İhtiyaçlar karşısında, bir mutfakta, çalışma masasında ya da kapı kapı dolaşılan çarşı pazarda bulunan çarelerle her bir anne, önce çocuklarının yüzünü güldürdü. Elde ettikleri mutluluğun başka anneler tarafından da yaşanmasını isteyenler arasından yollarına devam edenler çıktı. Gayretler yine aynı samimiyetle ortaya kondu. İlk olarak kendi çocuklarına iyi gelen uğraşları, bu kez binlerce, yüzbinlerce çocuğun derdine derman oldu. Bugün etrafımızda, kalpten gelen girişimleriyle başarıya ulaşan çok sayıda iş kadınının varlığı hepimize iyi geliyor.
Türkan Doğal Ürünler
DEPREMDE KADINLARLA KENETLENDİ
Üç çocuğunun okul masrafları Türkan Doğal Ürünleri yarattı
Hatay Samandağlı Türkan Şeb, tarım işçiliği, gündelikçilik gibi uğraşlarla eşi ile birlikte aile geçimlerini sağlıyordu. Türkan Şeb, birbiri ardına doğan üç yavrusundan sonra mutfakta geçirdiği vakitlerin ve hazırladığı lezzetlere yönelik çevresinden aldığı iltifatların arttığını gözlemlediğinde kendisine yeni hedefler belirledi. Büyüklerinden öğrendiği memleketinin eşsiz yemeklerini ve kahvaltılıklarını tek başına hazırlayarak, çevresinde satmaya başları. Gördüğü ilgiden fazlası ile memnun kaldı. Çocuklarının okul dönemlerinde artan ihtiyaçlarla birlikte Hatay lezzetlerine yönelik uğraşlarında mesaisini artırdı. Üç çocuğunu da üniversitede okuttu.
6 Şubat depremlerinin ardından yaşanan afet günlerinde Hatay Samandağ’da en büyük zorluklardan biri de geçim meselesi oldu. Türkan Şeb, mutfak uğraşını çocuklarının da teşvikiyle daha profesyonel bir düzeye taşımak istedi. Ankara Kadın Girişimciler Derneği’nden girişimcilik eğitimleri aldı. Satın alma, pazarlama, üretimde metodlar öğrendi. Türkan Doğal Ürünler adını verdiği işletmesinde, yöre kadınlarından destekler almaya, üretimi birlikte yapmaya başladı. Küçük kızı Yasenya Şeb’in destekleri ve sosyal medya katkılarıyla daha farklı coğrafyalardan müşteriler edindi. Ramazan kolileri oluşturdu. En son İstanbul Avantgarde Urban Hotel Levent yönetimi Hatay’ın sarmalarından, mezelerine, reçellerine uzanan geniş alanda Türkan Doğal Ürünler’den ürün tedarik etti.
Bu arada rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra İstanbul’da yaşamaya başlayan Yasenya Şeb, ağabeyi Kemal Şeb ve ablası Birsen Karaaslan’ın üniversite eğitimlerine kadar annesinin girişimlerinin desteklerini gördüklerini söyleyerek, “Depremin ardından ise o yaşamla adaptasyon süreçlerinde adeta ailemizin kurtuluş sahası oldu. Şimdi internet Türkan Doğal Ürünler’in internet üzerinden satışları devam ediyor. Annemle birlikte yöre kadınlarının, annelerinin üretimde birlikte olmaları, güç birliği yaratıyor, yöre insanının, kadınının kendine güveni artıyor” diye konuştu.
ChildGen
OYUN HAMURUNDA MARKALAŞTI
Güvenilir oyun hamurunu, çocuklara ve Söke Un’a sevdirdi
Yüksek mimar olan Childgen Play Dough’un Kurucusu ve CEO’su Buse Öngen, kızının 18 aylıkken oyun hamuruna yüksek alerjik reaksiyon göstermesi üzerine kolları sıvadı. Piyasada doğal oyun hamuru eksikliğini gören Öngen, gıda ürünleriyle katkı maddesi içermeyen ürün yapımına soyundu. Öngen, önce kızının, ardından kızının arkadaşlarının beğenisini kazanmasının verdiği enerjiyle bu kez ürünlerini tüm çocukların hizmetine sunmaya karar verdi.
ChildGen markası doğdu
ChildGen hamurları hem tamamen gıda ürünlerinden oluşması hem de gluten dışında hiçbir alerjik madde içermemesinden dolayı annelerin gözdesi haline geldi. ChildGen, yurtdışında popüler olan doğal oyun hamurlarına örnek olarak Türkiye’de ilk defa CE belgesi alan ve belki de dünyada ilk gıda güvenlik belgeli oyun hamuru markası olarak da günden güne büyümeye devam ediyor. Çocukların hayal güçlerini geliştiren oyun hamuru, özellikle erken yaş gelişiminde çok etkili. ChildGen’in ürünleri yalnızca gıda sınıfı malzemelerle üretiliyor ve içeriğinde ise Türkiye’nin en köklü un markalarından biri olan Söke Un tercih ediliyor. Aynı zamanda Söke, 29 Mart 2023 tarihinde kadın girişimiyle kurulan ChildGen’in yüzde 60’ını bünyesine kattı. Böylece bir annenin ihtiyacından doğan yolculuk, bugün birçok annenin güvenli tercih ettiği bir girişim hikayesi oldu.
Oyun hamurları motor gelişimini destekliyor
Kendi mutfağında başlayan bu üretim sürecinin, zamanla büyüyerek bir markanın doğuşuna dönüştüğünü dile getiren Öngen, “Avrupa ve Amerika başta olmak üzere 20’den fazla ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Doğal içeriklerimiz ve güvenli üretim anlayışımızla kısa sürede global ölçekte güven kazandık. Birlikte sürekli yeni renkler, dokular ve kokular keşfederek dünya çapındaki çocuklara heyecan verici oyun hamuru deneyimi sunuyoruz. ChildGen Play Dough’da oyun yoluyla çocuk gelişimini desteklemenin önemini anlıyoruz” dedi.
BEE’O Propolis
7 KAT KATMA DEĞER YARATTI
Arının iyileştirme gücünü keşfetti, en büyük pazarı Amerika oldu
Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı’nın geliştirdiği sözleşmeli arıcılık faaliyetiyle 5 bin arıcıdan hizmet alıyor. 550 bin arı kovanı, 10 bin500 metrekarelik modernn tesisi ve 190'ı aşkın çalışanıyla Türkiye’nin en büyük yerli propolis, arısütü, polen, arı ekmeği ve ham bal üreticisi olarak faaliyet yürütüyor.
Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı, oğlunun bağışıklık sorununa çözüm bulabilmek için yola koyulduğunda, bir girişimci olacağına, yüzde 55’i ABD’ye gerçekleşen yıllık 10 milyon doların üzerinde ihracata imza atacağına ilişkin bir hayal kurmuş muydu acaba?
Yüksek Gıda Mühendisi Aslı Elif Tanuğur Samancı, oğlunun bağışıklık sorununa yönelik çalışmalarında arının bal dışındaki ürünlerinin mucizevi iyileştirici yönlerine odaklandı. Propolis ile başlayan yolculuk doğanın en görkemli ustalarından olan arıların ortaya çıkardığı ürünlere ilişkin çok önemli keşifler ortaya koymasına vesile oldu Samancı’nın.
Propolis ve arı sütünden elde edilen ürünleri, önce ilk çocuğunun, ardından ikinci çocuğunun ihtiyaçlarını giderdi. Bu alandaki çalışmalarını geliştiren Samancı, girişimcilik için kollarını sıvadığında yıl 2013’tü.
Uğraşlarında en yakın destekçisi, kendisi gibi yüksek gıda mühendisi eşi Taylan Samancı ve üniversiteden hocası Dilek Boyacıoğlu ile birlikte İTÜ ARI Teknokent kurdukları BEE’O Propolis firması kısa süre içerisinde bilimsel temelli sağlam adımlar attı. Uluslararası pazarlama alanında İTÜ ARI Teknokent’te 6 aylık bir eğitim programına katılan şirket yönetimi, 18 katılımcı şirket içinde, programın devamı niteliğinde ABD’ye giden 8 şirket arasında yer aldı. 2 aya yakın iki ayrı iyalette süren programın ardından Türkiye’ye siparişle dönen tek şirket olur, hem de 3 ayrı yerden alınan siparişle.
Eğitim programının hemen ardından 5 ve 10 yıllık büyüme planları yapılır. Çok kapsamlı büyüme planında görülür ki hedeflere varmak için start up’larına bir yatırım almaları gerekmektedir. Yine eğitimden aldıkları bilgilere dayanarak 5 dakikalık sunumla arayışa girilir. Uluslararası nitelikte bir fondan alınan yatırım ile yola güçlü adımlarla devam edilir.
BEE’O Propolis Kurucu Başkanı Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı, 2016’da ikinci şirketlerini ABD’de kurduklarını belirterek, Hollanda ve İngiltere’deki depoları ile birlikte şirketlerinin 10 yıllık hedeflerine ulaştığını kaydetti. 170 kişilik bir aile olduklarını, 37 kişiden oluşan Ar-Ge Merkezleri ile en önemli sertifikaların alındığı 4 ayrı kategoride üretim yaptıklarını dile getiren Samancı, “Üretimizin yüzde 65’ini ihracattan elde ediyoruz. Amacımız bu oranı yüzde 80’e çıkarmak. ABD’de de bir üretim hub’ı kurmak istiyoruz. Tabi ki üretim merkezimiz, tüm tedarikçilerimiz, çiftçilerimiz ve formüllerimiz Türkiye’de olmaya devam edecek” diyor.
Tanuğur, bal veya propolis olarak satılabilecek ürünü, katma değerli hale getirerek 7 kat daha yüksek birim fiyatına ihracata yönlendirdiklerini dile getiriyor.
Aşçı Anne
AŞÇI ANNE GİRİŞİMCİ
Bebeği için ürettiği kurabiyeleri 81 ilde satışa sunuyor
Bebeği için ürettiği ek gıda ürünlerinin sosyal medyada ilgi görmesiyle birlikte ‘Aşçı Anne’ markasını kuran Çiğdem Ardıç, yurt dışına satış yapmak ve bir dünya markası olmak istediklerini dile getirdi.
Bebeği ek gıdaya başladığı dönemde market raflarındaki ürünleri inceleyen Çiğdem Ardıç, birçoğunun içeriğinde şeker olduğunu görünce almaktan vazgeçti. Kimyager olmasının da verdiği araştırmacı yönüyle mutfağa girdi ve bebeğinin ek gıda yiyeceklerini kendi yaptı. Önce sosyal medya hesabından tarifleri paylaşan Ardıç, ‘bizim için de yapın’ mesajlarına duyarsız kalamadı ve üretime geçti. Bugün 81 ile bebek ek gıda ürünleri yollayan Aşçı Anne markasının kurucusu Çiğdem Ardıç, üretim tesisi kurmadan önce çok zorluklar yaşadığını bu yaptığı girişime inandığı ve pes etmediğini ifade ederek şunları söyledi: “Bebeğime içinde şeker ve glikoz şurubu olan ek gıdaları veremezdim, mutfağa girdim ve kendim yaptım. Ürünlerin hem sağlıklı hem de lezzetli olması için de kimyager yönümü kullandım. Uzun süre formüller çalıştım. Sonra bu bilgileri diğer annelerle de paylaşmak için sosyal medya hesabımı açtım. Burada beklediğimizden de hızlı büyüdük. Özellikle şekersiz bebe bisküvisi tarifi çok ilgi gördü. Zaman içinde çalışan annelerden ‘siz üretin’ talebi geldi. O güne kadar aklımda üretim fikri yoktu.”
Tek tek kendi paketledi
“Maddi olarak zor bir dönemdeydik. Hiç sermayemiz yoktu, hatta malzeme almak için evdeki bazı eşyaları 2. el platformlarda sattım. Ama bu fikre öyle inandım ki yılmadım. Evde ürettiklerimi ödeme dahi beklemeden talep edenlere yolladım. Bu dönem satıştan çok memnuniyet testi gibi oldu. Daha sonra 2018’de babamın desteği ile ilk imalathanemizi kurduk. Tesisin ilk yılları da heyecanlı ve bir o kadar da zor geçti. Makine olmadığı için her bir bisküviyi tek tek kalıptan çıkararak paketledim”
Haftalık 2 ton un-irmik işleniyor
2020 yılında ise üretimi hızlandıracak önemli adım atılmış. Pandemiye rağmen Almanya’dan makine getirdiklerini belirten Ardıç o günleri şöyle anlattı: “3. çocuğum doğduğu için evde olduğum bir gün eşimden video geldi. Hamuru makineye veriyorlar ve bisküviler banttan akıyor. O anı hiç unutmam. Saatlerce ağladım. Yıllar süren emeğin karşılığıydı o anlar. Tek çeşit bebe bisküvisiyle başladığımız bu yolda, önce bisküvi çeşitlerini geliştirdik. Alerjik bebekleri düşünerek alerjik bebe bisküvisi ürettik. 2019 yılında makarna makinesi alarak, sebzeli keçi sütlü 20’nin üzerinde makarna çeşidi imal ettik. 2020 yılında bebekler için pankek, ekmek, muhallebi karışımları geliştirdik. 2021 yılında kavanoz mama ve çeşitlerini geliştirdik. 2022 yılında şekersiz katkısız sağlıklı içerikli vegan kahvaltılık gevrek ürettik.”
Minicuuk
KADIN İSTİHDAMINI DA DESTEKLEDİ
Bebeğinin diş çıkarma döneminde girişimci oldu
Diş çıkarma döneminde bebeğine istediği kalitede ürün temin etmekte zorlanan Büşra Becer, yarattığı 'minicuuk' markasıyla binlerce annenin yüzünü güldürüyor. Becer, yanı sıra kadınlardan oluşan ekibiyle istihdama da katkı sunuyor.
Bebeğinin diş çıkarma döneminde ihtiyaç duyduğu kaliteli ürünlere ulaşamayan Büşra Becer, kendi markasını kurmaya karar verdi. Annelerin bebekleri için özel üretilmiş ürünleri tercih ettiğine dikkat çeken Büşra Becer, "minicuuk" markasının bu istekle ortaya çıktığını söyledi. Çevresindeki yetenekli ev kadınlarının üretimi olan ürünlere yöneldiğini ifade eden Büşra Becer, önce bu ürünleri çevresine önerdiğini daha sonra da "minicuuk" markası adı altında, sosyal hesaplarından satışa başladığını anlattı. Kısa sürede 5 ev hanımını himayesine aldığını da söyleyen Becer hem sosyal sorumluluk yapıyor hem de bebek ve çocuk ürünlerinde butik bir marka olarak hizmet veriyor.
Öncelikle el yapımı diş kaşıyıcılar üretmeye başlayan Becer ve ekibi, şimdilerde bebek odası aksesuarları adına değişik ürünler de üretiyor. Ürünlerdeki en önemli noktanın kullanılan malzeme kalitesi olduğunu söyleyen Becer, “Ürünlerimizin diğer bir özelliği de temizleme kolaylığı. Böylelikle uzun ömürlü kullanım sağlıyoruz” diye konuştu.
Ürün çeşitliliğini artırmayı hedefliyor
İlk başta sosyal sorumluluk anlayışıyla çıktıkları bu yola yeni büyüme adımlarıyla devam edeceklerini söyleyen Becer, şöyle devam etti: “Ev hanımlarımıza iş fırsatı sunmaktan büyük keyif alıyoruz. Müşterilerimizle adeta dost olduk. Uzun süre mesajlaşıp ürünlerin renklerine kadar beraber karar veriyoruz. Bu samimiyeti bozmayacak kadar büyüme planlarımız var.”
Mon Coeur
'KALBİNDEN' GELEN MARKA
Çocukları için çevre dostu ürünler geliştirdi
Emisyonları sınırlama teknolojilerini malzeme bilimindeki en son sorun çözme yeniliklerini kapsayan uygulamalarla harmanlayan Mon Coeur, çocuk giyiminde sürdürülebilirliği ön plana aldı. Çevre dostu bir çocuk yaşam tarzı markası olan Mon Coeur’un hedefi ebeveynlerin kendileri ve çocukları için daha iyi bir satın alma seçimi yaptığı bir marka olarak tanınmak.
Geri ve ileri dönüştürülmüş ipliklerle üretilen yüzde 100 sürdürülebilir bebek ve çocuk kıyafetleri markası Mon Coeur’ün kurucusu Louise Ulukaya, herkesin yakından tanıdığı ABD’nin önde gelen girişimcilerinden, yoğurt markası Chobani’nin kurucusu Hamdi Ulukaya’nın da eşi. Louise, maddi hiçbir kar gütmeden sadece çocuğunun ihtiyaçlarından yola çıkarak Mon Coeur’ü kurmak istedi. Çünkü oğlu için istediği tasarımda, doğa dostu, sürdürülebilir kriterlere uygun kıyafetler bulamıyordu. Kendisi üretmeye karar verdi. Sürdürülebilir moda hızlı büyüyor, müşteri talebi artıyordu. Diğer tarafta, global karbon üretiminin yüzde 10 gibi önemli bölümü moda sektöründen kaynaklanıyordu. Bu da önemli bir itici güç oluşturuyordu. Bu ailede ikinci bir girişimin yolunu açtı. Louise, kendi markasını kurarken kendi finansmanını kendisi sağlamış, hatta en başlarda eşi Hamdi Ulukaya’yı yaptığı işe pek de inandıramamış. Üç yıl süren sürdürülebilir teknolojiyi uygulama konusundaki araştırmalar, deneme-yanılmalar sonrasında Mon Coeur’ü 2020 yılında hayata geçirmiş.
Mon Coeur’de şu anda dünya çapında 25 ülkede 150 mağazada satıldığı bilgisini veren Mon Coeur’un Kurucusu Louise Ulukaya, ürünlerini satan perakendecilerin de online kanallarında daha iyi performans gösterdiğini gördüklerini dile getirdi. Ulukaya, “Bence online’dan satın almak çok daha kolay; iade etmek, değiştirmek de giderek kolaylaştı. Biz, ulaşılabilir, sürdürülebilir bir çocuk yaşam stili markası olarak her yerde, her ülkede olmak istiyoruz” dedi.
Sürdürülebilir kıyafetler üzerinde çalıştı
Babasıyla kardeşinin de restoran işinde olması nedeniyle restorancılıkla büyüdüğünü ve yatkın olduğunu ifade eden Ulukaya, “Babam ve erkek kardeşim hem eğitim almışlardı hem de şef olarak çalışıyorlardı. Markamın ilk fikri oğlum Miran için gerçekten sürdürülebilir, organik ürünler ararken doğdu. Oğluma giydirebileceğim ürünlerin benim için 3 koşulu karşılaması gerekiyordu. Birincisi, yeni bir anne olduğum için, tasarım olarak tatlı, şirin görünmeliydi. İkincisi rahat olmalıydı. Üçüncüsü de gerçek anlamda sürdürülebilir kıyafet özelliği taşımasıydı. Ne yazık ki, bu 3 gerekliliği karşılayan bir marka bulamadım. Bahsettiğim bu 3 değerden vazgeçmeden çocuklar ve bebekler için şık görünen, çok rahat ve sürdürülebilir kıyafetleri nasıl yapabileceğim üzerine çalışmaya başladım” şeklinde konuştu.
Kumaşların Portekiz’de üretildiğine dikkat çeken Ulukaya, “Markam için ön çalışma yapmam 3 yıl sürdü. İlk sorun sürdürülebilir kumaş kaynağı bulmak oldu. Geri dönüştürülmüş pamuktan ve ileri dönüştürülmüş kumaşlardan elde edilen kendi ipliğimizi üretmemize yardımcı olacak doğru ortağı bulmamız gerekiyordu. Markamdaki ürünleri tamamen geri dönüştürülmüş malzemelerden yapmak istedim. Birçok marka yüzde 5-10 oranda geri dönüştürülmüş malzemeden yapar. Biz yüzde 100’ü hedefledik. Şimdi Portekiz’de, Avrupa kumaşlarından üretiliyor. Bebek-çocuk kıyafetleri çok kez giyildiği ve çok yıkandığı için, tamamen geri dönüştürülmüş malzemeden üretmek oldukça zor. Sertifika almamız için de çok fazla test yapmamız gerekiyordu. Dolayısıyla, markanın piyasaya sürülebilmesi ve tüm sertifikaları alabilmesi tam 3 yılımı aldı” diye konuştu.
KidZee
PİJAMA ÜRÜNÜ 200 TESTTEN GEÇTİ
Bebeklerin battaniyesiz uyumalarına çözüm sundu
Çocukları için en iyisini isteyen ebeveynlerin beklentileri, KidZee’nin ilham veren yolculuğuna da ışık tuttu. Girişimci bir annenin hayaliyle başlayan serüven, ebeveynlerin ve miniklerin ihtiyaçlarına göre şekillenerek büyüdü. KidZee’nin ortaya çıkışı kendi deneyimlerine dayanıyor. KidZee’nin Kurucusu Gökçe Tanış, çocuğunun üşüdü mü, terledi mi veya oda sıcak mı gibi kaygıları yaşaması nedeniyle kızı Ela’yı kangurusunda taşıyarak bütün kumaşçıları ve firmaları gezerek, yeni bir ürün yaratmayı hayal etti. Miniklerin battaniyesiz uyumasını sağlayan KidZee ürününü ortaya koyan Tanış, önce kendi ihtiyaçlarını giderdi, ardından gereksinim duyan ailelere ulaşmayı hedefine koydu. Girişimci bir annenin çocuğu için en iyisini istemesiyle ortaya çıkan bu ürünler, bebeklerin gelişim süreçlerine uygun özellikler taşıyor. İki yöne esneyebilen uyku tulumu ve pijama takımları, çocukların özgürce hareket etmesini destekliyor. Doğal kumaşlardan üretilen bebek uyku tulumu ve çocuk pijama takımı, miniklerin hassas cildine de uyum sağlıyor.
Çevresinde kadın girişimcilere desteklerini sunanlar sayesinde KidZee serüveninin başladığını dile getiren Tanış, “KidZee’nin satışa sunduğu çocuk pijama takımı ve uyku tulumlarının İngiltere’den TOG sertifikası alabilmesi için 200 ayrı testten geçmesi gerekiyordu. Ayrıca çocuklar için en doğru kumaşı ve tasarımı bulmak da son derece önemliydi” dedi.
4 ülkeye ihracat yapıyor
Gökçe Tanış, ülke sınırlarını aşmış bir marka haline gelen KidZee’nin ihracat sürecini şu sözlerle anlattı: “Türkiye’den aldığımız ham maddelerle yerli üretim yapıyoruz. Biz şu anda Amerika, Dubai, İngiltere ve Katar’a ihracat gerçekleştiriyoruz. Şu an 4 farklı ülkeye ürün satışı yapan KidZee, her geçen gün hızla büyümeye devam ediyor. Mevcut ihracat faaliyetlerinin ileride daha geniş sınırlara ulaşacağını söylemek de mümkün. Böylece KidZee, dünyanın dört bir yanındaki ebeveynlere güven, miniklere ise huzur sağlayan bir marka hâline gelmiş olacak.”
Neko
18 ÜLKEYE İHRACAT
Çocuk giyiminde kendi markasıyla üretime uzandı
İlk çocuğu Tuna doğduktan sonra sağlıklı giyim ürünlerine ihtiyacı önce kendinde, sonra çevresinde gören Hülya Cinsçiçekçi, kurduğu ‘Tuniko’ adlı siteyle önce e-ticarete atılıyor. İkinci çocuğunu dünyaya getirmesinden sonra da bir taraftan ürün gamını genişletiyor, diğer yandan yurt dışı marka temsilciliği aldığı gibi üretim de soyunuyor.
Cinsçiçekçi, ABD’li babywearing markası Boba’nın Türkiye distribütörlüğünü almasının yanı sıra yarattığı Neko markalı “Made in Turkey” logosuyla 18 ülkeye ihracat yapıyor. Cinsçiçekçi, Türkiye’de küçük bir girişim olarak başlayan işletmesi ile doğrudan ve dolaylı yüzlerce kişiye istihdam yaratıyor, hayatlara dokunuyor. İletişim Fakültesi-Gazetecilik bölümünü bitiren Hülya Cinsçiçekçi, bir süre çeşitli TV’lerde dış haber muhabirliği yaptıktan sonra eşiyle İzmir'e yerleşme kararı almış. İzmir'de ilk çocuğunu dünyaya getiren Hülya Cinsçiçekçi, doğumundan sonra başladığı e-ticaret sektöründe hızlı yol almasını aldığı eğitimlere de borçlu. Cinsçiçekçi, faaliyetleri hakkında şu bilgileri verdi:
“Önce bir süre ithalat-ihracat sektöründe çalışıp gümrük ve muhasebe bilgisi edindim. İlk bebeğimden sonra sabah 9 - akşam 18 iş yapmak çok zordu. Oğlum 1 yaşındayken tekstilci bir arkadaşımdan ihraç fazlası anne-bebek ürünleri tedarik etmesini istedim. Bloğum sayesinde zaten güzel bir anne çevrem vardı ve tamamen blog üzerinden satış yapmaya başladım. Sonra sitemi devreye aldım. Türkiye, tekstilde gerçekten çok çok iyi. Yabancı markaları da çok iyi biliyoruz ve aramızdaki kalite farkı inanın fersah fersah. İlk yıllarda fason ürettirdiğim ürünleri yaklaşık 8 yıldır kendi bünyemdeki atölyede üretiyorum. Böylece üretim sürecinin başından sonuna kaliteyi yakalayıp tüm ipleri elimde tutmuş oluyorum”.