Togg’un Münih’teki Avrupa lansmanı, sadece bir araç tanıtımı değil; Türkiye’nin mobilite vizyonunun Avrupa’ya açılan geniş penceresi oldu. Münih’teki çıkış, Türkiye’nin otomotivde küresel rekabette yalnızca oyuna katılmadığını, stratejik ve sürdürülebilir bir açılım izlediğini gösteriyor.
Bir tarafta dün gece milli basketçilerimizin Almanya karşısındaki müthiş ofansı, diğer tarafta Togg’un Avrupa’ya ayak basan SUV modeli ve dünya prömiyeri bile orada yapılan sedan formuyla Almanya çıkarması… Türk bayrakları, her platformda artık çok daha güzel dalgalanıyor…
Aslında ikisi de aynı hikâyenin farklı perdeleri… Türkiye, küresel rekabette sadece oyuna katılmıyor, sürdürülebilir stratejilerle öne çıkmak istiyor.
Münih’teki IAA Mobility’nin Messe salonları ve şehir içi sergilerinde Togg’un boy göstermesi, yalnızca bir ürün tanıtımı değil; Türkiye’nin mobilite vizyonunun Avrupa’ya açılan en geniş penceresi oldu. Otomotivin kalbi Almanya’da yapılan bu güçlü çıkışı T10F ve T10X, Euro NCAP’ten aldıkları çift 5 yıldız ile taçlandırırken; Avrupa’daki regülasyonlara ve güvenlik standartlarına uyum da teyit edildi ve Togg’un iddiasının teknik ve güvenlik temelleri de sağlamlaştırıldı.
Almanya’nın ihracattaki ilk durak olarak seçilmesi hiç tesadüf değil… Avrupa’nın en büyük pazarı olmasının ötesinde, en gelişmiş tüketici beklentilerinin olduğu, otomotiv kültürünün en rafine olduğu coğrafyada sınanmak, markamızın kendine biçtiği rolün ciddiyetini gösteriyor. Togg’un Avrupa’daki operasyonel derinliğini artırma niyetinin somut bir göstergesi olarak Stuttgart’ta bir şirket de kurulmuş. Ardından Fransa ve İtalya’nın hedeflenmesi, genişleme stratejisinin sadece coğrafi değil, kültürel çeşitliliği de gözettiğini ortaya koyuyor. Bu bir Türk markasının Avrupa tüketicisinin zihninde nasıl konumlanmak istediğine dair önemli bir ipucu…
Fiyatlandırma politikası ise dikkatle okunmalı… Togg’un fabrika çıkış fiyatının Almanya’da Türkiye’den daha ucuz olmayacağı vurgusu, markanın maliyet yapısında şeffaflık ve tutarlılık arayışını yansıtıyor. Nihai fiyat farklarının vergi sistemlerinden kaynaklandığı açıklaması da, fiyat duyarlılığı yüksek pazarlarda güven inşa etmenin ilk adımı olarak tüketiciyle kurulan iletişimde dürüstlüğü esas alıyor.
Satış ve servis modelinde dijitalleşmenin olanaklarını fiziksel deneyimle harmanlayan hibrit bir yapı sunulurken; doğrudan satışın yanı sıra, Türkiye’deki gibi araca dokunulabilecek ve deneyimlenebilecek merkezlerin kurulması, markanın müşteriyle kurduğu ilişkinin sadece ticari değil, özellikle gurbetçilerimizin o noktalarda gururla bu “bizim” diyecekleri duygusal bir bağa dönüştürülmek istendiğini gösteriyor. Satış sonrası hizmetlerde Avrupa’nın en yaygın bağımsız servis ağlarıyla iş birliği yapılması ise, operasyonel verimlilik ve maliyet optimizasyonu açısından akıllıca bir tercih.
Model gamının genişletilme planlarında, Togg’un ürün stratejisinde ölçeklenebilirlik ilkesini benimsediğini gösteriyor. B-SUV olarak 2027Ye hazırlanan T8X’in geliştirme süresinin iki yılın altına çekilmesi hedefi, idari çevikliğin ve mühendislik kabiliyetinin geldiği noktaya işaret ediyor. Bu hız, sadece teknik bir başarı değil; rekabetin zamanla yarıştığı bir sektörde önemli bir avantaj olacaktır.
Üretim kapasitesinin 175 bin adede çıkarılması planı ise, iç pazarın doyurulması önceliğiyle dengelenmiş. Bu, ihracatın bir amaç değil, iç talep sonrası gelen bir sonuç olarak konumlandırıldığını akla getiriyor.
Motor teknolojilerinde menzil artırıcı sistemlerin önceliğe alınmaması ise, Togg’un sürekli geliştirdiği batarya teknolojilerine olan güveni olarak açıklanıyor. Yine de PHEV seçeneğinin, Avrupa’daki regülasyonlara ve pazar dinamiklerine göre değerlendirilebileceğinin söylenmesi, markanın teknoloji stratejisinde esnek kararlar verebileceğini ve çok da muhafazakâr davranmayacağına da işaret ediyor.
Batarya tarafındaki Farasis ortaklığıyla elde edilen yüksek enerji yoğunluğu verileri, Togg’un teknolojik rekabetçiliğini artırırken; LFP gibi popüler batarya kimyalarına geçiş hazırlığı ise, markanın Ar-Ge reflekslerinin hiç de zayıf olmadığının kanıtı… Teknoloji ortaklıklarında “her şeyi kendi bünyesinde geliştirme” saplantısından uzak durulması, küresel iş birliklerine açık bir inovasyon kültürünün benimsendiğini ortaya koysa da; fikri mülkiyeti Togg’a ait olan örneğin şarj ünitesi tasarımı gibi patentler, markamıza hem hız hem de teknolojik bağımsızlık kazandırıyor.
800V mimarisi ve katı hal bataryalar gibi ileri teknolojilerdeki temkinli yaklaşımlarını eleştirsek de; Togg’un prematüre teknolojilere daha dikkatli yaklaştığını, maliyet etkinliği gözetilerek zamanlamanın optimize edildiğini gösteriyor. Bu teknolojilerin henüz sanayileşme sürecini tamamlamadığı ve pazarda anlamlı bir rekabet avantajı sunmadığı değerlendirmesi, markanın “erken benimseyen” değil, “doğru zamanda adapte olan” bir strateji izlediğini ortaya koyuyor.
Sonuç olarak, Münih’e ayak basma, bir Türk markasının Avrupa’ya açılmasından çok daha fazlası, Türkiye’nin otomotiv sektöründe küresel rekabetin kurallarını dikkate alan stratejik ve sürdürülebilir bir açılımı olarak öne çıkıyor. Otomotivin küresel sahnesinde yer almak, cesaret ister. Ama daha önemlisi, akıl ister. Münih’te sergilenen, tam da bu akıl idi!..