MEHMET KAYA/ANKARA
Türkiye’de 1999’daki iki ayrı deprem felaketinin ardından başlayan ve 2000 yılında derinleşen ekonomik sorunların 2001 Şubat ayında krize dönüşmesiyle, yapısal reformlara ağırlık verilen programın en önemli ayaklarından biri kamu maliyesi reformu olmuştu. 2003 yılında bu çerçevede Hazine’ye yıllık bütçenin gelir ve gider farkı kadar borçlanma kuralı getirildi. Kanunla getirilen bu sınır, Hazine ve Maliye Bakanı’nın onayı ile yüzde 5 artırılabiliyor. Bu da yetmezse Cumhurbaşkanı kararıyla bir yüzde 5 daha artırılabiliyor. TEPAV Maliye ve Para Politikası Araştırmaları Merkezi Direktörü Coşkun Cangöz, TBMM’ye sunulan torba kanun teklifinde 2025 yılına ilişkin borçlanma limitini bu yetkilerin dışında artıran madde nedeniyle limit aşımlarını inceleyen bir değerlendirme yaptı. Yayımlanan yazısında Coşkun Cangöz, 2003 yılından 2017 yılına kadar geçen sürede, borçlanma limitinin biri küresel kriz olan 2009 yılı, diğeri 2017 olmak üzere 2 kez aşıldığını hatırlattı. 2017 aynı zamanda “Cumhurbaşkanlığı sistemi” referandumunun yapıldığı Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasının devam ettiği bir yıldı. Cangöz, bu referandum ile Hazine (borç idaresi) ile Maliye’nin (gelir idaresi) birleştirildiği, Cumhurbaşkanlığı sistemi olarak adlandırılan yeni bir sistemin uygulandığı 2018 yılından itibaren ise borçlanma limitinin 7 yılda 5 kez aşıldığına dikkat çekti. Bu tarihten sonra, 2025 yılında da borçlanma limiti bu kez ilave artışların da ötesinde bir limit aşımına sahne olacak.
“Borçlanma bir sonuç”
Coşkun Cangöz değerlendirme notunda, Hazine ve Maliye’nin birleştirilmesine yönelik idari tartışmaların daha önce yapıldığını hatırlatarak, birleştirme sonrası borç idaresindeki kural aşınmasını “Bu resim, meselenin uzun yıllar boyunca Hazinenin tekrar Maliye ile birleşmesi gerektiğini savunan görüşün belirttiği gibi Hazinenin (yani borç idaresinin) ayrı bir yapıda olmasından değil, bütçe politikası ve uygulamasının etkin olmamasından kaynaklandığına işaret ediyor” şeklinde değerlendirdi.
Borçlanmanın bir “sonuç” olduğuna, bütçe politikasının başarılı olmaması, OVP hedeflerinin gerçekçi tutulmaması sonrası borçlanma limitinin aşılmasına yol açtığına dikkati çeken Coşkun Cangöz, “Günün sonunda Hazine borç aldığında bu hepimizin borcu oluyor. Sadece Ocak-Eylül döneminde devlet borcu 2024 yılsonuna göre 3,7 trilyon TL artışla 12,9 trilyon TL’ye ulaşmış bulunuyor. Kaldı ki bu borç 2018 yılında sadece 1,1 trilyon TL seviyesindeydi. Kur ve enflasyon etkisi diyenler olacaktır. Ancak, dolar bazında baktığımızda da resim çok değişmiyor. Bu dönemde borcumuz yüzde 50’nin üzerinde bir artışla 200 milyar dolar seviyesinden 315 milyar doların üzerine çıkmış. Kıssadan hisse; mali disiplinden uzaklaşınca bütçe açığı gol olmuş hepimizin kalesine yağmış. Dahası kanun teklifinden de anlaşılacağı gibi öyle olmaya da devam edecek gibi görünüyor” yorumunu yaptı.
2026 için bir ilave borçlanma yetkisi de TOKİ’ye verilecek
TBMM’ye sunulan torba kanun teklifi ile 4749 sayılı kanuna geçici bir madde eklenerek, 2025 yılı için Hazine ve Maliye Bakanı ile Cumhurbaşkanı’nın yüzde 5’er limit artırma yetkisine ilave olarak 595 milyar TL daha fazla borçlanma imkanı tanınınmış oluyor. Böylece 2025 limit aşımının da aşıldığı bir borçlanma ile kapatılacak. Öte yandan, yine torba kanun ile borçlanabilen kamu kurumlarına 2029 yılı sonuna kadar Kentsel Dönüşüm Başkanlığı da eklendi. Buna göre, Kentsel Dönüşüm Başkanlığı, kamu bankalarından olmak şartıyla, anapara, faiz ve borçlanma giderlerinin toplamı, taksitli toplam alacak miktarının yüzde 25’i kadar borç alabilecek.