YENER KARADENİZ
Ekonomide son yıllarda üst üste gelen dalgalar, reel sektörün dayanma gücünü önemli ölçüde zayıflattı. İş dünyası rasyonel politikalara dönüş sürecine destek verirken, kalıcı çözümler yerine geçici adımların tercih edilmesi sahadaki yükü daha da ağırlaştırdı. Bu tabloya dikkat çeken Türk İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), Başkanı Süleyman Sönmez, “Ancak artık nefesimiz yetmiyor” diyerek güven ortamının yeniden tesis edilmesi çağrısında bulundu. 31 federasyon ve 340 ulusal-uluslararası üye dernek aracılığıyla 100 bini aşkın işletme ve bu işletmeler vasıtasıyla 7 milyon kişiye istihdam sağlayan TÜRKONFED’in Antalya’da düzenlenen “26. İş Dünyası Zirvesi”nde açıklama yapan Süleyman Sönmez, bu yıla ilişkin değerlendirmesinde 2025 yılının ilk 11 ayının, 2023 ve 2024’ten pek farklı geçmediğini belirterek, enflasyonun 30’lu seviyelere yaklaşması ve faizlerin bir miktar düşmesinin bu yılın olumlu tarafları olsa da sorunların daha da büyüdüğüne dikkat çekti. Düşüş eğilimi olsa da hala yüksek olan faiz oranları nedeniyle işletmelerin günlük nakit akışı yönetimi dahi zorlaştırdığını dile getiren Sönmez, faiz indirimlerinin, kredi faizlerine yansımadığını belirtti. Sönmez, artan maliyetlerin üretici üzerinde ciddi baskı yarattığını, belirsizlik nedeniyle yatırım iştahının zayıfladığını ve birçok işletmenin bekle-gör pozisyonuna geçtiğini belirtti. Cirodaki artışların büyük ölçüde enflasyondan kaynaklandığını, reel büyümenin ise sınırlı kaldığını söyleyen Sönmez, enflasyonun maliyet hesaplarını ve fiyatlamayı bozduğunu vurguladı. Küresel talepteki dalgalanma ve daralan ihracat marjlarının rekabet gücünü aşındırdığını ifade etti.
Güven tesis edilmeden kalıcı istikrar mümkün değil
Türk ekonomisinin temel sorunu, üretim gücünü korurken öngörülebilirliği ve finansmana erişimi sağlayamaması olduğuna dikkat çeken Sönmez, yüksek faiz ortamı, artan girdi maliyetleri ve sık değişen düzenlemelerin işletmelerin uzun vadeli plan yapmasını zorlaştırdığına dikkat çekti. Sönmez, şöyle devam etti: “Biz TÜRKONFED olarak, rasyonel politikalara dönüş yapıldığından itibaren ekonomi yönetimine destek verdik, bu desteğimiz de sürüyor. Ancak artık nefesimiz yetmiyor. Dolayısıyla bazı şeylerin düzeltilmesi gerekiyor. Bunun başında da ekonomiye duyulan güven geliyor. Ekonomide güvenin yeniden tesis edilmesi, sadece para politikasıyla değil; kurumların bağımsızlığı, yargının öngörülebilirliği ve eğitim–istihdam uyumunu güçlendirecek yapısal dönüşümlerle mümkün. Ekonomik istikrar ancak demokratik istikrarla birlikte yürür. Bu nedenle iş dünyası artık reformların ertelenmemesini istiyor. Kalıcı güven ortamı, uzun vadeli yatırımın da ön koşulu.”
Finansmana erişim sorunu giderek büyüyor
Son üç yıldır en çok dile getirilen finansmana erişim sorunun değişmediği ve maalesef giderek daha fazla arttığını belirtti. Türk iş dünyasının en önemli özelliklerinden birinin borcuna sadık olması olduğuna dikkat çeken Sönmez, özellikle KOBİ’lerin finansmana erişiminin kolaylaşmasını sağlamak için hem kamu hem özel sektör nezdinde atılması gereken adımlar bulunduğuna dikkat çekti. Sönmez, 5 maddeden oluşan çözüm önerilerini şöyle sıraladı: “Kredi mekanizmalarının çeşitlendirilmesi, teminat yapısının esnetilmesi, KOBİ’lerin kurumsallaşma düzeyinin artırılması, makroekonomik istikrar ve öngörülebilirlik ve bölgesel farklılıkların gözetildiği finansal programlar.”
2026 dengelenme yılı olacak
2026 yılı ekonomide bir dengelenme yılı olacağını söyleyen Süleyman Sönmez, yılın ikinci yarısından itibaren üretim ve yatırım iştahındaki toparlanmanın istihdama da yansıması yönünde beklenti içinde olduklarını söyledi. Sönmez, “2027 yılında enflasyonun tek haneye düşeceği öngörülüyor. Ancak tek başına çözüm değildir. Enflasyon düştüğünde fiyat istikrarı sağlanır ama üretim, yatırım ve verimlilik tarafında yapısal dönüşüm gerçekleşmezse bu kazanım kalıcı olmaz.
Vergi politikaları bir cezalandırma olmamalı
İş dünyasının omzuna yeni vergi yüklerin eklenmesi durumunda üretim ve istihdam çarklarının yavaşlayabileceği uyarısında bulunan TÜRKONFED Başkanı Sönmez, “TÜRKONFED olarak bir çağrı yapıyoruz: İş dünyası olarak beklentimiz yeni kısıtlar değil, adaletli ve istikrarlı bir oyun alanıdır. Vergi politikaları bir cezalandırma olmamalı; tam aksine üretim ve istihdamı teşvik eden bir çerçeveye dönüştürülmelidir. Adil, sade ve öngörülebilir bir vergi sistemine ihtiyacımız var. TÜRKONFED olarak önerimiz, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirlerindeki payının yüzde 65’lerden beş yıl içinde yüzde 50’nin altına düşürülmesidir. Bu, gelir dağılımında adaleti ve kayıtlı ekonomiyi güçlendirir. Aynı zamanda üretim üzerindeki vergi baskısını azaltır. Kayıt dışılıkla mücadelede etkin dijital sistemlerin kurulması da doğrudan vergilerin tahsilatını kolaylaştıracaktır.
Hem çalışanı koruyan, hem işvereni ayakta tutan bir denge olmalı
Hali hazırda görüşmeleri devam eden asgari ücret konusunda Sönmez, “Hem çalışanı koruyan hem de işvereni ayakta tutan bir dengeyi savunuyoruz. Asgari ücret belirlenirken yalnızca geçim koşulları değil, işletmelerin sürdürülebilirliği ve bölgesel maliyet farkları da dikkate alınmalı. Ekonomi hâlâ yüksek enflasyon baskısı altında; bu nedenle ücret artışlarının finansal olarak yönetilebilir olması önemli. Ücret politikası, verimlilik ve istihdamı da teşvik edecek şekilde tasarlanmalı” dedi. Türkiye’nin, bölgesel gelişmişlik farkları en yüksek ülkelerden biri olduğunu dile getiren Sönmez, bölgesel asgari ücret uygulaması talebini yineleyerek, “Makul fark oranı yüzde 20-25 bandında kalabilir. Bu farkı dengelemek için devlet, yüksek ücretli bölgelerde vergi ve SGK primi indirimleriyle işvereni destekleyebilir. Böylece hem rekabet gücü korunur hem düşük gelirli bölgelerde istihdam artar” değerlendirmesinde bulundu.