Önceki hafta Monterey Otomobil Haftası kapsamında RM Sotheby’s tarafından gerçekleştirilen müzayedede, The Ferrari Foundation aracılığıyla eğitim alanındaki projelere bağışlanmak amacıyla ürettiği tek seferlik bir Daytona SP3 modelinin 26 milyon dolarlık rekor fiyata satılması, manşetlerin ötesinde derin bir anlama sahip. Bu rakam, bireysel bir koleksiyonerin tutkusunu yansıtmaktan çok, otomobilin doğasında yaşanan köklü bir dönüşümü ve finans dünyasıyla kurduğu yeni ilişkiyi gözler önüne seriyor. Artık karşımızda sadece bir araç değil, finansallaşmış bir varlık var.
Otomobilin serüveni, modernitenin en çarpıcı paradokslarından birini barındırıyor. Bireysel özgürlüğün ve hareketin nihai sembolü olarak doğan otomobil nesnesi, bugün tam zıttı bir konuma evrilerek sabit bir sermayeye, bir bilanço kalemine ve portföyleri çeşitlendiren alternatif bir yatırım aracına dönüştü. Monterey'de satılan Daytona SP3, bu başkalaşımın en somut örneği olarak;.yollar için değil, kasalar ve portföyler için alındı… Onun sembolik gücü artık hareket kabiliyetinde değil, tam aksine bu hareketsizlikte ve nadirliğinin getirdiği finansal değerde yatıyor.
Bu dönüşüm, "Düzenlenmiş Mülkiyet" mantığının otomobil dünyasını nasıl ele geçirdiğini de açıklıyor. Normalde 599 adetle sınırlı bir seriye "599+1" olarak eklenen bu özel üretim, bilinçli bir şekilde yaratılmış ve sertifikalandırılmış bir nadirlik örneği!.. Ferrari'nin "Tailor Made" programının dokunuşları, geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç mekanı ve gövdesini kaplayan eşsiz logosu gibi detaylar, sadece estetik birer tercih değil, aynı zamanda aracın finansal kimliğini oluşturan tescilli özellikler… Bu "tek olma" durumu, aracın nadirliğini sermayeye, hatırasını ise getiriye dönüştüren özel yatırım fonlarının iştahını kabartan en önemli faktör.
Dolayısıyla 26 milyon dolarlık Daytona SP3, rekor fiyata satılmış bir otomobilden çok daha fazlasıdır. Bu satış, otomobilin yeni bir eşiği geçtiğinin ilanıdır! Hızın ve geleceğin ikonu olan otomobil, artık kurumsallaşmış bir "hafıza sermayesi" olarak kutsanıyor; tekniği, tasarımı ve kültürel kimliği birleştiren bir sığınak olarak görülüyor. Satış gelirinin bir vakfa bağışlanması dahi, bu finansal denklemin sembolik değerini pekiştirerek aracın menkul kıymet statüsünü daha da sağlamlaştıran bir unsur olarak okunabilir.
Sonuç olarak bu rekor satış, otomobilin modernitenin bir sembolünden, tıpkı sanat eserleri, nadir mücevherler veya mimari yapılar gibi fonlar tarafından yönetilen, korunması için sermayenin mantığına emanet edilmiş bir "miras varlığına" dönüştüğünün altını çiziyor.
Markalar ve koleksiyonerlerin, özellikle özel üretim veya serilerin ilk araçlarını açık artırmaya çıkararak vakıflara milyonlarca dolarlık kaynak sağlamasıyla ilgili başka örnekler ise; 2017’de Save the Children vakfı yararına tam 10 milyon dolara satılan Ferrari LaFerrari Aperta… Papa II. John Paul'e 2005’te hediye edilen 400. ve son Ferrari Enzo, geliri bir eğitim programına bağışlanmak üzere 2015’te 6.05 milyon dolara alıcı bulmuştu… Uzayıp giden bu liste, otomobillerin cazibesini kullanarak sosyal sorumluluk projelerine nasıl büyük katkılar sağladığını gösterirken, diğer yanda sadece şahıs müzelerinin ve koleksiyonerlerin değil, otomobilin herkes için yatırım aracı olduğunu bir kez daha akıllara getiriyor…