Her ülke enflasyonla mücadele programı uygulamak durumunda kalabilir ve bu mücadele için bir dizi önlemi uygulamaya koyar. Yapılanlar ülkeden ülkeye biraz farklılık gösterse de temelde hemen hemen aynı şeylerdir.
Hem Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok, enflasyona karşı birbirinden çok çok farklı neler yapılabilir ki zaten...
Enflasyonla mücadele yıllarca sürer mi peki?
Hele hele en yetkili ağızlar her yıl çıkıp “Ekonomide temel önceliğin enflasyonla mücadelede olduğunu” söyler mi?
Bu tür söylemler geçmişte yapılanların işe yaramadığının, yıllar yılı boşa kürek çekildiğinin itirafı değil mi?
GÖKTEN ZEMBİLLE İNMEDİ YA!
Bir kere zaten enflasyonla mücadeleye girişilmişse demek ki ortada üstesinden gelinmesi gereken bir enflasyon sorunu var.
Bu enflasyon gökten zembille inmediğine göre bir şekilde yaratıldı.
Öncelikle sorulması gereken soru da budur zaten:
"Bu enflasyon kim tarafından, ne yapılarak ya da yapılmayarak yaratıldı?”
Zaten bu soruya “samimi” bir şekilde yanıt aranmaz ve bulunmazsa çare diye başvurulan hiçbir önlem işe yaramayacaktır.
Teşhis konmadan, hele hele doğru konmadan tedaviye girişilip başarılı sonuç alınabilir mi?
Türkiye’de olan biten de budur.
HASTA-DOKTOR-İLAÇ...
Hastanın ateşi yüksek, nasıl olmuşsa olmuş bir yerlerden virüs kapmış, yakınları hastanenin yolunu tutmuş. Doktor teşhisini koyup ilacı vermiş, “Bir hafta boyunca kullanacaksınız, sabah şu doz, akşam şu doz” demiş. İlaç kullanılmış bir hafta ama hastanın durumunda pek bir iyileşme yok. Aklınıza ne gelir?
■ Ya doktor teşhiste yanılmıştır.
■ Ya teşhis doğrudur da ilaç yanlıştır.
■ Ya teşhis de ilaç da doğrudur ama ilacın son kullanma süresi geçmiştir.
■ Ya da son kullanma süresi geçmemiştir ama hastanın ilacı daha uzun süre kullanması gerekirken doktor ilacı zamansız kesmiştir.
■ Veya doktor da ilaç da sahtedir.
AYNI ŞEYLERDEN FARKLI SONUÇLAR UMMAK
2026-2028 dönemini kapsayan yeni bir orta vadeli program daha açıklandı. Dikkat lütfen, “yeni bir orta vadeli program daha” diyorum; çünkü yok öncekilerden önemli bir farkı.
Aynı ifadeler, aynı yaklaşımlar, aynı vaatler...
Değişen ne, yalnızca sayılar ve oranlar...
Aynı şeyler yapılacak ama bu kez sonuç farklı olacak, öyle umuluyor.
Bu programlar kapsamında son yıllarda enflasyon ne öngörüldü, gerçekleşme ne oldu, ona bakacağız.
Acaba doktor mu yanlış teşhis koyuyor, teşhis doğru da yanlış ilaç mı veriyor anlamaya çalışacağız.
Ama şu kesin; hasta iyileşmeye karşı yıllar yılı böyle ayak diremeyeceğine, ateşler içinde yatmaktan “mutluluk” duymayacağına göre hata doktorda.
Doktor ya teşhiste yanlışlık yapıyor ya yanlış ilaç veriyor ya dozu iyi ayarlayamıyor ya da ilacın ne kadar kullanılması gerektiği konusunda kafası karışık. İşe yaramayan ilaç sürekli kullanıla kullanıla vücut da artık tepki vermez olmuş.
İnsan bu oranlardan rahatsız olur
Son yılların OVP ve YEP hedefleri kapsamındaki TÜFE hedefleri ve gerçekleşmeler tam ibretlik.
Giriş bölümünde “Bu enflasyon gökten zembille inmedi” dedim ya, gerçekten de öyle, öngörülen enflasyon çok makul bir düzeydeyken adeta “sihirli” bir el ortaya çıkmış ve çok yüksek enflasyon yaratmış.
Bu durum 2021 yılında başlıyor. Aslında her şey o yıl başlamadı mı! 2021’in son enflasyon tahmini yüzde 8, yalnızca yüzde 8; gerçekleşen tam yüzde 36. “Gökten zembille” inen ise 23 Eylül’de başlatılan faiz indirimi! Bu tarihte faiz indirimi olacağını siyasetçi dışında kim bilebilirdi ki! Dolayısıyla yüzde 8-36'lık hedef ve gerçekleşme kopukluğundan tümüyle faiz indirenler sorumlu. Hem zaten faiz indirimi başlatıldığında enflasyon yüzde 19’lardaydı. Ama faiz indirimi gündeme geldiğinde sessiz kalan bürokrasinin sorumluluğu tabii ki ortadan kalkmaz.
2022’nin yüzde 9,8’lik hedefine karşılık yüzde 64’lük gerçekleşmesinin de kabul edilebilir bir tarafı var. Çünkü yüzde 9,8’lik hedefin yer aldığı 2022- 2024 dönemi OVP’si, Eylül 2021’deki faiz indiriminden daha önce açıklandı. Faiz indirimi daha sonra başladı ve dolayısıyla bu OVP’yi hazırlayanların da günahı yok.
Ama ya sonraki sapmalar?
■ 2023 için yüzde 25’e karşılık yüzde 64!
■ 2024 için yüzde 33’e karşılık yüzde 44!
■ 2025 için yüzde 17,5’e karşılık, kalınabildiği takdirde yüzde 28,5!
■ Önümüzdeki üç yıl da sırasıyla yüzde 16, yüzde 9 ve yüzde 8! Bu oranlarda kalınırsa tabii ki ayağa kalkıp doktoru alkışlamaya gerek yok; artık işini iyi yapmaya başladı demektir; yok hasta hâlâ ateşler içindeyse söylem raftan indirilir:
“Türkiye ekonomisinin temel önceliği olan enflasyonla mücadelede kararlı ve bütüncül bir yaklaşımla yolumuza devam ediyoruz.”