VEYSEL AĞDAR
Sebze-meyve fiyatlarındaki artış kamuoyunda sık sık tartışma konusu olurken, zincir marketler çoğu zaman eleştirilerin hedefi haline geliyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan İstanbul Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Perakendeciler Derneği (İstanbul PERDER) Başkanı Rahmi Kartal, yaz dönemi her zaman olduğu gibi bir kaç ürün istisna olmak üzere fiyatlar yılın en düşük sevilerinde olduğunu vurgulayarak, “Marketler günah keçisi yapılmamalı” dedi. Yaz sezonunun sebze açısından en uygun dönem olduğunu belirten Kartal, konserve zamanı gelen birçok sebze şu an oldukça erişilebilir fiyatlarla raflarda olduğunu söyledi. Zirai dondan zarar gören başta kayısı, kiraz, üzümde arz kaynaklı fiyatların yüksek olduğunu vurgulayan Kartal, karpuzda ise arz fazlası olduğunu fiyatları düşürdüğünü söyledi.
Üreticiden bedava alsan bile en az 7 lira kg maliyeti var
Tarla ürünü ile dalda yetişen ürün de işçilik maliyetlerinin farklı olduğunun altını çizen Kartal, market raflarında sebze-meyvede ortalama yüzde 15 fire oranının yaşandığını söyledi. Marketlerin yüzde 28-32 kar marjı ile çalıştıklarını ifade eden Kartal, tarlada bedava bile olsa ürünün İstanbul’da belli bir fiyatla satılmasının kaçınılmaz olduğunu belirterek, “Antalya’dan İstanbul’a gelen bir ürün, mesafeye göre nakliye, Hal Sistemi ve iş gücü maliyeti belirleyici oluyor” dedi. Özellikle iş gücünün artık her sektörde belirleyici maliyet kalemlerinden biri haline geldiğini vurgulayan Kartal şöyle devam etti, “Sebze-meyve market rafına gelene kadar 10'dan fazla insanın elinden geçiyor. Karpuzun şu an raflarda 11,90 TL’ye satılmakta. Karpuz tarlada bedava da olsa bu fiyat 7-8 liraya düşerdi. Yani sıfır maliyetli üründe bile ciddi bir maliyet yükü var. Ama diğer ürünlerde bu oran çok daha değişken, kirazın fiyatı 400 liraya kadar çıktı çünkü az üretildi ve toplanması çok emek istiyor.” ifadelerini kullandı.
“Asıl çözüm: Planlama ve kontratlı üretim
Fiyat karşılaştırmalarında sıkça yapılan “tarlada şu fiyata, markette bu fiyata” yaklaşımının doğru olmadığını vurgulayan Kartal, sebze-meyve piyasasında fiyat istikrarı için en önemli unsurun planlama olduğunu söyledi. Kartal, “Bir yıl zarar eden üretici ertesi yıl o ürünü ekmiyor. Rekolte düşüyor, fiyat artıyor. Bu döngüden çıkmak için doğru coğrafyada, doğru ürünü, doğru miktarda üretmek gerekiyor. Kontratlı üretimle hem çiftçi hem piyasa korunabilir.” dedi.
Hal yasası ve tüketiciye açık haller meselesi
Marketlerin yüzde 28-32 kar marjı ile çalıştıklarını ifade eden Kartal, Hallerin tüketiciye açılması yönündeki çağrıları da değerlendirdi. Bunun İstanbul gibi metropollerde uygulanabilir olmadığını vurgulayan Kartal, “Vatandaş halden 1,5 kilo domates almak istese, esnaf belki para bile almaz. Ama bu sistematik hale gelemez. Haller toptan satış için var. Tüketiciye açık yeni sabit halk pazarları kurulabilir ama mevcut haller bu yükü taşıyamaz.”
“Denetim gerekli ama uzlaşma yerelde olmalı”
Marketlere yönelik etiket ve fiyat denetimlerinin gerekliliğine dikkat çeken Kartal, “İşini doğru yapan korunmalı. Ancak denetimler sonrası çıkan uzlaşma süreçlerinin Ankara’da yapılması zaman ve kaynak kaybına neden oluyor. İstanbul’da çözüm bulunmalı.” diye konuştu.
Et-Süt Kurumu ortaklığı sürecek mi?
Et ve Süt Kurumu (ESK) ile yürütülen ucuz et satış projesine de değinen İstanbul PERDER Başkanı Rahmi Kartal: Kartal, “Projeye tüketicinin ilgisi çok yüksek. Şu anda üyelerimizin büyük kısmı bu ürünleri tedarik ediyor. Kıyma 470 TL, kuşbaşı 490 TL gibi fiyatlarla satış sürüyor. Ancak asıl arzumuz bu fiyatların yerli üretimle sağlanması” dedi. ESK ile yapılan projenin ilk döneminde PERDER’e üye marketlerde kıymanın kilosu 379, kuşbaşının da 399 TL’den vatandaşa satılıyordu.
Kentlere yakın üretim artmalı
Tarımda üretimin artırılması kadar, üretim çeşitliliğinin ve coğrafi yaygınlığının da sağlanması gerektiğine dikkat çeken İstanbul PERDER Başkanı Rahmi Kartal, sadece Antalya gibi belli başlı bölgelerde yoğunlaşan seracılık faaliyetlerinin, İstanbul’a yakın bölgeler başta olmak üzere, daha geniş coğrafyalara yayılması gerektiğini söyledi. Kartal, tarım ve gıda arz güvenliğinin sağlanabilmesi için doğa olaylarından daha az etkilenebilecek, yaygınlaştırılmış üretim modellerine ihtiyaç olduğunu kaydederek, sadece kırsalda değil, şehir merkezlerinde hatta hanelerde bile küçük ölçekli üretimlerin özendirilmesi gerektiği vurguladı.