EKONOMİ/ANKARA
Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) 2025 Ocak-Nisan dönemine ilişkin makine ihracatı verilerini açıkladı.
Buna göre ihracat, bir önceki yıl aynı döneme göre yüzde 0,8 oranında gerileyerek 8,9 milyar dolar oldu.
MAİB, çeşitli sektörlere dağılmış makinelere yönelik olarak, serbest bölgeler dahil ihracat istatistiklerini derliyor. Buna göre ocak-nisan döneminde bir önceki yıl aynı döneme göre sınırlı bir gerileme yaşandı. Yıllıklandırılmış olarak ise önceki yıl artışlara bağlı olarak nisan ayı itibariyle ihracatta yüzde 0,6’lık bir artış devam ediyor.
MAİB’den yapılan yazılı açıklamada, Türk makine sektörü ihracatında önemli payı olan Almanya’daki durgunluğa işaret edilerek, “Tarihinin en durgun dönemlerinden geçen Almanya’ya bu süreçte 1 milyar dolarlık makine ihraç edilirken, stagflasyon endişesinin yaşandığı ABD pazarında yüzde 0,7’lik sınırlı artışla 550 milyon dolara ulaşıldı. Üçüncü sıradaki İtalya’ya ihracat yüzde 14,5 artışla 400 milyon dolara yaklaştı. Nisan’da en fazla ihracat yapılan ilk 10 ülkeden sadece Rusya ve Irak’ta daralma olurken, diğer 8 ülkede yüzde 16,8 ila yüzde 59,2 arasında artışlar görüldü.” denildi.
MAİB açıklamasında, makine gruplarına yönelik olarak, içten yanmalı motor ve aksamları ihracatında yüzde 3,3 artışla 815 milyon dolara ulaşıldığı, tekstil-konfeksiyon makinelerinde yüzde 15’in üzerinde, türbin, turbojet, hidrolik sistemler, gıda ve kağıt-matbaacılık makinelerinde ise yaklaşık yüzde 10’luk artış kaydedildiği buna karşılık küresel inşaat yavaşlaması nedeniyle inşaat ve madencilik makineleri ihracatı yüzde 22,3 düşüş olduğu bilgisi verildi.
Açıklamada ümidin ikinci yarıya kaldığı belirtildi
Açıklamada değerlendirmelerine yer verilen MAİB Başkanı Kutlu Karavelioğlu, küresel belirsizliğin yılın son çeyreğine kadar devam edeceği tahminlerine işaret ederek, “ABD ve Çin'in birbirlerine uygulayacaklarını açıkladıkları tarifeleri 90 günlüğüne askıya alması, ticaret görüşmelerinde önemli bir eşik olsa da Trump’la özdeşleşen belirsizlikler belli ki hiç bitmeyecek. Oluşacak dengenin yaratacağı yeni konjonktür, Türkiye’nin küresel tedarik zincirindeki konumunu muhtemelen daha avantajlı kılacak. Ancak, bilinmezliğin hâd safhada yoğunlaştığı bir dönemde küresel yatırımlar konusunda cesur adımlar beklenmemeli.” yorumunu yaptı.
Türkiye’deki talep beklentilerinin yavaşladığına da işaret eden Karavelioğlu, “İstihdam oranları ve sanayi üretiminde sınırlı iyileşme gözlense de küresel ölçekte tüketici güveni, piyasa beklentileri ve enflasyon gibi temel göstergelerdeki zayıflık, ihracatı olumsuz etkiliyor. Ticaret görüşmelerinin olumlu patikaya girmesi, bu belirsizlikleri hafifletebilir. Özellikle otomotiv, enerji dönüşüm teknolojileri, mikroelektronik ve savunma gibi stratejik sektörlerin değer zincirlerinde kritik rol oynayan ham madde ve elementlerin tedarikinde Çin’e bağımlılık, Batı’nın daha temkinli ve uzlaşmacı bir tutum almasına zemin hazırlayabilir.” görüşünü vurguladı.
Almanya’nın sanayi politikalarını yeniden şekillendirmesinin etkisine vurgu yapan Karavelioğlu, AB’deki iyileşme işaretlerini olumlu taraftaki gelişme olarak sözlerine ekledi.
İç pazar Uzak Doğlu'nun “tahakkümünde”
Türkiye iç pazarında Uzak Doğlu ülkelerinin ağırlığına yönelik uyarılarını sürdüren Karavelioğlu, bu bölgeden yapılan ithalatın ağırlığına vurgu yaptı. Yazılı açıklamada da iç pazarın artık “tahakküm altında” olduğu belirtildi. Karavelioğlu, ithalat gelişmelerine yönelik şunları kaydetti:
“Son 12 ayda 43,7 milyar dolar olarak gerçekleşen makine ithalatı içinde, mart sonundaki yüzde 4’lük gerilemenin dış ticaret dengesine katkısı 2 milyar doları buldu. Biz makine ithalatındaki gerilemenin iç talepteki daralmadan dolayı değil, küresel ölçekte yaygınlaşan yüksek teknolojili imalat altyapısını koruma trendinin bir sonucu olmasını arzu ediyoruz. Bu gerçekleşebilmiş olsaydı, ithalattaki gerilemenin makine dış ticaret dengesine katkısını daha huzurlu gözlemleyebilirdik. Yılın ilk çeyreğinde Çin’den yapılan makine ithalatının yüzde 14,6 artarak 3 milyar dolara ulaşması, bununla beraber Hindistan ve Vietnam’dan yapılan ithalatın da gözle görülür şekilde artması, küresel konjonktürün yerli imalatçılar lehine sunduğu fırsatları değerlendirmekte mütereddit kaldığımızı düşündürebilir.”