✓ İhracat rekorlarını bazı vatandaşların Nasrettin Hoca'nın çalı hikayesinde olduğu gibi "İhracat artıyor, demek ki üretim de artıyor, üretim arttığına göre daha çok istihdam yaratılıyor ve yaratılacak, böylece daha iyi iş bulacağım, çocuklarım da işsizlik sorunu yaşamayacak, hepimizin refahı artacak" şeklinde okuduğu varsayılıyorsa tabii ki bu rekorları sürekli gündeme getirmenin siyasi bir getirisi vardır.
İhracatta sık sık olduğu gibi bir kez daha rekor kırıldı. Temmuz ayındaki ihracatın 25 milyar dolara ulaşarak Cumhuriyet tarihinin rekor düzeyine çıktığı açıklandı.
Temmuz ayı dış ticaret verilerini açıklayan Ticaret Bakanı Ömer Bolat da, daha sonra Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de ihracattaki rekora işaret etti.
Çok ihracat yapıyor olmak tabii ki sevinilecek bir durum... Demek ki yurt dışına satacak kadar üretim yapılıyor...
Demek ki ne kadar yakınılırsa yakınılsın mevcut kur düzeyi Türkiye geneli açısından ihracat yapmaya olanak veriyor. Buna bağlı olarak demek ki bu kur öyle ileri sürüldüğü kadar şirketlerin elini kolunu bağlayacak, faaliyetlerine devam edemeyecek duruma getirecek düzeyde de değil.
Ama bu durum, tüm ihracat için geçerli; yani bazı sektörler çok sıkıntı çekiyor, bu bilinen bir durum. Şu dönemde en rahat ya da en az sıkıntıda olan sektörler hiç kuşku yok ki ithal girdi kullanımı fazla olanlar. Görece düşük kur, onlar için hem ithalatta, hem ihracatta aynı etkiyi yapıyor.
Ancak üretim girdilerinin büyük bölümünü yurt içinden temin etmek durumunda olanlar daha yoğun bir sıkıntı içinde. Onlar da yapabildikleri ölçüde üretimlerini başka ülkelere kaydırıyor.
REKOR VAR, ORAN AYNI!
Siz hiç herhangi bir vatandaşın yaşadığı enflasyonu, yani bir anlamda cebinden çıkan parayı dikkate almadan “Aman ne güzel, maaşım sürekli artıyor” diye sevindiğini gördünüz mü?
Sıradan vatandaş bile geliri artarken bunu yaşadığı enflasyonla kıyaslar ve ikisi aynı oranda artıyorsa bundan lehine bir pay çıkarmaz; çıkarmaması gerektiğini bilir çünkü.
Ya da şöyle söyleyeyim. Vatandaş yalnızca gelirindeki artışa odaklanır cebinden çıkana bakmazsa kendini kandırmakta olduğunu bilir.
Şimdi gelelim ihracat rekoruna! Dedim ya sık sık rekor kırılıyor. Olabilir, temmuzda da rekor kırılmış, şimdiye kadarki en yüksek ihracata ulaşılmış.
İyi de cebimizden çıkan para, yani ithalat?
Daha doğrusu ihracat ile ihracat arasındaki fark, ihracatın ithalata oranı?
Herhangi bir ay olumlu ya da olumsuz anlamda rekor kırılması o kadar önemli değil. Dönemsel bakmak gerekir. İşte son bir yıl; temmuz ayı itibarıyla 88,3 milyar dolar dış ticaret açığı veriliş. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 75,3 düzeyinde.
Peki geçen yılın temmuz ayında durum neymiş; yıllık açık 82,3 milyar dolar, ihracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 76,1.
Bir yılda ne açık çok değişmiş, ne karşılama oranı; iki değer de neredeyse yatay.
Zaten 2015’ten bu yana olan dönemin ortalamasında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 75 dolayında.
Türkiye 3 satıyor, 4 alıyor; bu yıllar yılı böyle.
Gerçek bu ama arada herhangi bir ay ihracat rekor kırınca sanki büyük bir eşik aşılmış, başka bir aşamaya geçilmiş gibi büyük büyük laflar ediliyor.
Siz önce şu 3’e 4 dengesini uzun soluklu olarak değiştirin; oranı eşitleyin ya da eşite yakın hale getirin, sonra haklı olarak övünün.
SİYASETEN DE GETİRİSİ YOK
Üç beş ayda bir çıkıp “Aylık ihracatta rekor kırıldı” denilmese; bu yapılmasa artık!
Bunun siyaseten de bir getirisi yok. Ne yani vatandaş “Aman ne güzel, ihracatımız rekor kırıyormuş” diye siyasi tercihini mi değiştirecek?
İhracat rekorunu duyunca çarşıda pazarda dolaşıp eve eli neredeyse boş dönen emeklinin, asgari ücretlinin morali mi düzelecek?
Yok bu rekor açıklamaları iş alemini etkileme amacı taşıyorsa, nafile çaba; çünkü iş alemi sorunların ortasında yaşıyor ve neyin ne olduğunu gayet iyi biliyor.
Ama eğer bazı vatandaşların ihracat rekorlarını Nasrettin Hoca’nın çalı hikayesinde olduğu gibi “İhracat artıyor, demek ki üretim de artıyor, üretim arttığına göre daha çok istihdam yaratılıyor ve yaratılacak, böylece daha iyi iş bulacağım, çocuklarım da işsizlik sorunu yaşamayacak, hepimizin refahı artacak” diye okuduğu varsayılıyorsa tabii ki bu rekorları sürekli gündeme getirmenin siyasi bir yararı olabilir.