İsraf; bir işletmenin veya kurumun bir çıktıyı elde etmek için gereğinden fazla kaynak kullanması veya kaynakları amaçsızca tüketmesi demektir.
Yolsuzluk ise; kaynakların belli kurallara aykırı olarak belli bir kişi veya kişilerin çıkarları için kullanılmasıdır.
Enflasyon; bir ekonomide toplam talebi (tüketim, yatırım vb.) toplam arzı (üretim) aşması sonucunda mal ve hizmetlerin fiyatlarında meydana gelen önemli ve sürekli artıştır.
Enflasyon esas itibariyle arz ve talep denklemine dayanmakla birlikte para arzının aşırı artması sonucunda da ortaya çıkabilmektedir.
Enflasyon bir ekonomide satın alma gücünde zayıflamaya ve gelir dağılımının bozulmasına yol açtığı gibi üretimde çarpıklığa ve verimsizliğe de yol açar. Bu nedenle, enflasyona mahal vermemek modern batı toplumlarının bir önceliğidir.
Kamu kurumlarının mal ve hizmet harcamaları da tüketimin yani talebin bir parçasını oluşturmaktadır. Kamu kurumlarının piyasaya sunduğu mal ve hizmetler de üretimin bir parçası olmakla birlikte, kamu harcamalarının büyük bir kısmının tüketime yönelik olması kamu kurumlarının daha çok talep yani tüketim tarafında bulunmasına yol açar.
Kamu kurumları hizmet sunarken personel, araç, gereç malzeme vb. kaynak kullanır. Kamu hizmetinin kendisi de bir üretim olmakla birlikte söz konusu hizmetin gereğinden fazla personel, araç, gereç vb. üretim maliyetleriyle sunulması halinde kamunun katma değer yaratmak yerine mevcut kaynakları tüketmesi ve net tüketici olarak ortaya çıkmasına yol açar.
Ülkemizde kamunun enflasyonun başlıca aktörü olması aşağıda başlıklar halinde açıklandığı şekillerde gerçekleşmektedir.
- Kamuda israf ve yolsuzluğun olduğu başlıca harcama kalemleri.
Kamuda israf ve yolsuzluğun olduğu harcama kalemlerinin en başında sosyal yardımları, işletmelere teşvik ve destekleri (yap-işlet-devret garanti ödemeleri, kredi destekleri, hibe vb.) ve kamu işletmelerinin finansman açıklarını kapatmak için yapılan bütçeden ödemeleri ifade eden transfer harcamalarıdır.
Transfer harcamaları merkezi yönetim bütçesinde 2025 yılında 5.8 Trilyon TL, 2026 yılında 6.8 Trilyon TL olarak öngörülmüş olup, söz konusu harcamalar bütçenin neredeyse yarısını oluşturmaktadır.
Tam olarak nereye yapıldığı anlaşılamayan söz konusu harcamalarda ciddi anlamda bir şeffaflık ve hesap verebilirlik problemi de bulunmaktadır.
Kamu kurumlarında israf uygulamalarının olduğu başka bir harcama kalemi personel harcamalarıdır. Kamuda personel harcamalarının yüksekliği gerek kamudaki aşırı personel sayısı ve verimsizlikten (çok sayıda atıl personelin bulunması, personelin yeterli niteliğe sahip olmaması ve kötü yönetim dolayısıyla) gerekse söz konusu harcamalardaki bazı usulsüzlüklerden (özellikle fazla mesai, ek ders, nöbet ücreti, performans primi, yıllık izin ücretlerinde) kaynaklanmaktadır.
Son olarak, kamunun mal ve hizmet alımlarındaki yaygın ve sistematik usulsüzlükler ve ihtiyaç fazlası mal ve hizmet alımı yapılması hem de kaynak israfını beraberinde getirmekte hem de talebi körükleyerek fiyatları yükseltmektedir.
- Kamu tarafından yönetilen/yönlendirilen fiyatlar enflasyonu kalıcı kılmaktadır.
Tüketici fiyat endeksi içinde yer alan yönetilen/yönlendirilen ürünler, fiyatı doğrudan kamu ya da kamuya bağlı kurumlar (belediyeler, KİT’ler vb.) tarafından belirlenen ve/veya fiyatı kamunun onayı neticesinde oluşan mal ve hizmet kalemlerini ifade etmektedir.
Fiyatları yönetilen/yönlendirilen başlıca kalemler; elektrik, su (şebeke suyu), toplu yolcu taşımacılığı (tren, metro, tramvay, belediye otobüsü, vapur vb.), TCDD tren ücretleri (şehirlerarası, YHT ve banliyö), çay, otoyol ve köprü geçiş ücreti, şehir gazı ve doğalgaz, MEB Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği’nden etkilenen özel eğitim hizmetleri (özel ilköğretim ve lise ücretleri), çeşitli kamu eğitim hizmetleri (açık öğretim öğrenci katkı ücreti, devlet üniversitesi yurt ücreti, devlet anasınıfı ücreti), ilaçlar, çeşitli kamu hizmetleri (ehliyet alım masrafları, mahkeme işlemleri ile ilgili evraklar, noter ücreti, pasaport ücreti, zorunlu deprem sigortası, zorunlu trafik sigortası, araç muayenesi ücreti, emisyon ölçüm ücreti gibi), şeker, çeşitli sağlık hizmetleri (devlet hastanesi doktor muayene ücreti, aile hekimi doktor muayene ücreti vb.), belediye ekmeği, şans oyunları (at yarışı, milli piyango, sayısal loto vb.) ve diğer (PTT kargo gönderme ücreti, devlet tiyatro ücreti) kalemlerden oluşmaktadır.
Söz konusu temel ihtiyaç alanlarında faaliyet gösteren kamu işletmelerinin (KİT’ler) neredeyse tamamı görevlendirme ve kötü yönetim (israf, yolsuzluk vb.) nedeniyle zarar etmekte olup, söz konusu işletmelerin ayakta kalması için gelirlerini arttırmak amacıyla ürettikleri mal ve hizmetlerin fiyatlarını arttırmaları da enflasyonu arttırmaktadır.
Konuya ilişkin Merkez Bankası Raporunda da belirtildiği gibi, kamu sektörünün doğrudan etkide bulunabildiği yönetilen/yönlendirilen ve aktif vergi düzenlemesine tabi olan kalemler, tüketici fiyat endeksi içinde toplam % 30 gibi yüksek bir paya sahiptir. Bu durum, kamu sektörünün enflasyon dinamikleri üzerinde oldukça etkili bir rolü olduğunu göstermektedir. Doğrudan etkilerin yanı sıra akaryakıt, elektrik ve doğalgaz gibi enerji ürünlerindeki fiyat veya vergi değişiklikleri üretim maliyetleri kanalıyla enflasyon üzerinde dolaylı etkileri de bulunmaktadır. Örneğin, akaryakıt fiyatlarının maliyetlere etkisi başta ulaştırma hizmetleri kanalıyla olmak üzere geniş bir sektörel yayılımla gerçekleşmekte ve enflasyon üzerindeki dolaylı etkileri doğrudan etkisinin birkaç katına kadar ulaşabilmektedir. Herhangi bir fiyat artışının dolaylı etkileri, maliyet kanalıyla sınırlı kalmamakta; sinyal etkisi ve enflasyon beklentilerine yansıması da önemli olmaktadır. Yeniden değerleme oranında veya ücretlerde endeksleme mekanizmalarının güçlü oluşu, beklentileri ve enflasyon katılıklarını etkileyen uygulamalara örnek teşkil etmektedir. Yönetilen/yönlendirilen fiyat ile sık vergi değişimine konu olan alkollü içecekler ve tütün ürünlerinin toplulaştırıldığı endekste yüksek seviye farkı daha da belirgindir.
Vergi ve harçlara ilişkin yeniden değerleme oranının enflasyona dayanarak belirlenmesi tekrar enflasyona sebebiyet vererek bir enflasyon sarmalına yol açmaktadır.
- Kamu harcamalarını finanse etmek için yapılan vergi artışları hem üretim maliyetlerini arttırmakta hem de doğrudan fiyatlara yansıtılmaktadır.
Ülkemizin vergi sistemi KDV, ÖTV, MTV, harçlar vb. dolaylı vergilere dayalı olduğundan sürekli artan kamu harcamalarını finanse etmek için söz konusu vergilerde artış yapılması hem üretim maliyetlerini arttırmakta hem de tüketiciye mal ve hizmet fiyatlarında artış olarak yansımaktadır.
Döviz kurlarında ve risk primindeki artıştan dolayı devletin daha çok borçlanmaya yol açması borçlanma maliyetlerini (faiz) arttırmakta ve crowding-out etkisi yaratarak özel sektörün de borçlanma maliyetlerini ve dolayısıyla üretim maliyetlerini arttırmaktadır.
Devletin borçlanma maliyetlerindeki artış hem bunları finanse etmek için dolaylı vergilerde artışa hem de özel sektörün üretim maliyetlerindeki artış olarak enflasyona önemli etki etmektedir.
Özellikle son yıllarda otomobil, akaryakıt, alkollü içecekler ve tütün ürünleri vb. ürünlerde yapılan vergi ve harç artışları vergi sisteminin meşruiyetinin sorgulanmasına yol açmaktadır.
- Transfer harcamaları (teşvik ve destekler, sosyal yardımlar) üretimi değil, tüketimi teşvik etmektedir.
Sosyal yardımlar ve işletmelere teşvik ve desteklerin önemli bir bölümü yeterli ihtiyaç analizi yapılmadan gerçekleştirildiği için söz konusu yardımların önemli bir bölümü çalışma ve üretime katılma iradesi bulunmayan bireylere ve zombi şirketlere aktarılmaktadır.
Transfer ödemelerinin yapıldığı birey ve işletmeler tüketim ve kayıt dışı yatırım eğilimi yüksek kesimden oluşmaktadır.
Yüksek gelir gruplarına yönelik teşvik ve destekler gelir etkisi yoluyla da enflasyonu beslemektedir.
Sonuç
Kamu tarafından yönetilen/yönlendirilen fiyatlar, dolaylı vergilerdeki artış ve güncellemeler ve verimsiz ve kuralsız kamu harcamalarının tüketimi arttırma özelliği enflasyonun başlıca sorumlusunun devlet olması sonucunu doğurmaktadır.
Kamu tarafından yönetilen/yönlendirilen fiyatların önemli bir kısmının enflasyonun üzerinde bir oranda artması, bu kalemler aracılığıyla tüketici enflasyonundaki düşüşü destekleyebilecek bir alan olduğuna işaret etmektedir.
Bu nedenle, kamuda yapısal bir dönüşüm gerçekleştirilmediği müddetçe enflasyonun kontrol altında tutulması pek mümkün görünmemektedir.