ULKAR Holding ve Nobel İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Ulusoy, İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) İstanbul Müzik Festivali’nde gösteri sponsoru oldukları “Tellerin Aşkı” konseri için gerçekleşen buluşmaya elinde notlarla geldi.
Ulusoy, önce İKSV’nin İstanbul Müzik Festivali’ne 2018 yılından beri destek olduklarını belirtip, dünyadaki gelişmelerle ilgili değerlendirmelerini paylaştı:
- Dünya, ekonomik güç dengelerinin yeniden tanımlandığı, üretim ve ticaretin coğrafya değiştirdiği bir kırılma döneminden geçiyor. Bu dönüşüm, yalnızca sermayenin değil; verimliliğin ve stratejik konumun da değerini yeniden tarif ediyor.
Türkiye’nin konumuna işaret etti:
- Türkiye, doğu ile batı arasında kurduğu köprü, genç ve yetkin iş gücü, gelişen sanayi altyapısı ve girişimcilik dinamizmiyle bu yeni düzende güçlü bir konuma sahip.
Türkiye’nin bölgesel “hub” haline gelebileceğinin altını çizdi:
- Eğer bu fırsatı doğru okur, cesur ve kararlı adımlar atarsak, sadece izleyen değil, yön veren bir aktör olabiliriz.
COVID-19 pandemisinden sonra ülkelerin kendi kendine yetebilme kapasitesinin yeniden kritik hale geldiğini anımsattı:
- Küresel tedarik zincirlerinin kırılgan yapısı, stratejik ürün ve hizmetlerde dışa bağımlılığın riskler doğurduğu bu yeni düzende, yerli sanayinin ve üreticinin hayati önemi artık daha çok hissediliyor.
Nobel İlaç’ın yetkinliklerine dikkat çekti:
- Türkiye’de kimyasal ve biyoteknolojik ilaçlar alanında hammadde üretimi, Ar-Ge ve kimyasal ürün üretimine kadar tüm süreci entegre yürütebilen bir ilaç şirketiyiz. Bu yapı, yalnızca rekabet gücümüzü değil, ülkemizin stratejik bağımsızlık kapasitesini de artırıyor.
Şu noktayı irdeledi:
- Kendi alanlarında yenilikçi ve sürdürülebilir sistemler kurarak geleceği şekillendiren yatırımlara imza atan şirketlerin desteklenmesi, ülke ekonomisinin uzun vadeli direncini ve rekabet gücünü önemli ölçüde artırır.
Sözünü ettiği desteklerin ayrıntısına girdi:
- Bu destek yalnızca finansal teşviklerle sınırlı değil, regülasyonlardan insan kaynağı politikalarına, ekosistem işbirliklerinden ihracat stratejilerine kadar geniş perspektifi kapsamalı.
Rol model şirketlerin büyümesinin çevresindeki sanayi kollarını da dönüştürdüğü üzerinde durdu:
- Bilgi ve teknoloji aktarımına zemin hazırlar, yeni girişimlere ilham verir. Bu yüzden, öncü adımların birer istisna değil, kalkınma stratejisinin taşıyıcı sütunları olarak görülmesi son derece önemli.
İlaç sektörünün farkını ortaya koydu:
- İlaç, insan hayatının devamlılığını sağlayan, sağlıklı yaşamın sürdürülebilirliğine ve toplumsal refahın güçlenmesine katkı sunan stratejik bir alan. Bu nedenle, uzun vadeli vizyonla yönetilmesi gereken kritik bir ekosistem.
Nobel İlaç’ın yaklaşımına vurgu yaptı:
- Biz de üretim ve Ar-Ge ile dışa bağımlılığı azaltacak, ihracat ile ülkemize katma değer yaratacak, halkımıza ilacı daha fazla erişilebilir kılacak adımlar atıyoruz.
İlaç sektöründe arz ve tedarik güvenliğinin en öncelikli konuların başında geldiğini kaydetti:
- Biz de Nobel olarak, elimizi taşın altına koyarak ülkemizin ilaç alanında ihtiyaç duyduğu stratejik adımları atıyoruz.
Attıkları son stratejik adımı paylaştı:
- Düzce’de “Özel Ürünler Üretim Tesisimizi” hayata geçirdik. 40 milyon dolarlık nitelikli yatırımla, onkoloji, nadir hastalıklar gibi tedavi alanlarında kullanılan yüksek potensli ürünlere daha fazla odaklanacağız.
Ardından ekledi:
- Bu sayede değer açısından ithalatta önemli bir yük oluşturan söz konusu ürünlerin hem erişimini artıracağız hem de bu tedavi alanlarında ülkemizin dışa bağımlılığını azaltmaya katkı sağlayacağız. Tesisimiz ayrıca bölge istihdamına katkı verecek.
Nobel’in ilaçta ithalatı biraz daha azaltacak Düzce yatırımı, arz güvenliği açısından gerçekten de büyük önem taşıyor…
Türkiye’deki 4’üncü Ar-Ge merkezini Gebze’de açıyor
ULKAR Holding ve Nobel İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Ulusoy, uzmanlıklarına göre farklı lokasyonlarda Ar-Ge merkezleri kurmaya devam ettiklerini bildirdi:
- Türkiye’deki 4’üncü Ar-Ge merkezimizi Gebze’de devreye alıyoruz. Türkiye’de en fazla Ar-Ge merkezi olan ilaç şirketiyiz. Ayrıca, fabrikalarımızın faaliyette olduğu Özbekistan ve Kazakistan’da da Ar-Ge merkezlerimiz var.
Uluslararası arenada güçlü marka işbirliklerine imza attıklarını belirtti:
- Kazakistan’daki Ar-Ge ve üretim kampüsümüz, diğer ilaç şirketlerinin de üretim merkezi haline geldi. Roche için meme kanseri üzerine biyoteknolojik ilaç üretimi gerçekleştirirken, AstraZeneca’nın Orta Asya’da sözleşmeli üretim işbirliği yaptığı ilk şirket olduk.
Dünyada 3 bin ruhsatımız var
ULKAR Holding ve Nobel İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Ulusoy, ilaç gibi zorlu bir alanda Türkiye’nin uluslararası markalarını yarattıklarını vurguladı:
- İlaç gibi stratejik, katma değeri yüksek ve güven isteyen, zorluklarla dolu bir sektörde tüm ülkelerde kendi markamızla varız.
50’den fazla ülkeye kendi markalarıyla ilaç tedarik ettiklerini belirtti:
- 24 ülkede kendi teşkilatımız var. Dünyada 3 bin civarında ruhsatımız bulunuyor. Onkolojiden nadir hastalıklara, soğuk algınlığından tüketici sağlığına kadar 22 terapötik alanda kendi markamızla ürünlerimiz bulunuyor.
Şu iddiayı ortaya koydu:
- Soğuk algınlığına yönelik bir ürünümüz her 1 saniyede dünyada 8 kişi tarafından tüketiliyor.
‘Yarını 70’inde Saklı’ ve ‘Medicus’a destek
ULKAR Holding ve Nobel İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Ulusoy, araştırmacı-yazar Sevecen Tunç’un kaleminden çıkan, Nobel İlaç’ın 70 yılını anlatan “Yarını 70’inde Saklı” kitabını bizimle paylaştı:
- Bu eser, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan ilaç üretimindeki zorlukları ve Türkiye’nin kendi kaynaklarını yaratma çabasını Nobel İlaç özelinde anlatıyor. Bu hikayenin her satırında bu topraklarda şifa üretmenin mücadelesi yer alıyor.
Ulusoy, bilimsel bilgi ve araştırmanın, kalkınmanın en temel itici gücü olduğunu vurguladı:
- Ülkemizde kıymetli araştırmacılar, bilim insanları var. Potansiyelimiz çok yüksek. Dünya çapında daha çok bilim insanımız yetişsin istiyoruz. Bilimsel gelişmeler ve yenilikler, kolektif bilinç ve işbirliği ile hayata geçebilir. Bu nedenle Nobel Medicus’a destek oluyoruz.
Nobel Medicus’un Türkiye’de bilimin sesi olan bir kaynak haline geldiğini vurguladı:
- Nobel Medicus ile ülkemizin kıymetli araştırmalarını ülke sınırlarının dışına taşımayı da hedefledik. Bilim insanlarımızın eserlerini yurtdışında tanıttık. Uluslararası literatürde Türkiye’nin sesini duyurduk. Nobel Medicus, bir bilim köprüsü oldu.
Dünyanın ikinci büyük ilaç pazarını yönetecek
GÜLDEM Berkman’ı 2014 yılında, Novartis Türkiye CEO’su iken tanıdım. Berkman, daha sonra Novartis’in Basel’deki (İsviçre) merkezine transfer oldu.
2017 yılında eşinin işlerinin Türkiye’de olması, aile özlemi, Amgen Türkiye’den aldığı teklifi kabul etmesini sağladı. Başarılı kariyer yolculuğuna bir de “Mümkün” adlı kitabını ekleyen Berkman’la ilgili geçen hafta sosyal medyada bir haber gördüm:
- Güldem Berkman, 1 Temmuz 2025’te Amgen Çin Genel Müdürü olarak göreve başlıyor.
Bunun üzerine Berkman’a Çin’e transferin nasıl gündeme geldiğini sordum, anlattı:
- Benim için çok heyecan verici bir gelişme oldu. Çin, ABD’nin ardından dünyanın ikinci büyük ilaç pazarı. Amgen olarak orada çok önemli yatırımlarımız var ve çok önemsiyoruz.
Çin’e transferiyle ilgili görüşmelerin Mart ayında başladığını belirtti:
- Bu görev bana verildiğinde çok büyük bir gurur anı yaşadım. Bu kadar kompleks, bu kadar önemli bir pazarın, bir Türk kadınına emanet edilmesi beni çok onore etti.