SELÇUK ALTUN
Türkiye ekonomisinin 2026 yol haritasını çizen Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı, finansal sistemde yapısal dönüşüm hedeflerini netleştirdi. Programın en dikkat çekici bölümlerinden biri, uzun süredir hazırlıkları yapılan Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’nin (TES) hayata geçişini resmen takvime bağlaması oldu. Mevcut Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ile entegre biçimde çalışacak TES, hem çalışan hem işveren katkısını içeren yeni bir ikinci basamak emeklilik modeli olarak Türkiye’deki sosyal güvenlik mimarisini değiştirecek.
TES, önce belirli sektörlerde pilot uygulama olarak başlayacak, ardından kademeli biçimde tüm çalışanlara yaygınlaştırılacak. Bu yeni sistem yalnızca bireylerin emeklilik gelirlerini artırmakla kalmayacak; aynı zamanda Türkiye ekonomisinin uzun vadeli fon ihtiyacını karşılayacak bir sermaye havuzu oluşturacak.
TES’in devreye girmesiyle birlikte toplam emeklilik fon büyüklüğünün 2 trilyon TL’yi aşması, katılımcı sayısının ise 17 milyona çıkması bekleniyor. Bu, Türkiye Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nın (GSYH) yaklaşık yüzde 10’una denk gelen bir tasarruf hacmi demek.
Fon performansları anlık izlenebilecek
Programda, Emeklilik Gözetim Merkezi’nin kurduğu Merkezi Emeklilik Kayıt Sistemi (MEKS)’ in genişletileceği belirtiliyor. Bu sistem sayesinde hem BES hem TES katılımcıları fon performanslarını, katkı paylarını ve getirilerini anlık olarak dijital platformlardan izleyebilecek.
Yapay zekâ destekli analiz sistemleriyle katılımcı davranışları ve fon getirileri analiz edilerek, yatırım stratejileri otomatik güncellenecek. Ayrıca performans ölçütlerinin standardizasyonu sağlanarak, katılımcıların fon karşılaştırması yapabilmeleri kolaylaştırılacak. Bu sayede sistemin en önemli sorunlarından biri olan “getiri şeffaflığı” sorunu büyük ölçüde ortadan kalkacak.
100 çalışanın 20’si BES’te
Sigorta ve emeklilik sektörü açısından TES, yalnızca bir ürün genişlemesi değil, köklü bir yapısal büyüme fırsatı. TSB verilerine göre, Türkiye’de her 100 çalışandan yalnızca 20’si bireysel emeklilikte aktif katkı yapıyor. TES’in yaygınlaşmasıyla bu oranın 2030’a kadar yüzde 60’lara çıkması öngörülüyor. Bu da hem emeklilik şirketleri hem portföy yönetim şirketleri hem de sermaye piyasası oyuncuları için devasa bir müşteri ve fon hacmi anlamına geliyor. Ayrıca, TES fonlarının yerli sermaye piyasasına yönlendirilmesi, döviz baskısını azaltacak ve makroekonomik istikrarı güçlendirecek. Fonların yurt dışı yatırımlara açılması halinde ise Türkiye, bölgesel finans merkezi olma hedefine daha hızlı ulaşabilir.
HEM ZORUNLULUK HEM DE GÖNÜLLÜLÜK DENGESİ KORUNUYOR
Programda TES, “çalışan, işveren ve devlet katkılarını esas alan entegre emeklilik sistemi” olarak tanımlanıyor. Bu modelde çalışan maaşından otomatik kesinti yapılacak, işveren gönüllü veya sözleşmeye dayalı katkıda bulunabilecek ve devlet katkısı da sistemin teşvik unsuru olacak. Katkı oranları, fon yönetimi, cayma hakkı ve vergisel teşvikler 2025 yılında hazırlanmış düzenlemelerle belirlendi. Bu yapıyla Türkiye, Batı Avrupa’daki ikinci basamak emeklilik sistemlerine benzer bir modele geçecek. Birleşik Krallık’ta 2012’de başlatılan “Auto Enrolment” sistemi, işveren katkılı emeklilik fonlarının beş yıl içinde 30 milyon katılımcıya ulaşmasını sağladı.
Benzer şekilde, Hollanda ve İsviçre’de işveren katkılı fonlar, toplam emeklilik tasarruflarının yüzde 70’inden fazlasını oluşturuyor. Türkiye’nin TES modeli, bu örneklerden ilham alarak hem zorunluluk hem gönüllülük dengesini koruyan hibrit bir sistem kurmayı hedefliyor.