
TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, iş dünyasının 2025’in ilk üç çeyreğinde yüksek enflasyon, finansmana erişim zorlukları ve ihracat daralmasıyla sınandığını belirterek, “İş dünyası direniyor ama rekabetçiliğimiz ölüyor. Cirodaki artışlar büyük ölçüde enflasyonun sonucu, reel büyüme sınırlı” dedi.
31 federasyon ve 340 dernek aracılığıyla 100 bini aşkın işletmeyi temsil eden TÜRKONFED’in Başkanı Süleyman Sönmez, EKONOMİ Gazetesi’ni ziyaret etti. Sönmez, sahadan gelen geri bildirimlerin üç yıldır değişmediğini söyleyerek, “En önemli sorun hâlâ finansmana erişim. Yüksek faiz oranları işletmelerin sadece yatırım planlarını değil, günlük nakit akışını bile yönetmesini zorlaştırıyor. Artan maliyetler üretim yapan firmalarda ciddi baskı yaratıyor. Belirsizlik ortamı nedeniyle birçok işletme bekle-gör pozisyonuna geçti” açıklamalarını yaptı.
Sönmez, ihracatçıların da ciddi zorluk yaşadığını vurguladı: “Küresel talepteki dalgalanma ve maliyet artışı nedeniyle Türk ihracatçılar rekabet avantajını kaybediyor. Uzun vadeli sözleşmelerini kârsız da olsa sürdürmeye çalışan üreticiler var. Bu, sürdürülebilir bir yapı değil.”
İstihdam tarafında işletmelerin büyük fedakârlık gösterdiğini belirten Sönmez, “Artan sabit giderler ve azalan kapasiteler, bu çabanın sürdürülebilirliğini zorluyor. Bazı girdilerde Avrupa’dan bile pahalı hale geldik. Buna rağmen işletmeler, üretmeye ve istihdam yaratmaya devam ediyor. Bu dayanıklılık, Türkiye ekonomisinin en güçlü tarafı. Ancak kalıcı hale gelmesi, öngörülebilir ekonomi politikalarına bağlı” dedi.
Son çeyrekte iç talepte zayıflama olur, 2026 ılımlı
Yılın son çeyreğinde enflasyonda sınırlı bir gevşeme, ancak iç talepte zayıflama beklediklerini söyleyen Sönmez, 2026’ya ilişkin öngörüsünü şöyle paylaştı: “Büyümenin daha ılımlı ama dengeli bir patikada seyredeceğini düşünüyoruz. Yatırımların yeniden canlanabilmesi için faizlerin makul seviyelere gerilemesi, güven ortamının pekişmesi ve yapısal reformların hayata geçirilmesi şart. Makroekonomik istikrar, iş dünyasının planlama kabiliyetini belirleyecek.”
“Kalkınma bankaları ve KGF daha etkin rol üstlenmeli”
KOBİ’lerin finansmana erişiminin, ekonomik büyümenin ötesinde toplumsal refah açısından da kritik hale geldiğini vurgulayan Sönmez, bu sorunun sadece faizle açıklanamayacağını söyledi: “Teminat yapısından finansal okuryazarlığa kadar çok boyutlu bir meseleyle karşı karşıyayız. Geleneksel bankacılığın ötesine geçen fintek çözümleri, risk sermayesi ve mikrofinans modelleri desteklenmeli. Kalkınma bankaları ve KGF daha etkin rol üstlenmeli. Taşınır varlıkların, ihracat potansiyelinin ya da fatura gelirlerinin teminat olarak kabul edilmesi, özellikle genç girişimcilerin önünü açar.”
Sönmez ayrıca bölgesel farklılıkların dikkate alınması gerektiğini vurgulayarak, “Anadolu’daki işletmeler, büyük şehirlerdeki muadillerine göre daha sınırlı kaynaklara erişebiliyor. Kredi ve teşvik mekanizmaları bu eşitsizliği gözetmeli” dedi.
“Her bölgeye tek asgari ücret adil değil”
Ücret politikalarında bölgesel farklılıkların göz önüne alınması gerektiğini belirten Sönmez, “Türkiye’de asgari ücret her yerde aynı ama yaşam maliyetleri farklı. Bu, hem çalışan hem işveren için adil olmayan bir tablo yaratıyor. İstanbul gibi şehirlerde ücretler yetersiz kalırken, bazı bölgelerde yüksek maliyet yükü kayıt dışılığı artırıyor” dedi.
Bölgesel asgari ücret uygulamasının, hem istihdam hem üretim açısından kazanım sağlayacağını savunan Sönmez şöyle konuştu: “Yaşam maliyetine uygun ücret belirlenirse, hem çalışan insana yakışır bir gelir elde eder hem de işveren istihdamı koruyabilir. Bu adım, üretimin Anadolu’ya yayılmasını da teşvik eder.”
“İstihdam için vergi sistemi adil olmalı”
Sönmez’e göre, adaletsiz vergi yapısı da rekabeti zedeliyor. Sönmez, “Bugün vergi yükü büyük ölçüde kayıtlı işletmelerin üzerinde. Kayıt dışı çalışan firmalar maliyet avantajı sağlarken, dürüst işletmeler hem vergi hem rekabet yükü taşıyor. Adil, sade ve öngörülebilir bir vergi sistemi üretimi ve istihdamı destekler” dedi. Yatırım teşvik sisteminin daha kapsayıcı hale gelmesi gerektiğini vurgulayan Sönmez, “Teşviklerin bölgesel kalkınmaya, istihdama ve dönüşüm hedeflerine katkısını net biçimde ölçebilecek kamuya açık göstergeler ve düzenli etki analizleri olmadan, sistemin stratejik etkisini değerlendirmek mümkün değil. Bu açıdan güçlü bir değerlendirme mekanizması şart. Öte yandan yatırım teşviklerinin etkili olabilmesi için özellikle küçük işletmelerin koruyucu önlemlerle desteklenmesi, finansal dayanıklılıklarının artırılması ve işletme ölçeğine göre daha esnek modellerin geliştirilmesi kritik önem taşıyor” dedi.
Çin’e karşı lojistik üstünlük teknoloji ile desteklenmeli
Küresel ticaretin artık güvenlik ve dayanıklılık ekseninde şekillendiğini belirten Sönmez, Türkiye’nin bu yeni düzende avantajlı konumunu koruyabilmesi için sanayi politikasına ihtiyaç olduğunu söyledi: “Artan Çin rekabeti, Türkiye’nin maliyet avantajını törpülüyor. Lojistik üstünlüğümüzü teknolojiyle desteklememiz gerek. Stratejik sektörlerin tanımlanması ve yeşil dönüşüm yatırımlarının hızlandırılması, Türkiye’yi yeni ticaret düzeninin kazananı yapabilir.”
“KOBİ’ler dönüşümü biliyor ama finansman yok”
Sönmez, “Türkiye’nin 270 milyar dolarlık dijitalleşme potansiyeli var. Ancak yüksek teknolojiyle üretim yapan KOBİ oranı sadece yüzde 1. Yeşil dönüşümde de tablo benzer: KOBİ’ler mevzuatı biliyor ama finansman bulamıyor. Ayakta kalmaya çalıştıkları için dönüşüm yatırımlarını erteliyorlar” diye konuştu. “Bu tabloyu değiştirmeliyiz” diyen Sönmez, “Uzun vadede maliyetleri kontrol altında tutmanın, yeni pazarlara erişmenin ve risklere karşı dayanıklı olmanın yolu ikiz dönüşümden geçiyor” ifadesini kullandı.
“Demokratik ve ekonomik istikrar arasındaki bağa inanıyoruz”
Başkan Sönmez, “TÜRKONFED olarak biz, demokratik istikrar, ekonomik istikrar ve toplumsal güven arasındaki doğrudan bağa inanıyoruz. Bu bağın güçlenmesi için tüm kurumların, karar alıcıların ve toplumun ortak bir sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekiyor. Hukukun üstünlüğünün, şeffaflığın ve hesap verebilirliğin hâkim olduğu bir ortam hem iş dünyasının geleceği hem de ülkemizin uzun vadeli refahı için en sağlam temeli oluşturacaktır” açıklamalarında bulundu.
Güvencesizlik nedeniyle ‘ev genci’ sayısı artıyor
EYT düzenlemesinin sanayide deneyim kaybına yol açtığını söyleyen Sönmez, genç nüfusta da yetkinlik açığının belirginleştiğine dikkat çekti: “Mesleki eğitim sistemi güncel iş gücü ihtiyaçlarıyla uyumsuz. Gençlerin önemli bir kısmı işgücü piyasasının aradığı becerilere sahip değil. Bu yüzden sektörlerle iş birliği içinde, uygulamalı eğitim programlarını yaygınlaştırmalıyız. Mesleki eğitimin, gençler ve aileler nezdinde itibarlı hale gelmesi gerekiyor.” Türkiye’de ne işte ne istihdamda olan 18-29 yaş arası gençlerinin oranının yüzde 30 ile OECD ortalamasının çok üstünde olduğunu kaydeden Sönmez, “Pek çok genç uzun çalışma saatleri, güvencesizlik ve düşük ücretler nedeniyle iş hayatından uzaklaşıyor ve ‘ev genci’ sayısı giderek artıyor” açıklamalarında bulundu.
TÜRKONFED 26. İş Dünyası Zirvesi 28-30 Kasım’da Antalya’da
Türk İş Dünyası Konfederasyonu’nun 26’ncı İş Dünyası Zirvesi, 28-30 Kasım tarihleri arasında Antalya’da düzenlenecek. Bu yılki tema, “Küresel Kırılma Döneminde Türkiye” olarak belirlendi. TÜRKONFED Başkanı Süleyman Sönmez, zirvenin hedefini şöyle özetledi: “Jeopolitik çalkantıların, teknolojik ayrışmanın ve iklim risklerinin arttığı bu dönemde ekonomik güvenliğin stratejik bir zorunluluk haline geldiği bir çağda yaşıyoruz. Zirvede dayanıklı ekonomi inşası, ortak risk yönetimi ve kolektif çözüm arayışlarını konuşacağız.”