2026-2028 Orta Vadeli Programda büyüme ve enflasyon hedefleri iddialı, ancak gerçekleşmelerin uzun vadeli ortalamaların altında kalması bekleniyor. Kamu maliyesinde kısmi iyileşme öngörülse de faiz harcamaları ve bütçe açığı yüksek seyrini koruyor.
Bu hafta başında açıklanan 2026-2028 yıllarını içeren orta vadeli programı okurken Demirel’in geçmişte söylemiş olduğu “Bize Plan Değil, Pilav Lazım” sözünü hatırladım. Uzun yıllar Türk siyasetine yön veren Demirel’in meşhur bu sözünün perde arkasını tekrar hatırlamaya çalışırken EKONOMİ gazetesinin değerli yazarı Alaattin Aktaş’ın bugünden tam 11 yıl önce yazmış olduğu benzer konudaki bir makalesine rastladım.
1960’ların sonu, bir seçim öncesi. CHP, Türkiye’nin planlı bir gelişime ihtiyacı olduğu görüşünde ve beş yıllık kalkınma planları hazırlıkları yapıyor. CHP’liler, iktidar olmaları halinde, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki gibi hızlı bir atılım hedefinde olduklarını vurguluyorlar. CHP’nin bu yaklaşımına karşı o dönem AP’nin başında olan Süleyman Demirel’den siyasi tarihimize geçen o meşhur yanıt geliyor: “Halk Plan Değil, Pilav İstiyor.”
İster bu sloganın etkisi diyelim, isterse 27 Mayıs’a tepkinin sürüyor olması, AP seçimden galip çıkıyor; bir anlamda plan değil, pilav tercih ediliyor.
1960’lı yıllarda AK Parti döneminde kapatılan Devlet Planlama Teşkilatı’nın değerli uzmanları tarafından Türkiye’nin orta ve uzun vadeli kalkınma planları yapılmaktaydı. AK Parti döneminde ise 2006-2008 yıllarını kapsayan dönemde başlayan ilk orta vadeli program hazırlık süreci ile birlikte her yıl Eylül ayında bir sonraki 3 yılı kapsayacak şekilde bir orta vadeli program planlaması dönemine geçildi.[i] Her yıl hazırlanan program ile bir önceki yılın mevcut programdaki makroekonomik hedeflerin düzenli olarak revize edildiğini gördük. Yerli ve yabancı yatırımcıların, iş insanlarının, ekonomistlerin, piyasa profesyonellerinin yapmakta oldukları ekonomik analiz ve ekonometrik modellemelere dayanak teşkil etmekte olacak olan OVP programlarının itibarı da son yıllarda düzenli yapılan revizyonlar ile kıymeti harbiyesi oldukça azalmış oldu.
Örneğin 2021 yılı Eylül ayında açıklanan OVP’de 2022 yılı enflasyon hedefi %9,8 düzeyinde iken, TCMB’nin enflasyon hedefi bir sonraki ay içerisinde %11.8 düzeyine yükseltilmişti. 2022 yılı sonunda gerçekleşen TÜFE oranı %64,27 olmuştu! 2023 yılındaki OVP enflasyon hedefi %24,9 düzeyinde iken, yılsonundaki TÜFE’deki gerçekleşme %64,77 seviyesindeydi. 2024 yılında OVP’deki enflasyon hedefi %33 seviyesinde iken de gerçekleşme %44,4 düzeyindeydi.
Bugünkü 2026-2028 yıllarını kapsayan yeni OVP içerisinde büyüme oranlarının 2026 yılında %3,8, 2027 yılında %4,3, 2028 yılında %5,00 şeklinde hedeflendiğini görmekteyiz. Özet olarak yeni programda Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne kadar gerçekleşen uzun vadeli ortalama %4,8’lik büyümesinden 2025-2027 yıllarında geride kalacağımız düşünülmektedir. Ayrıca geçtiğimiz hafta açıklanan %4,8’lik 2025 yılı 2. çeyrek büyüme oranının OVP 2025 yıl sonunda %3.0 seviyelerine doğru gerilemesi beklenmektedir. Bu trend değişimi hareketinin nasıl gerçekleşeceğinin ipuçlarının iç talep daraltılması şeklinde olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle hane halkı üzerindeki vergi yüklerinin her geçen gün arttırılmasının yanı sıra, küçük esnaflarda gerçek usulde vergilendirilme sistemine geçilecek olması gibi gelişmeler yaşanacakların öncü adımları olarak ifade edilebilir.
OVP içerisinde enflasyon hedeflerinde 2026 yılı sonunda %16, 2027 yılı sonunda %9 ve 2028 yılı sonunda %8 şeklinde oldukça iddialı hedeflerin yeniden verildiğini söyleyebilirim. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz diyerek bu noktada 2027 yılında yapılması muhtemel erken seçimin seçmenler üzerindeki muhtemel tatlandırıcı hazırlıklarının 6-9 ay öncesinde başlayacağını göz önüne aldığımızda 2027 ve 2028 yıllarındaki tek haneli enflasyon hedeflerinin yine tutmayacağını bugünden söyleyebilirim.
Kişibaşına gelir rakamlarının da 2025 yılındaki 17 bin 748 dolar düzeyinden 2028 sonunda 20 bin 987 dolar seviyesine kadar yükseleceğinin hedeflenmiş olduğunu görmekteyiz. 2025 yılı ortalama $/TL kur seviyesinin 39,63 düzeyinde gerçekleşebilmesi için yılsonunda $/TL kurunun 43.00 seviyelerinde yılı kapatması gerekmektedir. Bu durumda 2025 yılında yaklaşık %21 düzeyinde bir kur artışının yaşanması hedeflenmektedir. Bu yılsonu TÜFE’nin %30-%31 düzeylerinde gerçekleşmesi mümkün gözükürken TL’sinde geçtiğimiz yıl kadar olmasa da yaklaşık %8’e yaklaşan düzeyde bir değerleme durumu söz konusudur.
2026 yılı ortalaması için ise, $/TL kurundaki hedef 46.60 TL şeklindedir. Yaklaşık yıllık %18 düzeylerinde ortalama bir kur artışı ile $/TL’nin 2026 yılsonunu 50.50 TL civarında kapatması beklenmektedir. 2026 OVP yılsonu enflasyon hedefinin %16 olduğunu göz önüne aldığımızda $/TL kurunda belirgin bir değerlenme beklentisinin olmadığını görmekteyiz. 2027 yılındaki ortalama $/TL kurunun 50.71 TL şeklinde %9’luk bir yıllık ortalama artışı yansıttığını söyleyebilirim. 2027 yılsonu TÜFE hedefinin de %9 olduğuna göre enflasyon kadar kur artışı ile çok istikrarlı, mükemmel bir makroekonomik denge dizaynı ile karşı karşıyayız. Erken seçimin gerçekleşmesinin en yüksek olasılık olduğu 2027 yılında ekonomide bu stabilitenin sağlanma ihtimali çok düşüktür.
Kamu maliyesi tarafında merkezi yönetimi bütçe açığının GSYH’ya olan oranında mevcut -%3,6 seviyesinden 2028 yılı sonuna kadar -%2,8 şeklinde kısmi bir iyileşme görüntüsü oluşmaktadır. 2025 yılında 12 aylık merkezi yönetimi bütçe açığı hedefinin 2,2 Trilyon TL düzeyinde olduğunu Temmuz 2025 sonu itibarıyla açığın 2,26 trilyon TL düzeyinde gerçekleştiğini gördüğümüzde kamu kesimindeki açığın azaltılmasında pek bir beklenti olmadığı anlaşılmaktadır.
2026 yılında kamu kesiminin faiz harcama hedefinin 2,7 trilyon TL olduğunu görüyoruz. Bir önceki OVP’ye göre yaklaşık faiz harcamalarında 460 milyar TL kadar bir artış söz konusudur. 2025 yılına ait faiz harcamasının 2 trilyon TL olduğunu göz önüne aldığımızda faiz ödemelerine nas politikasının pek işlemediğini söyleyebiliriz.
2025 yılında vergi geliri artışı %47 düzeyinde iken, 2026 yılı vergi gelirlerindeki artış hedefinin %28 düzeyinde hedeflenen enflasyon oranının üzerinde olduğunu görüyoruz.
Özetle, 2026-2028 yılı yeni OVP’a göre enflasyon tek haneye doğru düşmeye devam edecek, cari açık azalacak, TL 2025 yılında değerlenmeye devam edecek sonraki yıllarda enflasyon artışına denk düzeylerde $/TL kur artışları yaşanacak. Bütçe açığında kısmi azalmalar yaşanacak, ithalat düzeyinde az bir miktar yükseliş gerçekleşirken yıllık büyüme oranları uzun vadeli ortalama büyüme oranının altında kalacaktır. Böyle bir senaryo altında işsizlik oranının %8,5 seviyesinden %7,8’e doğru çekilmesi mümkün değildir. Tabii iş aramayanları işşiz olarak saymayacak isek, rakamlara fazla işkence çektirmeye de gerek yoktur! Ne diyelim seneye Eylül’de önümüzdeki OVP’ye bakalım…
_________
[i] https://www.sbb.gov.tr/orta-vadeli-programlar/