Genel sinyaller ekonomide yavaşlama eğilimine daha fazla işaret ediyor. Sanayide genel gidişat sorusuna da sektör aylardır olumsuz yönde yanıt veriyor.
İsrail- İran çatışması başladığından bu yana güçlü öngörüde bulunmak için çok erken olduğunu farklı vesilelerle ve bu satırlarda dile getirdik. Hala aynı durumdayız. ABD’nin savaşa dahil olmasının ne kadar büyük riskler getireceğine dair çok yorumlar gördük ve bunlar gerçekçi de yorumlardı. Fakat birkaç gün içinde tam tersi, savaşın bittiğine dair sinyaller gelmeye başladı. Hâlâ aynı noktadayız. Bu savaşın nasıl şekilleneceği konusunun belirsizliğini koruduğu kanaatindeyiz. Elbette geçen haftaya göre riskler görece azalmış durumda ama belirsizlik sadece jeopolitik değil, ekonomik, toplumsal, siyasal her anlamda üst seviyede devam ediyor.
Somut negatif gerçekleşmeleri görmeye devam ediyoruz
İçeriye döndüğümüzde reel sektörden olumsuz yorumlar ve konkordato sayısında artışlar gibi somut negatif gerçekleşmeleri görmeye devam ediyoruz. Açıklanan veriler de bu tabloyu destekliyor. Dün üç önemli veri yayınlandı; kapasite kullanımı, reel kesim güven endeksi ve sektörel güven endeksleri oldu.
Kapasite kullanım oranlarına baktığımızda, mevsimsel etkilerden arındırılmış oranın %0,7 azalarak %74,4 seviyesinde gerçekleştiğini gördük. Mevsimsel etkilerden arındırılmamış veri de 0,4 azalışla %74,6 seviyesinde gerçekleşti. Bu düşüş eğiliminin dışında, verilere baktığımızda 2024 yılının başından bu yana kapasite kullanımında ana eğilimin aşağı yönde olduğunu görüyoruz. Sektörel dağılım da çok konuştuğumuz tekstil, giyim, makine ekipman, ana metal gibi sektörlerde kapasite kullanımındaki düşüşün daha güçlü olduğunu gösteriyor.
Sektörel güven endeksleri de benzer bir tabloya işaret ediyor. Haziran ayında hizmet sektörü güven endeksinde bir önceki aya göre %0,4 lük bir artış gözlenirken, perakende ticaret endeksinde %2,3, inşaat sektörü güven endeksinde ise %1 düşüş olduğunu izliyoruz. Bu sonuçlar çok sürpriz değil. Hizmet sektöründe yükselme büyük oranda turizmle alakalı mevsimsel bir hareketlenmeden kaynaklanıyor. Bununla birlikte, artışın oldukça sınırlı olduğunu ve turizm sektöründe gözlenen durağanlığın bu rakamlara da yansıdığını izleyebiliyoruz. Perakende ticaret sektöründe ise gerileme önceki aylarla benzer bir eğilimin devam ettiğini ve iç talepte yavaşlama trendinin sürdüğünü gösteriyor. Sektörde stok artışının devam ettiğini ve önümüzdeki üç ayda da iş hacmi satış beklentisinde de görece güçlü düşüş olduğunu izlemek mümkün. İnşaat sektörü güven endeksi de önceki ayın tersine bir gerileme işareti veriyor. Konut satış ve konut fiyat endeksleri ile karşılaştırdığımızda, sektörün ana yönü konusunda net bir yorum yapmak güç olmakla birlikte genel beklentinin çok olumlu olmadığını, inşaat sektörünün gelecek üç aylık dönemde toplam çalışan sayısını azaltma yönünde bir sinyal verdiğini de verilerden okuyabiliyoruz.
Üretim hacminde artış toplam siparişlerde gerileme sinyali
Reel taraftaki gidişatı en iyi yansıtan verilerden birisi de yine Merkez Bankası’nın İktisadi Yönelim İstatistikleri ve buradan hesaplanan Reel Kesim Güven Endeksi’dir. Bu endeksin de mevsimsel etkilerden arındırılmış olarak Haziran ayında önceki aya %0,2 azalışla 98,4 değerine düştüğünü izliyoruz. Mevsimselden arındırılmamış Reel Kesim Güven Endeksi de yine %1,1 puan azalarak 100,3 seviyesine düşmüş görünüyor. Alt detaylara baktığımızda son üç ayda üretim hacminde artış fakat toplam siparişlerde gerileme sinyali bulunuyor. Siparişlerin detayına bakıldığında ise iç piyasa sipariş miktarında artış, ihracat sipariş miktarında düşüş izliyoruz. Ortalama birim maliyetlerde de yine düşüş eğilimi yansıtılıyor. Mevcut duruma baktığımızda da toplam sipariş ve iç piyasa siparişlerinde yatay seyir, ihracat siparişlerinde düşüş gözlemliyoruz. Bir başka ifadeyle son üç ayda talep ve üretim koşullarını belirlemede iç piyasanın daha etkin olduğunu, ihracat tarafından çok olumlu bir sinyal gelmediğini görmek mümkün oluyor. Asıl kritik nokta gelecek üç aya baktığımızda üretim hacmi, toplam sipariş miktarı iç piyasa sipariş miktarı ve ihracat sipariş miktarı ile toplam istihdamın tamamında bir gerileme beklentisi olduğunu görebiliyoruz. Genel sinyaller ekonomide yavaşlama eğilimine daha fazla işaret ediyor. Sanayide genel gidişat sorusuna da sektör aylardır olumsuz yönde yanıt veriyor. Satış fiyatı ve ortalama birim maliyetlerde de düşüş beklentisinin sürmesi döviz kurlarından çok büyük hareket beklenmediği ve talep koşullarının enflasyonu bastırmadan daha önde olacağına dair bir beklentiyi yansıtıyor. Mevcut ihracat siparişlerinde ve gelecek üç aydaki düşüş aslında sanayinin ve ihracatçının yaşadığı sıkıntıların bir başka açıdan teyit edilmesi anlamına da geliyor.
Reel sektörde farklı temsilcilerden gelen ve sıkıntılı tabloya işaret eden analizler rakamlarda da gittikçe daha netleşiyor. Sürdürülmesi çok kolay olmayan bir tablo var. İçinde bulunduğumuz siyasi ve jeopolitik konjonktürde büyüme odağının geri planda kalmayacağından hareketle önümüzdeki süreçte büyümeyi daha fazla destekleyen politikaların, faiz indirimi başta olmak üzere KGF destekleri gibi farklı kanallarla devam etme ihtimalini yüksek görüyoruz.