LEVENT AKBAY
Ceyport’un limanları, serbest bölgeleri, lojistik ve depolama merkezleri ile uyguladığı farklı lojistik model bölgesel kalkınma için anahtar oldu.
Limanların şehri, bölgeyi ve üretimi hareketlendirdiğini ifade ederek “Liman varsa ticaret vardır, sanayi vardır, bölge sosyaldir, gelişmiştir.” saptamasını yapan Cey Groupe Yönetim Kurulu Başkanı Ali Avcı: “Uyguladığımız farklı model ile tüm limanlarımızı bölgesel kalkınmanın cazibe merkezi haline getirmeye çalışıyoruz.” dedi.
Cey Groupe Yönetim Kurulu Başkanı Ali Avcı: “Samsun, Tekirdağ ve Mersin’deki limanlarımızı lojistik merkez haline getirerek farklılaştık. İthalatta, lojistik merkezlerimiz ve depolama tesislerimiz ile maliyetleri düşürdük, hız kazandık. İhracatta yakın şehirlerdeki OSB’lerin dünyaya açılan kapısı olduk. Bölgesel üretim, ticaret ve istihdamı tetikleyen cazibe merkezi haline dönüştük.” şeklinde konuştu.
Ali Avcı farklı lojistik modeli, yatırım politikaları, yeşil liman konsepti, küresel gelişmeleri değerlendirdi:
FARKLI MODEL
Dünyada trend müşterinin hizmetleri tek elden alması şeklinde gelişiyor. Müşterinin tüm taleplerini karşılayanlar, müşterinin görmediği talepleri de ona sunarak tercih nedeni oldular. Bizim farklılığımız bu. Eskiden limancılık dediğinde, yükleme boşaltma faaliyeti olarak görülüyordu. Biz limanları bir lojistik merkez haline getirdik. O lojistik merkezde toplu ve çoklu hizmet kavramını limanlara getirip, limanlar içerisinde uyguladık.
NELER YAPIYORUZ?
Müşteriyi elleçleme maliyetlerinden kurtarıyoruz. Altyapıyı geliştirdik. Llimanlarda ve limanların dışında yükleme boşaltmanın yanı sıra depolama alanları kurduk. Dolayısıyla multimodal liman modeli uygulamaya başladık. Hem güvenlik, hem açısından, hem müşteriye hizmet açısından bakıldığında limanlarımız bir cazibe merkezine dönüştü. Düne kadar dünya dâhil limancılıkta böyle bir model yoktu. Biz geliştirdik.
LİMANCILIKTA ÇÖZÜM ORTAĞI
Duruma göre çözümler üretiyoruz. Örneğin bir projede mallar montajı yapılacak şekilde demonte geliyor. Ardından paketlenmesi gerekiyor. Biz bu isteği karşılayacak şekilde esneyerek hizmet veriyoruz. Örneğin dikey silolarda tahıl depoluyoruz. Bitkisel yağ siloları var, sıvı yüklerin depolanması, tanklara konulması var.
LOJİSTİK MALİYETLERİ DÜŞÜRÜYORUZ
Neden böyle? Dünyada lojistik maliyetler, rekabette belirleyici oldu. Gemi navlunları için de bu geçerli. Gemi navlunları da gemilerin tahliyedeki süreleriyle orantılı. Biz limanlarımıza gelen gemileri kısa sürede tahliye ederek maliyeti düşürüyoruz. Her türlü trafiği minimize eden sistem kuruyoruz. Gerek boru hatlarıyla, gerek normal tahliyelerle malları depolarımızda stokluyoruz. Sonra müşteri gümrüklü ve korunaklı alanlar olan depolarımızdan ihtiyacı kadar malın ithalatını yapıp fabrikasına çekerek, stoklama avantajı kullanıyor. Tabii ki böyle bir modelin çalışması için limanların geri sahalarını müsait olması gerekiyor.
MERSİN SERBEST BÖLGESİ’Nİ İŞLETİYORUZ…
Yüzde 80 hisse ile Mersin Serbest Bölgesi’nin en büyük ortağı konumdayız. Bölgenin ve limanın işletmeciliği bizde. Denizli Serbest Bölge de bizim, Samsun Serbest Bölgesi’nin de ortağıyız. Mersin’de, önc kamu, sonra özel sektör hisselerini alarak işletmeci olarak daha belirleyici rol aldık. Serbest bölgede 100 küsur ortağımız var; yönetimden memnunlar, çünkü iyi temettüler dağıtıyoruz. Sadece huzur hakkı almak için orada bulunanlarla yollarımızı ayırdık. Hem de dolarla ödemeler yapılıyordu. Verimliliği artırdık. Serbest Bölge’nin limanı çalışmıyordu, kapasitesini artırdık. Bekleyen yatırımları yaptık.
KDV avantajından yararlanmadan pahalıya yapılıyordu. Teşviklerden yararlanıp ucuza mal ettik. İçerde faaliyet gösteren kişilerin şirketleriyle serbest bölge arasındaki ilişkileri kestik, yapılmış sözleşmeleri iptal ettik. Şeffaf ve güvenli bir şekilde faaliyetleri sürdürüyoruz. 1,8 milyar dolarlık ticaret hacmi 4 milyar dolara çıktı. 11 bin kişi çalışıyor. Hizmet kalitesi arttı; sağlık merkezi açtık, PTT açtık, tampon bölgede eczane açmayı henüz başaramadık.
COPY PASTE YEŞİL LİMAN OLMAZ
Yeşil limanların kriterleri var. Ama en maliyetlisi “cold ironing” (kıyı elektriği) denen elektrik altyapısının kurulması. Gemilere kıyıdan elektrik vermek gerekiyor. Ama her geminin frekansı, yapısı, aldığı güç farklı. Biz tüm limanlarımızda küçük gemilere, Ro-Ro gemilerine, feribotlara veriyoruz. Ama istenilen yük gemilerinin, kruvaziyerlerin ve buna benzer birbirinden farklı büyük gemilerin tamamına enerji vermek. Oysa bu gemilerin her birinin giriş soketleri, güçleri, yapıları çok farklı. Bırakın Türkiye’yi bu hizmeti dünyada verebilecek çok az liman var. Biz alıyoruz dünyadan mevzuatı, ‘copy paste’ yapıp; “Bizde de uygulansın” diyoruz. Ama o mevzuat bizim bugünkü çalışma şartlarımıza, koşullarımıza, limanlarımıza uygun değil.
YENİ LİMANDA BİLE MÜMKÜN DEĞİL
Biz Taşucu Limanı’nı sıfırdan yapıyoruz. Bize normalde 2.500 kwa’lık bir enerji yetiyor. Ancak istenilen ‘kıyı elektrik’ sistemini kurduğumuzda kapasite 25-30 bin kwa’lara çıkıyor. Böyle bir altyapı şehirde yok. Ama ben şimdi ‘gelirse diye’ altyapımı limanın dışına kadar yapıyorum, hatlarımı çekiyorum, hazırlıyorum. Bu yatırım en kötü 15-20 milyon dolarlık yatırım. Ancak bence ihtiyaç da yok, kimse almayacak bu hizmeti. Üstelik Yeşil Liman tanımı değişip, “kıyı elektriği” şartı geldikten sonra bizim ‘Yeşil Liman’ sertifikalarımız hepsi gitti, çöp oldu. Halbuki biz Samsun olarak ilk ‘Yeşil Liman’ sertifikası alanlardan biriyiz.
PIRIL PIRIL LİMANLAR YAPTIK
Özelleştirmeden gelen limanlar ileride devlete geçecek. Geçmişteki o köhne limanların hepsi pırıl pırıl, çok güzel limanlar oldu. Mesela Tekirdağ’da nasıl bir liman yarattığımızın görülmesi gerekli. 100 bin metrekare deniz dolgusu yaptık. Usule uygun liman yaparak, rıhtım yaparak, geri sahasına yatırımlar yaparak gerçekleştirdik. Bir müşteri geldiğinde gideceği her yeri, toplantı ofisinden, salonundan, sosyal tesislerinden, yükleme boşaltma, depolama alanlarına kadar hepsini kendi bünyesinde barındıran pırıl pırıl bir liman yaptık. Bu nedenle Türkiye’de limanların özelleştirilme süreci başarıyla amacına ulaşmıştır diyebiliriz.
TAŞUCU’NA 220 MİLYON DOLARLIK YATIRIM
Mersin Taşucu Limanı’nı Özelleştirme’den 80 milyon dolara almıştık. Burada mülkiyet satın alması da vardı. Bunun dışında 120 milyon dolarlık bir yatırım yapıyoruz. Bölüm bölüm yatırımlara devam ediyor, nakış gibi işliyoruz. 1.500 dönüm alanın 700 dönümü sanayi alanı, 800 dönüm liman ve lojistik alanı.
Arkada sanayi alanında ileride sanayi tesisleri de kurulacak.
Sadece derinleştirmeye harcayacağımız para 20 milyon doların üzerinde. Derinlik 10 metre ‘draft’an 14 ve 16’ya çıkacak. O zaman daha büyük gemiler gelecek, daha büyük gemiler hizmet vermiş olacağız.
Tüm tesislerimizde yeşil dönüşüm
Yeşil dönüşüm diyoruz, yeşil liman diyoruz, yenilenebilir enerjiden bahsediyoruz. Avrupa Birliği alacağı her mamulün nerede, hangi enerji ile üretildiğini sorgulayacak. Biz kendimize ait olan depoları, tesisleri, güneş enerjisi panelleri ile donattık. Kendi enerjimizi kendimiz ürettik. Bunu serbest bölgelerimizde, limanlarda her tesiste yaptık. Biz serbest bölgede üreticilere sattığımız elektriğin yüzde 10’unu kendimiz üretiyoruz. Üstelik bunu yeşil enerji olarak sertifikalandırabiliyoruz. Bazı bölgelerde tükettiğimiz elektriğin yüzde 50-60’ını kendimiz üretiyoruz. Mesela Tekirdağ›da 3,5 MW’lik altyapı var, ihtiyacın yüzde 100’ünü üretiyor fazlasını satıyoruz. Samsunda 4 MV’ın üstünde altyapımız var.
Çırak olarak girdim, 19 yaşında ortak oldum
Biz lokomotif şirketimiz olan Ceynak ile başladık. Ben 13-14 yaşlarında Ceyhan’da, Ceynak’a çırak olarak girdim. 69 yaşındayım, 55 yıl geçti ve adım adım, Türkiye ne kadar büyüyorsa biz de ona paralel olarak öyle büyüdük.
Doğrusu da bu; kasabadan şehre, şehirden metropole, oradan ulusal ve uluslararasına… Zaten sağlıklı büyümenin temelinde böyledir. Siz aniden tepeye fırlarsanız, ondan sonra da nasıl düşersiniz onu bilmiyorum.
19 yaşında şirket ortağı olmuştum. “Çırak girdiği şirketin sahibi oldu” söylemini sevmiyorum. Aileler çocuklarını kötü bir şeyler yapmasın diye çırak olarak verirlerdi. Ben eczacı çırağı olmak isterdim. Temiz, klimalı bir ortam. Ben bunu isterdim ama nakliye şirketine çırak verdiler. Hikaye böyle başladı. Ancak başka bir iş yapmadım. Kendi konunuzla yoğrularak büyümüşseniz dış etkenlere karşı korumanız daha dolaydır. Türkiye’de nice cevher insanlar, gençler var. Ancak yaşınız servetinizle, yaşınız başarınızla ortak olmalı. Gerçek anlamda Türkiye’nin gelişimine paralel olarak kendinizi geliştirdik. Başarıysa ancak bu kadar.
ALİ AVCI'DAN SATIR BAŞLARIYLA
YATIRIMCININ ÖNÜ AÇILMALI
Ben yatırımcının önünün açılmasını isterim. Yatırımcılık insanın içerisinde olan bir özlem, bir hayaldir. İnsanlar yatırım yaparken sadece zengin olmak, para kazanmak için yatırım yapmaz. Bir şeyleri başarıyorsanız, istihdam yaratıyorsanız, yaptığınız hizmet toplumda karşılık görüyorsa… Bunlar da insanı mutlu eder. Fakat Türkiye şartlarında yatırım yapmak o kadar zor ki! Ben olsam ‘tek kapı’ sistemi giderim. Yatırımcı gelince “Kardeşim sen yatırım için hiçbir yere gitmeyeceksin. Şu kuruma git, o senin önünü açacak, tüm izinleri alacak. Mevzuata uygun değilse önleyecek.” derim. İnanın ülkenin kalkınması öyle hızlanır ki!
KRİZİ YÖNETMEK, KRİZDEN FIRSAT YARATMAK
Türkiye’de çok gelgitler, 7-10 yılda bir ekonomik dalgalanmalar oluyor. Bu krizlerde kimler batıyor biliyor musunuz? Sektöre sonradan intibak etmiş olanlar. Biz krizlerde hâlâ çok yatırım yaparız. Bugün çok yatırım yapan, göremezsiniz, hatta sanayi durmuş durumda. Biz yatırım yapmaya devam ediyoruz. Tabii ki yönetebiliyorsanız bu mümkün. Kriz sonrasında her sektörde, inanılmaz bir talep patlaması olur. Piyasa daralmış, herkes kabuğuna çekilmiştir. ‘Piyasalar düzelsin de ondan sonra yapayım’ derseniz geç kalabilirsiniz. Siz yatırım yaparsanız, talebi karşılayacak sadece siz olursunuz.
KARADENİZ HAKKINDA
Karadeniz’de deniz, bir ticaret alanı olarak görülmemiş. Biz Samsun Limanı’na yatırım yapınca, oraya konteyner hatlarını getirince bölge, Orta Karadeniz’in lojistik merkezi oldu. Şimdi ticaret merkezi olma yolunda büyüyor. Artık sanayiciler fabrikalarını buraya getiriyor. Ucuz işgücü var. Daha yakın, ulaşım kolay. Sosyal açıdan da çok da güzel. Emekli olanlar da orada yaşamak istiyor. Buraya geliştiren liman. Başka limanlar da var. Kruvaziyer gemiler geliyor. Rusya’ya Karadeniz’e kıyısı olan devletlerden gelenler var. Dünya ile ticaret yapılıyor. Kişi burada üretiyor, konteynere koyuyor, dünyanın her yerine mal gönderebiliyor.
AKDENİZ HAKKINDA
İskenderun’da demir çelik kümelenmesi var. Bölge dağ ile deniz arasında sıkışmış durumda. Arazi pahalı, fabrikalar büyüyemiyor, artık verimli arazilerden yeniyor. Devletin çok güzel bir projesi var. İskenderun’dan bir tünel ve viyadüklerle Amanosları aşıp Hassa’ya bağlanmak. Gaziantep ve Maraş, 90 kilometre kısalıyor. Burada milyonlarca metrekare volkanik verimsiz arazi var. Bu bölgenin sanayi için geliştirilmesi gerekiyor. Bunlar bölgesel kalkınmayı ateşleyecek projeler.
KONYA KARAMAN GELİYOR…
Mersin Taşucu Limanı'nda 50 bin metrekare kapalı alanlı yatay depo yaptık. Bitirdik ve işletmeye açtık. Üzerine 60 bin metreküplük likit terminal yapıyoruz. Rıhtımlar, yolcu salonları yapıldı. Bölgede ticaret artmaya başladı. İş kapasitesi ve istihdam oluştu. Yani o limanın yapılmasıyla Konya ve Karaman ticareti yukarıdan aşağıya inmeye başladı. Mersin Taşucu veya Mersin Antalya yolunun birbirine bağlanması ile süreç daha da hızlanacak. Konya, Karaman, Afyon üçgenindeki sanayi Taşucu’dan dünyaya açılacak.
TRANSİT TİCARETTEN DE PAY ALMALIYIZ
Üç tarafımız denizlerle çevrili. Kendi alanımıza baktığımızda orta koridorda geçiş noktasındayız. Boru hatları, demiryolları dâhil Asya, Avrupa geçiş koridorları da bizim üzerimizde. Kuzeyden güneye, kuzey-güney bağlantı hattında da biz yine Türkiye olarak iyiyiz. Son derece gelişmiş, dünya sıralamalarında olan limanlarımız var. Biz transit yükten çok az pay alıyoruz. Ticaretten aldığımız payı daha da artırmamız lazım. Kendi ürettiğimiz malda çok yüksek olmamakla birlikte kapasitemiz zaten iyi.