Bu haftanın küresel ekonomi gündeminde Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) faiz kararı başı çekiyordu. Beklentilere paralel olarak Fed, politika faizini %4,25 - %4,5 aralığında sabit tuttu. Ancak kararın arka planında, Başkan Trump’ın göreve gelişinden bu yana uygulamaya koyduğu gümrük vergilerinin yarattığı enflasyonist baskı belirleyici oldu.
Trump vergileri yukarı, Fed tahminleri aşağı
Trump’ın seçimi kazanmasının ardından Fed’in ABD ekonomisine ilişkin beklentilerinde önemli bir değişim yaşandı. Fed, büyüme tahminlerini aşağı, enflasyon beklentilerini ise yukarı yönlü revize etti. Örneğin; geçen yıl eylül ayında 2025 yılı için %2 büyüme öngören Fed, mart ayı projeksiyonlarında bu tahmini %1,7’ye çekti. 2026 yılı için de benzer bir revizyonla %2’lik büyüme beklentisini %1,8’e indirdi.
Enflasyon cephesindeki revizyonlar ise daha dikkat çekici oldu. Eylül 2024’te 2025 yılı enflasyonu için %2,1 tahmininde bulunan Fed, Trump’ın gümrük vergileri gündeme geldikten sonra bu tahmini %2,7’ye yükseltti. Üstelik bu tahmin, Trump’ın 2 Nisan’da duyurduğu ve Çin’e karşı uygulamaya başlattığı %145 oranındaki ithalat vergilerini henüz kapsamıyor.
Amerika’da yüksek belirsizlik ortamı
Fed Başkanı Powell, 7 Mayıs’taki basın toplantısında yüksek belirsizlik ortamına vurgu yaparak faiz indirimi konusunda aceleci olmayacaklarını ifade etti. Powell, Fed’in ikili hedefi olan “düşük enflasyon ve azami istihdam” dengesini koruyacaklarını ve önümüzdeki dönemde alacakları kararların, bu dengenin hangi tarafın aleyhinde daha çok bozulduğuna göre şekilleneceğini belirtti.
Para politikasında “bekle-gör” stratejisi
Gümrük vergilerinin yarattığı arz yönlü şokların para politikasıyla çözülemeyeceğinin altını çizen Powell, bu konuda topu yönetime attı. Bu açıklama, özellikle stagflasyon riskine rağmen agresif faiz indirimlerine mesafeli durulduğunu ve Trump’ın hızla değişen ekonomi politikalarına karşın Fed’in “bekle-gör” politikasını uygulayacağını gösteriyor.
Powell: “Herkes kendi işini yapsın”
Basın toplantısında Powell’a Trump’ın faiz indirimi konusundaki siyasi baskısının etkisi sorulduğunda ise cevabı netti: “Bizi hiçbir şekilde etkilemiyor. Düşük enflasyon ve işsizlik için yapmamız gereken neyse onu yapıyoruz.”
Para politikası kararlarında icazet almadıklarını böylece net bir şekilde ifade etti. ABD Başkanı Trump ile görüşme talebi olmadığını da belirten Powell, sözlerine şöyle devam etti: “Kongrenin mali politika hakkında bizim görüşümüze ihtiyacı yok; bizim de para politikası hakkında onların görüşüne.”
Türkiye’yi nasıl etkiler?
Fed’in 2025 yılı boyunca “bekle-gör” ve buna tabi olarak faizleri daha yüksek tutma stratejisi, sadece ABD değil küresel ekonomi açısından da kritik bir konu. Gelişmekte olan ülkeler için bu durum daha yüksek dış finansman maliyeti, artan sermaye çıkışı ve baskılanan büyüme anlamına geliyor.
Türkiye gibi yüksek risk primine sahip ülkeler açısından ise bu süreç, zayıf sermaye girişlerine ve kur oynaklığının artmasına neden olabilir. Özellikle 10 yıllık ABD tahvil faizlerinin %4 - %4,5 aralığında seyrettiği bir ortamda yatırımcılar, gelişmekte olan ülke riskine daha az istekli olacaktır.