelim. Artık OMODA markasının önünde adını görmediğimiz Chery,bir süredir Çin’in otomotiv alanındaki ihracat lideri olmanın üzerine farklı katlar çıkıyor. Teknolojik yeniliğe öncülük ederek ve büyümeyi teşvik ederek kendisini yeni bir marka kimliğiyle yeniden şekillendiren Chery, 2025 Chery İş Konferansı’nı “Zekâyla liderlik ediyor, geleceğe güç katıyoruz- Chery’nin Uluslararası Liderlik Stratejisi” temasıyla gerçekleştiriyor. Chery’nin yenilikleri, mobilite alanında geleceğin standartlarını yeniden tanımlamaya hazırlanırken firma keskin hibrit teknolojisi ve yenilikçi gücünü kullanarak küreselleşme ve zekâ çağında bir “süper arayüz” yaratmayı hedefliyor.
Türk Hava Yolları’nın açık kaynak hikâyesi
Herkesin bu kadar yukarıya gözünü diktiği bir dünyadan başımızı kaldırıp göklere bakmakta yarar var. Türk Hava Yolları’nın (THY) Red Hat OpenShift AI ile havacılıkta yapay zekâ destekli inovasyona yönelmesi, bu iki örnek ile paralel bir örnek oluşturuyor.
Türk Hava Yolları, açık kaynaklı yapay zeka platformu ile gelişmiş dinamik fiyatlandırma, dolandırıcılığı önleme ve yakıt tüketimini azaltmaya odaklanan akıllı iş yükü uygulamasını destekliyor.
THY, Red Hat OpenShift AI ve Red Hat OpenShift'i kullanarak saatler yerine dakikalar içinde yeni geliştirme ortamları oluşturabilir hale geliyor. Proje ile, kurum içindeki veri bilimciler kurum genelindeki verileri daha etkin kullanabilir hale gelirken, uygulama dağıtım süreçlerinin hızı da iki katına çıkıyor.
THY uzmanı olmadığım için THY bilgisini bültenden kopyalıyorum: “Dünyanın en çok ülkesine uçan havayolu şirketi olan Türk Hava Yolları; Avrupa, Asya, Okyanusya, Afrika ve Amerika kıtalarında 353 noktaya tarifeli seferler düzenleyen geniş bir küresel ağa sahip olmasıyla dikkat çekiyor. Yaklaşık 90.000 çalışanı ile Türk Hava Yolları, hem işletmeden tüketiciye (B2C) hem de işletmeden işletmeye (B2B) segmentleri de dahil olmak üzere çok çeşitli müşterilere hizmet sunuyor.”
Yapay zeka yardımıyla tüm süreç ve hizmetlerinde operasyonel verimliliği yükseltmeyi, teknik bakımı optimize etmeyi, çalışan verimliliğini artırmayı ve hem çalışan hem de müşteri memnuniyetini artırmayı amaçlayan THY, Red Hat’in açık kaynak teknolojisi ile hem tahmine dayalı hem de üretken yapay zekaya (gen AI) yönelik talep artışını karşılama ve hibrit bulut ortamına geçme konusundaki uzun vadeli hedefini karşılamaya yardımcı olacak.
Boston’a gidemediğim için bültenden aktardığım şu bölüme de dikkat çekmem gerekiyor: “Türk Hava Yolları için ekiplerin yapay zekayı günlük operasyonlarında kullanabilmesini sağlamak büyük bir öncelikti. Amaç, kendi yapay zeka projelerini geliştirebilecek yeni nesil bir "vatandaş veri bilimcisi" profili oluşturmaktı. Yeni platformla birlikte hem iş birimleri hem de veri ekipleri sistemlere çok daha kolay erişip geliştirme yapabiliyor. Turkish Technology tarafından yürütülen yapay zeka projeleri, gelir artışı sağlarken operasyonel maliyetleri düşürmeyi hedefliyor. Bu dönüşümün bir parçası olarak Red Hat OpenShift AI kullanımı, uygulama aşamasındaki verimliliği de artırdı ve süreci daha etkin hale getirerek uygulama hızını iki katına çıkardı.”
THY’nin yapay zekâ ile yaptıkları Usecase mobility yaklaşımından çok farklı değil. Bu “Türk Hava Yolları'nda yapay zeka girişimleri halihazırda 60'tan fazla aktif modeli kapsıyor ve geliştirme aşamasında en az 40 model daha bulunuyor. Şu anda 200'ün üzerinde Türk Hava Yolları çalışanı yapay zeka tabanlı projeler üzerinde çalışıyor ve bu sayının önümüzdeki dönemde daha da artması bekleniyor. Red Hat, Türk Hava Yolları çalışanlarının platforma olan güvenini artırmada ve bu teknolojinin kullanımını yaygınlaştırmada önemli bir rol oynadı. Ayrıca veri bilimcilerin Red Hat OpenShift AI ve Red Hat OpenShift'i etkin şekilde kullanmalarını destekleyerek ekipler arası engellerin kaldırılmasına ve yeni iletişim kanallarının açılmasına katkı sağladı. Tüm organizasyonda, yeni teknolojilerle denemeler yapma ve yenilik üretme konusunda daha açık bir yaklaşım benimsendi. Bu kültürel dönüşüm, Türk Hava Yolları’nın gelecekteki hedeflerini ve büyümesini destekleyecek güçlü bir zemin oluşturuyor.” şeklinde ifade ediliyor.
Operasyon ve teknolojinin buluştuğu nokta
Red Hat Türkiye ve CIS Bölgesi Genel Müdürü Haluk Tekin, “Kurumsal düzeyde yapay zekanın benimsenmesinin önünü açan en önemli adımlardan biri, ‘vatandaş veri bilimcileri' yetiştirebilmektir. Bu alanda, dünyanın en fazla ülkesine uçan havayolu olan Türk Hava Yolları ile iş birliği yapmaktan büyük onur duyuyoruz. Hedefimiz, yapay zeka araçlarını ve platformlarını tüm çalışanların erişimine açarak bu dönüşüme katkı sağlamak. Red Hat olarak, Türk Hava Yolları'ndaki geniş kapsamlı kültürel ve teknolojik dönüşümü desteklemeye kararlıyız. Aynı zamanda ekipler arası iş birliğini teşvik ederek operasyonel esnekliği, BT çevikliğini ve yapay zeka uygulama geliştirme hızını artırmaya yardımcı olmayı da sürdüreceğiz.” diyor.
Bu sözleri yerli yerine oturtabilmek için Red Hat'in “Her Model, Her Hızlandırıcı, Her Bulut Ortamı” vizyonundan da bahsetmek gerekiyor. Firma bu vizyonu şu şekilde ortaya koyuyor: “Yapay zekanın geleceğinin, altyapı sınırlarıyla kısıtlanmaması; sınırsız fırsatlarla şekillenmesi gerekiyor. Red Hat, her modelin, her hızlandırıcı üzerinde ve her bulut ortamında çalıştırılabildiği bir dünya öngörüyor; bu da hem tutarlı hem de üstün bir kullanıcı deneyimi sunarken maliyetleri de kontrol altında tutan bir yaklaşım olarak değerlendiriliyor. Kurumların üretken yapay zeka yatırımlarının gerçek potansiyelini ortaya çıkarabilmeleri için evrensel bir çıkarım (inference) platformuna ihtiyaçları var. Bu platformun, bugünden geleceğe kesintisiz ve yüksek performanslı yapay zeka inovasyonu için bir standart niteliği taşıması gerekiyor.”
Bunu THY’nin operasyonu ile birleştirmek için Turkish Technology Genel Müdürü Serdar Gürbüz’ün sözlerini buraya eklemek gerekiyor: “Türk Hava Yolları olarak tam anlamıyla veri odaklı bir organizasyona dönüşüm yolculuğumuzu sürdürürken, yapay zekayı işimizin her alanına entegre etmeye odaklanıyoruz. Operasyonel verimlilikten müşteri deneyimine kadar birçok alanda yapay zeka, stratejik karar alma süreçlerimizi güçlü biçimde destekliyor. Bu dönüşümü mümkün kılmak için, açık mimariler üzerine kurulu güvenli ve ölçeklenebilir bir altyapı oluşturduk. Bu süreçte Red Hat yalnızca bir teknoloji sağlayıcısı değil, açık kaynak felsefesi bizimkine yakın olan gerçek bir iş ortağı olarak konumlandı. Red Hat OpenShift AI gibi platformlar, verimizi kurum içinde tutarken model geliştirme sürecimizi hızlandırmamıza ve iş birimlerinin yapay zeka yetkinliklerinden esnek şekilde yararlanmasına olanak tanıyor. Bu yaklaşım sayesinde, yapay zekayı izole edilmiş kullanım alanlarının ötesine taşıyarak kurum geneline ölçeklenebilen bir yetkinliğe dönüştürüyoruz. Türk Hava Yolları olarak, yapay zekanın havacılık sektöründeki temel başarılarımızı daha da ileriye taşıyacak hayati bir rol oynayacağına inanıyoruz.”
Mobilitenin bu yeni gerçekliğinde bütün oyunculara iyi şanslar dilemek ve herkesin kazandığı bir oyun hayal etmek istiyorum.