Bu çetin coğrafyada, hele ki küresel rekabetin jeopolitik risklere dayandığı ortamda Türkiye, sanayi kabiliyetini korumak, geliştirmek zorunda ama hükümet sanki sanayiye düşman gibi davranıyor.
Sanayi, bir şeyden çok üretmek demektir. Türkiye, üretmek ve ürettiğini satmak zorunda olan bir ülke… Çin’den İtalya’ya dek, sanayisi ekonominin içinde %20’den fazla olan yegâne ülkeyiz ama son yıllarda sanayi ki bizi sanayiden uzak tutan ekonomi politikaları uygulanmaya konmuş gibi görünüyor.
SANAYİYE BU DÜŞMANLIK NİYE?
İstanbul Sanayi Odası’nın PMI (satınalma yöneticileri endeksi) verilerine bakıyoruz, 2023’ten bu yana daralmayı görüyoruz. Başkan Erdal Bahçıvan’ın son dönemdeki tüm beyanatları alarm veriyor, adeta sanayi için alarm niteliğinde uyarılarla dolu… Ancak hükümetin “savunma hariç” sanayiciye kulak astığı yok.
Sanayi üretim endeksi üzerinden bakıldığında, durum daha da vahim görünüyor. Bunda 30 yıl önce sanayinin ekonomideki payı, %30’lara varmışken bugün, OVP marifetiyle bu pay, %20’nin de altına indirilmiş durumda. Hayati soru şudur; sanayi üretemezse ihracata konu malları nereden bulabileceğiz?
Türkiye, “ince buz tabakası üzerinde, hızla gitmek zorunda kalan kayakçı” gibidir. Her hırçın fırtınada, ekonomik krizin buzlu sularına gömülüveren bir kayakçı… Altındaki buz tabakasının kalınlığı ise sanayinin ekonomideki payını gösterir. %20’lere inceltilmiş haliyle hayli kırılgan hale getirildik.
İKİ SORU İKİ CEVAP/ Sanayisizleştirilmeye dair…
En büyük sorun?
Kârsızlık, yüksek maliyet ve finansmana erişim güçlüğü… Yetmezmiş gibi katma değeri yüksek ürün gamına geçemeyen sanayicilerimiz. Kamu kaynaklarını zombi şirketlere aktarma ahmaklığımız…
Peki, çare nedir?
Hükümetin zihin değişikliğine gitmesi… Sanayicinin ileri teknoloji üretimine geçişi… İşletmelerde faktör verimliliğini arttırılması… Yetmez; işbirliği & işbölümü ile ölçek ve verimliliğin yakalanması…
NOT
Otoritenin günahları sanayimizi ateşe atıyor
Sanayisizleştirme; beceriksizliğin mi yoksa taammüdün eseri midir diye sorguladığımızda, ne yazık ki otoritenin günahlarıyla yüzleşiyoruz. “Zamanında çok kâr ettin” söylemiyle, sanayicinin feryadına kulak tıkamak, nasıl bir gafletin neticesidir? Uyarıyoruz ama gafleti aşan, hıyanete varan bir tutum.
Sanayi lûgatı
-
İmalat sanayi: Endüstrimizin bel kemiği, ihracatımızın dayandığı üretim kabiliyetimiz.
-
Savunma sanayi: 3 tarafı deniz, 4 tarafı sorunla çevrili bu coğrafyada var olma savaşımız.
-
Sanayi teşvikleri: Hak edene ve değer üretmeye verilmesi gereken ama zombilere giden…
-
Yapısal reform: Kamudan beklenen ama sanayicinin yapması gereken reformlar.