MURAT KÜÇÜK
Yapıların yenilenmesi ve şehrin planlı hale getirilmesi amacıyla başlatılan kentsel dönüşüm çalışmaları, İstanbul’da bina yenilemeden öteye geçemedi. Yıkılan her binanın yerine daha büyük yapılar inşa edildi ve altyapı hizmetleri güçlendirilmeden kontrolsüzce nüfus artırıldı. Yapı stokunun neredeyse yarısının yenilendiği Kadıköy’de bile, sosyal donatı alanları olmayan yapılar inşa edildi.
Kentsel dönüşüm çalışmalarını değerlendiren Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği (AYİDER) Başkanı Hakan Şişik, “İstanbul’da kentsel dönüşüm yok, bina yenileme var. Çünkü kentsel dönüşümde eksik olan sosyal donatılar da inşa edilir, caddeler genişletilir ve altyapı güçlendirilir. Fakat şu an yapılan bina yenileme odaklı dönüşüm, buna olanak sunmuyor. Bu anlayıştan vazgeçilmeli ve ada bazlı dönüşüme geçilmeli. Ancak orada da karşımıza ticari kaygılar çıkıyor. İstanbul’da çok eski ve büyük yapılar var. Bu yapılar mevcut imar kanununa göre, müteahhit için rantabl değil ise dönüşmüyor. Geriye tek çözüm kalıyor, o da imar oranlarının tekrar gözden geçirilmesi. Çünkü vatandaş evini kendi bütçesiyle yenilemekten yana değil. Ya imar oranı artırılmalı ya da vatandaşa uygun finansman olanakları sunulmalı. Ada bazlı ve yüksek imarlı dönüşüm şu an tek çözüm” dedi.
“Yeni yerleşim alanları oluşturulmamalı”
Bakir alanların yerleşime açılmasını bir başka yanlış olarak değerlendiren Şişik, inşaat faaliyetlerinin ‘kentin merkezindeki yorgun yapıları yenileme’ odağında sürdürülmesi gerektiğini savundu. İstanbul’un hem kuzey-güney hem de doğu-batı aksında artık genişletilmemesi gerektiğinin altını çizen Şişik, “Yeşil alanları yok ederek yeni yerleşim alanları yaratmak, altyapı yatırımları ve mali kaynak gerektiriyor. Ayrıca demografik problemlere de neden oluyor. İstanbul’un yeni yerleşim yerlerine ihtiyacı yok. Yanlış organize edilmiş şehrin doğru model ile yeniden inşasına ihtiyaç var” dedi.
İlk konut sahipliğini artıracak projelere ihtiyaç var
Sektöre dair sorunları sıralayan Başkan Şişik, “Doğa ile uyumlu çalışan yeşil binaların sayısını artırmalıyız. Su fakiri İstanbul’un suyu her zaman şehrin dışından getirildi. 7,5 milyon yapının olduğu ve 16 milyon insanın yaşadığı bir şehrin su sorununu çözmek için gri su ve siyah su gibi olgulara kafa yormak, çatı sularını değerlendirmek gerekiyor. Türkiye, su tüketimini değiştirmez ise 2030’dan sonra su fakiri ülkeler listesine dahil edilebilir” dedi. Konut talebine de değinen Şişik, “İlk konut sahipliğini artırmak için konut üretimi konusunda daha düzgün projelere ihtiyaç var. Hem üreticinin hem de tüketicinin elini güçlendirmek gerekiyor. ‘Yarısı bizden’ güzel bir kampanya ama cazibesi düşük bölgelerde uygulanmalı. Bu kampanyayı Bağdat Caddesi’nde kullandırmak doğru değil. Ortada yoksul insanların refahına harcanması gereken sınırlı bir bütçe var” dedi. Müteahhitlerin 50’ye yakın iş kolu ile çalıştığını hatırlatan Şişik, “Olası sorun karşısında sadece müteahhit sorumlu tutuluyor. Oysaki inşaat sadece müteahhidin sorumluluğunda değil, projelerde kamu kurumunun dahi imzası var. Sorumluluk alanı genişletilirse herkes işini daha düzgün yapar” dedi.