Yemek kartları veya çeklerine ilişkin ilk uygulamalar İngiltere’de 2’nci Dünya Savaşı sonrası devreye alındı. Amaç, işgücünü desteklemek, çalışana en az bir öğün yemeği garanti altına almak olarak konmuştu. Dünya tarihinin en yıkıcı savaşının ardından üretime en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde, endüstrilerde verimliliği artırmak hedefleniyordu. Yenilikçi yöntem, çalışanın yemek hakkını iş yerlerindeki yemekhane düzeninden çıkardı, sistemsel hale getirdi. Yanı sıra bağımsız işletmeler de desteklendi. Yemek kartları uygulaması, zamanla Avrupa’da da yaygınlaştı.
Türkiye’de ise ilk uygulamaları için 1992 yılı beklenecekti. Yemek kuponu ile başlayan ilk uygulamalar yemek kartlarına dönüştü. Günümüzde Türkiye pazarında yemek kartları sektöründe 5’i yerli 8 şirket faaliyet yürütüyor. Toplam 3 binin üzerinde direk istihdam yaratılırken, pazarın yüzde 90’ın üzerindeki iş hacmini 4 firma gerçekleştiriyor. Toplam 5 milyon kart kullanıcısının aylık iş hacmi geçen yıl itibariyle 3 milyar lira düzeyinde ortaya çıktı.
Çalışana olduğu kadar işverene de faydası var Her insan farklı olduğu gibi her insanın damak zevki ve sağlığı açısından tüketmesi gereken gıdalar da birbirinden farklılık gösteriyor. Bu nedenle bir işyerinde sabit bir menü çıkması, her personelin yemek ihtiyacını karşılamak için yeterli olmayabiliyor. Yemek kartları her insanın kendi damak tadına ve ihtiyacına göre yemek yeme alternatiflerini sunulabilirken, çalışan olduğu kadar işverene de avantaj sağlıyor. Yanı sıra bağımsız binlerce restoran ve market işletmelerine de imkan yaratıyor.
Yemek ücreti için kart sistemini kullanan bir işverenin öğle yemeği için bir catering şirketi ile anlaşmasına ya da işyeri içerisinde yemekhane kurmasına gerek kalmıyor. Bu durum, personel, hizmet bedeli gibi ek iş ve mali yükün ortadan kaldırılacağı anlamına geliyor. Yemek kartı ile 2025 yılı boyunca ödemelerini yapan bir işveren, 10 çalışanı için günlük 264 TL ödeme yaparsa yılda 250.000 TL tasarruf edebilme imkanına kavuşuyor. Çalışan sayısı arttıkça, tasarruf miktarı da doğal olarak artıyor.
‘Dijital cüzdan’ yaygınlaşıyor
Sektörde rekabet etmek için Ar-Ge ve inovasyona yatırım yapmak bir zaruret haline geldi. Ödeme sistemleri sahasının teknolojik gelişmelerden ve dijitalleşmelerden en çok etkilenen alanlarından kabul edilebilir yemek kartı sahası için. Bu kapsamda tüm pos altyapıları temassız platform ve kare koduyla (QR) ödeme yapabilir sisteme göre revize ediliyor. Düzenlenen çeşitli indirim ve kampanyalar, mobil uygulama üzerinden de çalışan dünyasına hızlı şekilde aktarılabiliyor. Bu açılardan bakıldığında sektörde en büyük rekabet alanı olarak teknolojik gelişmeler gösterilebilir. Sisteme ilk kupon olarak giren ardından kartlarla geniş kullanım imkanı bulan uygulamalarda, son dönemde ‘dijital cüzdan’ kullanımı yaygınlık kazandı. Bu noktada telefonlar öne çıktı. Ödeme sistemleri teknolojilerinin hizmetleriyle artık telefon üzerinden, hiç kart kullanmadan ödeme yapılabiliyor. Tahminler, mobil entegrenin bu yılla birlikte hızlanacağı ve 5 yıl içinde kullanımın büyük bölümüne yayılacağı yönünde yapılıyor.
TÜRKİYE’NİN YEMEK KARTI PAZARINDA ALACAĞI MESAFE VAR
- 5’i yerli 8 şirket, 3 bin çalışan sektöre hizmet veriyor
- Türkiye’de toplam 5 milyon yemek kartı kullanıcısı var.
- Yemek kartı pazarı yılda yüzde 12-15 aralığında büyüyor
- Yemek kartı ile aylık 3.3-3.5 milyar TL’lik tüketim gerçekleşiyor
“Yemek kartı sistemi ekonomiye sürdürülebilir katkılar sunuyor”
Yemek kartı uygulamasının hem işverenlere maliyet avantajı sağlayan hem de çalışan refahına ciddi katkılarda bulunan, iş gücüne sunduğu avantajlarla çalışma hayatında verimliliği yükselten bir uygulama olduğunu belirten Multinet Up CEO’su Ali Emre Sever, “Alınan bu yeni kararla birlikte nakit yardımlar ve nakit gibi her yerde geçen kartlarla yapılan yemek yardımlarında 2025 yılında 158 liraya kadar istisna uygulanabilecekken yemek kartlarında herhangi bir limite tabi olmaksızın prim muafiyeti sağlanıyor. Yemek kartının, yemek dışında başka amaçla kullanımı durumunda, 158 lira üstü harcamalar prime esas kazanca tabi olacaktır. Yemek kartıyla ayni yardım yapmak isteyen işverenlerin prim ödemelerinden tamamen muaf olmasını, işverenin maliyetlerini düşürerek çalışan yararına tutar belirleyebilmesine zemin hazırlayan bir kolaylık olarak görüyoruz” dedi.
Sever, “Çalışanların önemli hakedişlerinden biri olan yemek desteğinin, yemek kartı uygulaması aracılığıyla yapılması işverenlere vergi muafiyeti sağlamanın yanı sıra ülke ekonomisine de sürdürülebilir katkılar sunuyor. Çalışanların öğle yemeği ihtiyacına yönelik hizmet veren küçük ölçekli restoran ve lokantalara müşteri kazandıran yemek kartları aynı zamanda yeme içme sektöründe kayıt dışılığı önleyerek ülke ekonomisine de katkıda bulunuyor" diye konuştu.
“Genelge yemek yardımlarının artmasını teşvik edecek”
Pluxee Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Koray Bozkurt, SGK tarafından yayınlanan son genelge ile birlikte çalışanlarına yemek kartı ile ayni yardım yapmak isteyen işverenlerin prim ödemeyeceğinin kesinleştiğini kaydederek, “Danıştay tarafından iptal edilen SGK'nın 2022 tarihli genelgesindeki ayni yemek yardımlarından prim alınmasından yeni genelgeyle vazgeçildi” dedi. Bu durumun kesinleşmesinin çalışanlara yapılan yemek yardımlarının artmasında önemli bir teşvik olacağını düşündüklerini kaydeden Koray Bozkurt, “Örneğin, 2025 yılında çalışanına günlük 300 TL tutarında yemek desteğini nakit yerine Pluxee yemek kartı bakiyesi olarak veren 100 çalışanlı bir firma 264 TL gelir vergisi istisnasının yanı sıra sınırsız SGK prim istisnası ve %10 indirilebilir KDV avantajı ile yıllık 3,52 milyon TL tutarında bir tasarruf sağlayabilir hale geldi” dedi.
Koray Bozkurt, yemek kartlarının 81 ilde binlerce küçük işletmede kullanıldığını ve iş hacmi yarattığını söyleyerek, "Tüm ödeme süreçleri dijital olduğu için kayıtdışılıkla mücadeleye katkı sunuyor" diye konuştu.
YEMEK VE MARKET ALIŞVERİŞLERİNDE İSTİSNAİ DURUM FARKLILIK GÖSTERDİ
Vergi Uzmanı-Yazar Celal Özcan, 2025 yılı Gelir Vergisi ve Damga Vergisi, yemek istisnasında yaklaşık yüzde 41 artış yapılmış iken, SGK yemek istisnasında hiç artış yapılmamasının işverenler tarafından çok eleştiri konusu yapıldığını dile getiriyor.
Tablodan da anlaşılacağı üzere, SGK yemek istisna tutarının 2024 yılına göre hiç artırılmadığına dikkat çeken Celal Özcan, şu görüşleri dile getirdi: “Yemek maliyetlerinin ve fiyatlarının arttığı enflasyonist ortamda SGK yemek istisnasında 2025 yılında hiç artış yapılmamış olması kamuoyunda ve işverenler nezdinde çok eleştirilmiş, hatta bazı platformlarda işçinin SGK'ya göre 158 TL'ye, Maliye'ye göre 240 TL'ye doyduğu şeklinde mizah konusu olmuştur. Dolayısıyla, işverenler tarafından çalışanlara sağlanan bir sosyal destek olan yemek yardımındaki SGK istisnasının vergi istisnası ile (240 TL) eşitlenmesi veya en azından 2024 yılı enflasyon oranı (44,38) kadar artırılarak (157,69 x 1,4438) 227,67 TL'ye çıkarılması gerekmektedir. Yani yemekte geçerli olan istisnai durum, 158 liranın üzerinde kalan market alışverişlerinde geçerli tutulmuyor. Bu kullanıcı açısından sorun yaratıyor, bu durum giderilmelidir.”