EKONOMİ gazetesinin PwC iş birliği ve Sabancı Holding ana sponsorluğunda düzenlediği “Değişen Liderlik Zirvesi”, bu yıl “Yarının Belirsizliğinde Bugünü Kazanmak” temasıyla gerçekleştirilen zirvede düzenlenen ‘PwC Oturumu’nda, Value in Motion Araştırması’nın çıktıları paylaşıldı. Oturumda PwC Türkiye Türkiye Ülke Kıdemli Ortağı Cenk Ulu ve PwC Türkiye Müşteri ve Endüstri Grupları Lideri Cihan Harman, araştırmanın çıktıları üzerinden değerlendirmelerde bulundular. Cenk Ulu, her 100 CEO’nun 45’inin iş modelini değiştirmezse varlığının maksimum 10 yıl süreceğini kabul etmiş durumda olduğunu söylerken, herkesin artık kâr-zarar ekseninde değil, var olup var olmama ekseninden bakmaya başladığını dile getirdi. Gelinen noktada şirketler için sektör sınırlarının kalktığına değinen Ulu, “Veri sizde olduğu sürece veriden birçok yere doğru gitmek artık teknoloji ile çok kolaylaşıyor. Eskiden tarif ederken şirketleri üretim firması derdik, hizmet firması derdik. Artık bu ayrım kalkmış durumda. Amazon, Microsoft, Google gibi şirketlere bakalım. Artık bunlar enerji üretim firması mı, yoksa bunlar gerçekten data işleyen firma mı, bilmiyoruz. Bu nedenle eldeki verileri işleyerek değişik alanlara girmeden hayatta kalmanın zorluğunu biz güncel hayatımızda daha çok görmeye başlıyoruz. Bu araştırmamızda yönün nereye doğru ilerleyeceği konusunda çok bilimsel arka plan var” diye konuştu.
“İHRACAT BAZLI DAHA FAZLA BÜYÜYEMEYİZ”
İnovasyonun kaçınılmaz olduğunu ancak inovasyonu da çok büyük düşünmemek gerektiğini vurgulayan Ulu, “Yeni teknolojilerin hayatımıza girmesi ile beraber günlük hayatta yapmamız gerekenleri ve bizim iş yapış şekillerimizi her gün değerlendirmemiz gerekiyor. İş süreçleri günlük gözden geçirdiğimiz bir dünyaya doğru gidiyoruz. Elon Musk’ın Mars’a gitmesi çok güzel bir fikir. Ama bugün işgücümüzü ne kadar verimli kullanacağımız da bizim için hayati” ifadelerini kullandı. Firmalar için sürdürülebilir olmanın kolay olmadığını, bunun da sadece emtia ve çevrenin verdiği üretkenlikle alakalı olmadığını kaydeden Ulu, Türkiye’nin ihracat bazlı daha fazla büyüyemeyeceğini savundu. Ulu, “Yeni dünya düzeyinde bugün, tıpkı Çin’in yapmaya çalıştığı gibi, birçok coğrafyada üretim yapmanız gerekiyor. Birçok coğrafyada hizmet vermeniz gerekiyor. Birçok coğrafyada var olmanız gerekiyor ki bu anlık kararların şirketinize olan etkilerinden kurtulabilin. Bu sadece gümrük duvarlarıyla ilgili değil, yarın tarife dışı duvarlar da göreceğiz. Ayakta kalmak için, mevcudu korumak için inovasyon artık bir opsiyon değil şart” değerlendirmelerinde bulundu.
FİRMALAR İÇİN "SINIRLAR KALKIYOR"
Cihan Harman da Value in Motion Araştırması ile yarının belirsizliğine bir miktar ışık tutmak istediklerini söyledi. Araştırmada, firmalar için artık ‘sınırların kalktığını’ ortaya koyduklarını anlatan Harman, “Geleneksel kabul gören sektörlerin sınırları artık ortadan kalkıyor. Yani içinde bulunduğunuz sektörün ötesinde, bunların dışında da artık rekabet etmeye, bu alanlara da yatırım yapmak durumundasınız. Tüm hikayenin içerisinde başarılı olacak şirketler gerçekten dönüşümünü, değişimini her zaman ajandasında tutan şirketler olacak” dedi. “Önümüzü görebilmek çok kolay değil. Çünkü gelecek gerçekten yazılım güncellemesi şeklinde geliyor” diyen Harman, “Öne çıkan mega trendler içerisinde ikisinin büyümeye çok ciddi etkisi olacak; yapay zeka ve iklim değişikliği. İklim değişikliğinin önümüzdeki 10 yıl içerisinde büyümeye yüzde 7 civarında negatif etki etmesi bekleniyor. Yapay zekanın ise yüzde 15 civarında bir artı değer yaratması bekleniyor” ifadelerini kullandı.
3 SENARYO VAR: GÜVENLİ, KIRILGAN, FIRTINALI…
PwC’nin Davos’ta son olarak açıkladığı CEO anketinde iki tane çarpıcı soru olduğunu kaydeden Harman, şöyle devam etti: “Sorulardan bir tanesi, ‘Son 5 yılda faaliyet gösterdiğiniz bir sektör ya da endüstride rekabet ettiğiniz yeni alan var mı?’ Bu soruya CEO’ların yüzde 40’ı ‘Evet, var’ cevabı verdi. Bununla birlikte yine CEO’ların yüzde 35’i gelirlerinin yüzde 20’den fazlasını, geçmişten beri faaliyet gösterdikleri alanların dışındaki sektörlerden elde ettiklerini söylüyor. Bu netice oldukça çarpıcı gözüküyor. Mevcut endüstrilerin bugün itibarıyla baktığımız zaman 105 trilyon dolar gibi bir değeri var. 10 sene içerisinde bu değer yaklaşık 132,5 trilyon dolara gelecek. Dolayısıyla bizim 105’ten 132’ye giderken büyümemiz yüzde 26 civarında. Bu çalışmanın üzerine biz üç farklı senaryo koyduk. Bir tanesi güven konusu, güvenin hâkim olduğu bir ortam. Burada daha küresel, daha bütüncül ve daha pozitif bir yaklaşım var. Bu senaryoda sonuçlar oldukça pozitif çıkıyor. İkincisi kırılgan senaryo... Burada globalleşme yok, daha bölgesel birtakım çıkarların ön planda olduğu bir senaryo. Üçüncüsü de fırtınalı senaryo ki ben biraz bugün bu noktada olduğumuzu düşünüyorum. Ama önümüzdeki 10 yıl içerisinde de bu senaryolardan bir ya da birkaçını muhtemelen yaşayacağız.”