Başlıktaki soru anlamsız görünebilir; ama değil. Sanayi üretiminin nisan ayında arttığı da söylenebilir, azaldığı da; ikisi de doğru çünkü.
TÜİK’in dün yaptığı açıklamaya hangi pencereden bakıldığına bağlı olarak sanayi üretimi arttı değerlendirmesi de yapılabilir, azaldı değerlendirmesi de...
Oranları birazdan aktaracağım. TÜİK’in açıklamasını; artış- azalış oranlarını...
Ama bir de piyasada yaşananlar, piyasadan elde edilen bilgiler var. Orada pek artıştan söz edilmiyor. Piyasanın yakınması resmi verilere mi pek yansımıyor, yoksa bu yakınmalara konu üretim alanları toplam sanayi içinde pek fazla ağırlığa mı sahip değil?
YÜZDE 12,5 ARTIŞ
Gelin TÜİK’in farklı bakış açılarıyla birbiriyle çelişiyor gibi görünen oranlarına göz atalım...
Desem ki “Sanayi üretiminde nisan ayında geçen yıla göre tam yüzde 12,5 artış var”, başım ağrımaz! Her ne kadar TÜİK bu oranı vermiyorsa da, bu oranın hesaplanmasını sağlayacak endeks değeri ortada.
Bu, ham endeks; herhangi bir arındırma işlemine konu olmamış endeks.
Yani geçen yıl nisanda kaç adet beyaz eşya üretildi, kaç otomobil, ne kadar mobilya; bunlardan bu yıl ne kadar üretildi, onu ortaya koyan endeks. “İş günü aynı olsaydı, üretim şu kadar olurdu” varsayımı yok, ne kadar üretildiyse, hesaba o giriyor. Dolayısıyla iş günü sayısındaki değişme bu üretimin çok artması ya da hızla gerilemesi sonucu doğurabiliyor.
2021 yılı 100 kabul edilerek oluşturulan endeks geçen yıl nisanda 92,7’de kalmıştı, bu yılki endeks 102,5 oldu ve yüzde 12,5 artış yaşandı.
Son bir yıldaki sansasyonel yükselmeyi bir kenara koyalım; üretim, 2021’den 2025’e kadarki dönemde yalnızca yüzde 2,5 artmış. Dört yılda yüzde 2,5’lik üretim artışı... Adeta “Bozdur bozdur harca, kullan” denilecek bir artış.
Durum çok net; Türkiye, sanayi üretiminde dört yıldır yerinde sayıyor!
ARINDIRILMIŞ ÜRETİM...
Arındırılmamış endekse göre bir yılda yüzde 12,5 artış var ama bunun iyi kötü bir açıklaması da var.
Gerek 2024’ün, gerek bu yılın nisan aylarında Ramazan Bayramı tatili vardı. Ancak bu yılki tatilin birkaç günü mart ayında kaldı. Dolayısıyla iş günü açısından nisan aylarında fark oluştu. Üretimde zaten bir artış vardı, bayram tatilinin bu yıl daha kısa olmasından dolayı üretim artışı yüzde 12,5 düzeyine ulaştı.
Dolayısıyla üretimdeki gerçek değişimi görebilmek için takvim etkisinden arındırılmış endekse bakmak gerekiyor. Buradaki oran da hiç düşük değil, yüzde 3,3 artış var.
Takvim etkisinden arındırılmış endeks 99,8’den 103,1’e çıktı.
Ham endeks için söylediğimi takvim etkisinden arındırılmış endeks için de dile getirmek durumundayım. 2021 yılı ortalaması 100 kabul edilen seriye göre, neredeyse dört yıl sonrasının ortasına denk gelen 2025’in nisanındaki endeks 103,1 düzeyinde.
Dört yılda alınabilen yola bakar mısınız; yalnızca yüzde 3,1. Bunun adı patinaj yapmak da, pek farkında değiliz ya da farkında değilmiş gibi davranmayı tercih ediyoruz.
PEKİ YA AZALIŞ NEREDE?
Arındırılmamış ham endeks de, takvim etkisinden arındırılmış endeks de nisan ayında geçen yıla göre bir artışa işaret ediyor. Peki başlıkta ifade ettiğim azalış işareti hangi veride?
Sanayi üretimi nisan ayında mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış seriye göre mart ayına göre yüzde 3,1 geriledi.
ARTIŞ MI VAR, AZALIŞ MI?
Şimdi bütün bu verileri bir araya getirdiğimizde nisan ayı için sanayi üretiminin arttığını mı söylememiz gerekir, azaldığını mı?
Siz en iyisi mi hangi pencereden bakmak istiyorsanız ona göre değerlendirme yapın!
Çünkü her iki değerlendirme de doğru. Nisan ayındaki sanayi üretimi hem arttı, hem azaldı.
ÖNEMLİ OLAN DÜZEY, DÜZEY!
Daha önce de dile getirdiğim klasik bir gazetecilik öğretisi vardır:
“Hakkari’ye gelen turist sayısı yüzde 100, Antalya’ya gelenlerin sayısı yüzde 10 artmışsa bunların hangisi daha önemlidir?”
Eğer yalnızca orana bakarsanız yanıt belli tabii ki, Hakkari demeniz gerekir. Ama ya o oranların denk geldiği sayı?
Hakkari’ye gelenlerin sayısı 5’ten 10’a, Antalya’ya gelenlerin sayısı bir 1 milyondan 1,1 milyona çıkmışsa, hangisi önemlidir?
Sanayi üretimi de biraz buna benziyor. Oranlardan çok üretim düzeyini gösteren endeksin nerede bulunduğuna bakmak gerekir.
Önemli olan Hakkari örneğindeki gibi artış oranının ne olduğu değil, önemli olan Antalya örneğindeki gibi ulaşılan düzeydir.