Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna, TCMB Kanunu gereğince Bankanın faaliyetlerine ilişkin sunum yaptı.
Enflasyondaki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerle sunumuna başlayan Karahan, "Sıkı para politikamızın sonuçlarını kademeli bir şekilde almaya devam ediyoruz. Yurt içi talep yavaşlama seyrini sürdürürken talep koşulları dezenflasyonist düzeyde seyrediyor. 2024 yılı Haziran ayından bu yana devam eden dezenflasyon süreci yavaşlasa da atacağımız adımlarla enflasyonun ara hedeflerle uyumlu şekilde seyretmesini sağlayacağız. Fiyat istikrarının sağlanması amacı doğrultusunda aldığımız mesafeyi önemsiyoruz. Önümüzdeki dönemde de tüm para politikası araçlarını kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz." diye konuştu.
Karahan, nisanda korumacı eğilimlerle açıklanan yüksek tarife oranlarının, yapılan ikili ticaret anlaşmaları sayesinde son dönemde düştüğüne dikkati çekerek, küresel ticaret politikalarındaki belirsizliğin bir miktar azaldığını, belirsizliğin göreli azalmasıyla küresel büyüme görünümünün de toparlandığını vurguladı.
Karahan, yurt içinde sıkı para politikasının hedeflenen sonucu olarak, talep kompozisyonundaki dengelenmenin devam ettiğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Önceki yılların aynı dönemleriyle kıyasladığımızda, 2025 yılının ilk 6 aylık döneminde toplam tüketimin yıllık büyümesinin yavaşladığını, toplam yatırımların büyümesinin ise arttığını görüyoruz. İthalatın yıllık büyüme oranı 2025'te artsa da 2023 yılındaki seviyenin gerisinde kalmaya devam ediyor. İhracat ise pozitife dönen gelişimini koruyor. Yılın ikinci çeyreğinde artan sanayi üretimi temmuz ayı itibarıyla üçüncü çeyrekte sınırlı bir düşüş kaydetti. Oynaklığı yüksek sektörler dışlandığında ise sanayi üretimindeki ılımlı seyir daha belirgin."
İkinci çeyrekte bir miktar artan manşet işsizlik oranının üçüncü çeyrekte gerilediğini dile getiren Karahan, işsizlik oranının geçmiş dönem ortalamalarının oldukça altında seyrederken, geniş tanımlı göstergelerin ise yüksek seviyesini koruduğunu belirtti.
Karahan, kart harcamalarının ılımlı olduğunun altını çizerek, "Eylüle ilişkin geçici veriler üçüncü çeyrekte dış ticaret dengesinde iyileşmeye işaret ediyor. 2025'te cari açığın milli gelire oranının uzun dönem ortalamalarının altında kalmaya devam edeceğini öngörüyoruz. Bununla birlikte, cari açık üzerinde enerji fiyatları ve küresel ticaret politikaları kaynaklı riskler canlılığını koruyor." değerlendirmelerinde bulundu.
"Gıda ile hizmet fiyat gelişmeleri öne çıkıyor"
Geçen ay yıllık tüketici enflasyonunda yükseliş gördüklerini ifade eden Karahan, bu seyirde gıda ile hizmet fiyat gelişmelerinin öne çıktığını söyledi.
Aylık hizmet enflasyonunun okula dönüş etkisi öncülüğünde yükseldiğini aktaran Karahan, gıda fiyatları üzerinde arz yönlü unsurların etkisinin hissedildiğine dikkati çekti.
Temel mal enflasyonu, nisan sonrası dönemde kur gelişmelerinin etkisiyle bir miktar yükselse de bu durumun geçici olduğunu kaydeden Karahan, "Gıda enflasyonunda süregelen yavaşlama ise kuraklık kaynaklı etkilerle son 2 ayda yön değiştirdi. Bunun yanı sıra, hizmet enflasyonu son 5 aylık dönemde önemli düşüş gösterse de bu grupta yıllık enflasyon halen yüksek seyrediyor." dedi.
"Kira enflasyonu gerilemeye devam edecek"
Karahan, son bir yıllık dönemdeki enflasyon gelişmelerinde eğitim ve kira kalemlerinin öne çıktığını belirterek, mevsimsel etkilerden arındırılmış verilerin aylık kira enflasyonunda bir süredir yüzde 4 civarında yatay seyre işaret ettiğini söyledi.
Son 2 ayda bu eğilimin yerini daha düşük oranlı artışlara bıraktığına dikkati çeken Karahan, yıllıklandırılmış yakın dönem eğilimin, yüzde 54 ile mevcut yıllık kira enflasyonunun yaklaşık 15 puan altında seyrettiğini, bunun kira enflasyonunun gerilemeye devam edeceğini gösterdiğini dile getirdi.
Okula dönüş etkisinin eylül ayında aylık tüketici enflasyonuna katkısının yaklaşık 0,7 puan olduğunu bildiren Karahan, geçen yıl fiyat endeksine ağustos ve eylül aylarında yansıyan özel üniversite ücret artışlarının, bu yıl sadece eylül ayında yansıdığını dile getirdi.
Karahan, gıda fiyatlarında da iklim koşullarının etkili olmaya devam ettiğini belirterek, son aylarda artan sıcaklıklarla kuraklığın belirginleştiğini ve gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü riskleri artırdığını bildirdi.
"Sıkı para politikası duruşumuz, dezenflasyon sürecinin devamını sağlayacak"
Politika faizini yüzde 40,5 düzeyine çektiklerini anımsatan Karahan, "Sıkı para politikası duruşumuz, dezenflasyon sürecinin devamını sağlayacak. Ayrıca, ekonomik birimlerin beklentilerindeki ayrışma ve olası oynaklıklara karşı, parasal aktarımı makroihtiyati tedbirlerle destekliyoruz. Bunun yanında likidite koşullarına göre etkin bir likidite yönetimi uygulamaya da devam ediyoruz." diye konuştu.
"KKM bakiyesi 7 milyar dolara geriledi"
Karahan, kur korumalı mevduat (KKM) bakiyelerinin bu yıl sonunda büyük oranda azalacağını, 2026'da ise bu düzenlemelere ilişkin tebliğlerin yürürlükten kaldırılmasının planlandığını söyledi.
KKM bakiyesinin Ağustos 2023'te 140 milyar doların üzerine çıktığını hatırlatan Karahan, "KKM bakiyesi 7 milyar dolara geriledi. KKM bakiyesinin kademeli olarak azaltılması ve bankalara verilen hedefler ile Türk lirası mevduat payının artırılması, bu süreçte parasal aktarım mekanizmasını güçlendirdi." dedi.
Karahan, toplam kredi büyümesinin, dezenflasyon süreci ile uyumlu şekilde yavaşladığına işaret ederek, bu yavaşlamanın kredi kartı bakiyesindeki büyüme hariç bırakıldığında daha belirgin hale geldiğini söyledi.
Reel kesimin ve hanehalkının borçluluğunun tarihsel ortalamaların oldukça altında seyrettiğini belirten Karahan, şu ifadeleri kullandı:
"Reel sektörün toplam borçluluğundaki bu düşüşte, firmaların Türk lirası borcunun azalması belirleyici oldu. Hanehalkı tarafında ise kredi kartı borcu toplam borcun yarıya yakınını oluşturuyor. Kredi kartı borcu içinde faize bırakılan kısmın payının 2024'ten başlayarak gerilemesi, bakiyenin çoğunluğunun kartlı harcamalar kaynaklı olduğunu gösteriyor. Düşük seyreden borçluluk, önümüzdeki dönemde bu borçlar kaynaklı oluşabilecek risklerin yönetilebilir olduğunu gösteriyor."
Karahan, Türk lirası mevduata talebin son dönemde güçlü olduğuna dikkati çekerek, Türk lirası mevduatın payının yüzde 60 ile tarihsel ortalamasına yakın seviyede ilerlediğini bildirdi.
Mayısta finansal piyasalardaki oynaklığın ve küresel risk iştahının iyileşmesinin Türkiye'ye yönelik sermaye girişlerini desteklediğini belirten Karahan, "Bu dönemde, gelişmekte olan ülkelerle birlikte Türkiye'ye yönelik sermaye girişleri olumlu seyretti. Yurt dışı yerleşik yatırımcıların Türk varlıklarında pozisyonlanması haziran ve temmuz aylarında belirgin artış gösterirken, yılın ikinci yarısında genel itibarıyla ılımlı bir seyir izliyor." şeklinde konuştu.
"Brüt rezervler 26 Eylül'de 183 milyar dolara yükseldi"
Karahan, yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin Türk lirasına olan güveninin artmasının, rezervlere de olumlu yansımasının devam ettiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Brüt rezervler son dönemde belirgin bir artış göstererek 26 Eylül'de 183 milyar dolara yükseldi. Swap hariç net rezerv ise 57 milyar dolar düzeyinde. 22 Mart 2024 ile 26 Eylül 2025 tarihleri arasında, brüt rezervler 59 milyar dolar artış gösterirken, swap hariç net döviz pozisyonumuz 122 milyar dolar iyileşti."
"Fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı para politikası duruşunu sürdüreceğiz"
Para politikasına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Karahan, "Fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı para politikası duruşunu sürdüreceğiz." dedi.
Ara hedeflerini 2026 ve 2027 için yüzde 16 ve yüzde 9 belirlediklerini anımsatan Karahan, şunları kaydetti:
"Para politikasını belirlerken ara hedefleri referans alacağız. Böylece, kontrol ufku içerisinde enflasyonun ara hedeflere yakınsamasını sağlayacağız. Bunu yaparken de enflasyon gerçekleşmelerini, ana eğilimini ve beklentilerini göz önünde bulunduracağız. Enflasyon görünümünün ara hedeflerden belirgin bir biçimde ayrışması durumunda ise, para politikası duruşumuzu sıkılaştıracağız. Fiyat istikrarı, sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için ön koşuldur. Dezenflasyon sürecinde, enflasyonu belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz."
"Yastık altı altın" açıklaması
Karahan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
"Yastık altı altınlar enflasyonla mücadeleyi zayıflatıyor" yönündeki iddialara yanıt veren Karahan, son günlerde bir programda yaptığı konuşmasının sosyal medyada yanlış şekilde aktarıldığını söyledi.
Karahan, Hollanda'da geçen cuma küresel makrofinansal istikrar konulu panelde konuşmacı olarak yer aldığını anımsatarak, şöyle konuştu:
"Bu konuşmada doların değişen rolüne, dolardaki son dönemde ortaya çıkan değer kaybına ve bunun sonucu oluşan dünyadaki altın talebine, bunun sebep olduğu altın fiyatlarındaki yakındaki artışa vurgu yaptım. Dolardaki düşüşün gelişmekte olan ülkelerde pozitif arz şoku olduğunu, yani enflasyonu düşürürken büyümeyi güçlendirdiğini vurguladım. Normalde gelişmekte olan ülkelerde doların değer kaybetmesi hem büyümenin güçlenmesi hem de enflasyonun düşmesi demek."
Bu dönemde dolardaki bu hareketin Türkiye için farklı etkilerinin olabileceğinden bahsettiğini dile getiren Karahan, çünkü yastık altında önemli bir altın stoku olduğunun tahmin edildiğini söyledi.
Karahan, tahminlerinin yastık altı altın stokunun 400-500 milyar dolar aralığında olduğuna işaret ettiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Çeşitli kuruluşlara baktığımızda yurt içi ya da yurt dışı kuruluşlar benzer verileri kullanarak farklı yöntemlerle yaptığı analizlerde benzer miktarlarda tahminlere ulaşıyorlar. Daha yüksek olduğunu iddia edenler de var. Genel olarak 400-500 milyar civarı aralığında olduğu tahmin ediliyor. Son bir yıldaki fiyat artışının varlık etkisi 100 milyar doları geçiyor. Altın fiyatlarındaki artış da bu varlık etkisi kanalıyla tüketim talebini destekliyor. Bu yeni söylediğim bir şey değil. Bu konuya dair araştırmalarımız vardı. Bunu mayıs ayında bir blog çalışmasıyla web sitemizde paylaşmıştık. Ben de aslında bu geçen hafta olan Hollanda'daki panelde bu bulguları paylaştım. Yeni bir iletişimde bulunmadım. Yaptığım konuşma hiçbir şekilde vatandaşlarımızı enflasyondan sorumlu tutmuyordu. Bilakis, fiyat istikrarının yastık altı altın talebini azaltacak en önemli unsurlardan biri olduğunu ifade ediyordum. Çünkü Türkiye'de bu kadar yüksek altın stoğu olmasının nedeni geçmişten gelen enflasyonist tecrübe."
"Enflasyon konusunda sebepten bağımsız olarak sorumlu kurum biziz"
Enflasyonla ilgili sorular üzerine Karahan, şöyle konuştu:
"Enflasyon konusunda sebepten bağımsız olarak sorumlu kurum biziz. Sebebi kontrolümüz dışında olduğu durumda dahi sorumluluk bizde. Zirai don, kuraklık, okula dönüş etkisi. Bunlar bahaneler değil. Böyle oldu diye sorumluluktan kaçacak değiliz. Sadece enflasyondaki hedeflerden sapmanın tespitlerini yapmaya çalışıyoruz ki bu sapmalara doğru politikalarla tepki verebilelim."
Karahan, parasal sıkılaşmayla birlikte enflasyonda yüzde 75'ten yüzde 33'e ciddi düşüş kaydedildiğini belirterek, "enflasyon hiç düşmedi" söylemine katılmadığını dile getirdi. Son dönemdeki verilerin talebin dezenflasyon süreciyle uyumlu olduğunu gösterdiğini anlatan Karahan, enflasyon beklentilerinde de iyileşme gözlemlediklerini söyledi.
"Enflasyonla mücadeleyi maratona benzetiyoruz"
Sıkı para politikasındaki kararlılığın, etkin iletişimin ve ara hedeflere bağlılığın enflasyondaki düşüşün devamını sağlayacağını vurgulayan Karahan, şöyle devam etti:
"Enflasyonla mücadeleyi maratona benzetiyoruz. Maraton koşarken yol koşullarına göre hızınızda farklılıklar olabilir. Dezenflasyon sürecinde de çeşitli sebeplerle bazen hızlandığımız gibi bazen de yavaşlayabiliriz. Önemli olan hedefe doğru kararlılıkla ilerlemeye devam etmek. Atacağımız adımlarla enflasyonun ara hedeflerimizle uyumlu olarak düşmesini sağlayacağız."
Karahan, kur korumalı mevduat (KKM) ödemelerini bugüne kadar açıkladıklarını belirterek, "2023'te 833 milyar lira, 2024'te 240 milyar lira ödeme yapıldı. Bu sene bakiye çok daha düşük seviyeye geldi. Martta hareketlilik olmasa belki de maliyet olmayacaktı. Bu yılın ilk 9 ayına baktığımızda KKM ödemeleri şu anda 43 milyar lira. Bunlar kesinleşen rakamlar değil." diye konuştu.
"Carry trade" işlemlerine kur garantisi yok"
Karahan, "carry trade" işlemlerinde kur garantisinin söz konusu olmadığına dikkati çekerek, yatırımcıların bu riski alarak yatırım yaptıklarını söyledi.
Yılbaşından bu yana Türkiye'nin "carry trade" getirisi bakımından gelişmekte olan ülkelere göre üst sıralarda olmadığını kaydeden Karahan, şöyle devam etti:
"Bizden daha yüksek getirisi olan birçok ülke var. KKM ödemeleri ile 'carry trade' arasında temel bir fark var. KKM ödemelerini TCMB yapıyor. Bundan dolayı ya da başka sebeple zarar olması durumunda ilerleyen dönemde hazine ile mahsuplaşıyor ama 'carry trade', swap ve diğer çeşitli işlemleri bankalar ödüyor. Bankalar bunu kendi fonlamalarını sağlamak için yapıyorlar. Ancak yapmak zorunda değiller, herhangi bir yönlendirme de söz konusu değil. Sadece şartlar itibarıyla kendi likiditelerine baktıklarında o işlemleri karlı görüyorlar ve yapıyorlar."
Karahan, enflasyon odaklı hareket ettiklerini, burada da faizi belli bir seviyede tutmaları gerektiğini vurgulayarak, bu durumun yansıması olarak da hazinenin faiz giderlerinin artabildiğini, bunun birçok ülkede de örneklerinin yaşandığını ifade etti.
"Teknoloji yoğun sektörlerin istihdamı artıyor"
Reel kurun, ihracat ve sanayi istihdamı üzerindeki etkisinin sınırlı kaldığını, esas belirleyici unsurun yurt dışı talep olduğunu dile getiren Karahan, ihracatın yarısına yakınının da "avro" cinsinden gerçekleştiğini söyledi.
Karahan, son bir yılda üretici fiyatlarının sanayide yüzde 25, avronun ise yüzde 28 arttığını anımsatarak, üretici fiyatlarında rekabetçilik kaybının söz konusu olmadığını, burada yaşanan zorluğun temel sebebinin dış talepte yaşanan zayıflık olduğunu belirtti.
Türkiye sanayisinde yüksek katma değere kayan dönüşümün söz konusu olduğunu, bunu da olumlu değerlendirdiklerini bildiren Karahan, şu ifadeleri kullandı:
"Teknoloji yoğun sektörlerde istihdamının arttığını görüyoruz. Bu da orta vadede ekonomimizin kırılganlığını azaltan unsur olacak. Öte yandan yaptığımız analizlere göre, konkordato talep eden firmaların ve bu firmalarla ticari ilişkisi olanların ekonomik payları oldukça sınırlı. Biz sadece konkordato ilan eden şirketlerin büyüklüklerine bakmıyoruz. Onların ticaret yaptığı şirketleri de dahil edip baktığımızda yine görünüm çok değişmiyor. Bunların ciroda, ihracatta ve istihdamdaki payları nispeten sınırlı."
Karahan, kendilerinin asgari ücretle ilgili de herhangi bir yönlendirmelerinin olmadığını belirterek, ayrıca bu konuda karar verici veya tavsiye veren bir kurum olmadıklarının da altını çizdi.
Eylülde politika faizinde 2,5 puanlık indirim yaptıklarını hatırlatan Karahan, "Haziran başına göre baktığımızda ortalama fonlama maliyeti 8,5 puan geriledi. Ticari kredi faizleri de haziran-eylül aralığında 11,3 puan azaldı. Ancak mevcut enflasyon ortamında talep ve beklenti yönetimi için para politikasındaki sıkılığın epey bir süre korunması gerekecek." diye konuştu.
"Fiyat istikrarını sağlayana kadar sıkı para politikasını koruyacağız"
Hanehalkının 12 ay sonrası için yıllık enflasyon beklentisinin yüzde 53, reel sektörün de yaklaşık yüzde 37 olduğuna işaret eden Karahan, uygulanan sıkılaşmayla beklentilerdeki düşüşün genele yayılan şekilde devam ettiğini ifade etti.
Karahan, vatandaşın enflasyon algısını daha çok belirleyen ürünlerin temelde gıda kalemleri olduğunu belirterek, "Taze meyve ve sebze. Bu ürünler özellikle sık sık yapılan harcamalar. Bir de kira. Bu iki kalemde manşet enflasyonun üstünde seyrettiği için hane halkının enflasyon algısı biraz daha yüksek. Bu sadece bizim ülkemize özgü bir unsur değil. Birçok ülkede baktığımızda, hane halkı beklentilerinin gerçekleşen enflasyonun birkaç katı üstünde olabildiğini görüyoruz." dedi.
Temel hedefleri olan fiyat istikrarını sağlayana kadar sıkı para politikasını koruyacaklarının altını çizen Karahan, enflasyonun bu şekilde düşeceğini söyledi.
"Döviz dönüşüm desteğinde gelişmeler dikkate alınacak"
Karahan, döviz dönüşüm desteğine ilişkin, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Burada ihracatçıların kur kaynaklı maliyetlerinin düşürülmesi ve aynı zamanda bankamızın, döviz rezervlerinin güçlendirilmesi amaçlanıyor. Bu kapsamda önceden yüzde 2'lik desteğimiz söz konusuydu. Küresel ticarete ilişkin belirsizlikler arttığı dönemde bunu 31 Ekim'e kadar yüzde 3 olacak şekilde yükselttik. Bu uygulamanın uzatılıp uzatılmayacağı, önümüzdeki dönemde yaşanacak gelişmeler ve Merkez Bankası bilançosu üzerindeki etkiler de dikkate alınarak değerlendirilecek."
"Para politikası kararlarımızı alırken verilere, enflasyon hedeflerimize bakıyoruz"
Karahan, bütçe açığının bir önceki yıla göre düşeceğini tahmin ettiklerini ifade ederek, "Bu da özellikle deprem harcamalarının azalmasıyla enflasyondaki düşüş sürecine katkı verecek." dedi.
Ekonomik açıdan etkili olabilecek tüm yurt içi ve yurt dışı gelişmeleri takip ettiklerine işaret eden Karahan, "Para politikası kararlarımızı alırken verilere, enflasyon hedeflerimize bakıyoruz. Gerçekleşen verilere göre enflasyonu ara hedeflerimize tutarlı olacak seviyede düşürmek için gereken para politikası kararlarını alıyoruz." ifadelerini kullandı.
(AA)