İş dünyasının sosyal, çevresel ve etik taahhütlere olan yaklaşımı Z kuşağı ile beraber tüm dünyada dönüşüyor. Bu konuda Katalonya Üniversitesi (UOC) ile Pompeu Fabra Üniversitesi (UPF) tarafından yapılan kapsamlı bir araştırma, yüksek itibarı olan şirketlere yönelik Z kuşağının algısının, önceki nesillere kıyasla belirgin şekilde farklı olduğunu ortaya koyuyor. Çalışma, yalnızca kuşaklar arası bir karşılaştırma sunmakla kalmıyor, aynı zamanda bu neslin iş dünyasına yönelik beklentilerinin nedenlerini de derinlemesine ele alıyor.
Araştırmanın bulgularına göre, Z kuşağı, şirketlerin kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) çabalarına en yüksek değeri veren yaş grubu olarak dikkat çekiyor. Bu durum, yalnızca bireysel tercihlerle değil, aynı zamanda bu neslin büyüdüğü sosyo-ekonomik bağlamla da doğrudan ilişkili. Z kuşağı, ergenliğini tamamen bir ekonomik, politik ve çevresel kriz döneminde geçiren ilk nesil. 2008 ekonomik krizi, bu neslin ekonomik sistemlere olan bakış açısını radikal bir şekilde değiştirdi. O dönemde başlayan sürdürülebilirlik odaklı kamu söylemleri, Z kuşağının temel değerlerinin oluşmasında kritik bir rol oynadı.
Y ve Z kuşağının 2008 krizi yorumu farklı
Araştırmaya göre, Z kuşağı, KSS’nin sosyal, etik, çevresel ve iş gücü boyutlarına ortalama 6,44 puan verirken, Y kuşağının bu alana verdiği puan 5,99’da kaldı. X Kuşağı ve Baby Boomers arasında ise bu değerler sırasıyla 6,07 ve 6,21 olarak kaydedildi. İlginç bir şekilde, Z ve Y kuşakları arasındaki fark, iki kuşağın kronolojik olarak birbirine yakın olmasına rağmen oldukça belirgin. Y kuşağı, 2008 krizinden etkilenmiş olsa da, ekonomik büyüme döneminde şekillendiği için daha somut hedeflere odaklanıyor. Z Kuşağı ise kriz sonrası dönemin belirsizliğinde büyüyerek, sürdürülebilirlik ve etik değerleri hayatlarının merkezine alıyor.
Araştırmacılar, Y kuşağının daha fazla kazanmak için daha çok çalışmayı doğal bir yol olarak gördüğünü, Z kuşağının ise iş-yaşam dengesini ve anlam arayışını öncelediğini vurguluyor. Bu durum, yalnızca bireysel tercihlerle değil, aynı zamanda küresel ekonomik trendlerin değişimiyle de açıklanabilir. Araştırma, Z kuşağının özellikle çalışma koşulları ve iş-yaşam dengesine yönelik hassasiyetini ortaya koyuyor. KSS’nin dört boyutu arasında en yüksek puanı da (6,84), bu alana verdiler. Bu, yalnızca ekonomik krizlerin değil, aynı zamanda toplumsal değerlerdeki değişimlerin de bir yansıması.
2008 krizi sonrası iş dünyasında başlayan dönüşüm, iş-yaşam dengesini sosyal ve politik gündemin merkezine taşıdı. Z kuşağı, bireysel mutluluk ve toplumsal fayda arasında denge kurmayı, maddi kazançtan daha önemli görüyor. Bu, özellikle genç profesyoneller arasında daha esnek çalışma koşulları, uzaktan çalışma imkânları ve anlamlı kariyer arayışını tetikliyor.
Kadın ve erkeklerde KSS algısı artık daha benzer
Araştırma, aynı zamanda Z kuşağındaki kadın ve erkeklerin KSS algısında benzer değerlere sahip olduğunu gösteriyor. Bu durum, toplumsal cinsiyet rollerindeki evrimin bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Baby Boomers ve X kuşağı, geleneksel cinsiyet rollerinden daha fazla etkilenirken, Z Kuşağı bu kalıpları büyük ölçüde aşmış durumda. Kadınlar ve erkekler, iş dünyasındaki etik, çevresel ve sosyal sorumlulukları eşit şekilde değerlendiriyor. Bu, yalnızca iş dünyasında değil, toplumsal değerlerde de daha eşitlikçi bir yaklaşımın yükseldiğine işaret ediyor. Z kuşağının bu özelliği, cinsiyet eşitliğini iş dünyasında daha ileri taşımak için önemli bir fırsat sunuyor.
Z kuşağının etkisi, yalnızca bir neslin tercihleriyle sınırlı değil
Araştırmalar bize Z kuşağının, kurumsal sosyal sorumluluk anlayışında tarihi bir dönüm noktasını temsil ettiğini söylüyor. Bu kuşak, ekonomik krizlerin, toplumsal değişimlerin ve sürdürülebilirlik odaklı söylemlerin etkisiyle, iş dünyasının etik ve sosyal taahhütlerine daha fazla önem veriyor. Şirketlerin bu beklentilere uyum sağlaması, sadece bu nesil ile etkileşimlerini değil, aynı zamanda gelecekteki itibarlarını ve varlıklarını şekillendirecek. Z kuşağının etkisi, yalnızca bir neslin tercihleriyle sınırlı değil; iş dünyasında etik, sosyal ve çevresel dönüşümü hızlandıran bir güç olarak da kendini gösteriyor.
Yüksek beklenti, hem fırsat, hem de meydan okuma
Araştırmada aynı zamanda Z kuşağının yüksek beklentilerinin, şirketler için hem bir meydan okuma hem de bir fırsat olarak değerlendirilebileceğine yer veriliyor. Bu nesil, şirketlerden yalnızca kaliteli ürün ve hizmet değil, aynı zamanda etik ve sürdürülebilir iş modelleri bekliyor. Araştırmanın sonuçları, şirketlerin yalnızca kâr odaklı bir yaklaşımı sürdüremeyeceğini de gösteriyor. Kurumsal itibarın sürdürülebilirliği, Z kuşağının değerlerine uyum sağlamakla mümkün. Şirketler de iş gücünde anlam arayışına destek vermeli, çevresel sürdürülebilirlik politikalarını güçlendirmeli ve toplumsal sorumluluklarını artırmalıdır.