Bir konuda artık net olmak lazım. Mesele iklim ve çevre konusu değil. Atılacak her adım, daha düşük maliyet, daha temiz hava, daha dirençli şehirler, daha öngörülebilir ekonomi anlamına geliyor.
Brezilya’nın Belem kentinde düzenlenen COP30 tamamlandı. Baştan söyleyelim, ‘helal olsun’ diyebileceğimiz bir sonuç çıkmadı yine. Beklediğimiz gibi.
Dünya zor bir yerde. Fosil yatırımlar devam ediyor. ABD’nin geri çekilmesiyle küresel iklim diplomasisinin ağırlık merkezi zayıfladı. Finansman yetersiz, yük adaletsiz.
Evet, bunların tamamı doğru. Ama bu gerçeğin içinde kaybolmak yerine, bir başka gerçeği hatırlamak zorundayız: Yapılacaklar listesi karmaşık ve ağır ama belirsiz değil.
Bir konuda artık net olmak lazım. Mesele iklim ve çevre konusu değil. Atılacak her adım, daha düşük maliyet, daha temiz hava, daha dirençli şehirler, daha öngörülebilir ekonomi anlamına geliyor.
Enerji dönüşümü fedakârlık değil, ekonomik akıl
COP30’da ‘fosil yakıtlardan çıkış’ ifadesi net olarak bildirgeye yazılmadı. Bağlayıcı bir yol haritası da anlaşmaya dahil edilmedi. Fakat elimizdeki veriler çok açık.
Son iki yılda güneş ve rüzgâr yatırımları rekora koştu. Dünyada yeni kurulu kapasitenin yüzde 86’sı yenilenebilir. Temiz enerji en ucuz seçenek haline geldi. Ülkeler için hem enflasyon hem enerji güvenliği açısından stratejik bir kaldıraç sunuyor. Enerji verimliliğine yapılan yatırım 2–5 yıl içinde geri dönüyor.
Yani dönüşüm, bir fedakârlık değil, mantıklı bir ekonomik karar.
Su ve gıda güvenliği çevre değil, ekonomi politikası
İklim krizi soyut bir gelecek meselesi olarak düşünülüyor. Oysa, tam da bugünün konusu. Türkiye’nin de içinde bulunduğu sıcak kuşakta su stresinin yüzde 30 artması bekleniyor. Gıda maliyetlerinin iklim kaynaklı oynaklığı yükseliyor. Tarım verimliliği sıcaklık dalgalarından ciddi zarar görüyor.
Hep söylediğimiz gibi, su ve tarım gündemi, romantik ve çevreci bir konu değil. Doğrudan bizimle ve ekonomik sürdürülebilirlikle ilgili.
Şehirler, belediyeler, şirketler artık su yönetimi ve verimliliğini ‘çevresel’ diye değil, ekonomi ve risk yönetimi olarak görmek zorunda.
Amazon’un kaderi bizi de etkiliyor
Amazon’un kaybettiği orman miktarı son 20 yılda 30 milyon hektar. İtalya’nın tamamı kadar bir alan. Bu yalnızca biyoçeşitlilik kaybı değil; iklim ve su döngüsünün bozulması, tarım ürünlerinde fiyat dalgalanmaları, sağanak riskinin artması demek.
Bağlantıyı şöyle kuralım. Amazon ne kadar zarar görürse, küresel gıda fiyatları o kadar dalgalanır, kuraklık riski o kadar artar, enerji-su-gıda üçgeni o kadar kırılgan hale gelir.
Yani, Dünya’nın akciğeri olan Amazon’u korumak ‘orman romantizmi’ değil, çok somut bir küresel tarım ve su güvenliği meselesi. Belem’de ormansızlaşmanın durdurulması üzerine yapılan tartışmaların önemi de buradan geliyor.
Türkiye için büyük bir fırsat: COP31
COP31 gelecek yıl ülkemizde yapılacak. Zirvenin başkanlığını da Türkiye üstlenecek. Bu yalnızca diplomatik bir iklim organizasyonu değil, Türkiye’nin dönüşüm iştahı ve gücünü göstereceği küresel bir sahneye dönüşebilir.
Türkiye, COP31 sayesinde, yeşil finansman akışını güçlendirebilir, sanayinin dönüşümünü hızlandırabilir ve bölgenin iklim yönetişiminde lider bir rol alabilir.
Bu zirve, Türkiye için yalnızca ‘iklim’ değil, sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma dosyası anlamına da gelebilecek nitelikte. Fırsatı değerlendirmek kıymetli olacak.
Sonuç: Kısa vade faydalara odaklanmak
Kamuoyu ‘iklim’ kelimesini duyduğunda genelde çok uzak ve soyut bir gelecek hayal ediyor. Oysa dönüşümün faydaları bugünden hissediliyor.
Tüm bu dönüşüm daha düşük enerji faturaları, daha temiz hava, daha istikrarlı tarım, daha öngörülebilir ekonomi, daha güçlü ihracat kapasitesi ve daha sağlıklı şehirler demek...
İklim krizinin sihirli formülü yok. Ama doğrular belli. Enerjiyi temizlemek, suyu yönetmek, tarımı dayanıklı kılmak, sanayiyi dönüştürmek, şehirleri güçlendirmek…
Bugün karamsarlık üretmek kolay. Zor olan, bu koyu karamsarlığı bir kenara bırakıp, hızla fayda üreten alanlara odaklanmak. Kısa vadeli de olsa doğru adımlar atmak.
Dönüşüm, büyük fedakârlıklar gerektiren uzak bir gelecek meselesi değil. Tam tersine. Şu anda attığımız sürdürülebilir sağlıklı adımların tamamı bize çok kısa sürede geri dönen faydalar sağlayacak.