CHP'nin 22. Olağanüstü Kurultayı'nda, Genel Başkan, Parti Meclisi (PM) ve Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) üyeleri seçilecek.
Bin 127 kayıtlı delegenin oy kullanabileceği olağanüstü kurultay, saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara'da Yenimahalle Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde düzenlenen kurultayda konuştu.
Kurultayın açılış konuşmasını yapan Özgür Özel, CHP'nin tutuklu belediye başkanlarına selam gönderdi. Özel, şunları kaydetti:
“Biz bildiğiniz gibiyiz. Biraz daha ustalaştık taşı kırmakta, dostu, düşmanı birbirinden ayırmakta. Hoş geldiniz yoldaşlarım, hoş geldiniz yol arkadaşlarım. 81 il, 973 ilçede ay yıldızlı al bayrağımızla, altı oklu bayrağımızı göndere çekenlere, ikisini yan yana sallayanlara, baba ocağının sabah erkenden kalkıp kapısını açanlara, çayını demleyenlere, bacası tütsün diye odun çekenlere, saldırıya uğrasa bile bir buğday tanesi gibi sabırla direnenlere, ülkesine, milletine, partisine sahip çıkanlara, Cumhuriyet Hlk Partisi’nin onurlu muhafızlarına, cesur neferlerine merhaba, hoş geldiniz.
Bugün, zaman ayarlı davalarla, iktidar yürüyüşümüze set çekmek isteyen darbecilere karşı Cumhuriyet Halk Partisi’nin ne demek olduğunu bir kez daha dosta ve dost olmayana göstermek için buradayız. Öncelikle bu kurultayın iki kez ortaya koyduğu tertemiz iradeye leke sürmek isteyenlere karşı bir tehdidi bertaraf etmek için noterlere koşup imza veren delegelerimize ömür boyunca sürdüreceğim bir minneti ifade etmek isterim. 5 ay sonra yeniden bir aradayız. Bir büyük adaletsizliğin karşısındayız, bir demokrasi utancının ortasında kalsak da, mücadelemizi dik tutmak için, bir kez daha kenetlenmek için buradayız.
Bugün aramızda olmayan, olamayan, hukuksuzca hapiste, zindanlarda tutulan Esenurt Belediye Başaknımız Ahmet Özer’e, Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat'a, Beykoz Belediye Başkanımız Alaattin Köseler’e, Şişli Belediye Başkanımız Resul Emrah Şahan’a, Beylikdüzü Belediye Başkanımız Mehmet Murat Çalık’a, Büyükçekmece Belediye Başkanımzı Hasan Akgün’e, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanımız Hakan Bahçetepe’ye, Avcılar Belediye Başkanımız Utku Caner Çaykara’ya, Ceyhan Belediye Başkanımız Kadir Aydar’a, Seyhan Belediye Başkanımız Oya Tekin’e, Şile Belediye Başkanımız Özgür Kabadayı’ya, Beyoğlu Belediye Başkanımız İnan Güney’e, Bayrampaşa Belediye Başkanımız Hasan Mutlu’ya, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız Muhittin Böcek’e, Adana Büyükşehir Belediye Başkanımız Zeyan Karalar’a ve 15,5 milyon insanımızın sandık başlarına koşarak, onu bir partinin değil, milletin adayı olarak cumhurbaşkanı adayı gösteren Ekrem İmamoğlu’na selam olsun.
"Hepimizin bir kez daha başı sağ olsun"
Türkiye ittifakını kuranlara, inananlara, sahip çıkanlara, aslan sosyal demokratlara, muhafazakar demokratlara, milliyetçi demokratlara, Kürt demokratlara, liberal demokratlara, sosyalist demokratlara, Türkiye’nin gelecek umduu demokrasiye inanan tüm demokratlara selam olsun. Gurbette olan ama yüreği burada olan soydaşlarımıza, Amerika-İsrail zulmü altında ezilen Filistinli mazlumlara selam olsun. Nisan ayındaki kurulayda şurada oturup, dilim sürçerse yüreği sızlayan, ağzımdan çıkan her sözde ilk alkışa başlayan, üç ay önce hep beraber ellerimizle toprağa verdiğimiz 6 Nisan kurultayında burada olan Ferdi kardeşime, 60 gün önce toprağa verdiğimiz, nezaketi, örgüt kültürünü, örgüt displinini, demokrasiye inancını, parti tarihini ve geleceğe umutla bakmayı hepimize öğreten Altan Öymen’e Allah’tan rahmet diliyorum. Hepimizin bir kez daha başı sağ olsun.
"İlk kadrolarımız, milletten aldığı güçle bağımsızlığımızı kazanmış, cumhuriyetimizi ilan etmiştir"
Gölgesi altında oturduğumuz asırlık çınarımız Cumhuriyet Halk Partisi’nin ne olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Mondoros Mütarekesi’nin imzalanmasının ardından işgale karşı kendi bölgelerinde mücaele eden cemiyet ve derneklerin, Anadolu ve Rumeli Mudafa-i Hukuk Cemiyeti çatısı altında birleşmesiyle kurulmuştur. İlk kurultayı 4 Eylül 1919 Sivas Kongresi’dir. İlk delegeleri, Sivas Kongresi’nin 41 delegesidir. O delegeler, mandayı ve himayeyi reddeden, kurtuluşu, örgütlenmeyi üstlenen delegelerdir. İlk kadrolarımız, milletten aldığı güçle bağımsızlığımızı kazanmış, cumhuriyetimizi ilan etmiş, yokluk içinde bir memlekette kısa sürede büyük bir kalkınmayı gerçekleştirmişlerdir. Ülkemizde değişim, bölgemize ve mazlum milletlerin tamamına ilham olmuştur. Devam eden süreçte kadrolarımız, ülkemizi İkinci Dünya Savaşı’nın ateşinden uzakta ve güvende tutumayı başarmıştır. Partimiz her dönemde değişimlerin ve devrimlerin partisi olmuştur. Ülkemizi çok partili hayata geçiren, partimizin kadrolarıdır. Bu parti kendisine ebedi Cumhurbaşkanlığı teklif edildiğinde ‘bu teklifte bulunanlar çok oldu. Ama benim gayem ebedi Cumhurbaşkanlığı değil, millet hakimiyetinin ebedileşmesidir’ diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisidir.
Bu parti, Atatürk’ün bu sözünün gereğini yaparak, 1950’de milletin isteği üzerine iktidarı Demokrat Parti’ye devrettiğinde ‘bu yenilgi, benim şüphesiz en büyük yenilgimdir. Ama Türkiye demokrasisinin en büyük zaferidir’ diyebilen İsmet İnönü’nün partisidir. Bu parti, dünyanın koşullarına göre değişen, yenilenen, 1972’de sosyal demokrasiyi iktidara taşıyan kadroları ‘ne ezen, ne ezilen, insanca, hakça bir düzen’ diyen Bülent Ecevit’in partisidir.
"Partimiz, darbelerin hedefi oldu ama hiçbir zaman yanında drumadı"
Partimiz, bugüne kadar demokrasi yolunda çok bedeller ödedi. Kapatıldı, mallarına el konuldu, genel başkanlarımız tutuklandı, hapse atıldı. Ancak ne olursa olsun, hiçbir zaman demokrasiden sapmadı. Milletin iradesi üzerinde bir iradeyi kabul etmedi, böyle bir güce inanmadı, sığınmadı. Darbelerin hedefi oldu ama hiçbir zaman yanında durmadı. Yıllarca ağır saldırılara uğramış bir parti olarak, demokrasiden başka bir yola inanmadık, bundan sonra da böyle bir yola tenezzül etmeyiz. Yeri geldi 47 yıl iktidar yüzü görmedik. Ama asla millete küsmedik. Demokrasilerde aslolan, milletin kararına saygı duymaktır. Değişerek, yenilenerek milletin gönlüne girmeye çalıştık.
AK Parti’yi 23 yıl iktidar yapan millet, 31 Mart’ta bir başka karar verdi. Partimiz 47 yıl sonra birinci parti oldu. AK Parti ilk kez yenildi. Ve o gün, bize inanan vatandaşlarımız için hizmete koyulduk. Seçim akşamı taşkın gösteriler yapmamaya, diğer taraftaki kaybetmiş adayı, ailesini, çocuklarını düşünmeye, kimseyi o gece kaybetmiş hissettirmemeye örgütümüzü davet ettik. Seçimin galibi bizdik, ‘kaybedeni yoktur’ dedik. ‘Bu bir zafer değil, geleceğe doğru bize verilmiş görevdir’ dedik. ‘Belediye Başkanlarımızın cebindeki anahtar, belediyenin kapısının, kasasının, şehrin altın anahtarı değil, CHP’nin, Gazi Mustafa Kemal Atatük’ün partisinin 100 yıl sonraki iktidarının anahtarıdır, kıymetini bilin, öyle çalışın’ dedik. Ve bu demokrasi sınavından sonra görevi alan belediye başkanlarımız ertesi sabahtan itibaren büyük bir gayretle, büyük bir kudretle, büyük bir inançla, kimseyi itmeden, kakmadan, kimseyi örtekileştirmeden, kimseyi dışarda bırakmadan, kimseye kaybettirilmiş hissi yaratmadan yola koyuldular, arı gibi çalıştılar. Kreşler, öğrenci yurtları, kent lokantaları, emekli evleri açtılar. Yoksul ailelere destek oldular. Hizmet ettiler. Ve seçimlerden 6-7-8 ay sonra yaptırdığımız araştırmalarda belediye başkanlarımızın yüzde 38 oyla iktidara gelmiş olan, birinci parti olan partimizin oyları yüzde 50’lerin üzerine, belediye başkanlarımıza Türkiye’deki ortalama memnuniyet yüzde 58’in üzerine çıktı.
"Demokrasi sınavı, kazanıldığında değil, kaybedldiğinde verilen bir sınavdır"
Demokrasi sınavı, kazanıldığında değil, kaybedldiğinde verilen bir sınavdır. Bir partinin, bir yapının, bir kişinin ne kadar demokrat olduğuna galip geldiğinde değil, mağlup olduğunda nasıl davrandığına bakarak karar verilir. İktidar partisi, ilk kez kaybettiği seçimden sonra yaptıklarıyla kaybetmenin sınavından geçemediğini, aslında demokrat değil, demokrasiye inanmış değil, sadece demokrasiyi kullananlardan oluştuğunu tüm millete gösterdi. Bizim 47 yıl boyunca demokrasiye duyduğumuz saygıyı, Cumhurbaşkanlığı seçimine 47 ay varken gösterebilmek yerine, 47 gün bile sabredemediler. Belediyeleriyle, bizimle hizmette yarışmadılar, yarışamadılar. Partilerinde siyaset üretip bizimle rekabet edemediler. Sayın Erdoğan kendisine güvenemedi, partisine güvenemedi, ana kademesine, gençlik kollarına, kadın kollarına güvenemedi, onların seçim kazanabileceğine, umudu örgütleyeceklerine inanamadı. Peki ne yaptı? Demokrasiden saptı, hiçbir partide olmayan yeni bir kolu, AK Parti Yargı Kolları'nı kurdu.”
"Onların husumeti esasında CHP’ye değil, iktidardan gitme ihtimalinedir"
Bugün Türkiye'nin yeni bir yol ayrımında olduğunu belirten Özgür Özel, çok bedel ödediklerini, ödemeye de devam edeceklerini ifade ederek, CHP’nin hedefe koyulmasının sebebinin iktidarın değişme ihtimali olduğunu söyledi.
Bugünkü iktidarın, seçim yoluyla kendisini değiştirebilecek yapının CHP olduğunu gördüğü için CHP’ye saldırdığını, CHP'yi paralize etmeye, felç etmeye, CHP’yi içeride kavgalar yapan bir yapıya dönüştürmeye, mümkünse CHP’yi bölmeye, ondan kurtulmaya çalıştığını anlatan Özel, "Onların husumeti esasında CHP’ye değil, iktidardan gitme ihtimalinedir. Bu yüzden bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin arkasında duran, Cumhuriyet Halk Partisi’ne destek olan demokratların tamamı kendi varlık sebeplerine sahip çıkmaktadırlar. Bu varlık sebebi bir siyasi parti değil, sandık ve iktidarın sandıkla değişebiliyor olmasıdır. Yargı eliyle öyle kirli bir yol açtılar ki Türkiye’de, demokrasiye düşman bu darbeci anlayış öyle bir canavar ki bugün CHP’yi yutmak istiyor, yarın önünde kim varsa onu yutacak. İktidara yakın olmayan siyasetçiyi, gazeteciyi, sanatçıyı, iş insanını, sendikacıyı, meslek örgütünü yutacak." diye konuştu.
"Tehdit altında olan eşit yurttaşlıktır"
CHP Genel Başkanı Özel, ekranları başında kurultayı izleyenlere de seslenerek, şunları kaydetti:
"Eğer kudretli bir AK Partili siyasetçi ile davalık olsanız, mahkeme kapısında adaleti bulabileceğinize inanıyor musunuz? Yıllarca okudunuz, çalıştınız. Kudretli bir AK Partilinin torpilli yakını ile mülakata girseniz, kazanacağınıza inanıyor musunuz? İşte artık Türkiye’de tehdit altında olan eşit yurttaşlıktır. Eşit yurttaşlığın tehdit altında olması artık bir siyasete, bir bölgeye, bir etnisiteye, bir mezhebe ilişkin tespitleri, yakınmaları geçmiş her bir vatandaş için, bu kara düzenin içinde payı olmayan, yeri olmayan her bir vatandaş için tehdittir. En çok da iyi niyetle, İç Anadolu’da AK Parti’ye oy veren, MHP’ye oy veren, parti gözetmeksizin ‘Ülke iyi olsun’ diye düşünüp iktidara oy veren ama sonra ürünü para etmeyen, evladı sınav kazansa da işe giremeyen, işe girse de aldığı maaşla geçinemeyen vatandaşlarımız için tehdittir.
100 yıl önce olduğu gibi Anadolu’yu kurtarırken, Anadolu’daki yoksulluğu, işsizliği ve her türlü sıkıntıyı ortadan kaldırırken, parti gözetmek ne demek? Tüm milleti, tüm halkı, iline, çevresine, doğduğu yere, mezhebine, kökenine bakmadan bu ülkenin eşit vatandaşları oldukları için kucaklayacağız. Hep birlikte kalkındıracağız, hep birlikte kazanıp, adilce bölüşüp, kardeşçe yaşayacağız. Cumhuriyet Halk Partisi bunun teminatıdır. Artık seçimsiz, sandıksız, tek partili bir Türkiye istiyorlar. Erdoğan artık kötü olma yolunda değil, en kötüsü olmuş durumdadır. O yüzden hangi görüşte olursa olsun tüm demokratların Atatürk’ten miras sandığa, çok partili hayata sahip çıkması son derece kıymetlidir. Safları daha da sıklaştırmalı, mücadeleyi hep beraber yükseltmeliyiz. Bu kötülük karşısında yapmamız gereken nettir. İyi olmak yeterli değildir, cesur olmak gerekmektedir. Artık büyük bir cesaret ve kahramanlık hikayesiyle bir kez daha bu memleketin önünü açma zamanıdır."
"Parti programımızı değiştirmiş olacağız"
Özgür Özel, artık her yıl, 4-9 Eylül haftalarını kuruluş haftası olarak kutlanmasını tüzüğe koyduklarını, ondan sonra da parti programını yenileme çalışmasını hep birlikte yürüttüklerini belirterek, bu işlerin önemli bir kısmının, 19 Mart darbesi ve devamına denk geldiğini hatırlattı. Özel, "İlk bocalamadan sonra sizler hem direnmeye hem çalışmaya devam ettiniz. Bu sene 4-9 Eylül’de bir yandan AK Parti'nin yargı kolları başkanı, İstanbul İl Başkanlığımıza ve il binamıza saldırırken eş zamanlı, inadına ve geri adım atmadan oyunu bozarak; esas dikkatlerin çekilmek istediği yer olarak buradaki Türkiye’yi yönetme irademizi, nasıl yöneteceğimizi, sorunları tespitte sorunumuz yok ama çözüm önerilerine nasıl ulaştığımızı, nasıl anlatacağımızı görünmez kılmaya çalışanların oyununu bozarak; hatta saldırı altındaki il binasından yöneticilerimiz, il başkanlarımız, genel başkan yardımcılarımız online bağlanarak 4-9 Eylül haftasında programımızın neredeyse ana kaidesini oturttuk." şeklinde konuştu.
Özel, devlet yönetimi ve demokrasi, kalkınma ve ekonomi, sosyal devlet ve refah, dış politika, güvenlik ve dirençlilik ana sütunları üzerine oturtulan parti programını, Türkiye’deki herkese umut verecek şekilde değiştirerek, Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi ile çalışarak, Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar programının tamamlanacağını anlattı. Özgür Özel, şöyle devam etti:
"Her birinizin elinde, her soruna hangi somut çözüm önerisini sunduğumuz, örneğin ‘Yoksulluğu nasıl bitireceksiniz?’ dendiğinde temel vatandaşlık gelirini anlatabileceksiniz. Savunma sanayi dendiğinde, savunma sanayine nasıl bakıyoruz ve hangi yenilikleri yapacağız, oradan anlatabileceksiniz. İnfaz koruma memurunun hak ettiği meslek kanununu da orada bulacaksınız, tarımdaki doğru ürüne yönlendiren bilimsel yönlendirmeyi ve doğru ürüne yönlendiren bilimsel destekleme programlarını da Türkiye’nin bugün yaşadığı sorunları aşacağı hayvancılıkla ilgili önerilerinizi de orada bulacaksınız. Bulmakla kalmayacak, bunu millete anlatacak, millete Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarını müjdeleyeceksiniz."
"Şikayetçi CHP'li değil, partiye kinlenmiş aparatlar"
CHP Genel Başkanı Özel, 19 Mart sonrasında çalışmayı da direnmeyi de bırakmadıkları için partililere ayrı ayrı teşekkür ederek, şunları söyledi:
"Bir teşekkür İstanbul delegelerine, bir teşekkür bu salonda olanlara. Yaratılmaya çalışılan imaj şudur. ‘Bir kavga var, kavganın tarafı biz değiliz’ diyor. ‘AK Parti değil, şikayet eden CHP’li, şikayet edilen CHP’li, taraflar CHP’li, biz bu işin dışındayız.’ Birincisi şikayet eden CHP’li değil, aylar önce parti suçundan, yıllar önce fevkalade suçlardan atılmış ve kendi kusuruna bakmadan partiye, yapıya kişilere kinlenmiş bir takım aparatları buldular. Onları CHP’li gibi sundular. Ellerindeki yargı kollarıyla bir partiye operasyon yaptılar. Ama bu operasyon bir yere çarptı ve darmadağın oldu. İstanbul seçimlerinde 600’ü seçilmiş yaklaşık 650 oy kullanıyor. 600 seçilmiş delegeden 24 - 25’i şu anda memuriyete girmekle, başka bir göreve seçilmekle, ölümlerle 580’li rakamlara düşmüş. Orada bir kavga bekliyorlardı. Çünkü bir önceki seçimin sonucu 340’a 310. Bu kadar küçük bir fark var. Ama orada imza verebilecek 564 delegenin 540 tanesi bir anda, bu saldırı gelince, bir çağrıyla noterlere koştular. Sıralara girdiler. İstanbul’a kayyım atandığı gün, öğle saatlerinde İstanbul noterlerinden ‘Sıradayız, partimizin arkasındayız’ diye fotoğraflar yağmaya başladı. Ve şu görüldü. Saldırıya karşı CHP iki parça değildir. Saldırıya karşı CHP bir bütündür. Dünün rakipleri bir olmuştur ve bir avuç aparat ve AK Parti’nin yargı kolları karşısındadır. İki parça vardır. Bir tarafı Cumhuriyet Halk Partisi’nin evlatları, diğer tarafta sarayın kumpasları durmaktadır.
"Delegelerimiz 'karşıda sarayın kumpası var' dediler"
Bu salonu dolduranlara da aynı teşekkürü yapmak isterim. Yüzde 52’ye 48’lik bir ilk tur sonucundan sonra, partimizde ülke tarihindeki ilk kez seçimli bir yarışla genel başkan değişimi oldu. Travma yaratması, küskünlük yaratması son derece olası bir süreçti. Devamında yerel seçimler oldu. Aday adayı olup da adaylaşamayanlar, belediye meclis üyesi olmak isteyip olamayanlar. Uzun bir sürecin sonunda çeşitli kırgınlık yaşayanlar oldu. Bu siyasetin doğasında hep vardı. Bir yandan da başka travmaları, olmadık saçma işlerle, önceki genel başkanımıza olmadık sözlerle, hakaretlerle bambaşka olmadık tansiyonları yükseltmeye ve haksız yere partinin sinir uçlarıyla oynayarak bu partiyi birbirine düşürmeye çalıştılar. Bu parti delegelerin yüzde 52’ye 48’den, bu operasyondan sonra, yani partiye de kayyım atanmasına yönelik İstanbul delegelerinin iptalinden sonra, İstanbul delegelerini bir kenara ayırarak, doğal delegeleri, PM, YDK üyelerini bir kenara ayırarak, hatta adı herhangi bir iftirada geçen hiçbir suçu olmasa da, ifadeye çağrılmış, çağrılmamış ama orada adı geçmiş herkesi ayırarak yaklaşık bin 50 kişilik bir yapının bu partiye nasıl sahip çıkacağını bekliyorduk. Ve bu salondakiler, 1,5 gün içinde bine yakın imzayı noterlerden buraya ulaştırarak dediler ki, ‘Evet iki parçayız. Bir tarafta Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün CHP’si, karşımızda sarayın kumpası var. Hep birlikte direniyoruz.
"Dosta güven, olmayana kaygı vermek için buradayız"
İşte bu sebeple bir takım oyunları, bir takım hesapları boşa çıkaran partinin birliğine, beraberliğine sahip çıkan sizlere bir teşekkürü bugün için yapıyorum. Bir teşekkürü de 6 Nisan’da yapmıştım. Partiye kayyımı karşıdaki kafeden çevirdiğimizde koşup gelmiştiniz. O gün size şöyle söylemiştim, ‘Bu herhangi bir kurultay değil. Bu kurultayda partinin birliğine, bütünlüğüne sahip çıkma, dosta güven olmaya kaygı vermek için buradayız. Bu kurultay, olağan kurultay değil. Olağan kurultayda elbette yarışacağız, tartışacağız, parti içi demokrasinin her nimetinden istifade edeceğiz.’ ‘Bu kurultayda’ dedim, ‘Sizden bana ve vereceğimiz anahtar listeye sahip çıkmanızı bekliyorum.’ Zaten yüzde 90’ını siz son kurultayda çarşaf listeyle yapmıştınız. Ama yaşı büyükler, mecburen gençlik kotasına uyma zorunluluğu ya da başka görevlere gidenler, ayrılanlar yüzünden yüzde 10’luk bir değişiklik. Anahtar listeye sahip çıkarsanız, dosta güven düşmana kaygı veririz.
Siz parti tarihinin en yüksek oyunu vererek, siz, bu salon anahtar listemize parti tarihinde ilk kez tek bir delik açmadan, dediniz ki ‘Gün birlik olma zamanıdır. Biz yanınızdayız, arkanızdayız’ O yaşandıktan sonra bir hafta, 10 - 15 gün nelerin konuşulduğunu hepimiz gururla, onurla takip ettik. Tabii kötülük durmadı. Bambaşka işlere giriştiler. İstanbul’da özel bir mahkemeye nöbetçiyken Aralık’ın 15’inde eşi ve kendisi AK Partiliyken, AK Parti döneminde İBB’de bakanlıkta avukatlık yapan, sonra rozetini çıkarıp hakim olan birisine bir dava düşürdüler. Kayyım atadılar. O kayyımla, o düşürülen davayla İstanbul delegelerini düşürdüler. Kurultayımızı kendilerince tartışmalı hale getirmeye çalıştılar. Bu o argümanların hepsini ellerinden almak, 15’inde bir kayyım atansaydı onun ömrünü altı günlük kadar kılmak, ama daha önemlisi önümüzde görülecek davaları konusuz kılmak üzere, ki bu kurultayın hazirun listesini ne kadar dikkatli imza atıldı, İstanbul delegeleri yoktur, Parti Meclisi üyeleri yoktur, YDK üyeleri yoktur. Çünkü özenimiz, artık o saçma sapan bütün iddiaları amaçsız, sonuçsuz kılıp, Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu sizlerin tertemiz iradesini bir kez daha ortaya koyarak önümüzdeki kurultaya doğru artık zaten Yüksek Seçim Kurulu'nun da istikrarlı kararlarıyla önümüzde görünür hale gelmiş olan yolu yürüyüp, parti tarihinin darbe dönemleri hariç en büyük saldırısını püskürtmek. Bugün o yüzden İstanbul delegelerinin, milletvekili olmayan Parti Meclisi ve YDK üyelerinin, doğal delegelerin, iftiralara konu olan arkadaşların, adı geçen herhangi bir arkadaşımızın sandık başına gitmeyeceği, yaklaşık 911 seçilmiş delegemizin oy kullanacağı ve irademizi tazeleyeceği bir yaklaşımla çok önemli bir püskürtmeyi ve çok önemli bir sahip çıkışı yapmak üzere buraya koştunuz.
"Seçimin önünü açmanızı talep ediyorum"
Geçen sefer her ne kadar anahtar listemiz delinmemiş de olsa gecenin geç saatlerine kadar sizleri meşgul ettik. Bugünkü listede Çankaya İlçe Başkanı seçilen bir arkadaşımızdan boşalan YDK’ye, yurt dışında olduğu için PM’ye devam edemeyen bir arkadaşımız yerine bir düzeltme dışında sizin geçen sefer oyladığınız listede hiçbir değişiklik yok. O yüzden bugün Genel Başkanlık seçimi ve ardından Parti Meclisi seçimini takdir ederseniz birkaç saat içinde bitirmek üzere blok listeyle yapmak istiyoruz. Şu kadarını söyleyeyim, blok liste normal kurultaylarda tartışmalıdır. Önümüzde bir kurultay yapılacak, o kurultayda, yani normal seyrindeki kurultayda anahtar listeden parti içi demokrasiden asla taviz yok. Bu herhangi bir kurultay olsa, birisi blok liste dese, kürsüye çıkıp göğsünü bu işe siper edecek olan benim. Sadece boşu boşuna gecenin bir yarısına kadar elinizde bir anahtarı temize geçmek için uğraşmamanız, vaktiyle yola koyulmanız ve iktidarımız için çalışmanız için buradaki teknik olarak ön almaya ve teknik olarak kumpasları boşa çıkarmaya yönelik bu kurultayımızda istisnai ve bir daha tekrar edilmemek üzere blok liste ile oy kullanmanızı takdirlerinize sunacağız. Bundan sonraki süreçte hep beraber tarihe tanıklık edeceğiz. Bu kurultayı şöyle yaptık. Olur ya, buraya bir AK Partili kayyım atarlar, Olur ya, o da bu kurultayı iptal etmeye kalkar… Onun için sizlerin iradesiyle ve Genel Başkanın dahi engel olamayacağı bir birliktelikteyiz. Ben dün bu süreci durduramazdım. Birazdan bir güven oylaması olacak. Normalde sizler alkışlarınızla takdirlerinizle oylarınızla hep arkamızda durdunuz. Sağ olun, durmaya da devam ediyorsunuz. Buradan güven oyu verdiğiniz takdirde seçim maddesine geçilmeden evlerimize gideceğiz. Bunun için ben dahil, bütün Parti Meclisi üyelerimiz dahil, bütün milletvekillerimiz dahil hepinizden güvensizlik yönünde oy kullanarak seçimin önünü açmanızı talep edeceğim. Vereceğiniz güvensizlik oyu, sarayın adalet üzerindeki yaptığı oyunlara verilen güvensizlik oyudur. Partiye kurulan kumpasa güvensizlik oyu vermenizi talep ediyorum. AK Parti’nin yargı kolları faaliyetlerine güvensizlik oyu verip ardından seçime geçmenizi istiyorum.
Hep beraber her dakikası, her santimetresi planlanmış ve yargı kumpasına karşı partinin iradesini savunan bir sürecin içindeyiz. Burada her birinize şunu sormak isterim; parti, 47 yıl sonra birinci partidir, Türkiye’nin yüzde 65’inde, yerel yönetimlerde iktidardadır ve bir müjdem var demiştim, o müjdemi ifade ederek sorumu sorayım. Son 10 günde tam beş ulusal anket yayınlandı. Takip ediyorsunuz, bir önceki aydan daha kötü sonucu olan bir tek anket yok. Takip ediyorsunuz, geçen ay iki puan CHP önde diyenler, şimdi beş diyor. Dört diyen yedi diyor. Yedi diyen on puan önde diyor. Partinin sahada milletten aldığı desteği siz de görüyor musunuz? 6 Nisan günü sizi buradan uğurlarken şöyle seslenmiştim. Demiştim ki ‘Değerli delegelerimiz gidin oyunuzu kullanın. Memleketlerinize varın ve içinde bulunduğunuz saldırıyı, buna karşı direncimizi ve iktidar irademizi savunun. Buna var mısınız’ demiştim. Ve ardından şöyle eklemiştim, sizin coşkulu alkışlarınız ve ‘var’ız cevabınız üzerine, ‘Hadi o zaman kalkın ayağa bitirin bu işi’ diye. Var mısınız bu yürüyüşü sürdürmeye? Var mısınız? O zaman kalkın, dosta güven olmayana kaygı verin. Ayağa kalkın, bu partiyi iktidara taşıyın. Kalkın ayağa kalkın. Millet ayaktadır. Sayenizde millet Edirne’de de ayaktadır, Ağrı’da da ayaktadır. Artvin’de de ayaktadır, Antalya’da da ayaktadır. İzmir’de de Konya’da da Van’da da Bayburt’ta da Gümüşhane’de de Mersin’de de ayaktadır. Bu partiyi ayağa siz kaldırdınız, iktidara da siz taşıyacaksınız. Size güveniyorum, size inanıyorum, sizi seviyorum. Partimize sahip çıkın çünkü Cumhuriyet Halk Partisi’ne sahip çıkmak, Cumhuriyet’e sahip çıkmaktır. Geleceğine sahip çıkanlara helal olsun. Hepinize yürekten teşekkür ediyoruz. Sağ olun, var olun."
"Parti bir saldırı altında ve her yolu deniyorlar"
Kurultay'da oy kullanan Özgür Özel, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
"Salondaki delegelere de ifade ettiğim gibi parti bir saldırı altında ve her yolu deniyorlar. Buna karşı da bizim hukukçularımız ve yöneticilerimiz en doğru tedbirleri alıyorlar. Bugüne kadar da bu konuda ne kadar titiz çalışıldığını seçim yargısı her seferinde tasdik etti. En son cuma günü verdiği kararlarla da. Bu kurultayın yapılmasıyla birlikte artık çoğu zaten boşa olan, seçim yargısının da kabul etmediği o tüm argümanlar da ortadan kalkıyor. Hızlı bir şekilde olağan kurultayımıza gidip bir buçuk ay sonra CHP'nin çarşaf listeyle yapacağı ve büyük bir birlik beraberlik halinde partiyi iktidara taşıyacak kadroları göreve getirecek kurultayımızı da yapacağız. Kötülüğün karşısında iyilik kazanacak.
Salondaki coşkuyu gördünüz, heyecanı gördünüz. Parti tarihinin en birlikte, en motive, tabanıyla en bütünleşmiş sürecini yaşıyor. AK Parti 'Biz bu işin hiçbir yerinde yokuz' derken parti gösterdi onlara; herkes bir tarafta AK Parti yargısı bir tarafta. Mücadele sürüyor ama en sonunda şunu söylemek lazım: Darbeler asla darbecilere kazandırmaz, eninde sonunda kaybettirir. Darbeye karşı direnenler kazanır. 19 Mart darbesine direniyoruz. Millet de o yüzden bizim arkamızda. 15 Temmuz'da milletin Erdoğan'ın arkasında durması kara kaşına, kara gözüne değil; demokrasiye ve sandıktan çıkana duyduğu saygıdan dolayıydı. Darbecilere teslim etmemişti. Ama Erdoğan, darbe karşısındaki iradeyi kendi şahsına duyulan sonsuz bir bağlılık gibi anlamış. Oysa 'darbeci' Erdoğan olduğunda bu sefer millet onun karşısında, mağdurun yanında yer alıyor."
(ANKA)