14 Mayıs Seçimlerinde 60.9 milyon yurtiçinde ve 3.2 milyonu yurtdışında, toplamda 64 milyon seçmen oy kullanacak. Seçmenler içinde kadınların ve Z kuşağı gençlerin önemli bir ağırlığı var. Kadın seçmenlerin oranı yüzde 50.7 ile erkeklerden fazla. Z kuşağı seçmenleri ise 13 milyon, toplam seçmenin yüzde 16’sı. Kadınların ve gençlerin sonucu doğrudan etkileyecek bir ağırlık taşıdıkları, seçimin kilidinin onların elinde olduğu görünüyor. Seçime katılacak ittifakların ve partilerin propagandalarında buna uygun davranmaları ve onların isteklerini göz önünde bulundurarak açıklama yapmaları gerekecek.
Günümüz parlamentosunda 577 milletvekilinden 477’si, % 82.67’si erkek. Sadece 100 kadın milletvekili var ve 33 ilde bir tek kadın milletvekili bile yok.
Kadın örgütleri İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden dönülmesini bekliyorlar. CHP ve İYİ Parti seçim sonrası ilk işleri arasında bu konunun yer alacağını açıklıyorlar. Yeniden Refah, Hüda Par gibi partiler ise İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ardından 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesi yasasındaki kadın haklarının da daraltılmasını istiyorlar. Seçim meydanlarında bu konunun da gündemde olacağını düşünüyorum.
Kadın örgütleri, sorunlarını ele alıp çözümüne yardımcı olacak bir Kadın Bakanlığı’nın kurulmasını istiyor. Kadınlara aile içi şiddet uygulaması, çocuk gelinlere son verilmesi ve kadın ölümlerinin azaltılması için buna ihtiyaç duyduklarını belirtiyorlar. Partilerden seçim propaganda döneminde bu konuda sözler verilmesini bekliyorlar.
Konrad Adenauer Stiftung’un 28 ilde 3243 gençle yaptığı saha araştırmasının sonuçları çok düşündürücü: Gençlerin yüzde 62.8’i Türkiye’de geleceğinin iyi olmadığını düşünüyor. Yüzde 72.8’i ise başka bir ülkede yaşamak istediğini belirtiyor.
Gençleri ve kadınları içinde bulundukları “umutsuzluk ağırlıklı” tablodan çıkaracak, onlara “umut” aşılayacak anlatımlar içeren seçim propagandalarına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Bu umudu yeşerterek mesaj veren siyasi partilerin başarı sağlayacağına inanıyorum…
