CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu'nun çalışmalarını koordine etmek amacıyla Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi'nin açılışını gerçekleştirdi.
Özel, ofis önünde toplanan kalabalığa parti otobüsü üzerinden hitap etti.
Özel, konuşmasında şunları kaydetti:
"Bu bina 1978'de Genel Başkanımız Bülent Ecevit tarafından açıldı. 6'ncı Genel Merkezimiz burası. Geçen hafta göz yaşlarıyla uğurladığımız Altan Öymen'in genel başkanlık yaptığı, biraz önce sevgiyle selamladığınız Hikmet Çetin'in genel başkanlık yaptığı, Türkiye'de sol bölündü umutsuzluğunu ortadan kaldıran SHP-CHP genel merkezlerinin bir araya geldiği, Sayın Karayalçın ile Sayın Baykal'ın partilerimizi birleştirdiği birleşmenin genel merkezi burası. Önünde Bülent Ecevit'in Karaoğlan'ın Kıbrıs Fatihi'nin ve partimizin yürütmede en yüksek noktaya gelen son siyasetçisinin heykelinin dimdik durduğu, bugün yeni bir başlangıçla partimizin yeniden iktidara yürüyeceği ve bu ofisin açılmasıyla birlikte iktidar yürüyüşünde adımların sıklaşacağı, hızlanacağı, adımlara adımların katılacağı, omuzların omuzlara değeceği bir büyük yürüyüşü yine buradan bu güzel mekandan başlatıyoruz. Bir darbenin izlerini taşıyan, darbecilerin elimizden aldığı, kapattığı, DGM yaptığı, çok sayıda yoldaşımızın sorgulandığı bu binayı yıllar sonra büyük mücadelelerle aldık. Bir darbeye yenilmeyen, ezilmeyen ve oradan dimdik çıkan bu bina, şimdi bir başka darbeye, 19 Mart darbesine yenilmeyenlerin, o darbeye teslim olmayanların, direnenlerin mücadelesinin simge mekanı olacaktır.
"Aday Ofisimiz bir partiye ait değil"
23 Mart günü 2 milyonu parti üyemiz, 15,5 milyon kişinin sandıklara koşmasıyla, iki elinde iki bastonuyla ninemin merdivenleri tırmanmasıyla, karnında 3 aylık yavrusuyla, o yavrunun geleceğini o dayanışma sandığında arayanlarla 23 Mart günü yeni bir yürüyüş başladı. O güne kadar CHP'nin belediye başkanı olan, bir evladı olan, önümüzdeki seçimlerde cumhurbaşkanı adaylığı için yaptığımız ön seçime aday adayı olan, o gün sandıklardan 15,5 milyon kişinin desteğiyle cumhurbaşkanı adayımız olarak çıkan Ekrem İmamoğlu, artık bir partinin değil, milletin adayıdır, Türkiye'nin adayıdır. O yüzden Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisimiz bir partiye ait değildir. Elbette mekan Cumhuriyet Halk Partisi'nindir. Türkiye'nin bütün demokratlarının, sosyal demokratların, muhafazakar demokratların, milliyetçi demokratların, liberal demokratların, Kürt demokratların, sosyalist demokratların hep birlikte birleştiği yer baba evidir. Bu baba evi bir partiye ait değildir. Evet bizler baba evinin bacası tütsün diye odun çekenleriz. Ama baba evi Türkiye'nin tümüne aittir çünkü tapusunda ne Özgür Özel yazar, ne bir başkasının adı. Baba evinin tapusu bir kişiye kayıtlıdır o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Ofisi, Genel Merkez'den ayırdık. Buranın kapısı ardına kadar herkese açık. Fikri olana, derdi olana, önerisi olana, enerjisi olana açık. Burası 100 yıl sonra Gazi'nin partisinin bir kez daha iktidara yürüyüşünün iktidarı devralışının bir kez daha mağdurların mazlumların yüzünü güldürüşünün, açlığı bir daha yenmesinin, yoksulluğun sırtını yere getirmesinin, yeni istihdamlar, fabrikalar, iş alanları kurmasının, işsizliği ortadan kaldırmasının, başı yere bakanların başını dik tutmasının, geleceğe umutla bakılmasının yolculuğu bugün burada Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi ile birlikte başlıyor.
"86 milyonun geleceğini hep birlikte kurmanın simgesel mekanı"
Cumhurbaşkanlığı adaylığı, sadece bir kişinin iktidar yolculuğu değildir, bir partinin iktidar hevesi değildir. Bir partinin kadrolarının kendilerine makam mevki arayışı değildir. Aday ofisimiz 86 milyonun geleceğini hep birlikte kurmanın, bunun umudunu taşımanın, bunun hayalinde ortaklaşmanın simgesel mekanıdır. İcra Heyetimizin koordinasyonunda, partimizin tüm organlarının desteği, emeği, katkısıyla, sivil topluma, diğer siyasi partilere açık olarak, her geçen gün kapsayıcılığı artacak, her geçen gün daha renkli, her geçen gün çok daha farklı kesimleri temsil eden ve ülkenin kalıcı sanılan ama çözülebilecek sorunlarına en somut önerileri oluşturacak, bunun üzerinden tüm ülkeye, 81 ile buradan dalga dalga umudu yayacak. 'Şartlar kötü ama nasıl çözeceksiniz' sorusunun yanıtını üretecek, somutlaştıracak, sloganlaştıracak ve Anadolu'ya taşıyacak bir büyük mücadele merkezini hep birlikte açıyoruz.
"Adil bir düzeni güçlü bir düzeni kuracağız"
Hal böyleyken büyük bir ekonomik çöküş içinde olduğumuzu, 7 yıldır bitmeyen bir krizle boğuştuğumuzu biliyoruz. Birileri tıkabasa karnını doyururken, Türkiye'de doymayan karınlar, ağlayan çocuklar var. Birileri sürekli kemer sıkarken, birilerinin bırakın kemeri gevşetmeyi, 7 sülalesine 700 yıl yetecek servetlerine rağmen doymayan gözleri, bitmeyen hırsları var. Atatürk'ten emanet Anayasa'da yazan eşit yurttaşlığı, sınıfsal bir ayrım yaratarak lekeleyenlerin, lekeletenlerin yönetimde olduğu bir dönemdeyiz. Türkiye'de zengin fakir, güçlü güçsüz, birileri tarafından kayrılan ya da şeytanlaştırılan toplum kademeleri, sınıfları oluştu. Maalesef bazı çocuklar, hayata kapatamayacakları kadar büyük bir farkla geriden başlıyorlar. Eğitimde, sağlıkta, beslenmede böyle. Hal böyle olunca artık kurdukları çarkın dişlileri hep zengine çalışıyor ama yoksulun etini kemiğini çiğniyor. Bu düzeni biz kurmadık ama biz bir başka bozuk düzenden sonra bir başka büyük umutsuzluktan sonra önce kurtuluşu sonra kuruluşu gerçekleştirip bir hayali gerçekleştiren kadroların devamıyız. Kendimize, şahsımıza, eşimize, dostumuza mevkinin, makamın peşinde değil, bu ülkedeki mağdurların ve mazlumların yüzünün günldürmenin peşindeyiz. 100 yıl önce başardık, 100 yıl sonra yine başaracağız. Bu düzeni biz yıkacağız, yerine adil bir düzeni, güçlü bir düzeni biz kuracağız.
"Cesaretin varsa çık milletin karşısına"
Bugün asgari ücret 22 bin 100 TL. En düşük emekli maaşı 16 bin 800 TL. Diğer yandan açlık sınırı 26 bin TL, ortalama ev kirası 25 bin TL. Geçmişte birkaç yıl çalışan bir çift memur kendisine önce araba, sonra ev alabiliyorken şu anda düzen hiçbir maaşlının, eğer piyango isabet etmeyecekse, bir yerlerden miras kalmayacaksa ev sahibi, araç sahibi olmasını olanaksız kılıyor. 13,5 milyon işsiz insanımızla gençlerin yüzde 35'inin ne eğitimde ne işte olmasıyla büyük bir umutsuzluk üzerimizde dolaşıyor. Türkiye, Avrupa'nın en yoksul ülkesi. Gıda enflasyonunda birinci, maaşların aynı kaldığı ama fiyatların arttığı tek ülke.
Dün Yenimahalle'de semt pazarındaydım. Daha önce pazar yerinde filesini doldurup eve yüzü gülerek giden anneleri görürdük. Dün pazar yerinde filesi boş, gözleri dolu anneleri gördük. Pazarcı, 'Buraya akşam üstü gelin, bir armut için bir çilek için bir erik için ağlayan çocukları görürsünüz' dedi. Bir babanın 4 tane kayısı alıp, çocuklar hiç olmazsa tadını bilmeden büyümesin dediğini anlattı. 20 yıldır pazara gitmeyen, halkın içine karışmayan iktidarın dayattığı eşitsizliğe, artık sokakta, pazarda, meydanda her yerde isyan var. Birileri atadıklarıyla doldurdukları serin salonlarda ahkam kesedursunlar, tenceresi kaynamayan millet artık seçimlerde kazan kaldıracak, bunları gönderecek. Buna karar vermiş, bunu sokakta görüyorum, bunu pazarda görüyorum, bunu meydanlarda görüyorum. Bunun için buradan Türkiye'nin dört bir yanından yaptığımız çağrıyı aday ofisimizin önünden Sayın Erdoğan'a Ankara'dan tekrarlıyorum. Ofisimiz var, her ne kadar içeri attıysan da adayımız var, cesaretimiz var, gençliğimiz var. Cesaretin varsa çık milletin karşısına. 2 Kasım'da seni sandığa davet ediyorum."
"Tek bir iddialarını ispatlayamadılar"
Özel, "19 Mart darbesinin" üzerinden 129 gün geçtiğini belirterek, "Tek bir iddialarını ispatlayamadılar. İstanbul'da lüks yatlarda gezen, lüks arabalara binen, lüks villalarda oturan keyif düşkünü bir başsavcı, Ekrem Başkan'ın adaylığına karşı kendisi en gözü dönmüş kararları alıyor. 129 gündür bizlerle uğraşmaktadır. O günden bugüne kadar atmadığı yalan kalmadı. Millet, şükürler olsun ki bu yalanlara inanmadı. Sadece bir kişinin korkularından onun karşısındaki adayın adaylaşmasını engellemek için görev yapanlara söylüyorum. Ant olsun ki, bunlardan hesap soracağım." diye konuştu.
Özel, şunları kaydetti:
"Bir yandan Beyaz Toros gösterip Tayyip Bey'e ayar verenler, bir yandan AK Toroslarla geçmişin JİTEM'cileri gibi bize gözdağı vermeye çalışıyorlar. Yakalanınca ekranı değiştiriyorlar, meydan okuyunca hesaplarını kapatıp kaçıyorlar. AK Toroslu savcı, sen milleti 13 yaşındaki evladıyla tehdit ediyorsun ya, sen Murat Çalık'ın anasının gözyaşlarını sel olup akıttırıyorsun ya, ant olsun ki o gözyaşlarında boğulacaksın. Serdar Haydanlı AK Parti'nin ve bütün bakanlıkların işini yapan, bizimle alakası olmayan suç üstü yakalanan bu kişi, dönüp Ekrem Başkan'a iftira attırılıp tekrar serbest bıraktırılıyor. Esas mesele, bu kişinin ailenin bu ilişkilerini sürdürdüğü kişi olmasıdır. İletişim Başkanı ile ilişkileri açığa çıktığında onu değil İletişim Başkanı'nı feda etmişlerdir. Kara kaplı deftere yazmışızdır, bunun hesabı er ya da geç sorulacaktır.
"Canı burnunda da olsa bu ülkenin çıkarını senden fazla düşünenleriz"
Geçtiğimiz hafta bütün televizyonlarda Eurofighterlar şöyle Eurofighterlar böyle dediler... Ekrem Başkan tutuklanınca 5 ülkenin ortak olduğu Eurofighter'da Almanlar 'Türkiye'ye Eurofighterları vermiyoruz' dedi. Ben, SPD'nin Genel Başkanı Lars Klingbeil'a, Alman Savunma Bakanı'na söyledim. Ekrem Başkan da kendine gelen heyetle konuştu. Yeni kurulan hükümetin sözcüsüne sordular. 'Ekrem İmamoğlu'nun partisinin onayı oldu da ondan verdik' diye açıklama yaptı. Ey Tayyip Erdoğan biz senin gibi işine gelince cumhuriyetçi, demokrat olup işine gelince otokrat olanlardan değil, geçmişte Türkiye'yi kapı kapı dünyaya şikayet edip, şimdi caka satanlardan değil, canı burnunda da olsa, evladı delikte de olsa, siniri tepesinde de olsa, bu ülkenin çıkarını senden fazla düşünenleriz. Milletimizin içi rahat olsun. Darbeyi anlatırım, ikiyüzlülüğü söylerim, her türlü eleştiriyi yaparım ama Türkiye'nin çıkarını Tayyip Erdoğan'dan 50 kat fazla savunurum. Bir yanda karşısındaki rakibinden korkup onu içeri atan biri, karşısında hapishanedeyken bile Türkiye'nin çıkarlarını düşünen biri. Yazıklar olsun Erdoğan'a, helal olsun Ekrem İmamoğlu'na.
"Kıbrıs'ı kurtaranı bu millet biliyor"
Gazze'ye gelince, 650 gündür 60 bin sivili çocuk kadın demeden öldürdüler. Son 3 günde 21 çocuk açlıktan öldü. Erdoğan ise Netanyahu ile kayıkçı kavgası yapıp, 'Gazze'yi boşaltacağım' diyen Trump'a susmakla, İsrail ile ticareti cayır cayır sürdürmekle meşgul. Kolombiya'da İsrail'i kınayan bildirinin ardından İsrail'e yaptırımlar uygulamaya karar verildi. Eylem planına göre, İsrail ile ticaretin tamamen kesilmesi, Filistin'de işlenen suçların diğer ülkelerde de yargılanabilmesi vardı. Bizim temsilci imzayı atmadan tabanları yağladı. Hakan Fidan çıkmış, orada bir sözleşmeye atıf varmış, o yüzden imza atmamış. Ufak at da civcivler yesin. Aynı sözleşmeye Libya, Suriye şerh düşmüş, şerh düşeydin. O sözleşmeye Karadeniz'de bile uyuyorsun. Meşru buluyorsun. Buradan Hakan Fidan'ı uyarıyoruz. Netanyahu'ya tık yok, Trump'a tık yok. Orda burda geziyor, Tiktok'a video koyuyor. Kurtlar Vadisi koyuyor. Pabucumun kenarı. Kurtlar Vadisi'nden umut besleyen Tiktok'la gençleri kandıracak olan pabucumun atanmışı, Dışişleri Sözcüsü, yazıklar olsun sana. Yunan tezini destekleyeni de işgal ordusuna halı sereni de onlara 'Geldikleri gibi gidecekler' diyeni de Yunan tezine karşı Kıbrıs'ı kurtaranı da bu millet biliyor. Sen kimsin Hakan Fidan.
"Filistin'i satanları bu millet affetmeyecek"
Erdoğan'ın da Fidan'ın da Trump karşısında suspus olduklarını, Filistin davasını sattıklarını cümle alem bilsin. 1974'te Erbakan ile nasıl Kıbırs Harekatı'nda birlikte olduysak, o günlerde Yaser Arafat, Bülent Ecevit dostluğundan nasıl yıllardır bir adım geri atmadıysak, bugünkü duruşumuz Ecevit'in duruşudur, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının duruşudur. Belli konularda çok farklı düşünebiliriz. Erbakan Hoca'nın oğlunun partisiyle de Erbakan Hoca'nın partisinden siz gömlekleri ceketleri çıkarıp sıvıştığında Erbakan Hoca'nın partisini bekleyenlerle de Filistin mücadelesinde aynı samimiyetle yan yana duruyoruz. Trump'ı görünce karşımıza geçenleri, yanımızdan kaçanları Filistin'i satanları, bu millet affetmeyecek.
"Bu devir değişecek, hesaplar sorulacak"
Maalesef bu ülkede bazıları güvende, bazıları değil. Bu iktidar birilerini güvende tutuyor, birilerini güvencesiz bırakıyor. Bu memlekette kadınlar güvende değil. Yılın ilk yarısında 250 kadın cinayete kurban gitti. Bu memlekette işçiler güvende değil, altı ayda üç Soma faciası yaşandı, 961 işçi hayatını kaybetti. Emekçiler güvende değil. Sıvasız evlerinden giden kınalı kuzular, Mehmetçikler güvende değil. 12’si metan gazından boğuldu, 2’si dün güneşin altında susuzluktan hayatını kaybetti. Mehmetçik güvende değil. Bu memlekette çocuğunu, torununu tatile götüren aileler güvende değil. Kartalkaya’da 36’sı çocuk, bebek 78 vatandaşımız yanarak öldü. Çocuklar sokakta güvende değil. Mattia Ahmet Minguzzi pazar yerine gitti, hunharca katledildi. Bu memlekette ormanlar güvende değil. Ormandaki börtü böcek, hayvanlar güvende değil. Yangını söndürmeye giden emekçiler güvende değil. Bu ülkede, bu iktidarın getirdiği sistemde, rejimde hiç kimse güvende değil ama Boğaz'a nazır villada oturan keyif düşkünü savcılar güvende, AK Parti’nin suç işleyip yargılanmayan siyasetçileri, Ankara’yı parsel parsel satanlar güvende. Bozuk tohumlar güvende. Milletin kanını emen kırk haramiler güvende. Kıbrıs’ta her pisliğe karışan bakan evlatları güvende. Ancak bu devir değişecek. Hesaplar sorulacak. İmamoğlu Cumhurbaşkanı olacak. Bakan evlatlarının devri bitecek, vatan evlatlarının dönemi başlayacak.
"Bu ülke değişecek"
Bu ülke işgal gördü, umudunu kaybetmedi. Darbeler gördü, umudunu kaybetmedi. Dünya savaşları gördü, umudunu kaybetmedi. Dünyadan boykot, ambargo yedi umudunu kaybetmedi. Krizler oldu, depremler oldu umudunu kaybetmedi. Bugünkü duruma hiçbir zaman düşmedi. Bugün de yeniden umudu yükseltmenin zamanıdır. Hiçbir şeyi değiştiremesek bu umutsuzluğu değiştireceğiz. Bu ülke değişecek. Adaletle, demokrasiyle değişecek. Cumhurbaşkanımız bu ülkede yoksulluğu bitirecek, adaleti getirecek. Mahkemedeki adaleti de sosyal adaleti de getirecek. Köylüyü yeniden milletin efendisi yapacak. En düşük emekli maaşını asgari ücret yapacak. Asgari ücreti onurluca yaşanılacak iyi bir ücret yapacak. Atanmayan öğretmenleri atayacak. Polislere yapılan zulmü bitirecek. Astsubayın, uzman çavuşun, erbaşın sesini duyacak. Staj ve çıraklık mağdurlarının sorunlarını çözecek. Kimsenin hak ettiği emekliliğinin önünde engel bırakmayacak. Memuru ay sonunu düşünmeyecek. Kimse evladını pazara götürmekten çekinmeyecek. İşte bunların hepsini birden partinin hazırlanan programıyla, Cumhurbaşkanı adayımızın hazırlanan iktidar programıyla, CHP’nin güçlü örgütleriyle, milletvekilleri, PM üyeleriyle birlikte yapacağız.
"Işık hızıyla AB'ye üye yapacağız"
Meclis kapandı, programlar ortaya çıktı. İlk kez açıklıyorum siyasette kaç vites birden yükselteceğimizi. Bütün milletvekilleri, Parti Meclisi üyeleri, YDK üyelerinden oluşan dev bir ekip, ilk hafta, 22 ilde, 108 kişilik heyet üç gün boyunca sahada olacak. İkinci hafta 18’inde 118 kişilik heyet dört gün boyunca sahada, bu ayın üçüncü haftası 22 ilde 130 kişilik heyet sahada. Dördüncü haftası 19 ilde, 103 kişilik heyet sahada. Bu ay 81 ile 459 ayrı görevlendirme. İş günü olarak bin 397 günlük çalışma. Bir ayda normal ortalamanın 36 katı fazla çalışma geliyor. Adalet ve demokrasi gelince ancak bu ülkeye huzur gelecek. Yatırım gelecek, para gelecek. Dertler bitecek. Sofralarımıza bolluk ve bereketi getireceğiz. Gençlerimize ant olsun; Türkiye’yi ışık hızıyla AB'ye üye yapacağız. CHP iktidara geliyor, İmamoğlu Cumhurbaşkanı oluyor. Yasaksız Türkiye, vizesiz Avrupa geliyor. Cumhuriyet Halk Partisi hesaplaşmaya değil, kucaklaşmaya, ötekileşmeye değil ötekiyle sarılmaya, kutuplaşmaya değil kucaklaşma geliyor. Bizden sadece Ak Toroslu savcılar, yolsuzluk yapan bozuk tohumlar korksun. Milletimiz korkmasın."
(ANKA)