LEVENT AKBAY
Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği (ENOSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Tunç Atıl, “Katma değer mühendisliğimiz para etmezse, sanayide teknolojik sıçrama olmaz” dedi. Yerli mühendislik hizmetleri bedelinin düşük kaldığına dikkat çeken Atıl, sanayicinin kendi yatırımında yabancı mühendisliği tercih ettiği sürece, yerli mühendisliğin gelişme fırsatı bulamayacağını, sanayiyi küresel rekabette öne taşıyacak otomasyon ve dijital dönüşüm için mühendislik iklimini geliştirecek bir misyon ve organizasyonun zorunlu olduğunu söyledi. Türkiye’de mühendisliğin gelişmesi için alınan işlerin artması gerektiğine vurgu yapan Atıl, “Başta ENOSAD üyeleri olmak üzere sektördeki birbirini tamamlayan firmaların bir araya gelip, çözümü anahtar teslim projelerde üretip Türkiye’de kalan katma değeri artırması gerekiyor” diye konuştu.
115 üyeli ENOSAD’ın ‘rekabet öncesi iş birliği’ formülü ile gerek içeride, gerek dışarıda teknoloji ve sermaye birikimini güç koşullarda geliştirmeye çalıştığını anlatan Tunç Atıl, otomasyon ve dijital dönüşümde ivme kazanmak için mühendislik birikiminin yanı sıra finansman ayağını da kapsayacak bir modelin devlet tarafından da desteklenecek şekilde kurgulanması gerektiğini söyledi.
Çin faktörü nedeniyle sanayinin seri üretimde rekabet şansının olmadığını anlatan Tunç Atıl, “Ancak otomasyon destekli, kişiye özel üretimle niş sektörlerde rekabet gücümüzü artırabiliriz” dedi. Endüstrinin ayakta kalmak ve kendini geliştirmek için mutlaka teknolojik sıçrama yapması gerektiğini vurgulayan Atıl savunma sanayinde teknolojik birikimin artmasıyla, ihtiyaç sahibi kurumların tedarik maliyetlerinin düşmesinin son derece önemli bir örnek olduğuna işaret etti. Savunma sanayinin, yatırımların gerilemeye devam ettiği son yıllarda yan sanayiciler açısından önemli bir iş imkânı yarattığını vurgulayan Atıl görüşlerini şöyle özetledi:
REKABET ÖNCESİ İŞ BİRLİĞİ MODELİ NE DEMEK?
Görece küçük kaldığımız, bütün ihtiyaçlara karşılık veremediğimiz projelerde ENOSAD üyeleri başta olmak üzere sektördeki birbirini tamamlayan firmalar bir araya gelip bu çözümü anahtar teslimi üretip Türkiye’de kalan katma değeri artırması gerekiyor. Birbirini tamamlayan konular üzerine çalışan firmalar bu iş birliğini yapabiliyorlar. Örneklerini gösterdik, göstermeye de devam ediyoruz.
Otomasyon hem yurt içine hem yurt dışına hitap eden, döviz kazandıran bir sektör. Yurt dışında da gayet güzel bazı işler alma imkânımız var. ENOSAD’ın 115 üyesinden 38’i zaten global firmalar. Diğerleri de ağırlıklı olarak sistem entegratörü diye tanımladığımız mühendislik firmaları. Bunlar arasında henüz azınlıkta olan imalatçı firmalar da var. Hiç kimse bir yelpazeyi tam olarak kapsayamadığı için kısmen imalat, kısmen mühendislik, kısmen distribütörlük şeklinde müşterinin taleplerine en uygun şekilde cevap verecek yapılanmayı oluşturuyoruz.
FİNANSMAN BÜYÜK SORUN
Sektörde sadece proje bazlı çalışan firmaların taşıdığı risk çok büyük. Büyük iş almak çok güzel bir şey. O işin avansı, o işin finansmanına katkıda bulunuyor. Yüzde 30 civarında avans alarak her türlü ihtiyacınızı karşılayamıyorsunuz. Dolayısıyla sizin ne kadar bir kârlılığınız olmalı ki, o size yeterli bir finansman sağlasın. Bu mümkün olmadığı için bir dönem sonra siz müşteriyi finanse etmeye başlıyorsunuz. Onun için de bütün firmalar bir şekilde sadece proje bacağında kalmayıp bir yandan onu, ürün satışıyla desteklemek, distribütörlük yapmak zorunda kalıyor. Bu da aslında ayakta kalmanın bir şartı, başka şansınız yok.
Savunma sanayinde başta Aselsan görece büyük hacimde işler veriyor ki, biz de onun bir parçasıyız. Birçok firmada savunma sanayinin içine daha ağırlıklı girmeye başladı. Özellikle yatırımların çok azaldığı, özel sektör yatırımlarının neredeyse kalmadığı bir dönemde savunma sanayinde görece yüksek kârlılık var. Yapılan işler aslında birim bazlı, adedi çok fazla olmayan ama kritik işler. Böyle işler Türkiye’deki sanayi yapısına daha uygun. Çünkü Türkiye’deki sanayi yapısı seri üretime çok uygun değil maalesef.
SERİ ÜRETİMDE ÇİN REKABETİ
Dünyada seri üretim olan birçok sektörde Çin son derece baskın. Bunun birçok nedeni var. Birincisi çok büyük bir nüfusa hitap ettiği için çok zengin bir iç pazarı da var. Ne üretiyorsa büyük ölçekte üretiyor. Bunu değerlendirerek girdilerini toplu olarak almak gibi bir devlet merkezli organizasyonları da var. Çok ucuza ham madde temin edebiliyorlar. Ayrıca çok da fazla firmaları olduğu için her kalitede ürün üretebiliyorlar. Maalesef ülkemize daha çok düşük kaliteliler geliyor.
Döviz kazandıran otomasyon sektörünün katkılarının parasal ifadesi pek mümkün değil. Çünkü ölçülebilir değil. Otomasyon sektörünün genel büyüklüğü birçok uluslararası araştırma kaynaklarında farklı sayılarla ifade ediliyor. Yani neyi kapsadığına dair çok fazla farklı yorumlar var. Onun için oradaki rakamları da net olarak değerlendirip sonuç üretemiyorsunuz. Sadece yaklaşık değerli olarak fikir sahibi oluyorsunuz. Sonuçta pazar büyüklüklerinin, sektörel katkının rakamsal ifadesi çok zor.
SON DÖNEMDE SAVUNMA SANAYİ BİR ÇIKIŞ OLARAK GÖRÜLDÜ
Son dönemde yatırımlar yapılamıyor. 2018’den sonra önce kurlar, sonra faizler fırladı; şu oldu bu oldu. Benim çevremde tanıdığım birçok insanın da mecburen gitmek zorunda olduğu yol savunma sanayi oldu. Başka çıkar yol yok yani. Bir yere hizmet götüreceksiniz ki burası bir gelir elde edecek, ayakta kalacak, yaşayacak. Onun için de aslında yüzdesel olarak baktığınızda savunma sanayinin toplam ciro içindeki payı giderek artıyor. Bu bir yandan güzel bir şey ama diğer yandan da tek bacağa yüklenmek açısından çok da sağlıklı görmüyorum.
■ Otomasyon ve mühendislik değersiz görülüyor
Otomasyon, dijital dönüşüm Türkiye’nin de taahhütleri arasında. Üstelik rekabet için de bir zorunluluk. Bu alanda bir eylem planı olmalı. Çünkü sektörün katma değeri çok önemli. En yüksek katma değer ‘bilgi’de. Yani sizin oraya koyduğunuz mühendislik hizmeti, mal alıp satmanın çok ötesinde değer taşıyor. İşin içinde ister istemez ürün var. O ürünleri bir araya getirip çalıştırıyorsunuz, onların finansmanını sağlıyorsunuz ama olması gereken onun üstüne koyduğunuz katma değerin, mühendislik katma değerinin, bu ülkeye olan getirisi. Teorik olarak bu hizmet en üst düzeyde. Ancak pratikte bu hizmet biraz da rekabet koşullarının da etkisiyle yok sayılıyor. Biz mühendisliği katma değerin en yüksek bölümü olarak görüyoruz. Türkiye’deki mühendisliğin gelişmesi için bir kere bu sektörde alınan işlerin artması lazım. Eğer sanayici kendi yatırımında bu ayrıcalığı, bu önceliği size tanımıyorsa, yurt dışından anahtar teslim yatırımları tercih ediyorsa o zaman Türkiye’deki mühendislik gelişmiyor. Bu ikilemi bu sektöre neredeyse girdiğimden beri, yani 43 yıldır yaşıyorum.
■ Enflasyonu düşürürken bir takım şeyleri kırıp dökmemeliyiz
Endüstriyel yatırımlarda çok ciddi bir küçülmenin olduğunun farkındayız. Bu sağlıksız bir yapı, sürdürülebilir bir yapı da değil. Yani ülkede yatırım yapılmadıkça bunun ceremesini hepimiz yıllar içinde çekeceğiz. Önümüzdeki birkaç yıl bize bunu çok net gayet çıplak ortaya koyacak. Giderek geri gidiyoruz. Yani en çarpıcı nokta maalesef bu. Tamam, enflasyon bütün kötülüklerin anası ve en büyük canavar. Ve enflasyon bitirilmeli. Yüzde 100 hem fi kirim. Ama bunu yaparken bir takım şeyleri kırıp dökerek yapmak doğru değil. Daha iyi organize edilebilir. Daha farklı yaklaşılabilir. Ama bugünkü şekliyle yapılması sanayiye ciddi zarar veriyor. Yapılış şekli farklılaştırılmalı diye düşünüyorum
■ Sanayinin çıkış yolu kişiye özel üretim
Türk sanayinin çıkış yolu, kişiye özel terzilik gibi düşünürsek, çok niş sektörlerde müşterinin beklentilerini karşılayacak, tek tek yapılacak üretimler olmalı. Üreticilerimiz bu konuda çok esnek ve çok yaratıcı. Özel üretime girince, o zaman müşterinizin isteğini doğru olarak karşılayabildiğinizde, adeti düşük, kişiye-firmaya özel çözümlerle devam edebiliyorsunuz. Ancak farklı büyüklüklerdeki seri imalatta genel olarak bir şansımız olmadığını görüyoruz. Bir de sanayiye ne kadar değer verdiğimiz de tartışılır. Maalesef önem derecesi aşağılarda kalıyor.