Audi’nin Sauber’i satın alması ve HPE işbirliği, Formula 1’de Sauber’in aerodinamik performansını yükseltiyor; bu gelişmeler hem yarış pistinde hem de otomotiv ve teknoloji sektörlerinde Türkiye’ye ilham verecek bilgi ve yöntemleri ortaya çıkarıyor.
İsviçreli Formula 1 (F1) takımı Sauber, pozisyonunu değiştiren iki gelişmenin ardından daha iddialı hale geliyor. Bunlardan ilki, Audi’nin Sauber’in tamamını satın alması. İkincisi ise, otomobilleri geliştirme tarafında HPE ile işbirliğinin daha ileri taşınması. Daha iddialı hale gelme yorumu 1 Ekim 2025’te İstanbul’da Swissotel the Bosphorus’ta düzenlenen HPE Innovation Day’de konuşmacı olarak yer alan Francesco Del Citto’ya ait. F1’in sıkı bir regülasyon etrafında kurgulanmış olması ve bu regülasyonun sürekli değişmesi, otomobillerin geliştirilmesini ve tekrar tekrar yeniden geliştirilmesini gerektiriyor. Bu geliştirme süreçlerinin ilgililer ve yetkililer tarafından yakından incelenmesi, Türkiye’nin gerek yerli otomobil gerek yerli savaş uçağı projelerinin daha başarılı olmasına katkıda bulunacaktır. Ancak mühendislik yapan bir mühendis olduğu için bu işlerin birbirinden farklı olduğunu söyledi ve bu iki alan arasında izdüşümleri yaratacak bir bilgi birikimi oluşturamadık. Ben ise mühendislik yapmayan bir mühendis olarak bu konuda daha rahat ahkâm kesebileceğimi düşünüyorum. Bunu da bu yazıda yapma niyetim var. Ama önce bu yazının asıl konusunu toparlayayım.
Stake F1 Takımı Kick Sauber Aero Yazılımı Başkanı Francesco Del Citto, İtalya Roma'da Makine Mühendisliği okuyor ve içten yanmalı motorlara uygulanan hesaplamalı akışkanlar dinamiği alanında doktora derecesi alıyor. 2006 sonunda İsviçre'ye taşınarak o zamanki adıyla BMW Sauber Formula 1 Takımı’nın aerodinamik bölümüne katılan Del Citto, ticari yazılımlara dayanan ve çoğunlukla manuel bir iş akışından, tamamen açık kaynaklı çözümlere dayalı, otomatik bir iş akışına geçiş sürecini yönetiyor. O zamandan beri Sauber'de çalışan Del Citto, akışkan modellemesine paralel olarak, aerodinamik simülasyonların gerçekleştirildiği HPC altyapısından sorumlu teknik lider oluyor. 2024’ten bu yana da, rüzgar tüneli deneyleri sırasında toplanan verilerin analizi de dahil olmak üzere aerodinamik bölümünde geliştirilen yazılımlardan sorumlu.
De Citto’nun son pozisyonuna geçtiği 2024, Sauber için de önemli bir paradigma değişiminin başlangıcı oluyor. Audi’nin Sauber’in tamamını satın alması ile başlayan bu değişim, 2026’dan itibaren takımın Audi F1 Team olarak değiştirmesi ve Audi F1 Projesine dahil olması ile değişim daha net görünür hale gelecek.
Konuya uzak olanlar için size biraz Vikipedi içeriği aktarayım. Vikipedi’de Audi dönemi ile ilgili olarak “Sauber 2026'dan itibaren Audi’nin fabrika takımı olarak yarışacak. 2024 yılı içinde Audi, Sauber’in bütün hisselerini satın aldıklarını doğruladı. Takımın CEO’luğuna ise Seidl'ın yerine Mattia Binotto'nun getirileceği duyuruldu. Red Bull'un sportif direktörü Jonathan Wheatley’in de 2024 sezonu sonunda takımdan ayrılıp 2026 için Sauber’e katılacağı açıklandı.” bilgisi yer alıyor.
Biraz daha tarihi boyuta geçersek, “Sauber F1 Takımı, İsviçre merkezli bir Formula 1 takımı. Peter Sauber'in 1970'li yıllarda kurduğu takım resmî olarak 1993 yılında Formula 1'e adım attı. Sauber, 1993'ten 2005’e ve 2011’den 2018’e kadar kendi isimleri altında faaliyet gösterdi. Sırasıyla BMW ve Alfa Romeo ile ortaklık anlaşmalarında 2006’dan 2010’a kadar BMW Sauber ve 2019’dan 2023’e kadar Alfa Romeo olarak biliniyorlardı. Sauber, 2024’te Stake F1 Team Kick Sauber olarak geri döndü. 2026 itibarıyla ismini Audi F1 Team olarak değiştirecek ve Audi F1 Projesine dahil olacak.” bilgisine ulaşabiliyorsunuz. Bu bilgi, Del Citto’nun şu anındaki unvanda yer alan Stake F1 Takımı Kick Sauber adının gelecek yıl nasıl değişeceğini de gösteriyor.
Bu klasik bilgilere benim yapmak istediğim ek, Sauber’in bir merkezinin Zürih’te olması. Zürih, kişi başına gelirin 90 bin dolar civarında olduğu İsviçre’nin kalburüstü şehirlerinden biri. Mart 2024 itibariyle dünyada yaşam maliyeti en yüksek üçüncü şehir olarak listelenen Zürih’te gelirlerin de buna göre olduğunu düşünebilirsiniz. İsviçre’nin genelinde gelir vergisinin yüzde 40 ve kurumlar vergisinin yüzde 14,6 olduğunu düşünürseniz de iş yapmanın ve özellikle kaliteli iş yapmanın teşvik edildiğini görebilirsiniz. Bu, zengin olmakla güçlü ve güvenilir kurumlar oluşturmanın bağlantısını anlamayı sağlıyor.
Zürih geçen yıllarda, akşam saat 10.00’dan sonra sifon çekilemeyen şehir olduğu paylaşımları ile de gündeme geldi. Teyit.org’un böyle bir yasa maddesi olmadığını yazarken bu saatten sonra insanların dinlenmesini engelleyecek şekilde gürültü yapmanın yasak olduğunu belirtiyor. Açıklamada, kira sözleşmelerinde daha sıkı maddelerin bulunabileceğine işaret ediliyor. Bu şehri merkez alan Sauber’in hikâyesinin garaj hikâyesinden çok Downton Abbey’deki Rolls Royce hikâyesine yakın olduğunu düşünüyorum; iyi eğitim görmüş hali vakti yerinde birinin kendisini tatmin etmek için kaliteli bir iş yapmasına… Durum böyle olunca, Audi’nin Sauber’i satın almasının ardından, Sauber’in yapısına dokunmasa da buradaki çıktıları çok daha yaygın bir değere dönüştüreceğini düşünebiliyorum. Yani iş İsviçre çikolatası tadındaki teknolojinin Almanya’nın mühendislik ve ticaret gücüne eşlik eden sınai seri üretim ile herkesin kaliteli çikolata yemesine hizmet edeceği bir bütünleşme noktası gibi bir yere gideceğiz diye düşünüyorum.
F1’de Audi, Audi’de F1 etkisi
Audi gibi bir otomotiv markasının Sauber’e ilgisinin sonuçlarını anlamak için Formula 1’deki benzer örneklere bakmakta yarar var. Ben bir tanesine değineceğim ama çok daha fazlası bulunuyor. Maserati’nin MCPURA modelinde F1’de kullanılan teknolojinin uyarlanması benim açımdan yeterli bir örnek. Notlarımda şunlar yer alıyor: “Dünyanın önde gelen süper spor otomobil üreticilerinden Maserati’nin, ilk kez Temmuz 2025’te, 2025 Goodwood Hız Festivali’nde görücüye çıkardığı MCPURA’da Formula 1’den aktarılan çift bujili yenilikçi ön odacıklı yanma sistemine sahip 3.0 litrelik 630 CV V6 Nettuno motoru bulunuyor. 3.0 litre hacimli çift turbo motor 7500 d/d'de 630 CV güç ve 3000 d/d'de 720 Nm tork sağlıyor. Güç/ağırlık oranı ise 210 CV/litre. Bu motorun sırrı, çift bujili yenilikçi ön odacıklı yanma sisteminde yatıyor. Formula 1’den aktarılan bu teknoloji, patent sahibi Maserati sayesinde artık yol motorlarında da kullanılabiliyor. Karbon fiber monokok şasisiyle toplam ağırlığı 1.500 kilogramın altında kalan otomobil, 2,33 kg/HP ile sınıfının en iyi güç-ağırlık oranına sahip. Marka için 2020’de yeni bir dönemi başlatan MC20 Halo Car'ın evrimi olan yeni MCPURA’da özellikle dış tasarıma, malzemelere ve iç detaylara odaklanan Maserati ekibi, Cupe ve Cielo adıyla bilinen cabrio versiyonlarıyla sunulan MCPURA’da, aracın özünü değiştirmeden daha etkileyici bir otomobil ortaya çıkarmayı başarıyor.”
Del Citto’nun başında bulunduğu bölümün geliştirdiği teknolojilerin ve gerçekleştirdiği inovasyonun Audi ölçeğinde rekabet avantajına dönüşmesi, üzerine yeni bir yazı geliştirmeyi gerektirecek kadar önemli bir gelişme olur. Bununla birlikte Audi’nin yaptığı satın almayı da önemli bir Ar-Ge yatırımı olarak görmek gerekiyor. Bu yeni iş modeli, bir F1 takımına motor vermekten çok farklı ve pist dışındaki pazarda da değişim yaratmaya aday.
Vizyon 100 toplantısında konuşan Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın Almanya’ya 100 adetlik ihracat yaparak yeni bir döneme girdiğini vurguladığı Togg’un da farklılaşma noktasında bu iş modelini değerlendirmesinde yarar olduğunu düşünüyorum. Yıl sonunda ihracat rakamının bin adede ulaşmasını bekleyen Bolat’ın verdiği rakamlar, bu tür gelişmiş ve farklılaştırıcı teknolojileri sisteme entegre ederek fark yaratan markalarla rekabet ettiğimizi düşündürüyor.
Bu konuda bir diğer ilgi alanı ise, geliştirilmekte olan milli savaş uçağı Kaan. Bu konuda kendisinden tüyo almaya çalıştığım Del Citto, F1 otomobillerini geliştirme ile uçak geliştirmenin birbirinden farklı işler olduğunun altını çizerek “Bizim F1’de uymamız gereken düzenlemeler uçaklardakinden çok farklı. Uçaklar daha güvenli ve uzun süre kullanılmasına yönelik bir regülasyon doğrultusunda tasarlanıyor. Formula 1 aracı ise çok az sayıda yarışta ve çok daha kısa süreli kullanılmak üzerer tasarlanıyor. Bu önemli bir fark yaratıyor. Çok az yarış veya sadece biraz zaman alacak şekilde işaretleniyor. Ama birçok benzerlik var. Öncelikle akış fiziğini anlamanız gerekiyor ve bu, özellikle günümüzde sıklıkla yaptığınız bir şey. Bunu artık öncelikle bilgisayar simülasyonunda yapıyorsunuz. Sonra fiziksel testlere geçiyorsunuz. Fiziksel testlere her zaman ihtiyaç duyuluyor. Aerodinamik, yapısal hesaplamadan farklıdır. Aerodinamikte, çok basit unsurlardan bahsetmiyorsanız simülasyon yapmak son derece karmaşıktır. Özellikle türbülans her şeyi son derece karmaşık hale getirir.” diyor.
Benim bunun üzerine ekleyeceğim, belirli bir regülasyona uygun olarak geliştirme yapılması ve bunun belirli bir süre içinde tamamlanması ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayan süreç tasarımı, hem otomobil hem uçak gelitirme tarafında Türkiye’ye önemli bir fayda sağlayabilir.
F1 yönetiminin bilişim araçlarının kullanılma süresine ve miktarına da sınırlamalar getirdiğini belirten Del Citto, bu nedenle bu kurallara bağlı olarak sonuç almayı sağlayacak teknoloji altyapısının kurulmasının önemine işaret ediyor. Bu daha sıkışık pazarlarda rekabet etmek zorunda olan sanayi ve ticaret şirketleri açısından çok önemli bir içgörü. Üstelik sadece regülasyona uyum ve piyasaya ürünü sürmek için gereken süre açısından değil, geliştirme ve bunun üzserine bindiği üretim maliyeti açısından da buraya dikkat etmek gerekiyor.
Del Citto, bunu yaparken HPE’yi tercih etmelerinin nedenleri arasında başka bir unsura dikkat çekiyor. Del Citto, buradaki kritik noktanın HPE’de kendi işlerini anlayan ve aynı dilden konuşabildikleri insanlar bulunmasının tercihlerini belirleyen asıl unsur olduğunu söylüyor. Teknoloji geliştiren birçok şirket bulunduğunu ve bunların geliştirdiğine oranla daha iyi ya da biraz daha kötü olabildiğini söyleyen Del Citto, regülasyon, kulanım kapasitesi ve süresi ile esnekliğin oluşturduğu üçgende optimum çözümün önem taşıdığını ve bunun için teknoloji tedarikçisi ile tek bir ekipmiş gibi çalışabilmenin önem taşıdığını söylüyor. Bazen bütün bir çalışmanın bir turda bir milisaniye kazanmaya hizmet ettiğini söyleyen Del Citto, harcanan çabaya oranla küçük görünse de bu kazancın yarış kazanmayı bile sağlayabileceğini belirtiyor.
Tabii işin bir de ekonomi boyutu bulunuyor. Kendi ihtiyaçlarını net bir şekilde tespit ettiklerini belirten Del Citto, bunların karşılanma düzeyini ekonomi kurallarının belirleyeceğini ifade ediyor. Bu ise sadece takımın oluşturabileceği bütçeye dayanan bir dinamik değil çünkü düzenleyici otoritenin takımların yapabileceği harcamalarla ilgili olarak da getirdiği sınırlamalar bulunuyor. Bu kadar farklı değişkenin içinde yer aldığı denklem, HPE’nin burada kabul görmesini sağlayan özellikleri de ele almayı gerektiriyor.
HPE ile Sauber birlikte ne yapıyor?
Sauber ile HPE’nin ilişkisini konu alan bu soruma, HPE’nin bülteni üzerinden yanıt vermek durumundayım çünkü yerinde gördüklerimden kaynaklanan ayrıntılı bilgiye sahip değilim. İki şirketin de onayını aldığını düşündüğüm bültenin başlık ve spotu şu şekilde: “Sauber Motorsport AG, Formula 1 yarış otomobillerinin aerodinamiğini geliştirmek için HPE GreenLake’ii tercih ediyor. Sauber Motorsport AG’nin İsviçre Hinwil’deki merkezinden hizmet olarak sunulan yüksek performanslı bilgi işlem, gizli verileri korurken hesaplamalı akışkanlar dinamiği performansını önemli ölçüde artırıyor. HPE, Sauber Motorsport AG’nin İsviçre Hinwil’deki rüzgâr tüneli binasına fiziksel olarak kurulan HPE GreenLake aracılığıyla süper bilgi işlem performansını hizmet olarak sunuyor.”
Ayrıntılar ise şunları kapsıyor: “Hewlett Packard Enterprise, Sauber Motorsport AG’nin Formula 1 yarış otomobillerinin aerodinamiğini geliştirmek için ortaklık kurduğunu duyurdu. Ekipler, hesaplamalı akışkanlar dinamiği (CFD) için önceki sisteme kıyasla hesaplama performansını önemli ölçüde artıran yüksek performanslı bir hesaplama (HPC) sistemi geliştirdi. Hinwil, İsviçre’deki Sauber Motorsport AG’nin rüzgar tüneli binasına fiziksel olarak kurulan HPE GreenLake aracılığıyla süper hesaplama performansını hizmet olarak sunuyor ve Sauber mühendislerinin Uluslararası Otomobil Federasyonu (FIA) kurallarına uygun olarak kapasiteyi hızla ayarlamasına olanak tanıyor. Tüm verilerin Sauber’in Hinwil’deki korumalı ortamında depolanması ve işlenmesi, ekibin fikri mülkiyetini korumasına ve gecikmeyi en aza indirmesine yardımcı oluyor. HPE’de HPC, Yapay Zeka ve Laboratuvarlar Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Ürün Yöneticisi Trish Damkroger, ‘Formula 1 yarışları veri odaklı, son derece rekabetçi ve sıkı düzenlemelere tabi bir girişimdir. Bu ortamda başarılı olmak, yalnızca yüksek performanslı hesaplamanın sunabileceği özel hesaplama kaynaklarını gerektiriyor. Sauber Motorsport AG’nin veri egemenliğini ve çevikliğini korurken rekabet avantajı elde etmesine yardımcı olmayı dört gözle bekliyoruz.’ diyor. Yeni yüksek performanslı küme, 4. Nesil AMD EPYC işlemciler, Lustre tabanlı, açık kaynaklı paralel dosya sistemi Cray ClusterStor E1000 ile yüksek performanslı depolama ile donatılmış, iş yüküne göre optimize edilmiş HPE ProLiant Gen11 sunucularına dayanıyor.
HPE GreenLake, bulutun esnekliğini şirket içi bir ortamın kontrolüyle birleştiriyor. Sauber Group Genel Müdürü ve Takım Temsilcisi Alessandro Alunni Bravi şöyle konuştu: ‘Hesaplamalı akışkanlar dinamiği performansı, Formula 1 yarışlarında başarı için çok önemlidir, ancak ölçeklenebilirlik ve veri koruması açısından da yüksek talepler bulunmaktadır. HPE GreenLake, bulutun esnekliğini şirket içi bir ortamın kontrolüyle bir araya getirdiği için bu gereksinimleri mükemmel bir şekilde karşılıyor. Dahası, HPE GreenLake, kullandıkça öde modeliyle en son teknolojiye sahip yüksek performanslı bilgi işlem teknolojisine erişim sağlayarak sermaye harcamalarımızı azaltmamıza yardımcı oluyor.’”
Bültenin içinde Cray Computer ile ilgili cümleye özellikle dikkatinizi çekerim. HPE’nin bugünkü iş modelinin önemli payandalarından biri olan bu şirketin teknolojisine dayanan çözüm yeni HPE ile ilgili bir değerlendirme kriteri oluşturuyor. Sauber’in ihtiyacını karşılamadan önce HPE’nin oluşturduğu yapı taşları ihtiyacı karşılayacak çözümü sağlamada hız ve etkinlik kazandırıyor. HPE bu yaklaşımı sayesinde kendi alanında bir F1 takımı haline geliyor ve çözümlerini farklı alanlara uygulama gücü ile bu yazıda anlatılan bütün hikâyeyi özetleyen bir örnek oluşturuyor. Bize de şimdi Juniper Networks satın almasının sonuçlarını merak etmek kalıyor.