AYSEL YÜCEL/İSTANBUL
Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Başkanı Cengiz Eroldu, İstanbul’da düzenlediği toplantıda 2025’in ilk dokuz ayına ilişkin sonuçları paylaşırken, sektörün artan risklerle karşı karşıya olduğunu söyledi. Üretim maliyetleri ve baskılanan kurun rekabetçiliği aşındırdığını, ihracatın yanı sıra yeni yatırım kararlarını tehdit ettiğini belirten Eroldu, ABD ve AB’nin korumacılık önlemlerinin ise gelecek için büyük risk oluşturduğunu vurguladı. Eroldu, özellikle AB’de yerlileşme adına gündeme aldığı menşei çalışmasının sadece otomotivi değil, birçok sektörü de olumsuz etkileyebileceğini belirtti.
Eroldu, üretimin yıllık bazda yüzde 3, ihracatın adet olarak yüzde 6, tutar olarak ise yüzde 12 arttığını söyledi. İç pazarın da yüksek tempoda olduğunu belirten Eroldu, ancak yerli payının geçmiş yılların çok gerisinde olduğunu ifade etti. Eroldu, “2020’de yüzde 46 olan yerli payı, yeni ÖTV düzenlemesiyle bir miktar yukarı çıksa da otomobilde yüzde 30, hafif ticari araçta yüzde 23,7 oldu” dedi.
Kapasite kullanım oranının da gerilediğini belirten Eroldu, “Avrupa pazarları zayıf, Türkiye’de yerli oranı düşük. Kapasite kullanım oranı ilk 9 ayda yüzde 69’dan 66’ya geriledi. Özellikle kamyon ve traktör tarafında işler kötü gidiyor” diye konuştu. Eroldu, yatırımcıların yerli sanayinin desteklendiğini görmesinin yeni yatırımlar için belirleyici olduğunu vurguladı.
Dış ticaret dengesinin de bozulduğunu belirten Eroldu, “Ocak-Ağustos dönemini 1 milyar dolara yakın eksiyle kapattık. Bunun ana nedeni otomobil. 5,6 milyar dolarlık dış ticaret açığımız var. Bu açığın azaltılması Türkiye ekonomisi açısından önemli. Türkiye’nin dış ticaretinde açığın en önemli nedeni, STA’sı olmayan ülkelerden yapılan ithalat. Çin’in payı yüzde 9,8’de sabit kaldı, Almanya’dan ithalat arttı, bu da Avrupa’daki kapasite fazlasının Türkiye’ye geldiğini gösteriyor” şeklinde konuştu.
“Menşei konusu ülke çapında ele alınmalı”
Türk otomotiv sanayisini etkileyebilecek önemli bir konunun Avrupa Birliği içindeki stratejik diyalog çalışmaları olduğuna işaret eden Eroldu, şunları kaydetti: “AB yerlileşme adımları için menşei çalışması yürütüyor. Bu olursa biz Gümrük Birliği içinde olmamıza rağmen menşei olarak dışlanacağız. Bu özellikle bizim kamyon, otobüs gibi iş kollarımızı daha da doğrudan etkileyecek. Bugün AB kamu alımlarında menşei şartı getirmek istiyor. EU 27 kapsamındaki malzemelerin menşei hesabında dikkate alınması gibi bir kural getirilmesi değerlendiriliyor. Yani böyle bir tartışma var. Böyle bir kural gelmesi, Türkiye orijinli malzemelerin menşeinde Avrupa menşei dışı gibi kabul edilmesi sonucunu doğuracak. Bu da aslında ülke çapında ele alınması gereken bir konu. Tabii bu yalnızca otomotiv değil, başka sektörleri de etkiler. Bunun amacı, Çinlilerin Türkiye veya Fas, Sırbistan gibi ülkeler üzerinden Avrupa’ya girmesini engellemeye çalışmak. Ama aslında orada konvansiyon kuralları var. Dünyada bu ticaret savaşlarının şiddeti ve devreye girme eğilimi artıyor. O yüzden de herkesin kendi pazarını, kendi sanayicisini daha fazla korumaya yöneldiğini gözlemliyoruz.”
AB ile ABD arasındaki çerçeve anlaşmanın da Türkiye açısından rekabet dezavantajı yarattığını belirten Eroldu, “AB’den ABD’ye giden araçta vergi yüzde 15, Türkiye’den gidende yüzde 25. Bu da üretimi Türkiye yerine Avrupa’da yapmayı avantajlı hale getiriyor” diye konuştu.
“2028 yatırımlarını çekmek için ekonomiyi yoluna koymalıyız”
Makroekonomik koşulların gelecek yatırımları tehdit ettiğini belirten Eroldu, “Hızlı hareket eden sektörlerde üretim yeri değişiklikleri yaşanmaya başlanıyor. Tekstilciler Mısır’a gidiyor mesela. Bundan sonraki süreçte yatırım lokasyonlarının değişmesi zor olan otomotiv gibi sektörler de zorlanacak. Bugün aldığımız yatırım kararlarıyla sektör bir büyüme döneminden geçiyor ama bundan sonraki çevrimde bu tablo böyle olmayabilir. 2028’de yeniden yatırım kararları alınacak. O zamana kadar ekonomiyi yoluna koymazsak sektörler zora düşecek. Enflasyon–kur makası riskli, bunu yönetmek gerek” açıklamasını yaptı. Cengiz Eroldu, ÖTV rejiminin markaları fiyatlandırma açısından zorladığını dile getirerek, “Çünkü segmentler kayboluyor. Farklı segmentlerdeki araçları aynı fiyata görebiliyorsunuz. Rekabeti artırıyor ama kârlılıklar baskı altında” dedi.
■ Otomobil üretimi 9 ayda yüzde 3 azaldı
OSD verilerine göre, 2025’in ilk 9 ayında yüzde 3 artış gösteren toplam üretim 1 milyon 31 bin 527 adet olarak gerçekleşti. Geçen yılın ilk 9 aylık dönemine göre yüzde 3 azalan otomobil üretimi ise 637 bin 450 adet oldu. Traktör üretimiyle birlikte toplam üretim 1 milyon 53 bin 250 adet olarak gerçekleşti. Yılın ilk 9 ayında, bir önceki yılın aynı dönemine göre toplam otomotiv ihracatı adet bazında yüzde 6 artarak yaklaşık 770 bin adet oldu. 2025’in Ocak- Eylül döneminde toplam pazar, yıllık bazda yüzde 9 artarak 958 bin 847 adetten kapandı. Bu dönemde otomobil pazarı da yıllık yüzde 10’luk artış sağlayarak 742 bin 687 adede ulaştı. Eroldu, üretim ve ihracatın yıl sonunda geçen yılın bir miktar üzerinde olmasını öngördüklerini söyledi.
■ Altınını bozan otomobil ya da gayrimenkul alıyor
Ekonomide yaşanan gelişmelerin iç pazar satışlarını hareketlendirdiğini ifade eden Eroldu, “Paranın gideceği çok yer yok. Talep yüksek çünkü altındaki artış birinci sebep; insanlar kâr edip bozup mala dönüşüyor. Burada da gayrimenkul ve otomobil giriyor devreye. Reel faiz kalmadı piyasada. Reel faiz olmayınca, kendi varlıklarını korumak için yatırım malı olarak gördükleri otomobile yönlenme de var” dedi. Faizlerin çok fazla indirilmemesi gerektiğini belirten Eroldu, “2026’yı da iyi yönetmek için ben sert faiz indirimleri beklemiyorum” diye konuştu.
■ “Yeni vergi düzenlemesi bize olumlu katkı yapmadı”
Son aylarda Türkiye’de hem küresel pazarlarda sanayiyi etkileyen çok önemli ulusal uygulama değişikliklerinin devreye alındığını hatırlatan Eroldu, bunlardan birinin otomotiv ithalatında eylülde yürürlüğe giren ek mali yükümlülükler olduğunu söyledi.
Eroldu, şöyle konuştu: “Eylül ayında devreye alınan ek mali yükümlülüklerin etkisini şöyle değerlendirebiliriz: Burada tabii en önemli konu, yükümlülük uygulanmayan ve diğer kapsamında olan bazı ülkelerin de yükümlülük kapsamına alınması oldu. Baktığımızda, aslında içten yanmalı motorlardaki ek vergi oranlarının azaltıldığını görüyoruz. Diğer taraftan, ABD ile olan yüzde 60’lık vergi konusu vardı. Bunun da bu uygulamayla beraber kaldırılması söz konusu oldu. Bu değişikliklerin Türk otomotiv sanayisine olumlu bir etkisi olmadığını net bir şekilde söyleyebiliriz. Yani bu düzenlemenin amacı Türk otomotiv sanayisini desteklemek olmadı. Bu anlaşma bizim için bir rekabet kaybına yol açtı. Gümrük vergilerinde içten yanmalı araçlardaki vergi düzenlemesini biz de anlamadık.”