MEHMET KAYA
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyaretinin sonrasında atılacak adımlar, özellikle ABD Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın, “Türkiye Cumhurbaşkanı’na ABD Başkanının "meşruiyet vereceği" sözlerinin” ardından, Türkiye’nin içerideki ve dışarıdaki moda deyimle “sınamalarının” alacağı boyut merak ediliyor. ‘Meşruiyet’ lafını ‘havuç’ olarak yorumlayanlar var. Eğer böyleyse bir de bunun (şimdilik ortalıkta görünmeyen) “sopa” olması gerekiyor elbette.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çerçevesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı ve Türk heyetinin temasları ciddi boyutlara ulaştı. Ekonomi, enerji ve elbette savunma temelli bir hayli yeni ama çok eksik, çok sınırlı haberler geldi. Öncesinde ise Türkiye’nin ABD’ye yönelik iyi niyet adımlarının boyutu oldukça büyük: Yeni LNG anlaşmaları, gümrük vergilerinin kaldırılması, ABD’nin yeni nükleer santral projelerine katılımı için ön görüşmeler, Suriye ve Irak’taki mevcut durum için ılımlı mesajlar, İsrail’in Gazze’ye olan tarihin karanlık sayfalarına yazılmış saldırı ve işgalinin ABD ile hiç ilişkilendirilmemesi… Üstelik bu son konuda ABD’nin Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun “kışkırtıcı” açıklamalarına rağmen.
Ne kazanılacağını zaman gösterecek
Bunların karşılığında şimdilik masada olan “kazanımlar” ise F-16 satın alınması ve F-35 satın alınmış uçakların bedeli veya uçakların teslimi, daha fazla uçak satışı. F-35 programına, yani bu program dahilinde uçak parçaları ve bakım onarım hizmetleri satmaya dahil olunup olunmayacağı da belli değil. Yani kazanımlarımız da ABD’nin bize ürün satması şeklinde. Suriye ve Irak’taki soruna yönelik neler yapılacağı ise belirsiz.
Görüşmenin ardından başlayan gürültü birkaç gün daha devam edecektir. Türkiye hali hazırda kara dönüşmesini umduğu çok sayıda ekonomi, enerji ve savunmayı içeren ciddi tutarda bir “jest” yapmış durumda. Bunun karşılığında verilecek “meşruiyet” ile ne kazanılacağını zaman gösterecek.