CHP’nin Silivri’de tutuklu bulunan Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na özgürlük ve erken seçim talebiyle her hafta Türkiye’nin başka bir ilinde düzenlediği “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinglerinin bu haftaki adresi Amasya oldu.
Mitingde konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP'li belediyelere yönelik yütürülen soruşturmalara sert tepki gösterdi.
Özel, şunları kaydetti:
"Bu ülkeyi korkmayanlar kurtardı. Bu Cumhuriyeti korkmayanlar kurdu. Bu içinde bulunduğumuz durumdan da bu ülkeyi korkmayanlar sizler kurtaracaksınız. Amasya'ya adımımı attığımda bir yanda onun korkusundan 19 Mart'ta darbeye kalkışanların ve ondan korktukları için onu hapiste tutanların yaptıklara zulme inat Ekrem Başkan'ın bir sonraki Cumhurbaşkanımızın resmi karşıladı beni. Hepinize teşekkür ediyorum. Ve bu meydana gelince Cumhuriyet tarihinde belediyeler seçimle belirlenmeye başlandığı günden sonra ilk kez memleketim Manisa'da belediyeyi kazanan, gönüllere taht kuran, geçirdiği kazayla bütün Türkiye'yi korkutan, vefatıyla yasa boğan Ferdi kardeşim beni karşıladı. Hepinize teşekkür ediyorum. Türkiye'nin neresine gitsek Ferdi'nin ailesine emaneti Nurcan'ımıza ikizlere, kızı Nehir'e selam söylüyorlar.
Bu mitingin bundan önce yaptığımız 30 mitingden bir farkı var. Bugün sabah bir kara güne uyandık. Bugün aynı İstanbul gibi iradesi gasp edilmeye çalışılan, iradesine darbe yapılmaya çalışılan şehirler var. Bu muhteşem mitingi sadece Amasya Meydanı değil tıklım tıklım meydanlarıyla, Adıyaman, Adana, Antalya izliyor. Biriz, birlikteyiz dayanışma içindeyiz. 1963 ve 1977 seçimlerinden sonra Amasya'yı tam 47 yıl sonra Turgay Sevindi kardeşimin kazanmasının mutluluğu içindeyim kendisini kutluyorum. Gümüşhacıköy'ü üçüncü kez kazanan Zehra Özyol'a, Merzifon'u üçüncü kez kazanan Alp Kargı'ya ve Taşova'yı aynı Amasya gibi 47 yıl sonra kazanan Ömer Özalp'e teşekkür ediyorum. Bu başarıların gelmesinde emek veren örgütümüz adına İl Başkanımız İlker Küp'e teşekkür ediyorum. Amasya'nın sorunlarını meclis kürsüsünden her bulduğu fırsatta anlatan Reşat Karagöz kardeşimi yürekten kutluyorum."
"Milletin gözünden, gönlünden düşmüş bir iktidarla karşı karşıyayız"
Bir ülkede iktidarı kazanmanın yolu halkın rızasını almaktan geçer. Öyle olmalıdır. Geçmezse orada kimse dönüp milletin derdini dinlemez, yüzüne bakmaz. Milletin işini kimse görmez. Son dönem halkla bağını koparmış, artık halkın gözünden de gönlünden de düşmüş bir iktidar var. Milletin gözünden, gönlünden düşmüş bir iktidarla karşı karşıyayız. Nisan ayında zirai don yaşandı. Amasya bu dondan çok yönlü etkilenen bir ilimiz. Amasya'da, elmadan kiraza, pancardan patatese büyük kayıp yaşandı. O hafta Reşat Başkan bu sorunu dile getirdi. Tarımdan sorumlu milletvekillerimiz dile getirdi. Bahçelerinize gelindi. Ziyaretler yapıldı. Yaklaşık zarar tespiti yapıldı. 4,5 milyara ihtiyaç var. 4,5 milyar lira kaynak aktarılırsa Amasya'daki elma, pancar, kiraz, patates üreticisinin zararları telafi edilecek. Ancak Sayın Erdoğan çıktı, 'Abartıldığı kadar bir şey yok' dedi. Amasya görmezden gelindi. Amasyalı çiftçi kaderine terk edildi. O gün Amasya için lazım olunan para 4,5 milyar. Oysa 19 Mart darbesini yapmak Ekrem İmamoğlu'nu görevinden uzaklaştırmak ve bunun karşılığında düşen borsayı toparlamak, artan faizi dizginlemek, çıldıran doları durdurmak, dışarı giderken dolar alanlara daha fazla dolar yükselmesin diye rezerv satmak için ve daha pek çok maliyetiyle bize bunun maliyeti 6 trilyon lira oldu. Amasyalı çiftçinin ihtiyaç duyduğu paranın tam bin 333 katı. Don zararına bulamadıkları paranın bin 333 katını darbeye harcayanlara yazıklar olsun."
"Amasya'nın ihtiyaç duyduğu paranın bin 300 katını harcıyorlar"
Amasyalı AK Partililere söylüyorum, MHP'lilere söylüyorum, senin don zararına para bulamayanlar kendi iktidarları için memleketi strese soktukları, tartışma yarattıkları, ekonomiye zarar verdikleri sürece Amasya'nın ihtiyaç duyduğu paranın bin 300 katını harcıyorlar. Sen oy veriyorsun, destek oluyorsun. İktidara gelince sırtını dönüyorlar. Amasya'nın AK Partilisini, MHP'lisini de artık bu gaddar iktidardan uzak durmaya, kendisini düşürecek, halkın iktidarını seçmeye davet ediyorum. Amasya Osmanlı'da sağlığın başkentlerinden biri. Bu iktidar Amasya'yı unuttu. Devlet Hastanesi'nin durumu içler acısı. Yolları kötü ambulanslar zorlanıyor. Ciddi bir hastalık varsa Amasya mutlaka civar kentlere gitmek zorunda ve sizi sağlığınızdan edenler şimdi iki yıl daha istiyorlar ki yeni hastane açacağız diye. Amasya'da Yeşilırmak'la birleşen Tersakan Çayı var. Etrafını zehirliyor. Sanayi tesisleri içine zehir akıtıyor. Kanalizasyon karışıyor. Karadeniz'in en kirli çayı Amasyalıların çocukken yüzdüğü Tersakan Çayı balık tuttuğu ve tuttuğu balığı yediği çayda bugün sadece sinekler yaşayabiliyor. Yapılması gereken hiçbir şeyi yapmayanlar, Karadeniz'in en berbat çayı noktasına Tersakan Çayı'nı getirenler maalesef Amasya'ya büyük kötülük yapıyorlar. Yıl 2025 Amasya'da halen cep telefonlarının çekmediği köyler var. Kocaman Amasya'da sulama altyapısı yok. İklim krizi yüzünden Türkiye büyük bir kuraklığa doğru giderken Amasya çaresiz bırakılıyor.
Bunun için sandığın gelmesi lazım. Demokrasi sandıkta kimi istiyorsan getirdiğin istemiyorsan götürdüğün bir süreçtir. Zamanında Ekrem Başkan'ın resimlerini, ismini, sesini yasakladılar. Milletvekillerimiz gitti önce köprüden Ekrem Başkan'ın ismini yazdı. Sonra Türkiye'nin dört bir yanında Ekrem Başkan'a özgürlük sloganları atıldı. Avrupa'da, dünyada bunu gördük. Şimdi bütün Türkiye Amasya'nın dağlarında 'Ekrem İmamoğlu'na Özgürlük' yazısını görüyor. Gençlik seninle yazıyor. İmamoğlu'na özgürlük yazıyor.
"Milletten korkan, sandıktan kaçan bir iktidarla karşı karşıyayız"
Artık milletin gönlünden de gözünden de düşmüş olan bu iktidar toplumsal desteğini, meşruiyetini kaybetti. Milletten korkan, sandıktan kaçan, işçinin, emeklinin, çiftçinin, gencin karşısına çıkamayan yüzüne bakamayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Kışın sıcak salonlarda oturdu Tayyip Bey. Yaz geldi, klimalı salonlarda oturuyor. Kendi atadıklarını diziyor karşısına. Kendi konuşuyor, kendini alkışlatıyor. Siz hiç Tayyip Bey'in son yıllarda insan içine çıktığını gördünüz mü? Pazara gelebiliyorlar mı? Kahveye geliyorlar mı? Sokakta dolaşıp hatır soruyorlar mı? Dert dinliyorlar mı? Derde derman oluyorlar mı? O zaman ne işi var bunların iktidarda. Değiştirelim gitsin."
Özel, "Hükümet istifa" sloganlarının atılması üzerine, "Bu eskiden böyleydi. Ama şimdi hükümetin adı var kendi yok. İstifa ediyor edemiyor. Uygun görürse ediyor. Her şey bir kişinin ağzından çıkıyor. Her şey onun dolma kaleminden. Yani istifa edecekse hükümete gerek yok. Erdoğan istifa" ifadesini kullandı.
Özel, şunları kaydetti:
"Tayyip Bey öyle çıkıp ileri geri konuşuyorsun ya tehdit ediyorsun ya üç savcının, üç yalancı şahidin, üç hakimin arkasına sığınıp iktidarda kalmaya çalışıyorsun ya Amasya'ya don vuruyor duymuyorsun ya, emekli açlıktan sürünüyor umrunda değil ya, asgari ücretliyi duymuyorsun ya, al bunu duy; 'Erdoğan istifa.' Amasya'dan bu yükselen milletin sesidir. Biz bu Amasya'da yüzde 7 de aldık, yüzde 23 de aldık. Son seçimlerde millet takdir etti neredeyse iki kişiden birinin oyunu aldık. Belediyeyi kazandık.
"Patron millettir, millet ne derse o olur"
108 gündür arkadaşlarımız tutuklu. 19 Mart günü darbeye kalkıştılar. O gün İstanbul'u Saraçhane'ye çağırdık. Önce 100 bin, 250 bin, 500 bin gece mitinglerinde bir milyonu aştık. Maltepe'ye geçtik. Anadolu'ya geçtik. 2,2 milyonla İstanbul'dan vedalaştık. Çıktık Samsun'dan başlayarak Anadolu'yu gezmeye. Ne Yozgat bıraktık ne Van. Mersin'e de gittik Konya'ya da, Trakya'yı da dolaştık, Anadolu'yu da. Bugün geldik Amasya'ya, ama gördüğümüz şudur ki millet iradesine, seçtiğine sahip çıkıyor. Ama bir anda milli iradeyi yargı darbesiyle hapsetmeye, onu gasp etmeye çalışanlar var. Egemenlik milletindir. Amasya Tamimi'nin okunduğu yerde söylüyorum, egemenliği milletten alıp yargıya devretmek isteyenler, yargı eliyle dizayn yapmak isteyenler ve millete kafa tutmak isteyenler var. Millet diyor ki 'İstanbul'u Ekrem yönetecek.' Savcı diyor 'Olmaz'. Millet diyor ki 'Adana'yı Zeydan yönetecek.' Savcı diyor 'Olmaz.' Millet diyor 'Adıyaman'ı Abdurrahman yönetecek.' Savcı diyor 'Olmaz.' Millet diyor 'Antalya'yı Muhittin Böcek yönetecek.' Savcı diyor 'Olmaz.' Buradan o savcıya da onu atayana da, ona siyasi görevleri verene de söylüyorum, patron millettir, millet ne derse o olur."
Özel, şu ifadeleri kullandı:
"İtirafçı dedikleri iftiracı, bizim arkadaşlarımıza attığı yalanın arkasını, kenarını bile dolduramazken diğer taraftan bakın bakalım: Aziz İhsan Aktaş kimlerle çalışıyor? Yargıtay’ın işlerini o yapıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni o yapıyor, Devlet Hava Meydanları’nı, elektrik dağıtım şirketlerini, Türk Hava Yolları’nı, Pamukkale ve Uludağ Üniversitelerini, farklı illerdeki 20 şehir hastanesini, devlet hastanelerini… AK Partili Trabzon, Kocaeli, Kahramanmaraş, Ordu Büyükşehir b-Belediyeleri; Elazığ, Isparta il belediyeleri; Türkiye genelinde 40'tan fazla il belediyesi… AK Parti yönetirken Balıkesir’le Şanlıurfa’yı, şimdi de onlardan aldığımız Afyon’u, Kilis’i, Yozgat’ı, Uşak’ı… AK Parti döneminde bu adam çöplerini topluyor, hizmetinin ihalesini hep o kazanıyor. Bizimkilerden ihale aldı diye hepsini içeri atıyorlar. Ama bu kurumlardan birinin yöneticisini, AK Partili belediyelerde sormuyorlar. Bir suç makinesi üzerinden CHP'ye iftira atmak, tek suçu 31 Mart tarihinde AK Parti’yi yenmek olan arkadaşlarımızı cezalandırmak istiyorlar. Buna izin vermeyeceğiz.
Sayın Erdoğan’a söyleyeyim: aapırsan da köpürsen de, çıldırsan da, çatlasan da milletin dediği olacak. Sen gideceksin, Ekrem İmamoğlu gelecek. Bütün samimiyetimle söylüyorum, Amasya’da, kendi memleketimin insanı gibi sıcak, güzel, temiz insanların arasındayız. Bugün akşam, Muharrem’in 10'uydu, birlikte Muharrem orucumuzu açtık. Alevisiyle, Sünnisiyle pırıl pırıl, çalışkan, iyi niyetli; yüreğinde vatan, millet, bayrak ve Atatürk sevgisinden başka bir şey olmayan, inanç ve iman sahibi harikulade insanların olduğu bir kent burası. Amasya’dan, Amasyalıların gözünün içine baka baka, televizyon ekranlarından herkese söylüyorum: Tayyip Bey yüz gün önce, 'İnsan içine çıkamayacaklar, birbirlerinin yüzüne, evlatlarının, ailelerinin gözüne bakamayacaklar' demişti. Buradan açıkça ilan ediyorum: Amasya’da bugün on binler insan içine çıktılar, bu meydana geldiler.
"Biz temiziz, siz yalancısınız, iftiracısınız"
Türkiye’nin gözünün içine baka baka söylüyorum; tek bir delil yoktur, iftira çoktur, arkadaşlarımız masumdur. Tarih bizi haklı çıkaracak. Biz temiziz, siz yalancısınız, iftiracısınız. Biz sonuna kadar arkadaşlarımızın yanındayız. Şunun için söylüyorum; Türkiye bir yol ayrımındadır. Sadece muhalefet değil, tüm siyaset tehdit altındadır. Bir avuç insan bu ülkeyi vesayetle yönetmek istiyor. Devletin şerefli yargı mensuplarını, bürokratlarını, vicdan sahibi siyasetçilerini, Amasya’da hangi partiye oy verirse versin, vicdan sahibi insanları doğru yerde durmaya, bu darbeye karşı milletin iradesine sahip çıkmaya davet ediyorum.
Buradan büyük bir cesaret ve kararlılıkla şunu söylüyorum: Bugün tertemiz başkanlarımızı almışlar. Milletin rızası olmayan hiçbir düzen meşru değildir. İstanbul’da, İzmir’de, Antalya’da, Adana’da, Adıyaman’da üstümüze geliyorlar. Gelin yalanlarınızla, iftiralarınızla gelin. İntikamlarınızla, fezlekelerinizle gelin. Sabah şafak operasyonlarıyla, geceleri tutuklamalarla gelin. Gerçekleri değiştiremeyeceksiniz. Enerjimizi bitiremeyeceksiniz. Dayanışmamızı engelleyemeyeceksiniz. Çünkü davamızda haklıyız, güçlüyüz, birlikteyiz. Amasya’nın bütün demokratlarıyla, muhafazakâr demokratlarıyla, milliyetçi demokratlarıyla; Amsaya'da Alevilerle Sünnilerle biriz, birlikteyiz… Kurtuluş yok tek başına, kurtuluş yok.
Diyorlar ki 'Bu, sosyal demokratlar, bu demokratlar hakikaten değişik adamlar. Ne kadar vursak da, ne kadar küçümsemeye çalışsak da, zulmetsek de enerjileri değişmiyor. Omuz omuza, kol kola… Geliyorlar, şiir okuyorlar, şarkı söylüyorlar, halay çekiyorlar. Ama asla teslim olmuyorlar.' Evet, bu otobüs bütün Türkiye’yi geziyor, gezmeye de devam edecek. Sonuç alana dek, arkadaşlarımız kurtulana dek, memleket kurtulana dek bu otobüs durmayacak.
"Onlar kendi hırsları için bu millete cephe aldılar"
'Anadolu’ya turneye çıktınız maşallah' dediler. Evet, bu bir hisseli demokrasi kumpanyası. Gerçekten öyle. Ve burası, demokrasinin hisselere bölündüğü yer. Burası, kararın tek adamdan alınıp milletin kendisine verileceği, insanların kul olmayacağı, heba edilmeyeceği, vatandaş olarak demokrasiye sahip çıkacağı yürüyüşün başladığı, demokrasi sevdalısı Amasya’dır. Amasya’ya selam olsun...
Onlar kendi hırsları için bu millete cephe aldılar. Parti kurdular eyvallah. 23 yıl seçime girdiler, kazandılar eyvallah; başbakan oldular, bakan oldular, Meclis başkanı oldular, cumhurbaşkanı oldular. Millet oy verdi, millet saygı duydu. Biz ise 47 yıl birinci parti olamadık. 47 yıl boyunca ‘öf’ demedik. Kusuru millette, Amasya’da, Anadolu’da değil, kendimizde aradık. Gün geldi, baraj altı kaldık, ama darbeye kalkışmadık. Gün oldu, rakibimize darbe yaptılar, onlardan önce Meclise, demokrasiye sahip çıktık.
"Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi Türkiye’nin birinci partisidir"
Ama bunlar… Bırakın bizim gibi 47 yılı, seçimlere 47 ay vardı, bırakın 47 ayı, 47 gün bile katlanamadılar, tahammül edemediler, bozgun gösterdiler. Bir siyasi partinin ya da hareketin demokrat olup olmadığı, kazandığı gece değil, kaybettiği gece anlaşılır. Burada kazanınca övünen ama kaybedince millete kafa tutanlara demokrat denmez; onlara hazımsız denir. 50 sene kaybetmişiz, 50 sene 'öf' dememişiz, 50 sene kaybetmişiz ama millete bir şey dememişiz. Ama çatlasanız da patlasanız da artık millet 31 Mart'ta kararını vermiş, bugüne kadar da getirmiş. Bundan sonra da sonunu getirecek. Övünerek söylüyorum ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi Türkiye’nin birinci partisidir."
Özgür Özel, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Özel, iktidarı şu sözlerle eleştirdi:
"Şimdi, milletin 31 Mart'ta verdiği mesajı almayanlar, millet kulaklarını çektiği halde anlamayanlar, sarı kartı gördüğü halde bundan ders çıkarmayanlar hâlâ milletle uğraşıyor. Asgari ücretliler, emekliler tarihlerinin en zor dönemini yaşıyorlar. Hatırla Amasya. İnanmayan, hafızasına güvenmeyen yarım bir kuyumcuya gitsin. Ben Türkiye'nin dört bir yanında yapıyorum. Kuyumcuya sorun; hemen bakıyor bilgisayardan. 2002’de Tayyip Bey gelmeden, AK Parti gelmeden çeyrek altın kaç paraydı, en düşük emekli maaşı kaç paraydı? Bu arkadaşlar gelmeden önce en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Şu anda en düşük emekli maaşı 2,5 çeyrek altın alıyor. Güya son verdikleri zamla...Bu iktidar gelmeden önce, asgari ücret 2002 yılında 7 çeyrek altın alıyordu. Şimdi bu asgari ücret sadece 3 çeyrek altın alıyor. Her biri emeklinin cebinden ayda 6 çeyrek altın aldın. Her bir asgari ücretlinin cebinden ayda 4 çeyrek altın kayıptır.Bu çeyrek altın: Masada peynirle kayıptır, tencerede kıyma olarak kayıptır, çocuğun beslenme çantasında kayıptır, hanımın çantasında kayıptır, senin ayağına geçirdiğin ayakkabının altındaki delikte kayıptır. Birileri devri değiştirmiştir, kendi dönemlerini başlatmıştır. Şimdi devrin tersine dönme zamanıdır. Amasya’dan haykırıyoruz ki: Bakan evlatlarının devri bitecek, vatan evlatlarının devri başlayacaktır.
"Bu millet size hakkını helal etmiyor"
Buradan bütün Türkiye’ye canlı yayında çağrımdır. Ama önce bir selamlama daha. Adıyaman, Adana ve Antalya izliyordu. İstanbul’da Vatan Emniyet’in önünde de canlı yayın var. Buradan oraya bir dayanışma alkışı yollayalım. Emeklilere yüzde 16 zam. Aynı gece doğalgaza yüzde 25 zam. ÖTV yüzde 45 artacak. Ama emekliye yüzde 16 verecekler. Biz bütün taraflarla görüşerek, bütün hesapları, kitapları yaparak en düşük emekli maaşının 30 bin 205 lira olması için, asgari ücretin 30 bin 205 lira olması için, memur emeklisine de 16 bin lira seyyanen zam verilmesi için üç ayrı kanun teklifini Meclis’e sunduk. Meclis açık, Reşat vekil orada. Bütün vekillerimiz orada. Diyorlar ki ‘15’inden sonra biz gideceğiz. Tatile gideceğiz.’ Nereye gidiyorsun? Millet bu haldeyken, emekli 14 bin lirayla sürünmekteyken, asgari ücret 22 bin lira ile açlık sınırının altındayken ve memur emeklisi seyyanen zam beklerken, 600 bin kamu çalışanı çerçeve sözleşmeyi beklerken nereye gidiyorsun? ‘Denize gideceğim. Tuzlu suya gireceğim.’ Buradan AK Parti’nin, MHP’nin milletvekillerine sesleniyorum. Milletin yarası var. Milletin yarası kanıyor. Milletin yarasına merhem olmak için Meclis var. Milletin yarasına merhem olmayanlar, yaraya tuz basanlar, tuzlu suya gidip giremezler. Bu millet size hakkını helal etmiyor.
''Emekliye verdikleri zammın 150 katını darbe için yaktılar''
Bir darbe yaptılar. Biraz önce söyledim, 150 milyar dolar; 6 trilyon lira. ‘Asgari ücret 30 bin lira olsun’ diyorum. ‘Kaynak yok’ diyorlar. Darbeye harcadıkları para gerekli işveren desteğinin tam 120 katı. Yani biz ‘Asgari ücret artsın’ diyoruz ya, şu çay ocağında, yanındaki reklamcıda, yanındaki esnafta, büfede çalışan arkadaşa ‘22 bin lira değil de 30 bin lira versin’ diyoruz. Ama bu esnafa yük olmasın diye ‘6 bin 500 lira işveren desteği verelim’ diyoruz. İşte bu işveren desteklerinin toplamının tam 120 katını darbe için yaktılar. Emekliye verdikleri zammın 150 katını darbe için yaktılar. Çiftçiye verdikleri 5 yıllık, 1 de değil; 5 yıllık desteğin 17 katını darbe için yaktılar. 6 Şubat’ta deprem oldu. ‘Asrın felaketi’ dediler, 100 milyara mal oldu. 1,5 katını, 150 milyar doları darbe için yaktılar. Bunun için artık ‘Para yok’ diyene ‘Karnımız tok bu yalanlara’ diyeceğiz. Bu para ile 86 milyonun, hepimizin cebinden 70’er bin lira çaldılar. Hepimizden 10’ar çeyrek altın aldılar. Millet bu parayı alamadığı zamla, iğneden ipliğe gelen zamla, doğalgaza, benzine, akaryakıta gelen zamlarla ödüyor. Bu para ile işsize iş, aşsıza aş bulunabilir. Bu para ile Türkiye ayağa kaldırılabilir. 13 milyon işsize 40’ar bin lira maaş bağlanabilir. 6 milyon yoksul aileye 83’er bin lira maaş bağlanabilir. 2,3 milyon çiftçinin bankalara tüm borçları kapanabilir. Aynı anda 1,7 milyon üniversite öğrencisine 3 bin değil, 83 bin lira para verilebilir, ailesine bile bakması sağlanabilir. Böyle büyük bir parayı darbeye harcayıp, vatandaşa bulamayanlar ama işlerine geldiğinde zevk içinde, sefa içinde, keyif içinde yaşayanlar var.
"AK Parti’den kurtulmanın zamanı geldi, çoktan geçiyor"
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nın emrinde dünyanın en pahalı iki tane limuzin Mercedes’i var. Bin 500 odalı sarayda saniyede bir asgari ücret parası harcıyorlar. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nın emrinde 14 uçak var. Bir tanesi uçan saray. Dünyanın en lüks uçağı. Yedi tane var, biri bunda. Ama ne yok? Yangın söndürme uçağı yok. Canım Ege’nin, vatanın dört bir tarafının ormanları cayır cayır yanarken uçak yetmiyor, helikopter yetmiyor, ekipman yetmiyor, Orman Genel Müdürlüğü’nün kahraman çalışanlarının sayısı yetmiyor. Ormanlar cayır cayır yanıyor. Ormandaki canlar yanıyor. Ama AK Parti sadece seyrediyor. AK Parti döneminde orman yangınları son 10 yılın ortalamasının bile bugün iki kat üzerine çıktı. AK Parti’nin varlığı ne kadınlara, ne çocuklara, ne işsizlere, ne gençlere, ne emekliye, ne asgari ücretliye, ne ormana, ne ormanda yaşayan canlılara iyi gelmiyor. AK Parti’den kurtulmanın zamanı geldi, çoktan geçiyor. Çoktan geçiyor.
"AK Parti aşırı kibrin partisidir"
Değerli Amasyalılar bir zamanlar bu topraklarda devlet milletin eviydi. Ve devlet millet içindi. Mahkemeler millet adına karar verir, okullar çocuklara karınca kararınca ama eşit hizmet sunardı. Hastanenin kapıları herkese eşit açıktı. Birilerine özel hastanelere daha iyi tedaviler, birilerine aylar sonrasına randevular yoktur. O evin anahtarlarını aldılar, çaldılar. Millete bu kapıları kapattılar. 86 milyon bir avuç insanın ihtirasına teslim edilmiş durumda. Devletin kurumları artık millete değil, bir partiye, o partinin seçkinlerine, onun torpillilerine çalışıyor. Gençler okuyorlar, ama torpil yoksa maalesef mülakatları geçemiyorlar. Artık gençler ‘Ben çalışırsam, istediğim okula giderim, istediğim mesleği yaparım’ değil, ‘Eğer bir tanıdık bulursak bir yerlere gelebiliriz’ diyorlar. Artık AK Parti milletten ayrı bir zümrenin partisidir. Artık AK Parti devleti ele geçirmiş kibirlilerin partisidir. AK Parti aşırı kibrin partisidir. Tarlada ter döken çiftçinin, okulda dirsek çürüten öğrencinin, cefakar anaların, babaların, devletin millete kapattığı kapıların ardında kalmasına izin vermeyeceğiz. Cumhuriyet'in tohumlarının atıldığı bu topraklarda tekrar devleti milletin yapmak için bir yürüyüşe var mısınız? Var mısınız? Hazır mısınız? Kurdukları bu kirli düzen artık çatırdıyor. Bakmayın kibirlerine, bakmayın asıp kestiklerine. Bakmayın tehditlerine, korkuyorlar. Artık bu bir avucun peşinden millet gitmiyor. Millet onların peşinde değil, millet nerede? İşte burada. Millet burada, Amasya burada. Gecenin bir vaktinde Amasya, umudun yanında. Artık o eski siyaset bitti. Artık bundan sonra milletin sesini duyanın geleceği, sesini duymayanın gideceği bir düzen var.
''3 Kasım’da gelenler, 2 Kasım’da gidecekler''
Bugün Erdoğan uçakta gelirken, günlerdir televizyonlar gösteriyor ya ve Cumhuriyet Halk Partisi birinci parti. Anketlerde önde, farkı açıyor. AK Parti 30’un altına gitmiş, CHP 40’a tırmanıyor. Kimi 40 bulmuş, kimi 36. Ama Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi. İşte bunu hazmedemeyince kendine soru sordurmuş, cevaplıyor: ‘Onlar kadar biz de anket yaptırıyoruz. CHP birinci değil, eşitiz. Hatta öndeyiz’ diyor. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum. Amasya’dan sesleniyorum. Sen birinci parti olsan takla ata ata, parende ata ata sandığa gidersin. Hodri meydan, hodri meydan. Ey Erdoğan, 2 Kasım Pazar, eğer anketine güveniyorsan, kendine güveniyorsan, partine güveniyorsan hodri meydan. 2 Kasım Pazar getir sandığı, al boyunun ölçüsünü. Erdoğan kaçma, sandıktan kaçma, milletten kaçma, seçimden kaçma. Ben partime güveniyorum. Ben milletime güveniyorum. Ben adayıma, Ekrem İmamoğlu’na güveniyorum. Hodri meydan, hodri meydan, hodri meydan. Buradan Erdoğan’a bir seslenelim mi? Ey Erdoğan, ben milletim, ben milli iradeyim. Ben ne dersem o olur. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. 3 Kasım’da gelenler, 2 Kasım’da gidecekler. Milletin yüzü gülecek. Bunu Amasya’dan bütün Türkiye’ye haykırıyoruz. 2 Kasım Pazar Türkiye’nin kurtuluş günüdür. Bu güzel kentin güzel insanları, iki dağın arasında, Osmanlı’dan kalma kadim medeniyetin güzel, çalışkan insanları. Atatürk’e ev sahipliği yapan, Milli Mücadele’nin ilk durağı, Cumhuriyet’in kuruluş kodlarının temellerinin atıldığı bu güzel memleket, yeniden yüzyıl sonra, yeni bir yürüyüşe var mısınız? Hep beraber iktidara yürümeye var mısınız? Hep beraber Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini iktidar yapmaya var mısınız? Bu yolu birlikte yürümeye var mısınız? O zaman yürüyelim arkadaşlar, yürüyelim.''
(ANKA)